Gerçek yalancılar

15 Nisan 2009

SÖYLEDİKLERİ yalanların içinde artık boğulmaya başlayanlara bir hatırlatma yapmak üzere klavyenin başına oturdum bu defa..OLAYLI derbiden sonra F.Bahçe soyunma odasına gidip Carlos’un formasını alan ve onu sırtına atarak kendi soyunma odasına geldiğinde arkadaşlarının tepkisini çeken Lincoln, bu haberle ilgili (14 Nisan 2009, VATAN) bir açıklama yaptı.. Bu sefer yalanlama yok, direkt saldırı var..***NE demiş Lincoln?“..BUGÜN bir gazetede F.Bahçe forması giydirilmiş fotoğrafım çıkmıştır.. Bu fotomontajı hazırlayan kişi, gerçekten karakter zaafları olan bir kişi. Her şeyden önce benim ne karakterime ne de profesyonellik anlayışıma böyle bir şeyi yapmak sığmaz. Bu fotomontajı hazırlayan kişi bana olduğu kadar, taraftarımıza da büyük bir saygısızlık yapmıştır. Bunu yapmaya cesaret edebilecek bir kişinin ben aile hayatını da merak ediyorum ve düzgün olabileceğini düşünmüyorum. Bence bu büyük bir karakter zaafı örneği. Doğru olmadığı aşikâr bir haberin yanı sıra okurları kandırmak üzere hazırlanmış bir fotomontaj..” CASSIO Lincoln’ün beni veya çalışma arkadaşlarımı karakter testine sokabilecek karakterde biri olmadığı aşikâr.. Kendi hocasına küfrettiği için kadrodışı kalan, takım arkadaşları ona en fazla ihtiyaç duyduğu anlarda sorumluluktan kaçan, “Yarın geliyorum” diye dalga geçerek 8 günlüğüne Brezilya tatiline giden, derbide oynadığı sayılı dakikalarda kendini yerden yere atarak penaltı veya faul dilenen bir futbol fukarası.. ‘Çarpık’ futbol endüstrimizle kafa bulan bir fabrikasyon hatası.. Utanmadan, bize böyle hitap edebiliyor.. Çünkü G.Saray camiasını arkasına alıyor..AMA ben onunla ilgilenmiyorum.. Sen kenara çekil ‘sorumsuz’ adam.. Senin arkanda başkanını da ‘Tezgâh var’ diye doldurmaya çalışan, kısa boylu, esmer, tam siper olmuş, Bülent Korkmaz’ın altını yavaş yavaş oymaya uğraşan, daha evvelden ‘teşvik primi’ne bulaştığı belgelenen, aslında tüm fiyaskonun başsorumlusu olan bir idareci var ya, maçası yiyorsa o çıksın karşıma.. Seni alan da, bu hale getiren de o adamdır.. Şimdi de arkadan doldurup kameraya konuşturuyor..F.BAHÇELİLER bizim Ferudun’u (Niğdelioğlu) gözlerine kestirmişti, G.Saraylılar ise grafikerimiz Aydın’a (Gündüz) kafayı takmışlar.. Adam gidip F.Bahçe formasını almış, sonra omzuna atarak soyunma odasına gelmiş, arkadaşları da ona kızmış.. Biz de bunları anlatıp, fotoshop’la Lincoln’e F.Bahçe forması giydirmişiz.. Kendi anlayışımızda bir espri yapmışız, o kadar..***BİZE yalancı derken, yüzleri kızarmayan yalancılar.. Kiminle uğraştığınızı bilin diye söylüyorum.. Bu gazetede son 1 ayda çıkan haberlere bakın önce..SAMANDIRA CİNNETİ-22 Mart: Bursa yenilgisi sonrası, F.Bahçe otobüsü ve medyayı taciz eden fanatiklerin yaptıkları, kapsamlı biçimde yansıtıldı.. (Diğerleri belki ‘korkudan’, haberi ufalttıkça ufalttı..)LINCOLN KAÇIYOR MU?-23 Mart: Bu haberin çıktığı gün Lincoln Brezilya’ya gitti ve 8 gün dönmedi.. (G.Saraylı yöneticiler bile bizi arayıp haberi nerden aldığımızı öğrenmeye çalıştı..)LUGANO RENTİSTAS’TA-26 Mart: Juan Figer’in F.Bahçe’ye oynadığı oyunun haberi.. (F.Bahçeli yöneticiler bizi arayıp teşekkür ettiler..)‘DÖNMEK İSTEMİYORUZ’-27 Mart: Milli Takım’daki F.Bahçeli ve G.Saraylı oyuncular, travma yaşadıklarını, geceleri uyuyamadıklarını söyleyip Terim’e dert yandılar.. (Sonra hallerini gördünüz..)4 MİLYON ŞOKU-28 Mart: Juan Figer, Nobre için Beşiktaş’tan 4 milyon Euro imza parası istedi.. (Hâlâ da alamadı..)250 BİN EURO’YA DEĞER Mİ?-3 Nisan: Fatih Terim, ‘amansız’ reklamında nasıl oynar, futbolcuları da nasıl oynatır?‘BENİ BİTİRDİNİZ, RAHATLADINIZ MI?’-3 Nisan: Terim’in İspanya maçından sonra futbolculara attığı fırça.. (Terim yalanladı ama kendi yöneticileri bile ona inanmadı maalesef..)NEDEN FATİH HOCA?-5 Nisan: 2 yıldır Milli Takım’a alınmayan F. Tekke’nin sözleri.. (Terim bunu yalanlayamadı..)BATUHAN’DAN GECE MAÇI-6 Nisan: F.Bahçe maçı öncesi Blackk’te nasıl sabahladığının hikâyesi.. (Birkaç gazetede ufak-tefek haberi yer aldı ama karşılaştıran, içerikteki farkımızı hemen farkedebilir..)‘ŞAMPİYON OLSA DA OLMASA DA DENİZLİ İLE DEVAM’-7 Nisan: Yıldırım Demirören’in özel açıklaması..‘F.BAHÇE’YE 2-3 FARK ATACAĞIZ’-9 Nisan: Arda’nın Papermoon yemeğinin perde arkası..‘LINCOLN KEŞKE OYNASA’-10 Nisan: E. Belözoğlu’ndan derbi yorumu..‘SİZİN ÖLÜNÜZ G.SARAY’I YENER’-11 Nisan: Aziz Yıldırım’ın takıma yaptığı derbi konuşması..CİMBOM-SİLİN-12 Nisan: Aziz Yıldırım’ın son geceki derbi motivasyonu..KARIŞTIRDI-13 Nisan: Volkan’ın hayalarını göstererek Kapalı’yı nasıl tahrik ettiğinin haberi.. (Diğer gazetelerde yok..)***SPOR dünyasının referans aldığı, konuştuğu, yorumladığı haberler hepsi de.. Çoğu da atlatma.. Biz kendimizi övmeyi sevmediğimiz için, bunları alt alta sıralamaya gerek duymuyoruz genelde..TEKER teker bakın haberlere, herhangi bir kulübün kollandığını görebiliyor musunuz? Göremezsiniz.. Ama onlar, işlerine geldi mi yalanlarlar..FATİH Hoca der ki ‘Vallahi yapmadım..’ Lincoln der ki ‘O fotoğraf konur mu?..’ Aziz Yıldırım der ki ‘Bunlar hayâli senaryolar yazıyor.. Ben öyle konuşur muyum?’ Adnan Polat der ki ‘Tezgâh, vallahi billahi tezgâh..’ Batuhan der ki, ‘Ben o gece kulübünde değildim.. Yanlış görmüşsünüz..’ Volkan der ki, ‘Benim kasığım sakat.. Ben öyle bir hareket yapmadım.. Hayretler içindeyim..’ONLAR derler, bazıları sadece onların söylediklerini haber yapar.. Biz ise doğru söylemiyorlarsa dinlemeyiz..AMA zaman bizi hep haklı çıkarır.. Kiminin foyası 2 maçtan sonra çıkar ortaya.. Kimininki bir derbi gecesinde..***GAZETECİLİĞİ ‘demeçleri’ alt alta sıralamak sananlara söylüyorum.. Başta da SABAH’ın başındaki eski yardımcıma..GAZETECİLİK kamera önünde veya org’un başında sıkılan yalanlara inanmak değil, demeçten ötesini takip etmektir..TERİM ‘Yok öyle, konuşmadım’ diyor.. Haberi görmeyip, yalanlamayı kullanıyorsunuz.. Lincoln ‘Yalan’ diyor.. Manşet yapıp, bir günü daha kurtarıyorsunuz.. ÖZGENER-Denizli-Büyüka ve ben yemek yiyoruz.. ‘İşte yakaladık’ havasında yalan haber yazıyorsunuz.. Orada olduğumuzu bile bile, “Özgener ile Denizli başbaşa buluştu.. Bu sezonu dizayn ettiler” mealinde atıp tutuyorsunuz..MADEM gazetecilik yapmaya niyetiniz yok.. Bari yapanlara ‘kontr’ çekmeye çalışmayın.. Komik olmayın..

