İspanya’da Santiago de Compostela Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptıkları araştırmada, 231 ailenin beslenme alışkanlıkları incelendi. 574 kişinin katıldığı çalışmada 121 aile Atlantik diyetiyle beslenirken, 110 aile ise gündelik yeme alışkanlıklarını sürdürdü.
Araştırmanın başlangıcında ve altı ay sonra katılımcıların beslenme biçimi, fiziksel aktivitesi, ilaç kullanımı ve diğer değişkenlere ilişkin veriler toplandı. Ayrıca bilim insanları katılımcıların bel çevresini, trigliserit (kanda yer alan bir tür yağ) seviyelerini, HDL kolesterol seviyelerini, kan basıncını ve açlık şekeri seviyelerini de ölçtü.
Sonuç olarak bilim insanları, Atlantik diyetinin yüksek tansiyon, yüksek trigliserit seviyeleri veya yüksek açlık şekeri düzeylerinde önemli etki yaratmadığını fakat bel çevresi ölçümlerini iyileştirdiğini, özellikle HDL kolesterol seviyesini düzelttiğini aktardı. HDL ise atardamarlarda fazla plak oluşumuna yol açan kolesterolü vücuttan uzaklaştırdığı için halk arasında iyi kolesterol olarak biliniyor.
KOLESTEROLE YARDIMCI VE GÖBEKTEKİ YAĞLANMAYI ORTADAN KALDIRIYOR
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Beslenme ve Diyetetik Uzmanı Diyetisyen Berna Arslan, “Ortaya çıkan sonuçlara bakıldığında şunu net bir şekilde söyleyebiliriz ki, Atlantik diyeti kolesterole yardımcı oluyor ve göbekteki yağlanmayı ortadan kaldırabiliyor” dedi.
Bir ev kiralamak için emlak sitelerine giriş yapan ya da mülk sahipleriyle görüşenler, bazı koşullarla karşı karşıya kalabiliyor.
Örneğin ev sahipleri, kiraya verecekleri evi bekâra ya da öğrencilere vermek istemediklerini açık bir şekilde belli ediyor. Hatta bu durum emlakçılar tarafından da dillendirilebiliyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, bekâra ev kiralamak istemeyen bir ev sahibine, ‘ayrımcılık yasağını’ ihlal ettiği gerekçesiyle 5.958 lira idari para cezası verdi.
TİHEK'in kararında herkesin kanunlar önünde eşit olduğu ve Anayasa'nın 10'uncu maddesinde, “Herkes; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” hükmünün yer aldığı anlatıldı.
‘BU DAVRANIŞ KİŞİYE, BİNAYA VE İLÇEYE GÖRE DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR’
Bunun Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu'nun verdiği ilk karar olmadığını söyleyen İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı Nizameddin Aşa, “Daha önce de buna benzer iki ya da üç karar alındı. Ancak çok fazla gündemde yer almadı. İşin ucunda para cezası olması bu davranışı git gide daha da azaltacaktır” dedi.
Alışveriş merkezlerinden kafelere, otellerden turistik meydanlara kadar artık birçok yerde Wi-Fi hizmeti sunuluyor.
Bu durum, iletişimi ve erişimi kolaylaştıran olumlu bir gelişme olarak kabul edilse de halka açık Wi-Fi ağlarına bağlanmanın mutlu ettiği bir kesim daha var: Siber korsanlar!
Avrupa Birliği tarafından düzenli olarak yapılan araştırmalarda, şifrelenmiş ya da şifrelenmemiş Wi-Fi ağlarındaki yetersiz önlemlerin kötü amaçlı yazılımların daha kolay yayılmasına neden olduğu ortaya konuyor.
Uzmanlar son zamanlarda Wi-Fi ağlarında ‘evil twin attack’ veya Türkçe adıyla ‘şeytani ikiz saldırısı’ riskinin arttığını söylüyor.
Bu yıl Avrupa'da soğuk hava ve kuvvetli yağışlara neden olan Sibirya yüksek basıncı, kıtada hava sıcaklıklarında önemli düşüşe yol açtı. Özellikle Balkanlar ve Orta Avrupa'da etkili kar yağışları görüldü. Ancak kapımıza kadar gelen kar, ülkemizde özellikle de İstanbul'da beklendiği gibi yağmadı.
Peki neden kar ülkemizde tam anlamıyla etkili olmuyor? ‘KAR YAĞIŞI İÇİN METEOROLOJİK OLARAK SİSTEM OLUŞMUYOR’
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Deniz Demirhan, “Bir bölgeye kar yağması için o bölgede yer seviyesinde bir nem ve yukarı seviyede sıcaklık farkı oluşması lazım. Özetle soğuk bir havanın oluşması gerekiyor. Bu soğuk havanın oluşabilmesi için meteorolojik koşulların ve jet akımlarının İstanbul üzerine doğru gelmesi gerekli. Yönlenmemesinin sebebi de tamamen meteorolojik olarak sistemin oluşmaması…” ifadelerini kullandı.
ISI ADASI KAR YAĞIŞININ OLUŞMAMASINDA ETKEN OLABİLİR Mİ?
