Üzerinden 2 yıl geçti ama o suçlama dün gibi hafızalarda..
F.Bahçe'nin "şike" yapmakla suçlandığı sezonda; E.Şehir-F.Bahçe maçından önceki hafta, F.Bahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu ile o zaman E.Şehir'de forma giyen Sezer Öztürk'ün yaptıkları transfer görüşmesi Şike Davası'nda "transfer şikesi" olarak kayıtlara geçmişti..
Şike Davası'nda F.Bahçe'nin yüzde 100 masum olduğuna inananlardan değilim..
Ama aynı şekilde yüzde 100 suçlu olduğuna da itibar etmiyorum..
Cüneyt Çakır, hakemlik kalitesi olarak bayıldığım hakemlerden değil. Dünkü maçı taşıması açısından, gördüğüm kadarıyla bazı kritik hatalar yaptı ama adaletli bir yönetim gösterdi.
Nani'yi oyundan atması bence doğruydu. Rafael’in, Higuain’in topunu eliyle çizgiden çevirmesini kaçırdı. Ancak büyük seyirci baskısına rağmen gördüğünü çaldı ve dirayetli bir yönetim gösterdi.
YILIN MAÇINI YÖNETTİ
Cüneyt Çakır, sahada her şeyi gören bir hakem değil ama her gördüğünü çalan bir hakem. Dün de aynı tarzda bir yönetim sergiledi. Mesut Özil’in Real Madrid formasıyla bir Türk olarak ‘yarım da olsa’ bizi sahada temsil etmesi beni ne kadar gururlandırdıysa Cüneyt Çakır ve ekibinin yönetimi de beni o kadar gururlandırdı.
ALEX’İNKİ benim 27 yıllık medya hayatımda şahit olduğum en kapsamlı, samimi, özeleştiriye açık ve tatmin edici basın toplantısıydı.. Alex’in hitabeti, konuları anlatırken seçtiği kelimeler ve yaşanan olayların detaylarını tarafsız biçimde aktarışı, Aziz Yıldırım’ın gergin ve sallapati tarzından daha sempatik geldi bana.. Alex’in söylediklerinden ne anladım?:
1. Aykut Kocaman’la kimyaları ilk günden beri hiç tutmamış.. Ama bunda Alex’in de suçu var..
2. Aziz Yıldırım Metris’teyken kardeşi Ali Yıldırım futbol şubesini doğru dürüst yönetememiş..
3. Başkan Aziz Yıldırım’ın Alex’i kovması, soyunma odasındaki fırçaları belli ki bazen etkili olmuş ama bunların kurumsallıkla hiç alakası yok ve takımda tahribat yaratmış..
F.Bahçe’nin, kaptanıyla yaşadığı krizin çözümü Alex Ferguson modelinde yatıyor.
39’luk Giggs ilk 11’de de oynuyor, son 5 dakikada da. Ama başarıya odaklandığı için hiç dert etmiyor. Alex’in “Ben her şeyim” diyen oyuncu tipinden “Takım için her katkıyı yaparım” anlayışına geçmesi gerek.
F.BAHÇE’DEKİ Alex de Souza mevzusunun kriz hâline gelmesini yadırgıyorum açıkçası.. F.Bahçe coğrafyası içindeki her konuya hakim olmasına alıştığımız başkan Aziz Yıldırım’ın post-Metris sendromuna yakalanmasının bunda etkisi büyük tabii ki.. 3 Temmuz öncesi Aziz Yıldırım modeli nasıl davranırdı:
Medya olarak adamın aldığı “sapına kadar helal” 150 bin TL’lik aylığı hep eleştirdik.. Ancak milli maçlara bile lütfen gelen Hiddink’in 20 milyon lirayı bulan yıllık ücretine bakınca ne kadar büyük haksızlık yaptığımızı anlamalıyız..