Devamını Oku

Düşman içinizde

14 Nisan 2009

BEN ‘onlar’ı yakından tanıyorum.. Hepsi birbirine benzerler, alışkanlıkları hemen hemen aynıdır.. Sadece daha tecrübeli olanlar daha sert ve keskindir, gençler ise daha yumuşak ve esnek..ONLAR galipken konuşmayı sevmezler.. Ama mağlupken susturucu taksan vız gelir, susturamazsın.. Rakiplerine söylemediklerini bırakmazlar.. Yine de kol kırılır yen içinde, kısa bir ‘es’ verdikten sonra kaldıkları yerden devam ederler ezeli ilişkilerine.. Bu yüzden başarısızlık anlarında kendilerine hayâli düşmanlar yaratırlar.. Mönülerinin klasikleri de medya ve hakemlerdir.. Medya ‘dişlerine göre’ gelir, hakemler ise ‘sahipsiz.’ Onlara bindirdikçe bindirirler..***CUMARTESİ günkü VATAN’da demişiz ki: “Başkan’dan futbolcularına derbi motivasyonu: Sizin ölünüz rakibi yener.. Hiç strese girmeyin.. Bırakın onlar strese girsin.. Siz rahat davranırsanız, biliyorum ki onlar çıldırır.. Gösterdikleri tepkiden sahaları kapanır..” ONLAR hemen bize yanıt vermişler: “Yalaan! Hayâli senaryolar uyduruyorlar.. Derbi öncesi ortamı germek için bu haberleri yapıyorlar..” ERTESİ gün de aynı terane..ARADAN çok değil, 24 saat geçiyor, onlardan ikisi sahada karşılaşıyor.. Bilanço: 4 kırmızı kart, yüzlerce seyirci ölüm tehlikesi atlatmış, milli futbolcular sahanın ortasında birbirine girmişler..“OLAYLAR nasıl başladı?” diye bakıyoruz, onlardan birinin yabancısının rakibe arkadan attığı kafayla.. Onların kalecisi yaptığı uygunsuz hareket Kapalı Tribün’ü ayağa kaldırıyor.. Oyundan alınan bir futbolcu, çıkarken hırsından direği tekmeliyor..EL insaf be arkadaş! Sizin ‘yok’, bizim ‘var’ dediğimizin aynısı sahada sergileniyor.. Bizi sözlü tekzip edenler öyle somut biçimde suçüstü oluyorlar ki.. Bırakın Türkiye’yi, maçı yayınlayan dünya TV’lerine rezil oluyoruz..AMA onlar için suçlu belli: Medya.. Daha tecrübesizken bu replikleri gerçek sanıyor, direkt pozisyon alıyorduk.. Artık yemezler.. Kavga edecekseniz, gidin başkasını bulun.. Şampiyonluğa havlu atmanızı, başkasının sırtına yüklemeye çalışın..***HAYÂLİ kavgaları bir kenara bırakın, özeleştiri yapın.. Sezon başındaki ve devre arasındaki yüksek maliyetli transferlerdeki hatalarınızı kabul edin.. Yanlış hoca seçtiğinizle yüzleşin.. Bir ‘tefeci’ menajerin sizi kandırdığını unutmayın.. Süper Lig’i fazla hafife aldığınızı görün.. 8 puan geriden şampiyonluğa el sallarken bırakın medyayı, kendi icraatınıza bakın.. ***BİRİ böyleyken, öteki farklı mı? Siz onların hiç aynı konuda böyle birleştiğini gördünüz mü? Sayın Başkan demiş ki maçtan sonra: “Federasyon karar verdi, iki büyüğü de devredışı bıraktılar.. Hakem berabere bitirmek için maça çıkmıştı.. Kim gol atsa, diğerine penaltı verilecekti..” BELKİ kendisi bile inanmıyor söylediklerine ama böyle konuşmak zorunda.. Çünkü devre arasında takımın önü açıkken, 150’ye yakın medya mensubu önünde “Bu federasyona güveniyoruz.. Hakemlerin arkasındayız.. Hep kolayı seçip onları eleştirmeyelim.. Hataları kendimizde arayalım” diye tafra yapan da kendisi..NE kadar kolay geçiştirmek, değil mi? Yanlış hoca alıyor.. Hatta onda ısrar ediyor.. Avrupa ve kupadan eleniyor.. Bir yıldızına resmen söz geçiremiyor, adam Brezilya’ya 8 günlük tatile giderek takımın içine dinamit koyuyor.. O kadar gamsız ki, sahada kavga edenlere bakıp, başka bir vatandaşına “Delirmiş bunlar” mealinde konuşuyor.. “Otoimmün hepatit” olduğu, bu nedenle fazla idman yapamayacağı (28 Ekim, VATAN) belli olan Avustralyalı yıldızına çaresizlikten maç üstüne maç oynatıyor..HİÇBİRİ olmayınca takımın 21 yaşındaki yıldızına bütün sorumluluğu yüklüyor.. O çocuk ki, lig başında herşey yanlış giderken ortaya çıkıp “Bu takımda birinin sorumluluk alması lazım.. Ben talibim” deme yiğitliğini göstermiş.. Ve o zaman Sayın Başkan’ından şu yanıtı almış: “Florya’nın 5 kapısı var, beğenmeyen istediği kapıdan çeker gider..” ‘Kaçak’ Brezilyalı’yı kaptan yapmış, sonra onun balonu patlayınca yine 21’lik delikanlıya dönmüş, “Gelecek sezon takımı senin üstüne kuracağım, kurtar beni” demiş.. Ama sonuç ortada..***BU kadar hatayı ‘bizzat’ ve seri biçimde yapmış bir Sayın Başkan’ın hatalarıyla yüzleşmemek için başvuracağı yegane yoldur, rakibiyle güçbirliği yapıp hakemlere saldırmak.. Gerekirse medyaya da..SİZ ister değişin, ister değişmeyin sayın yöneticiler.. Kimse yutmuyor bu numaraları..NEYMİŞ, sezon başında adı “Fenerasyon”a çıkan federasyon ve hakemler, iki büyüğü devredışı bırakacaklarmış.. Esas siz bırakın Allah aşkına.. Bunlar deliler mi ki, yayın pastasının en ratingli iki dilimini çöpe atacaklar.. Şampiyonluğu da 16. haftada kendilerine bayrak açan kulüp ile, toplam bütçesi Güiza’ya harcanan paranın yarısı kadar olan Anadolu kulübüne peşkeş çekecekler..MERAK etmişsinizdir.. Kulüp adı vermeden, genelleyerek yazıyorum.. Çünkü: ARTIK tuzağa düşmem.. İsim yazınca, camiaların gücünün arkasına saklanan ‘uyanık’ yöneticiler, ‘en iyi savunma’ diye bildikleri hücuma geçiyorlar.. Kurumsal kavga çıkarıyorlar.. Milletin aklını karıştırıyorlar.. Gereksiz yere de mevzuyu uzatıp, esas hataları unutturuyorlar.. Ben bu sefer sağa park ettim bekliyorum, önce herkes kendi camiasına kendi hesabını versin.. Ondan sonra sıra bize gelir.. Medyanın derbi öncesi ve sonrası uyguladığı yayın politikalarını gözden geçirmesi gerekir.. Ki, o da ayrı bir yazı konusu..

