İletişim kurmanın, finansal işlemlerin ve sosyal hayatın anahtarı olan akıllı telefonlar, son yıllarda bilgisayar korsanlarının kazanç kapısı haline geldi. Siber korsanlar; e-posta, sosyal medya, banka hesapları ve adres bilgileri gibi pek çok kişisel veriyi barındıran akıllı telefonlarımıza kolaylıkla erişebiliyor.
Ancak uzmanlara göre bu saldırıları fark etmenin bazı yolları var. Finlandiya merkezli siber güvenlik şirketi F-Secure'da 'tehdit istihbaratı araştırmacısı' olarak çalışan beyaz şapkalı hacker Ash Shatrieh, hesapların tehlikede olabileceğini gösteren sinyaller olduğuna dikkat çekti.
Shatrieh, Daily Mail'e yaptığı açıklamada “Öncelikle bilgisayarınızda ya da telefonunuzda bir antivirüs programı olması gerekiyor. Virüs taramalarınızı da sıklıkla yapmalısınız. Fakat bir bilgisayar korsanının hesaplarınıza erişip erişmediğini anlamanın başka yolları da var. Bunun için beş temel işarete çok dikkat etmek gerekiyor” dedi.
Biz de Shatrieh’nin altını çizdiği beş temel işareti Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı ve Bilişim Teknolojileri Uzmanı Doç. Dr. Ali Murat Kırık ve Siber Güvenlik Uzmanı Osman Demircan ile mercek altına aldık.
1-) SOSYAL MEDYADA GÖRDÜĞÜNÜZ İÇERİKLER DEĞİŞİYORSA DİKKAT!
Kronik yorgunluk sendromu, kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle dahi kendini iyi hissedememesi gibi belirtilerle ortaya çıkıyor.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), miyaljik ensefalomiyelit ya da ME/CFS olarak da bilinen kronik yorgunluk sendromunun son yıllarda arttığını açıkladı. CDC’nin yaptığı ankette, 2021 ile 2022 yılları arasında 57 bin Amerikalı yetişkine, kendilerine bir sağlık uzmanı tarafından CFS veya ME tanısı konup konulmadığı soruldu.
Raporun yazarlarından Dr. Elizabeth Unger, Associated Press'e yaptığı açıklamada, “Bulgular yetişkinlerin tahminen yüzde 1,3'ünün ME/CFS ile yaşadığını ortaya çıkardı. Bu da durumun nadir bir hastalık olmadığını gösteriyor” dedi.
Ayrıca Dr. Unger, “ME/CFS'den etkilenen bazı kişilere, teşhis için kan testi veya tarama yapılmadığından sıklıkla teşhis konulamıyor. Bu da prevalansın tahmin edilenden daha yüksek olabileceği anlamına geliyor. Hastalık her yaştan kişileri etkilese de en yaygın olarak 40-60 yaş arası kişilerde ve kadınlarda görülüyor” ifadelerini kullandı.
‘BEYİN OMURİLİK SIVISINDAKİ İLTİHAPLANMA İLE İLİŞKİLİ’
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Rıdvan Sivritepe, “Miyaljik ensefalomiyelit (ME), altı aydan uzun süren, yorgunlukla birlikte kas-iskelet ağrısı, konsantrasyon bozuklukları ve baş ağrısının eşlik ettiği, uzun vadeli ve tedavi açısından zorlu bir hastalık. Bu hastalık, yaygın ağrı (miyalji) ve beyin omurilik sıvısında iltihaplanma ile ilişkili” dedi.
Soğuk kış aylarının en sevilen lezzetlerinden kestane; demir, sodyum, potasyum, magnezyum, çinko, A, E ve C vitamini gibi birçok besin ögesini barındırmasıyla sağlık için çok faydalı.
Ancak son günlerde piyasada kestane adı altında Çin'den ithal edilen ve insan tüketimine uygun olmayan ürünler satılıyor. Pek çok uzman, ilk bakışta kestaneye benzeyen ve hayvan yemi olarak kullanılan bu kestanelerde bulunan ‘hemaglutinin’ adlı maddenin insan sağlığına zarar verdiğinin altını çiziyor.
Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum gıda mühendisi Ebru Akdağ, “Kestaneler genellikle iki ana kategoriye ayrılır. Yemek için uygun olan tatlı kestaneler ile yemek için uygun olmayan ve bazen ‘at kestanesi’ olarak adlandırılan türler. Bu iki tür kestane arasındaki farklar önemlidir ve tüketilebilir olup olmadıklarını belirler” dedi ve ekledi:
“Tatlı kestaneler yenebilirken, at kestaneleri zehirlidir. Eğer at kestaneleri yendiği takdirde sindirim problemlerine neden olabilir. Yol açtığı başlıca sorunlar karın ağrısı, mide bulantısı, kusma ve boğaz tahrişidir. Bu nedenle, doğada bulunan kestanelerin hangi tür olduklarını ayırt etmek önemlidir ve yanlışlıkla at kestanesi yemekten kaçınmak gerekir.”