Lezzetli yemek yapmanın en önemli püf noktası, kullanılan malzemelerin tazeliği ve kalitesi… Ancak tencere ve tava seçiminin de lezzeti doğrudan etkilediği yadsınamaz bir gerçek. Üstelik sadece lezzet de değil! Bazı tencere ve tavaların üretildikleri malzemelerin sağlığa etkileri bulunuyor.
Uzmanlar özellikle internet ortamında, belli bir markayı temsil etmeyen ve düşük fiyatla satışa sunulan tencere ve tavalardan uzak durulması konusunda sıklıkla uyarıyor. Çünkü bu ürünlerin bir kısmı, sağlığa olumsuz etkisi bulunan malzemelerden üretiliyor.
TEFLONDAKİ MADDELERİN KANSER YAPTIĞINA DAİR ARAŞTIRMALAR BULUNUYOR
ABD'nin ve dünyanın önde gelen sağlık kuruluşlarından biri olan Cleveland Clinic'te görevli olan diyetisyen Julia Zumpano, "Cam ya da paslanmaz çelik tava ve tencere kullanmak sağlık için en doğru tercih. Uzak durulması gereken ise teflon tava ve tencereler... Çünkü bu ürünlerdeki kimyasallar çok tehlikeli ve kanser yaptığına dair pek çok araştırma bulunuyor” dedi.
Söz konusu kış mevsimi olduğunda Türkiye'de yapılacak pek çok aktivite, büyüleyici manzaralar ve katılacak birçok etkinlik oluyor.
Ancak kış aylarını daha da özel kılan kar, bu yıl bir türlü istenen seviyede yağmadı ama bizler karı dört gözle beklerken bazı ülkeler bu heyecanı çoktan yaşamaya başladı. Üstelik bu ülkelerin çoğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından vize istemiyor.
Biz de bu hafta kış tatili seçeneklerine yurt dışını eklemek isteyenler için gezgin ve seyahat yazarları Nurgül Büyükkalay, Didem Mutçalıoğlu, Özlem Köseoğlu ve Bahar Gündoğdu’ya ‘Kışın gidilecek en güzel vizesiz ülkeler hangileri?’ diye sorduk. Bazısına kimlikle bile girilebilen üstelik birçoğu Avrupa’nın popüler adreslerine kıyasla bütçenizi de çok sarsmayacak 8 ülkeyi önerdiler. Görülecek çok yer var: GÜRCİSTAN
Gürcistan hem ülkemize çok yakın hem de keşfedilecek çok fazla zenginliğe sahip. Üstelik pasaporta bile gerek yok, sadece kimlikle ülkeye giriş yapılabiliyor.
Otizm spektrum bozukluğu (OSB), sosyal-iletişimsel gelişimde yetersizlik ve tekrarlayıcı davranışlarla seyreden, erken çocukluk çağında başlayan bir nörogelişimsel bozukluk olarak tanımlanıyor.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) ise beyindeki bazı kimyasal maddelerin işleyişindeki farklılıklar nedeniyle gelişen bir hastalık olarak biliniyor.
Son yıllarda otizm ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun birlikte görüldüğü vakalarda ciddi artış yaşanıyor. Bu birliktelik için sosyal medyada ‘AuDHD’ kısaltması kullanılıyor. Hatta bu kısaltma psikiyatri alanında da kendine yer bulmaya başladı.
#AuDHD etiketi Instagram'da 70 binden fazla kez kullanılırken, TikTok'ta da 2,6 milyar görüntülenmeye sahip. Bu çevrimiçi içeriklerin çoğu AuDHD ile yaşamanın nasıl bir şey olduğuna odaklanıyor.
‘İKİ HASTALIK BİR ARAYA GELDİĞİNDE ÇOK FARKLI BİR DURUM OLUŞUYOR’
İngiltere'de yaşayan 25 yaşındaki Josephine Knechtli, uzun bir süredir OSB ve DEHB ile mücadele ediyor.
Knechtli, Metro.co’ya yaptığı açıklamada
Çay, toplumumuzda kahveyle birlikte en çok tüketilen içecek. Sabah kahvaltısından akşam yemeği sonrasına günün hemen her vakti çay içiliyor.
Alman istatistik şirketi Statista'nın verilerine göre, en fazla çay tüketen ülkeler sıralamasında yüzde 90'lık tüketim oranıyla Türkiye başı çekiyor.
Çoğu uzman aşırı çay tüketiminin zararlı olabileceğini her fırsatta söylüyor. Ancak Çin’de yapılan yeni bir çalışma, çay tiryakilerini sevindireceğe benziyor.
ÇAY NEREDEYSE BÜTÜN ORGANLARI KORUYOR
Çin’in Sichuan Üniversitesi’nde yürütülen araştırmada, günde üç fincan çay içmenin yaşlanmayı önleyebileceği sonucuna varıldı.
The Lancet Regional Health dergisinde yayımlanan çalışmada 30 ila 79 yaşları arasındaki 7.931 Çinlinin yanı sıra yaşları 37 ila 73 arasında değişen 5.998 İngiliz ile çay içme alışkanlıklarına ilişkin anket yapıldı.