Devamını Oku

Kazanınca hocadan, kaybedince topçudan

3 Nisan 2009

KENDİMİ Fatih Terim’in yerine koyuyorum.. Ben de 2010 Dünya Kupası şansını yitirsem.. 2002’de dünya üçüncüsü yaptığı takımla Euro 2004’e katılamayan Şenol Güneş’in durumuna düşmeye çok yaklaşsam.. Belki onun gibi futbolcuların anasını ağlatırdım soyunma odasında.. Kapalı devre öfkelere itirazım yok.. Bu kadroyu seçen, bu futbolculara güvenen Terim olduğuna göre faturayı onlara çıkarmak bir yere kadar normaldir.. Ama bir yere kadar..ÇÜNKÜ yine ben Fatih Terim olsam, onun maçtan önce yaptığı pek çok hatayı da yapmaz, egomun beni böyle yoldan çıkarmasına izin vermezdim.. Terim’in hatalarını bir solukta şöyle sıralayabiliriz:1. KADROYU rasyonel değil, duygusal kriterlere göre seçti.. Sevdiği adamlara olmayacak şanslar veriyor.. Bu takımın gol sıkıntısı olduğu açık.. 6 maçta 6 gol atabilmişiz.. Gollerin dağılımı da şöyle: Semih (2), Tuncay (1), Emre B. (1), Mevlüt (1), Dzeko (k.k.)OYSA Terim, Fatih Tekke’yi haritadan silmiş.. Anladık arıza çıkarıyor ama adam golcü.. Üstelik göbek adı ‘arıza’ olan Emre’yi bu kadar şımartıp, iş Tekke’ye, Toraman’a gelince kan davası güderseniz ben de nedenini merak ederim.. İspanya önüne sakatlıktan yeni çıkmış, maç eksiği bas bas bağıran Nihat’la çıkıyorsunuz 2 kere.. Madrid’de oyundan çıkarıp Semih’e Aragones muamelesi yapıyorsunuz.. Beşiktaş’ta kadroya bile giremediği dönemde şans verdiğiniz ‘başka bir arıza’ Batuhan’ı takıma koyuyorsunuz.. Trabzon’da maç başına 6 pozisyon yakalayıp toplam 10 gol atabilen Gökhan’a inanıyorsunuz.. Sonra “Gol kaçırıyoruz” diyorsunuz.. Bu tabloyla kaçar tabii! Çünkü rekabet yok. Herkes kontenjan senatörü olmuş..TORAMAN AYIBI2. EN formda sezonunu geçiren Toraman’ı ‘sakat’ diye Milli Takım’a almıyorsunuz.. Oysa çocuk son 17 maçın 15’inde forma giymiş.. Hocam, siz Toraman’ı resmen harcıyorsunuz.. Sonra dalga geçer gibi 35’lik Üzülmez’i solbeke, solbek H.Balta’yı stopere, 36’lık Aşık’ı öteki stopere koyup İspanya karşısına çıkıyorsunuz.. Toraman da kadroda olsa, sonuç belki değişmezdi.. Ama doğruyu yapıp kaybetmiş olurduk..3. EMRE Belözoğlu fetişizmi artık can yakmaya başladı.. Sakat olur kadroya girer, formsuz olur girer, terbiyesizlik yapar yine girer.. Üst üste bu kadar kötü maç çıkarmasına, rakip kaleye gidecek mecali olmamasına rağmen Emre’den vazgeçmiyorsak, hata sizdedir..4. TERİM şikâyet ediyor: “Skibbe ve Aragones, G.Saray ve Fenerli futbolcuları mental açıdan bitirmiş.. Hepsi darmadağınık halde.. Üstelik iyi çalışmadıkları için kondisyonları da yerlerde..” Peki madem iki büyük takım bu kadar kötü.. İkisinden toplam 10 oyuncuyu kadroya çağırmanın manası ne? Üstelik Kazım, bu ‘bitik’ F.Bahçe’de bile forma giyemezken kadroda.. Ligin tozunu atan Sivas, Beşiktaş ve Trabzon’dan ise 4 oyuncu var Milli Takım’da.. Bu çelişkinin açıklaması nedir? Burası rehabilitasyon merkezi mi? 5. GELELİM en acıklı hataya.. Federasyon yöneticilerine “Madrid’de kazanırız, Sami Yen’de 1 puan alırız” diyorsunuz.. Medyaya aynı havayı verip, puanlara şartlıyorsunuz.. Futbolcularınızla birlikte ‘yüzkarası’ olacak bir reklam çekiyorsunuz.. Neymiş, “amansız ol”muş.. İsviçre olaylarındaki sabıkamızı hiçe sayıp; akrepler, kaplanlar, köpekbalıkları ve pitbull’ların (Hele o Hakan Balta’nın pitbull gibi havladığı sahne ne öyle!) cirit attığı bir reklam filmi çevirip, 80 milyona “Biz bu İspanya’yı çıtır çıtır yeriz” mesajını veriyorsunuz.. Bu reklamı çevirenler, tabii ki Emre’nin ‘boğaz kesme’ hareketini normal karşılar.. Futbolcuların konsantrasyonunu böyle yerlebir ediyorsunuz.. Sonra 2 maçta ‘0’ çekip 2010 biletini çöpe atıyorsunuz.. Bu denli gayrıciddi bir ortamda başkasına kızmaya hakkınız var mı artık?6. TARİH 12 Ocak 2009.. Antalya’da Capello ile katıldığı seminerde Euro 2008’in değerlendirmesini yapmıştı Terim.. Orada “Başarı benim eserim” anafikriyle taktiksel hamlelerini uzun uzun anlatmış ve net biçimde açıklamıştı: “Benim takıma katkımı hiçbir yüzdeyle ölçemezsiniz..” Hatta Capello, ondan sonra söz alıp “Bir teknik adamın takımına katkısı % 20’yi geçmez” demişti.. Peki şu anki tabloda, kimin katkısını hangi hassas teraziyle ölçeceğiz?MANŞETİMİZDE yer alan öfkeyi anlıyorum ama yukarıdaki sebepler dolayısıyla ben de size kızıyorum Fatih Hoca.. “Kazanırsa hocadan, kaybederse topçudan” felsefesi devam edecekse, biz bu futbolcuları kalan 4 maça nasıl motive edeceğiz?Şimdiden düşünmeye başlasak iyi olur.