Son yıllarda ATM'lerden para çekerken dolandırıcılık kurbanı olma riski giderek artmaya başladı. En sık kullanılan yöntemlerinden biri kart kopyalama... Geçtiğimiz aylarda Kocaeli'de Romanya uyruklu bir şahıs, kopyaladığı kartlarla 100 ATM'den 250 bin liranın üzerinde para çekti. Benzer bir olay Bursa’da da meydana geldi.
Bu yöntemde dolandırıcılar ATM kart giriş yuvasına, manyetik şeridi veya çipi okuyabilen kart kopyalama düzenekleri yerleştiriyor ve kullanıcıların kart bilgileri ruhları bile duymadan ele geçiriliyor.
Bankalar bu tip dolandırıcılık girişimlerinin önüne geçmek için bir süredir ATM'lerde 'QR kod ile giriş' seçeneğini sunuyor. Ancak QR kod dolandırıcılıklarının da fazlasıyla yaygınlaştığı günümüzde kullanıcılar yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktan korkuyor.
Peki gündelik hayatımızda sıklıkla kullandığımız ATM'lerde dolandırıcıların tuzağına düşmemek için nasıl önlemler almalıyız? QR kod ile giriş yapmak risklerin önüne geçebilir mi?
Bunun gibi pek çok soruya Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı ve Bilişim Teknolojileri Uzmanı Doç. Dr. Ali Murat Kırık ve Siber Güvenlik Uzmanı Osman Demircan ile cevap aradık.
BANKALARDAN UZAK OLAN ATM’LERE DİKKAT!
Doç. Dr. Ali Murat Kırık, “ATM’den para çekerken dolandırılma riski her geçen gün artmaya başladı. Dolandırıcılar, çeşitli taktikler kullanarak kullanıcıları mağdur etmeye çalışıyor. En sık kullanılan dolandırıcılık yöntemlerinden biri kart kopyalama. Bunun yanı sıra
Trafik, İstanbul'da yaşayanların en büyük çilelerinden biri. Pandemiden önce çoğunlukla hafta içi ‘zirve saatler’ olarak adlandırılan sabah işe gidiş ve akşam iş dönüşlerinde yaşanan trafik yoğunluğu, artık 7 gün 24 saat yaşanıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 5 milyona yakın aracın olduğu İstanbul’da, özellikle yağmurlu havalarda 1 kilometrelik yol, bir saatte aşılıyor ve araç sürmek neredeyse imkânsız hale geliyor.
Bu soruna çözüm bulmak için uzun süredir projeler üretiliyor. Son olarak İstanbul Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım Planı kapsamında (SKUP) şehrin belli bölgelerinde trafik yoğunluğunu azaltmak amacıyla araç girişlerinden ücret alınması uygulaması gündeme geldi.
Bu uygulamanın öncelikle Eminönü’nde, devamında da Kadıköy’ün en kalabalık semti olan Moda’da hayata geçirilmesi planlanıyor. Dahası SKUP kapsamında mahallelerdeki ücretli otoparkları kullanacak İstanbullular, kendi mahallelerinde park yaptıklarında düşük ücret ödeyecek.
Bu uygulamaların trafik yükünü azaltmaya etkisi ne olur? Ücretli giriş uygulaması İstanbul’da başka hangi ilçe ya da semtlerde uygulanabilir? Yurt dışında benzer örnekler var mı?
Bunun gibi pek çok soruya uzmanlarla cevap aradık.
Göz çevresi vücudumuzun estetik açıdan en önemli bölgelerinden biri… Bu bölgenin, parlak ve canlı görünmesi kişiye sağlıklı ve genç bir görünüm kazandırdığı gibi bireyin psikolojisini de olumlu etkiliyor. Ancak pek çok kişinin mücadele ettiği göz torbaları, göz altı morluğu ve koyu halkalar bu görüntüye engel oluyor.
Göz altı torbalarının çoğu zaman tıbben bir zararı bulunmuyor. Ancak uzmanlar, birçok kişinin göz altı torbaları ve göz etrafındaki mor halkalardan rahatsız olduğunu, bu durumun yaşam kalitesini olumsuz etkilediğini ifade ediyor.
