18 yıldır G.Saray yenemiyordu. Ve bu kadar süre sonra ilk kez bu kadar galibiyete yaklaşmıştı. Gomis’le Nagatomo ile hele de son dakikalarda Tolga ile gole o kadar çok yaklaştı ki... Goller kaçtıkça yaşlandım, kalbim daha hızlı attı, etrafımdaki herkes saç baş yoldu. Çünkü G.Saray farklı kazanacağı maçı berabere bitirdi.
MUSLERA’YA küfredenler şimdi nerede? Biraz olsun utanıyorlar mı acaba? Çünkü G.Saray’da Muslera müthiş oynadı. Konsantreydi ve çıkardığı Fernandao ile Alper’in pozisyonlarında kalesinde devleşti.
TARTIŞMASIZ bir diğer dev de Fatih Terim’di. Tecrübesi, birleştirici rolü oyuna hakimiyeti her şeyi ile on numaraydı. Hatta kaçan gollerde dişlerini sıkmaktan bir hal oldu. Gomis’in Nagatomo’nun, Tolga’nın, Maicon’un direkten dönen şutlarında Fatih Hoca’ya sinir gülmesi geldi.
NEDEN KART YOK?
GERÇEKTEN G.Saray, rakibini bu kadar üstün oynadığı bir maç hatırlamıyorum tek eksik goldü. Çok yaklaştı ama olmadı. Özellikle 2. yarıda nefes kesen maçta G.Saray gerçek lider gibi sahanın hakimiydi. Hakemin de Mehmet ekici başta olmak üzere Roman’a gösteremediği sarı kartları anlamakta zorlanıyorum. G.Saray galip gelemedi ama şampiyonluk yolunda emin adımlarla devam ediyor beraberlik de kötü değil.
SEZONUN en kritik maçında hatta gidiyor denilen bir oyunda genç forvet belki de sezonun yeniden kaderini çizdi. Çünkü top o dakikaya kadar G.Saray’ı hiç sevmedi. Selçuk, Maicon, Belhanda, %100 pozisyonlarda saç baş yoldurdular. Gomis’in kaçırdığı penaltıdan sonra motivasyonu düştü. Öyle ki 2. dakikada gol yiyen G.Saray’da kameralar 5 saniye sonra Terim’i gösterdi. Hocanın yüz ifadesi inanılmaz derecede asıktı, mutsuzdu. Çünkü bu maçın çok zorlu geçeceğini hissediyordu.
VOLKAN Şen gibi gece yatağında bile daha az yatan bir oyuncu maçta yattıkça yattı. Herkesin sinirlerini bozdu. Bundan etkilenen Muslera bile kart gördü. Ki bu maç eğer kaybedilseydi G.Saray için çok psikolojik olarak sıkıntılı bir süreç yaşanabilirdi. Çünkü önümüzdeki hafta derbi var.
BENİ YANILT BELHANDA!
ORDA şampiyonluk kazansa bile oranın atmosferini iyi biliyor. Başta da söylediğim gibi Konyaspor inanılmaz bir mücadele verdi. Ama G.Saray büyük takım olduğunu bu maçı kazanması gerektiğini biliyordu ve sonuna kadar da bunu iyi kullandı. Ama Belhanda’nın oyuna ağırlığını koyamamasını bir türlü anlayamıyorum. Umarım F.Bahçe derbisinde beni yanıltır.
Bu işin emsallerine bakıldığında, terazinin topuzu her zaman kaçıyor. Başka futbolcuların, Josef de Souza’nın yaptıklarına bakıldığında kafa karıştırıcı... Quaresma’nın davranışını göz önünde bulundurduğumuzda ki çıplak gözle de izledim, 5 maç fazla.
PEKİ bundan sonra ne olacak? Ölçünün neye göre olduğunu da bir türlü algılayamıyorum, kafam allak-bullak. Küfürlerin ağızdan okunması, seyirci tahriki, vücut dili, el-kol hareketleri ve kaymalara hiç bir şey yok! Hırsız mı suçlu, öldüren mi? İnanın ben bir türlü karar veremiyorum.