Devamını Oku

Özgener&Denizli neden buluştu?

18 Mart 2009

SABAH Gazetesi, dün sürmanşetten hepimizi atlatmış: “Boğaz’da futbol zirvesi.” Haberde şöyle diyorlar:“Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile Beşiktaş Teknik Direktörü Mustafa Denizli, pazartesi akşamı yemek yediler.. Yanlarında Lig TV Genel Müdürü Şansal Büyüka da vardı..” “EEE?” diyenler çıkabilir.. Ama dışardan bakınca pek çok yanlış anlamaya sebep olabilecek bir sunuş biçimi bu aslında.. Çünkü zirveyi yakından ilgilendiren Sivas-Beşiktaş maçı öncesi futbolun 1 numarası ile Beşiktaş’ın teknik patronunun yemek yemesinde çapanoğlu arayacak çok aklıevvel çıkar bizim futbol dünyasında.. Bu ikilinin yanına bir de yayıncı kuruluşun 1 numarasını eklerseniz, komplo teorisyenleri için günlerce konuşulacak malzeme oluşur.. Cumartesi günü Beşiktaş lehine herhangi bir hakem hatası yaşansa, pazar günkü futbol programlarının baş malzemesi bu haber olur rahatlıkla..SABAH’IN müdürü Emrah Kayalıoğlu’nu en iyi tanıyanlardan biriyim.. Yıllarca omuz omuza çalıştık.. Gerek kafa yapısı, gerek futbol bilgisi, gerek formasyonu bizim mahallenin standartlarının üstündedir.. Ama onun yönettiği gazetenin neden böyle provokatif bir haber yaptığını anlayabilmiş değilim.. Eğer Emrah bunu yaparsa, diğerlerine ne diyelim ki!***OYSA pazartesi günkü buluşma öyle speküle edilecek bir yemek değildi.. Nerden mi biliyorum? Çünkü ben ve yardımcım Tayfun Bayındır da o masadaydık.. Genelde her pazartesi aynı ekip biraraya gelip dereden tepeden konuşuyoruz.. Ve bu buluşmalar fikstüre bağlı olmuyor.. Yani önümüzde hangi maç var, acaba yanlış anlaşılma olur mu, gibi endişeler taşımıyor hiç kimse.. Çünkü en azından kendimizi biliyoruz..BU yemeğin altında bityeniği aramaya hazırlananlara şu kısa bilgiyi vereyim: Mustafa Denizli’nin isteği üzerine, bu yemeklerde hiçbir zaman futbol konuşulmuyor.. Adam diyor ki, “Zaten kafam gereğinden fazla futbolla dolu.. Bari sizin yanınızda rahat edeyim.. Bırakın futbolu..” “Futbol Zirvesi” diye alengirli başlıklar atan arkadaşlar rahat olsunlar, mesela bu hafta global krizin etkilerini ve yaklaşan yerel seçimleri konuştuk.. Zaten aksi olsa, ima edildiği gibi Beşiktaş ile federasyon arasında herhangi bir pazarlık yapılacaksa, o masada niye 3 tane gazeteci olsun? Ayrıca niyetleri bozuk olsa, kapalı kapılar ardında değil de halka açık bir balıkçıda buluşacak kadar zekâ özürlü insanlar mı bunlar?BEN ne Denizli’nin ne Özgener’in avukatıyım.. Ama 40 senelik 2 arkadaşın buluşmasının böyle speküle edilmesine insanın gönlü razı olmuyor.. O masada yarın Ali Koç da olur, Adnan Polat da.. Bazen dibine kadar futbol da konuşulur.. Çünkü orası dost meclisi..SAHİ ne oldu bize (medyaya) böyle?BU tip medeni ilişkileri bile normal karşılayamayacak duruma nasıl geldik? HERŞEYE böyle at gözlüğüyle bakmanın kime, ne faydası var?BU arada arkadaşlara haberi vereyim.. Önümüzdeki hafta İspanya maçı nedeniyle biraraya gelmiyoruz.. Ama ertesi hafta aramıza Fatih Terim’i de alarak kadehleri tokuşturacağız..MADEM böyle yemekler çok önemli.. Bir jest daha yapıyorum, bu arkadaşlara esas haberi (!) veriyorum.. Mustafa Denizli, aynı yerde 1-1’lik Beşiktaş-Trabzon maçından önceki gece kimle yemek yedi, biliyor musunuz? Trabzon Başkanı Sadri Şener’le..BUYRUN, şimdi de burdan yakın..