ORTAYA ÇIKAN BU SORUNLARIN TEK NEDENİ UYKUSUZLUK DEĞİL
Dermatolog Dr. Cristina Psomadakis, Daily Mail’e yaptığı açıklamada, “Göz torbalarından ya da morluklardan bahsedildiğinde akla hemen uykusuzluk gelebilir. Uykusuzluk, göz altı torbalarının belirgin görünmesine neden olabilir ama bu durum herkes için geçerli değildir. Damar sistemi, lenfatikler, derinin kalitesi, yaşı ve pigmentasyonunu mutlaka ciddiye almak gerekir” ifadelerini kullandı.
6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem, 11 ilde yıkıma yol açarken, binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Depremde pek çok araç da enkaz altında kalarak hasar gördü. Ağır hasarlı bu araçlar, bir süredir dolandırıcıların radarında...
Dolandırıcılar, depremde hasar gören araçları satın alıp şase numaralarını söküyor, çalıntı veya yurt dışından kaçak yollarla getirilen araçlara monte ederek birçok vatandaşı mağdur ediyor. Uzmanlar son aylarda piyasada şase numarası değiştirilmiş birçok aracın tespit edildiğini söylüyor. Bu dolandırıcılık yöntemi kısaca 'change' (İngilizce değiştirme) olarak adlandırılıyor.
Uygun fiyatla satışa sürülen bu araçları alanlar dolandırıcıların tuzağına düşmüş oluyor.
Peki 'change' yapılmış araçları satın almak ne gibi riskler taşıyor? Dolandırıcıların oyununa gelmemek için nelere dikkat etmek gerekiyor? Hasar kaydı, ağır hasar kaydı, hurda, pert gibi ifadeler ne anlama geliyor?
Bunun gibi pek çok soruyu otomobillerle ilgili çalışmalarıyla tanınan EBS Analiz ve Otomotiv Yönetim Danışmanlığı Genel Müdürü Erol Şahin'e sorduk.
‘ARAÇ ALIMLARINDA SIKLIKLA TEMEL KURALLAR İHLAL EDİLİYOR’
Erol Şahin, artan dolandırıcılıklarla ilgili, “Maalesef toplum olarak bedava peynirin fare kapanında olduğu gerçeğini, yaşadığımız yüzlerce örneğe rağmen hâlâ öğrenememiş olmamız çok üzücü…” dedi ve ekledi:
İnternet siteleri ve uygulamalar üzerinden dolandırıcılık faaliyetleri her geçen gün artıyor. Özellikle bazı sosyal medya platformları ile illegal kumar ya da bahis mecraları üzerinden gerçekleştirilen suçlarda büyük bir artış yaşanıyor.
“Tek kuruş harcamadan binlerce lira kazanın” mesajları son dönemde sosyal medyada yaygınlaşmaya başladı. Bu ilanların arka planında 'banka hesabı kiralama' olarak özetlenen dolandırıcılık yöntemi yatıyor. Ancak basit bir şekilde para kazanmanın cazibesine kapılanlar kendilerini bir anda suç işlemiş halde bulabiliyor.
‘PROFESYONEL GRAFİKLERLE KENDİLERİNİ İNANDIRICI HALE GETİRİYORLAR’
“Banka hesap kiralama ilanları sosyal medyada daha çok X (Twitter) platformunda karşımıza çıkıyor” diyen Siber Güvenlik Uzmanı Osman Demircan, “Diğer sosyal medya platformlarında ise sponsorlu reklam veriyorlar. Profesyonel grafiklerle kendilerini daha inandırıcı hale getiren dolandırıcılar, insanları tuzaklarına çekiyor. Sadece aktif olarak kullanmadığımız banka ve dijital para hesaplarımızı değerlendireceklerini bunun için aylık ödeme yapacaklarını belirtiyorlar” dedi.
‘HEDEFLERİNDE EN ÇOK ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ OLUYOR’
Aylık ödeme miktarlarının asgari ücretin 2-3 katı olmasının vatandaşlara kârlı bir iş izlenimi verdiğinin altını çizen Demircan, “Hedeflerinde en çok üniversite öğrencileri oluyor. ‘Hesabını kirala ek gelir sağla’ ilanlarının en çok üniversite kayıt zamanları çıktığını gözlemliyoruz. Yoğunluğu bu dönemde artırıyor olsa da diğer zamanlarda da tuzaklarına sosyal medya kullanıcılarını çekmeye çalışıyorlar. Maalesef başarılı da oluyorlar. 'Teklifiniz ile ilgileniyorum' yanıtını aldıktan sonra hesap bilgilerinin dolandırıcılarla paylaşılmasıyla, söylenen ücret kişinin hesabına yatırılıyor. Parayı hesabında gören kişiler de ortada bir dolandırıcılık olmadığına kanaat getiriyor” ifadelerini kullandı.