GOMİS’İN anlatmaya kelimeler yetmez. Gerçekten sarı-kırmızı takımda tarih yazdı. Hem de ilk 45 dakikada. Hat-trick yapmış halâ pres yapıyor. Karakteri ve iş ahlakı en üst düzeyde. Gomis’in varlığı, futbolculuğu G.Saray’ın alt yapısındaki oyuncularına ders olarak okutulmalı. Gomis, alev aldı Karabük’te. Hem de o sağanak yağmurda.
G.SARAY’IN farklı skoru bir yana benim aklıma takılan Karabükspor başkanının “G.Saray’a sürprizimiz var ekstra prim verdik” sözleri takılı kaldı. Şimdi Karabük’teki hayırsever işadamları yasta mı acaba? Veya primleri geri isterler mi? İşin şakası bir yana koca bir kulüp başkanının maç öncesinde nasıl böyle demeçler verdiğini anlamak mümkün değil.
HIZINI KESMEDİ
BUNU bir kenara bırakıp G.Saray’ın coşkulu, istekli ve farklı kazandığı maçta Gomis’ten Muslera’ya kadar Fatih hocadan başkan Mustafa Cengiz’e kadar ve o yağmurda takımı yalnız bırakmayan herkesin payı var.
KARABÜK’ÜN aldığı ekstra prim de hiçbir şey ifade etmedi. Çünkü bir türlü durdurulamayan, gol olup yağan G.Saray hiç hızını da kesmedi. Başka bir detay da farklı skora rağmen G.Saray rakibini hiç küçümsemedi. Onlarla alay edecek vücut dili sergilemedi. Lider G.Saray emin ve coşkulu adımlarla şampiyonluğa doğru ilerliyor. Şunun şurasında ne kaldı ki?
2 güzel adam vardı sahada. Gomis ve Rodrigues... Gomis’in ilk golünden sonra ellerini kalbine götüren bu ikilinin verdiği güzel kare, Metin Oktay’dan, Drogba’dan, Gomis’e kadar uzanan bu yolculukta çok şey anlatan bir fotoğraftı. Gomis’in geçen hafta kalbinden yaşandığı problem sonrası, golün ardından doktor Yener İnce’ye koşması da ayrı bir güzellikti. Hele Rodrigues, bütün ataklarda o vardı. Gomis’e attırdığı golde de kendi attığı golde de Fatih Terim için vazgeçilmez olduğunu bir daha gösterdi. Aslında sadece G.Saray’da bu ikili değil tüm takım futbolun doğrularını ortaya koydular.
RAHMETLİ spor yazarı Doğan Koloğlu’nun hücum futbolu diye ömrünü tükettiği bu dünyada, keşke dün gece G.Saray’ı görseydi. Çünkü, G.Saray, Bursa’nın tüm stoperlerine baskı yapıp, çağdaş futbolun en doğrularını yaptı. Keşke G.Saray dün geceki futbolunu Sivas’ta da, Kasımpaşa’da da ortaya koyabilseydi. Bugün G.Saray için çok daha farklı senaryolar yazılabilirdi.
DONK’un sevinç sırandaki sakatlığı talihsizlikti. Ama talihli olan isim de Muslera’ydı. Çünkü 70 dakika boyunca hiçbir tehlike ile karşılaşmadı. Belki de G.Saray’daki en rahat maçını oynadı.
BAŞTA G.Saray taraftarı olmak üzere, Terim ve futbolcular dün geceki oyun ve skorla saygıyı hak ettiler. Ama en büyük saygı, Metin Oktay gibi elini kalbine koyan Gomis ve Rodrigues’e.
G.SARAY’IN şu maçı kaybetmesi gerçekten yazık. Gerçi penaltı doğru karar değildi, takım da Allah için kazanmak için hiçbir şey yapmadı. Fatih Terim’in oyuncuları maalesef oyunu koparacak hiçbir hamleyi gerçekleştiremediler. Feghouli, Eren Derdiyok, Gomis, Linnes ve Tolga sahanın en verimsizleriydi. Uyurgezer gibiydiler, hiçbir katkıları da olmadı.
GOMIS ve Eren’in oynadığı bir şablonda sağdan ve soldan etkili bir tek atak da geliştirilemedi. Bir haftalık liderlik sevinci Kasımpaşa karşısında kötü bir futbolla yok olup gitti. Aslında düşünüyorum da G.Saray’ın kötü oynadığı her maç, aynı zamanda hakemleri de kurtarıyor! Zira Halis Özkahya’nın verdiği penaltı, her açıdan dramdı. Ben tüm açılardan izledim, penaltıyla uzaktan yakından alakası yoktu.