Bütün egosu yüksek insanlar gibi özür dilemekten hoşlanmıyorum.. Aslında “Özür dilememi gerektirecek işler yapmaktan hoşlanmıyorum” demem lazım.. Ama anlı-şanlı Türk spor medyasında, kendine göre iddiası olan bir yönetici olarak, hiç kıvırmadan, açık ve net bir biçimde özür dilemem gereken biri var: Fatih Terim.. Huzurlarınızda kendisinden özür diliyorum..
BU özürün nereden çıktığını merak edenlere kısa bir pasaj geçmeliyim..
FATİH Terim’i Milli Takım Teknik Direktörlüğü döneminde en fazla eleştiren isimlerden biriyim.. Onunla ilgili yaptığım haberler konusunda pek sıkıntım yok esasen.. Hepsinin arkasındayım.. Ancak, yorumcu olarak yazdıklarım ve VATAN gazetesinin 1. sayfasında benim dışımda yapılan haberlerden mustaribim.. Ne mi yaptık?
Spor Müdürümüz İbrahim Seten’den Şike Soruşturması ve ardından yaşananlarla ilgili F.Bahçe analizi:
F.Bahçe hem TFF, hem UEFA, hem de çaktırmadan AK Parti ile bilek güreşi yapıyor.. Yüzde 100 masum iseniz bile başarı kazanmanız zor iken, bunu hangi güç körüklüyor? Metris mi, F.Bahçe yönetimi mi? Kim yapıyorsa tarihi bir hata işliyor...
ŞİKE soruşturmasının 1 numaralı şüphelisi olan F.Bahçe’nin gerek 15 Ağustos tarihinde TFF’nin alamadığı karar yüzünden doğan kaostan, gerek kendisi yerine yine şüpheli konumundaki Trabzonspor’un Şampiyonlar Ligi’ne gitmesine duyduğu tepkiden öfkeli olmasını makul karşılıyorum.. 2 olay da en tatlısu taraftarının bile organizmasını bozabilecek sonuçlara sebep oldu..
Bugün “Suçlu! Ayağa kalk” tarzında keskin tespitler yapmak yerine daha didaktik biçimde F.Bahçe’nin ruh halinin doğurabileceği sonuçlara dikkat çekmeye çalışacağım..
Acıbadem 10 milyon $ veriyordu, bunu kim karşılayacak? Küçülmeye gidileceğine, ‘İsim yapan’ yöneticiler 5’er milyon $’ı niye hibe etmiyor?
TFF’nin Şampiyonlar Ligi’nden men ettiği ana kadar ne yaptığına anlam veremediğim F.Bahçe yönetimi, 55 günlük ağır baskının da etkisiyle çağlamaya başladı.. Özellikle Ali Koç’un nemli gözlerle yaptığı basın açıklaması son 2 ayda ruhumu rahatlatan ilk hareket oldu diyebilirim.. Çünkü F.Bahçe süreci çok ama çok kötü yönetti, daha doğrusu yönetemedi.. Ancak Koç’un çizdiği “başkanlığa layık” profilin dışında birtakım stratejik hataların da yapıldığını düşünüyorum.. Şöyle ki:
1. Faturayı çıkardıkları Mehmet Ali Aydınlar’ın şirketi Acıbadem’i Kadın Voleybol Takımı’nın sponsorluğundan azlettiler.. Olabilir.. Maliyeti ne kadar? Yıllık 10 milyon dolar..
2. Şampiyonlar Ligi’ne gidilemediği için doğacak gelir kaybı asgari 25 milyon Euro..
“O dönemde görevde olmadığım için gelişmeleri tam olarak bilemiyorum.. Ama federasyon o sezonu da incelesin ve ne varsa ortaya çıkarsın..”
“Bunu engellemek gibi bir yetkimiz ve hakkımız yok.. Gerekirse kulüp olarak bedel öderiz.. Madem adalet istiyoruz, bu herkes için geçerli olsun..”
TÜRK futbolu şike soruşturmasının depremiyle sarsılırken, iddiaların odağındaki kulüp olan F.Bahçe ise “Böyle bir ayıp varsa herkesin işin içinde olduğunu” vurgulamaya çalışıyor.. F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, “Son 13 yılı gözden geçirelim” diye bas bas bağırıyor..