Devamını Oku

Biz kimin adamıyız?

24 Şubat 2009

GÜİZA için Atletico Rentistas’a ödenen 5.3 milyon Euro’nun sebebini sorguluyoruz bir süredir.. F.Bahçeli yöneticiler sağolsunlar, sorularımıza bazı belgelerle yanıt vermeye çalışıyorlar ama konuyu yanlış yere bağlayıp bizi F.Bahçe taraftarının önüne atıyorlar.. Nasıl mı?İŞTE geçen cuma günü taraftarla ekranda yapılan sohbet sonrası fenerbahce.org’da çıkan Şekip Mosturoğlu açıklaması:“GÜİZA’NIN fiyatı 15 milyon 300 bin Euro ve 3 taksitte ödenecek.. Yayınlanan belge 3. taksidi kapsıyor.. Anlaşmada F.Bahçe, Güiza, A.Rentistas ve Mallorca’nın imzaları var.. Rentistas’a ödeme yapılmasını Mallorca istedi.. Güiza için 5 menajere para ödendiği söyleniyor.. Hayır, bakın işte menajerlik sözleşmesine.. 3 şirketle anlaşma imzaladık ve komisyonu kendi aralarında paylaştılar..” VE can alıcı bölüm: “Kulüp tarafından doğrulatılmayan haberlerle iletişim bize zarar veriyor. Bunu yapanların niye yaptığı konusunda, F.Bahçe taraftarının her şeyin farkında olduğunu düşünüyorum.” ALİ Koç da Appiah konusunda kulaklarımızı çınlatıyor: “FIFA nezdinde Türkiye’nin durumu ortada.. Bu konjonktürde Appiah’tan 2.2 milyon Euro almamız büyük başarı.. Ama bazı gazeteler bunu ‘Büyük başarı’ olarak lanse ederken, bazı gazeteler ‘Başarısızlık’ olarak gösteriyor.. Bunların arkasında kimlerin olduğunu biliyoruz ve zamanı gelince adreslendireceğiz.. Taraftarımız da bunları biliyor..” ***BU iki açıklamanın meali şu:* Bizi bilinçli olarak yıpratmak isteyen medyacılar var..* Bunların arkasında F.Bahçeli bazı muhalifler bulunuyor..* 2 konuda da açığımız yok ama özel bilgilerimizi kamuoyuyla paylaşmak canımızı sıkıyor.. * Taraftarımız her şeyi biliyor.***ŞİMDİ gelin de kayıtsız kalın o basın toplantısına..KONUYU fazla dağıtmadan direkt adres göstererek bazı tespitleri yapmamız gerek..1 GÜİZA’NIN fiyatını F.Bahçe resmen 14 milyon Euro olarak açıklamıştı.. Bu rakam aslında 15.3 milyon Euro imiş..2 BU transferde Juan Figer’in paravan kulübünün yer almasını Mallorca istemiş.. Aynı kulüp, Alex ve Maldonado transferlerinde de var.. Bu Figer bana güven vermiyor.. F.Bahçe’nin umarım bir bildiği vardır..3 BİZ sayfalarımızda hem kendi belgelerimize ve sorularımıza, hem de F.Bahçe’nin savunmasına yer veriyoruz.. Oysa F.Bahçe bize, 2 saniye ekrana gösterildiği için içeriğinin ne olduğunu bilemediğimiz bazı belgelerle ve suçlayıcı bir üslupla yanıt veriyor.. Biz F.Bahçe’nin bir suistimali olduğunu öne sürmedik ki hiç.. Sadece kulübün bu ilişkileri açıklamasını istedik.. Ne yazdığımızı bilmeyen F.Bahçe kamuoyu ise bu şekilde bize tepkiye koşullandırılıyor..4 APPIAH’I 8 milyon Euro’ya Juventus’tan satın aldıktan sonra 2.2 milyon Euro’ya elinden kaçırmak başarı sayılıyorsa, bunu söyleyenler ya F.Bahçe’nin büyüklüğünün farkında değil ya da F.Bahçe Appiah davasında yüzde 100 haklı değil.. Olsa olsa F.Bahçe’nin Appiah için ödediği 8 milyon Euro’ya yakın bir parayı kurtarması başarı sayılabilir.. Ötesine beni kimse ikna edemez..5 EN aklı başında yöneticiler bizi böyle taraftara şikayet eder ve “Taraftarımız her şeyin farkında” derse bu, “Bunlar bize düşman” anlamına gelebilir rahatlıkla.. Bu tarz, Sayın Koç ve Sayın Mosturoğlu ile aramızdaki hukuka hiç uymuyor.. ***GELELİM en önemli mevzuya..F.BAHÇELİ 2 yönetici “VATAN gazetesinin haberlerinin arkasında kimlerin olduğunu biliyoruz” diyerek haberlerimizin arkasında Tahir Kıran, H.Bilal Kutlualp, Sadettin Saran, Şadan Kalkavan gibi muhalifler olduğunu ima ediyorlar galiba.. Burada net olarak kendimi bağlayayım da yarın-öbür gün tatsızlık çıkmasın..* TAHİR Kıran’ı hayatta 2 kere görmüşlüğüm var, hiç tanımam.. Ayrıca kendisi bizi hiç sevmez daha önce yaptığımız haberlerden dolayı.. F.Bahçe’ye başkan veya yönetici olabilecek kalibrede olduğunu da düşünmüyorum..* KUTLUALP futbol şubesine iyi hizmet etmiş bir yöneticiydi.. Transfer işlerini van Hooijdonk, Anelka, Alex gibi örneklerden dolayı iyi bildiğine inanıyorum.. Ama şu an o da başkan olamaz..* SARAN eski bir dostumdur.. Ama F.Bahçe’de kendisine bir gelecek kurmaya çalışmasının hem F.Bahçe, hem de kendisi için zararlı olacağı aşikârdır..* ŞADAN Abi’yi yakın dostu olan yazarımız Selim Soydan’dan dolayı iyi tanırım.. Adaylığına saygı duyuyorum.. Yine de eğer F.Bahçe kongre üyesi olsam, Yıldırım ile Şadan Kalkavan arasında geçecek bir seçimde, oyumu Yıldırım’dan yana kullanırdım..YANİ bazı beyefendilerin buyurduğu gibi değil her şey; bu gazetenin ve benim ima ettikleri insanlara yakınlığım/uzaklığım ancak bu kadardır.. Ötesi de yakışıksızdır ve iftiradır..* ŞUNU da belirteyim, Sayın Koç ve Sayın Mosturoğlu ile tanışıklığım/yakınlığım sözü edilen 4 kişiden fazladır.. Ve.. Şu ana kadar adını andığım insanlar içinde, Yıldırım’ın görevi bırakması halinde F.Bahçe Başkanlığı’nı hakedecek kişi tektir: Ali Koç.. Kendisi de böyle düşündüğümü gayet iyi bilir..O ZAMAN nereden çıkıyor bu imalı dokundurmalar? Niye tartışmaya açılan her konu veya sorulan her soru böyle büyük suçlamalar ile geri iade ediliyor?***TÜRKİYE’DE gazetecilik yapmak ne kadar da zor..G.SARAY taraftarları F.Bahçeli yaftası vurup “Aziz Yıldırım’ın tetikçiliğini yapıyorsunuz” diye bizi suçluyor.. Çünkü durumları şu anda ortada olan yöneticileri buna çanak tutuyor..F.BAHÇE taraftarları “Aziz Yıldırım ve F.Bahçe düşmanısınız” diye kızıyor.. Çünkü “Muhalefetin adamısınız” diyen yöneticileri buna çanak tutuyor..BEŞİKTAŞ muhalifleri “Yıldırım Demirören’i kolluyorsunuz” diye şikayet ediyor.. Demirören “Beni çok eleştiriyorsunuz, küstüm” diyor..MAALESEF medyayı mitralyöz gibi kullanmak alışkanlık olmuş.. Kimse doğrudan yana değil.. Kendi yanlışlarına gösterilecek tepkiyi medyaya kanalize etmek galiba kolaylarına geliyor..