GOLDE ASLAN PAYI DONK’UN
FATİH Terim’in Donk’u savunmaya alıp Tolga’yı orta alanda tutması tartışılabilir ama sarı-kırmızılılar galibiyete ulaşacak mental düzeyde değillerdi. Ayrıca Gomis’in baygınlık geçirdiği andan sahaya döndüğü ana kadar içimde fırtınalar koptu. Allah kimseye böyle şeyler yaşatmasın. Son olarak Rodrigues’in attığı şık golde aslan payı da Donk’un... Ve G.Saray deplasman değil, TT Arena takımı olduğunu bir kez daha gösterdi...
HEM liderlik hem de psikolojik olarak önemli bir karşılaşmaydı. Ve bunu G.Saray çok iyi değerlendirdi. Öyle ki sahanın her yerinde oyuna hakim olan taraf, sarı-kırmızılılardı. Aslında G.Saray’ın kalecisi Cedric Carrasso’yu maçın 35 dakikasında hiç görmedim. Belki de maçın özeti buydu. Çünkü hayatının en rahat 90 dakikasını oynadı Carrasso. Antalya’nın aklımda kalan bir tek pozisyonu bile yok.
KALECİ bir yana Garry Rodrigues’i seyrederken Ribery aklıma geldi. Eskiden gamsız olan Donk’u seyrederken işine ne kadar konsantre olduğunu gördüm. Gomis’in güçlü, istekli ve coşkulu bir golcü olmasına tanıklık ettim. Saha içerisinde duracağı yeri çok iyi biliyor, gol vuruşlarındaki becerisi, futbol zekası üst düzeyde. Seyircinin 2-0’dan sonra oyunu başlatmakta geciken kaleciyi ıslıklamasını gördüm. Yani kimi övsem, bir diğerine haksızlık etmiş olurum.
LİDER TERİM’DİR
AMA tartışmasız en büyük lider, bu değişimin tek aktörü Fatih Terim’dir. Liderlik bir hafta gecikti ama Fatih Terim’in doğru stratejisi, tecrübesi, yıllara dayanan deneyimi, Hasan Şaş ve Ümit Davala gibi yardımcılarıyla zirveye yerleşti.
ESAS yarış şimdi başlıyor. Ben şahsen Terim ve aslan yürekli oyuncularına inanıyorum. Her şey bir yana Belhanda’nın gördüğü kırmızı son derece çocukçaydı...
G.SARAY’IN liderlik şansı vardı. Bunun için istekli ve agresif bir futbol sergilemeliydi. Ama ne yazık ki ne mücadele ne de zamanında müdahale yapılamadı. Tüm rakipler ikişer puan kaybetmişken G.Saray altta kalır mı! Üç puan kaybetti.
MUSLERA’DAN Gomis’e kadar herkes laubalilik içindeydi. Terim’in futbolcuları burasının G.Saray olduğunu hatırlatması gerek. Çünkü bu kadar yetersiz futbol oynamaya hakkı yok. G.Saray’ın yediği penaltı golünde Fırat Aydınus, Aleks Taşçıoğlu ile birlikte bu pozisyonu yarattı. Ancak bunun arkasına sığınmamak lazım.
GOL YEME HASTALIĞI
AĞIRLAŞAN bir Gomis, yan toplardan gol yeme hastalığına bulaşmış Muslera, tel tel dökülen Mariano bile ilaç olamadı. Zaten Tolga ve Donk’u hiç saymıyorum. Tolga ve Donk’un yan yana oynamayacağını görmek gerek. Ama Yasin’in bu kadar futboldan uzak olmasını da ne yazık ki kabul edemiyorum.
SİVAS’ın futbol adına ne kadar doğruları varsa G.Saray’ın da o kadar yanlışları vardı. Özetle; G.Saray şampiyon olmak istiyorsa dün geceki temponun çok üzerine çıkması lazım. Kansere bile çare bulundu ki G.Saray’ın da yan toptan gol yeme hastalığına çare üretmesi lazım. Kısacası; Fatih Hoca’nın daha çok işi var. Umarım şampiyonluk beklenen sarı-kırmızılı takım kırılmadan, dökülmeden ipi göğüsler...