Devamını Oku

5.5 milyon Euro kaynayıp gidecek mi?

18 Şubat 2009

HATIRLAYACAKSINIZ, F.Bahçe muhabirimiz Ferudun Niğdelioğlu geçen hafta F.Bahçe Kulübü’nün Güiza’nın finansal haklarını satın almak için Juan Figer’in paravan kulübü Atletico Rentistas’a vergiler dahil 5.5 milyon Euro ödediğini belgeleriyle ortaya koydu.. Bilgisizlik ve meraksızlığın esiri olan medyamız, konuyu anlamadığı veya altını-üstünü hiç merak etmediği için bas bas bağıran habere karşı kayıtsız kaldı.. Sadece SABAH gazetesi mevzunun üstüne gidip, yeni açılımlar getirmek için gayret gösterdi.. İsteyen kafasını kuma gömer, bizi ilgilendirmez.. Ama biz hâlâ neyi merak ediyoruz: “F.Bahçe, bu Rentistas’a durup dururken Güiza için 5.5 milyon Euro’yu niye ödedi?” SAĞOLSUN F.Bahçe Asbaşkanı, sevgili arkadaşım Şekip Mosturoğlu, Ali Koç’la düzenlediği basın toplantısında bazı açıklamalar yaptı.. Ama hukukçu alışkanlığıyla sadece konuyu saptırdı ve bizim sorularımıza cevap vermedi.. Mesela “Güiza’yı Rentistas’tan almadık.. Mallorca’dan aldık.. Gerisi bizi ilgilendirmez.. Paranın Rentistas’a yollanmasını Mallorca istedi” gibi sözlerle ödemeyi ‘sıradan’ göstermeye çalıştı..Kendisinin satır aralarında söylediklerinden çıkardığım sonuçlar ise şunlar:1 F.BAHÇE yayınlanan belgenin doğruluğunu kabul etti.2 PARA Güiza’nın bonservis ödemesinin 3. taksidi olarak açıklandı..3 PARA 2010’da ödenecekse, 200 bin Euro’luk vergisi niye Eylül ayında yatırıldı, orası hâlâ merak konusu..4 HER taksit 5.5 milyon Euro ise, F.Bahçe’nin bonservis için kasasından çıkan para, açıklandığı gibi 14 milyon Euro değil, İspanyollar’ın söylediği gibi vergiler dahil 17.4 milyon Euro..5 KISACA, bu para Mallorca vergi veya para kaçırmak istediği için Atletico Rentistas’a ödenmiş..***İSPANYOLLAR konuya Türk medyasından daha fazla ilgi gösterdiği için orada da bazı haberler yayınlandı.. Örneğin Diario de Mallorca gazetesi, F.Bahçe’nin ödediği paranın Mallorca’nın kasasına girmediğini, savcının bu konuda soruşturma açtığını yazıyor..AMA bana göre en ilginç yaklaşım F.Bahçe’ye transfer olurken Güiza’nın eşi ve resmi menajeri olan Nuria Bermudez’in sözleri.. Bermudez bakın aynı gazeteye neler söylemiş:“MALLORCA 17.5 milyon Euro’yu nakit istiyordu.. F.Bahçe bu parayı veremedi ve Juan Figer’den yardım istedi.. Figer hissedar oldu, para böyle toplanabildi..” YANİ Güiza’nın eski eşi/menajerinin söyledikleri doğruysa (ki yalanlanmadı) Türkiye’nin mali açıdan en güçlü kulübü olarak bildiğimiz F.Bahçe, Güiza’yı transfer ettiği 7 Temmuz 2008 tarihinde mali açıdan sıkıntı yaşıyormuş.. Bu kadar geniş çaplı bir transferi tek başına gerçekleştiremediği için tefeci/menajer Figer’den yardım almış..ARAGONES’E (2 yıl için ekibiyle birlikte vergiler dahil 11 milyon Euro), Emre’ye (bonservis dahil 4 yıllık mukavele karşılığında 18.5 milyon Euro), Güiza’ya (5 menajere ödenen komisyonlar, vergi dahil bonservis ve 4 yıllık garanti kontrat karşılığında 31.5 milyon Euro) ödeyen/teminat mektubu veren F.Bahçe, 3 kişiye toplam 61 milyon Euro (125 trilyona yakın) harcamış.. Ve galiba kasasını da boşaltmış..ARAGONES’İN gönderilememesi ve asbaşkan Ali Koç’un onca bağırtısına karşın devre arasında beklendiği kadar spektaküler transferler yapılamaması, demek ki F.Bahçe’nin kaynak sıkıntısı yaşamasındanmış.. Oysa transfer dönemini hatırlayın, belli haberler özellikle yalanlanmıyordu.. Mesela Eto’o Özbekistan’a gidip “F.Bahçe beni istiyor” dedi, medya bunu “F.Bahçe Eto’o’yu alıyor” diye yansıttı.. F.Bahçe yönetimi hiç itiraz etmedi.. Günlerce F.Bahçe’nin güçlü imajının altı çizildi.. Eto’o hâlâ Barcelona’da ve cumartesi gecesi Betis’e bu sezonki 23. golünü attı..MESELA yine çarşaf çarşaf Senna haberleri yayınlandı.. Bu transferle görevli yöneticiler, “İmkansız, alamayız. Adamın bonservisi 22 milyon Euro” dediği halde bu flört 1 ay sürdü.. Nitekim transfer olmadı.. Yani F.Bahçe yönetimi beklentiyi hep yüksek tuttu, adının büyük transferlerle anılmasından rahatsızlık duymadı.. Ama seçimini Emre-Güiza-Aragones’ten yana kullandığı için başka transfer de yapamadı..İŞİN kötüsü şu ana kadar transferde 3’te 0 isabet sağladı.. Emre’de bir kıpırdanma var ama öbür ikisi sezonu kaybettirecek kadar kötü.. ANAFİKRE gelelim..1 F.BAHÇE bu sezonu kupasız kapatırsa bunun sorumluluğu Aragones-Güiza-Emre’de değil, onlara büyük para harcayıp garanti kontratlar yapan yönetimdedir..2 F.BAHÇE yönetimi, mensupları açısından TÜSİAD yönetim kurulunu andırıyor.. Hepsi çok önemli işadamları.. Peki bu kadar önemli işadamları, 5.5 milyon Euro’yu biraraya getiremiyor da, Uruguaylı tefeci/menajer Figer’den mi yardım isteniyor? Figer, bu yardımı F.Bahçe’ye babasının hayrına mı yapıyor?3 BU işadamı ağırlıklı yönetim futbol konusunda üst üste yanlış işler yapıyor.. Rıdvan Dilmen bile “Başkan artık futboldan anlayan insanlardan fikir almalı” diyerek bu sıkıntının altını çiziyor.. İster beğenin ister beğenmeyin, Hakan Bilal Kutlualp varken böyle kazıklar yenmiyor, daha mantıklı seçimler yapılıyordu.. (Bknz: Van Hooijdonk, Anelka) F.Bahçe Aurelio gibi, Kutlualp’in yerini de dolduramadı..4 F.BAHÇE’NİN en büyük sorunu yanlış ve hesapsız-kitapsız transfer politikasıdır.. Muhalefet bunları söyleyeceğine, işi Aziz Yıldırım’ın yasak aşkına indirgiyerek zaten zihniyetini ortaya koyuyor.. Belki onlar da bizim medyayı biliyor ve “Bu medya hesaptan kitaptan anlamaz, magazinle onların dikkatini çekeriz” diyordur.. Orası da bizim medyanın ayıbı..

Devamını Oku

Bel altına vuran hareketler bunlar

17 Şubat 2009

AZİZ Yıldırım’ı başkan değil, insan olarak değerlendirdiğim geçen haftaki (13 Şubat, www.gazetevatan.com) yazıya pek çok tepki geldi.. En yakınlarım, en sevdiklerim bile “Arda’nın bel altı fotoğrafları çıkınca böyle tepki göstermemiştin.. Şimdi hakkında iki söylenti çıkınca F.Bahçe Başkanı’nı savunuyorsun” diye beni ti’ye aldılar..ŞÖYLE bir düşündüm.. Aziz Yıldırım’a yapılması planlanan saldırıları bildiğim için öyle bir tepki koymuştum.. Ama herkes aynı bilgilere sahip değil.. Ben de bir an için ‘anti Aziz Yıldırımcılar’ın yerine koydum kendimi.. Biraz olsun haklılar, Aziz Yıldırım’ın da bel altına inmek konusunda sabıkası hayli kabarık hani.. İlk örneği kendimden vereyim: Kendi eşi Yıldız Hanım’ın rahatsız olacağı bir söylenti nedeniyle basın toplantısı düzenleyip “Aile kavramına saygı istiyorum, eşimi bu işlere karıştırmayın” demesini doğru buluyorum.. Ama Şubat 2003’teki F.Bahçe-G.Antep maçı öncesinde benim hakkımda “Eşine röportaj vermediğimiz için bizi eleştiren spor müdürleri var” deyip, beni medyanın/taraftarın önüne atmışlığı da var.. Yakın dostumdu.. Dostluk o gün o açıklamayla bitti.. O günden beri de hiç konuşmadık.. Bugün kendisi neler hissediyorsa, ben de 6 yıl önce aynılarını yaşamıştım.. Bu arada 6 yıl boyunca Türkiye’deki herkesle röportaj yapan Sanem Altan’a yine röportaj vermedi ama söz ettiği gibi bir tavırla da karşılaşmadı..***YA Ferudun’a yaptıkları.. 15 senedir en iyi F.Bahçe muhabiri olan Ferudun Niğdelioğlu’nu, son 3 yılda sistemli ve haksız bir şekilde “yalancı” durumuna düşürmeye çalıştı.. Her haberde aşağılayıcı bir üslupla nefretini kustu internet sitesinden.. Kanı sarı-lacivert akan, gerçekleri duymak istemeyen taraftar sitelerinin boy hedefi Ferudun yıllardır.. Bıçaklandı, saldırıya uğradı ama yine görevine devam etti.. Son Güiza haberiyle de gazeteciliğin bütün hünerlerini gösterdi..SADECE biz değiliz tabii.. Hiç unutmuyorum Mustafa Denizli döneminde Erman Toroğlu “Cevap ver Mustafa” diye ağır bir yazı kaleme almıştı.. O haftaki maçta bütün stat “O.... çocuğu, Erman Toroğlu” diye bağırmıştı.. Devre arasında Selim Soydan’ı yanına çağırıp “Duyuyor musun? Sıra sana geliyor, dikkat et” diye gözdağı vermişti Yıldırım.. O gün tek talimatıyla bağıran Sefa’lar, bugün Aziz Yıldırım’ın can düşmanları haline geldiler..TEKER teker isimleri sayabilirim.. Şansal Büyüka, Erman Toroğlu, Altan Tanrıkulu, Ercan Saatçi, Mehmet Demirkol, Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu, Yalçın Türk vs. değişik dönemlerde çok ağır suçlamalara muhatap oldular.. F.Bahçe düşmanı ilan edildiler.. Kimileri zaman içinde herşeyin üstüne bir bardak su içip başkanla ilişkilerine devam etti.. Kimileri gereken tavrı koydu..PEKİ ya kendi seçtiği yöneticiler? Köksal Özbek, Atilla Kıyat, Sadettin Saran, Hakan Bilal Kutlualp, Hulusi Belgü, Necdet Ersoy, Şadan Kalkavan, Selim Soydan, Uğur Dündar, Hamdi Akın.. Hepsi de başkana çok yakınken bir süre sonra “tu kaka” edildiler..AZİZ Yıldırım için “bezgin” demiştim ya.. Kimbilir geçmişte yaptıklarıyla ağır biçimde hesaplaşıyor, ondan bu kadar bezgin.. “Kılıçla yaşayan kılıçla ölür” sözü onun için de geçerliymiş demek ki.. Rakiplerine ne yaptıysa şimdi aynısı başına geliyor.. O da belki “Herşeyi F.Bahçe için yaptım, herkesle F.Bahçe yüzünden kötü oldum.. Ama galiba adalet terazisini de elimden kaçırmışım.. Beni boşuna doldurmuşlar, bel altına fazla inmişim” diyor içinden.. Geride bıraktığı 11 yılıyla yüzleşiyor.. Zaten bu yüzleşmeyi yapmadan 3 yıl daha devam etmeye kalkması verdiği/vereceği en yanlış karar olur..

Devamını Oku

Aziz Yıldırım’ı nasıl gördüm?

12 Şubat 2009

AZİZ Yıldırım’ın önceki gün düzenlediği basın toplantısını değişik bir gözle izledim.. Yıldırım’a sadece F.Bahçe Başkanı olarak değil sıradan bir ‘insan’ olarak da baktım.. Böyle bakarken en fazla dikkatimi çeken şey konuşurkenki vücut dili oldu.. Onu 11 senedir ilk defa bu kadar ‘bezmiş’ gördüm.. Hayattan bezmesi için aslında geçerli sebepleri var Yıldırım’ın..TRANSFERLERİN hiçbiri (Güiza, Emre, Aragones, Burak vs.) bekleneni veremedi.. F.Bahçe gibi kulüplerde transferde yüksek isabet sağlayamazsan, üstelik de “Ben hem inşaattan anlarım, hem futboldan” diyen iddialı bir başkan için işler zorlaşır.. Geçen sene Avrupa’yı titreten takımın yerinde yeller esiyor.. Bırakın Avrupa’yı, Türkiye’deki durumları bile tartışılır.. Beğenmedikleri Zico ile Chelsea’ye kafa tutan F.Bahçe, toplam maliyeti 100 trilyonu bulan harcamaya rağmen daha geçen hafta 10 kişilik İstanbul B.Ş. Belediyesi’ne bile boyun eğdi.. Zirveyle fark şimdiden 7 puana çıktı.. Şu global krizde yaşanması muhtemel ekonomik zorluklardan ise söz etmiyorum bile.. Çünkü her kulüp aynı şeylerle uğraşıyor.. Sağlık sorunlarından bahsediyorlar, ben bildim bileli Aziz Yıldırım’ın bazı rahatsızlıkları vardı..BEL ALTI SALDIRILARHERHANGİ bir tanesi bile normal bir bünyeyi bezdirebilecek bu gelişmelerin, Aziz Yıldırım’ı öyle derinden etkileyeceğini sanmıyorum.. Bana kalırsa Yıldırım’ın esas derdi F.Bahçe Kulübü içinde neredeyse 6-7 senedir esamesi bile okunmayan muhalefetin hareketlenmesi.. “Bana ve aileme saldırı oldu.. Bunlar bel altı hareketler.. Muhtemeldir ki, başka saldırılar da olacak” diyerek önemli bir noktaya dikkat çekiyor Yıldırım.. Internette dolaşan “F.Bahçe Başkanı yasak aşk yaşıyor” haberi belki de bu saldırıların işaret fişeği..İŞTE bu nokta çok önemli.. Eskiden F.Bahçe’de başkanlık için yarışan rakipler birbirlerine gözdağı vermek için akla hayâle gelmedik yöntemler kullanırdı.. Çoğunlukla bel altına inilir, seviye kasıtlı biçimde aşağı çekilirdi.. Bunlar da normal karşılanırdı.. Benzer görüntüleri G.Saray, Beşiktaş veya Trabzonspor başkanlık seçimlerinde de gözlemlerdik, gözlemliyoruz da hâlâ..AMA artık F.Bahçe çok değişti.. Eğer F.Bahçe camiasının iddia ettiği gibi bu kulüp kurumsallaştıysa, büyük bir marka değeri taşıyorsa, herkes başkana şimdiye kadar hiçbir liderin görmediği kadar büyük saygı gösteriyorsa, bu yarışın daha ‘fair’ geçmesi ve daha sağlam kriterlere göre cereyan etmesi gerekiyor. Son günlerde Aziz Yıldırım’la ilgili onlarca söylenti dolaşıyor ortalıkta.. Bunları ortaya atanlar, belki de “Aziz Yıldırım aynısını defalarca bize uyguladı” şeklinde savunma geliştiriyor olabilirler.. Ama yanlışa yanlışla cevap vermek hiç akıl kârı değil..KILIÇLA YAŞAYAN...FUTBOL takımı bu şekilde kötü futbol oynar ve en büyük favori olarak başladığı şampiyonluk yarışında geri düşmeye devam ederse, tekrar aday olması halinde Aziz Yıldırım’ın başı çok ağrıyacaktır zaten.. Ama iş spor dışı başka mecralara çekilirse, bundan Aziz Yıldırım dışında, başta futbol takımı olmak bütün camianın zarar göreceği de muhakkak.. F.Bahçe’de yönetimin sözünü ettiği kadar ‘derin’ bir muhalefet olup olmadığını bilemiyorum.. Ama bildiğim tek bir şey var:HERKESİN aklını başına devşirmesi gerek.. Yıldırım’ı ‘derin’ yöntemlerle alaşağı etme hayâli kuranlar, “Kılıçla yaşayanın kılıçla öleceğini” de hesap etmeli.. Bugün Yıldırım’a lâyık gördükleri muamele, bakarsınız gelecekte bu tezgahları kuranların da başına gelebilir.. Kaybeden her seferinde F.Bahçe olur..

Devamını Oku