Gazete Vatan Logo

Aydınlar türban için ne diyor?

AKP hükümetinin MHP ile birlikte yürüttüğü yeni türban düzenlemesine aydınlardan farklı tepkiler geldi

AKP hükümetinin MHP ile birlikte yürüttüğü yeni düzenleme, türban yasağının sürmesinden yana olan kesimlere ek olarak, yıllardır bu yasağın kalkmasını savunmuş olan bazı sol ve liberal aydınların da tepkisini çekti. AKP’nin iktidara geldiği andan itibaren AB sürecindeki reformlarını destekleyen ve bu uğurda Batı’da lobi yapmaktan bile çekinmeyen bu kişiler, sırada bekleyen TCK’nın 301. Maddesi, Gayri Müslim Vakıflar Yasası gibi düzenlemelerin ertelenip alelacele türbanın serbest bırakılmak istenmesinden rahatsız oldular. Yasağa karşı olduğu bilinen bazı akademisyenlerin türban yasağına karşı bildiriye imza atmamalarıyla ortaya çıkan bu ayrışma gazete köşelerinde ve televizyon programlarında devam etti. Hak ve özgürlükler, demokrasi, sivil toplum, çoğulculuk, laiklik, aydın-iktidar ilişkisi gibi konularda süren bu tartışmanın ne kadar verimli olacağı, türban sürecinde ne kadar etkili olacağı ve diğer alanlara sirayet edip etmeyeceği şu an belirsiz. Kesin olan, birbirlerine çok ince eleştiriler yönelten bu aydınların Pazartesi günü Hrant Dink’in öldürülmesi davasının ilk duruşmasında yine yan yana duracak oldukları. Bu tartışmada ilk olarak Prof. Ahmet İnsel’in görüşlerine yer vereceğiz. İnsel, türban düzenlemesinin zamansız olduğunu ve umulanın aksine sonuçlar doğurabileceğini ileri sürüyor. Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi olan ve Radikal Gazetesi’nde yazan İnsel, aynı zamanda Türk solunun en önemli düşünce ekollerinden Birikim Dergisi çevresinin temel direklerinden biri. Yarın ise Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu ile röportajımız yayınlanacak. Bayramoğlu ise düzenlemeyi eleştirenlerin AKP’ye haksızlık yaptıklarını savunuyor.

“Türbana değil çözüm yöntemine karşıyım...”

Profesör Ahmet İnsel, türbanlı öğrencilerin üniversitelere alınması gerektiğini söylüyor ama konunun baskın yapar gibi gündeme getirilmesini de yanlış buluyor. Prof. İnsel, AKP’yi “oportünist davranmakla” eleştiriyor: “Türban için müsait olan konjonktür, 301 için neden müsait değil?”
Türbanla ilgili son düzenlemeye nasıl bakıyorsunuz?

İnsel: Öncelikle, üniversitelerde genç kızların türbanla girme hakkını teslim etmemiz gerekir. Bu sorunun, “konjonktür elveriyor” denilerek bu şekilde bir baskın yapar gibi çözülmeye çalışılması, bir kere bu hakkın kazanımını büyük ölçüde tehlikeye atıyor. Bu girişim, sorunu çözmeme ihtimalini, çözme ihtimali kadar güçlü bir şekilde gündeme getiriyor. Eğer bu sorunu samimi bir şekilde çözmek istiyorsak, bu engelin artık bir daha kesinlikle gündeme gelmemesini sağlayacak bir şekilde yapmamız şart. AKP, genel bir özgürleşme bağlamında toplu bir anayasa değişikliği paketi içine bunu katarak türbanı olağanlaştırabilir; onu tek bir çevreye özgü bir sorun olmaktan çıkarabilirdi. Böylece sorun çok daha radikal ve kalıcı bir şekilde çözülebilirdi. Şu da söylenebilir: “Bir hak ihlali varsa tek başına kaldırılabilir. Diğerleriyle koşullandırmak gerekmez.” Doğru ama o zaman şunu söylemek lazım: AKP, türbandan önce bir dizi hak ve özgürlük ihlalini, örneğin 301. maddeyi gündeme getirmişti. Bunlar anayasa değişikliği olmadığı için MHP’ye de ihtiyacı yoktu. Bugün türban için “konjonktür müsait” deniyorsa, konjonktür çok daha müsait olmasına rağmen diğer düzenlemelerinin neden yapılmadığının hesabını sorma hakkımız doğuyor. 301 için müsait olmayan konjonktürün türban için müsait görülmesi, bu konjonktür olayına oportünistçe yaklaşıldığını düşünmemize yol açıyor. Öte yandan, üniversitelerde anti-demokratik yapı değişmediği için bu türbanlı kızların bazı üniversitelerde taciz edileceklerini düşünüyorum. Veya bir dizi laikçi, otoriter rektörün şan olsun diye, şövalyelik yapmak için, anayasa değişikliğine rağmen bunları engellemelerinden, sorunun idare mahkemelerine taşınmasından ve sonuçta Danıştay veya bir başka yüksek mahkeme tarafından yasakların kalıcılaştırılmasından da endişeliyim. Dolayısıyla bunu denge ve karşı-dengeler gözetilmiş çok daha genel bir düzenleme içine koymayarak çok büyük bir fırsat kaçırıldığına inanıyorum. Eğer AKP deseydi ki “biz sivil bir anayasa yapma güç ve enerjimizi kaybettik” o zaman bunu başka türlü değerlendirirdik.

İşin içine MHP’nin dahil olması pozisyonunuzu etkiledi mi?

İnsel: Hayır. Zira MHP daha önce bazı uyum yasalarını desteklemişti. Sırf MHP destekledi diye bunlara kötü şeyler diyemeyiz. Burada beni rahatsız eden, MHP ile yapılan türban pazarlığının bir karşılığının olması. Bu da 301’in ertelenmesidir.

Bu konuda bir bilgiye sahip misiniz?

İnsel: En azından MHP’liler böyle söylüyor. İlerde AKP-MHP ittifakı bozulabilir ama “türbana karşı 301’i erteleme” veya “Vakıflar Yasası’nı daha da sıkılaştırma” gibi pazarlıkların simgesel anlamı çok büyük. Böyle olunca türban düzenlemesi, basit bir hak ihlalini giderme olmaktan çıkıp siyasi bir manevraya dönüşüyor. Bir hakkın, başka hakların ertelenmesi için pazarlık konusu edilmesi insanı üzüyor.

Türban tartışması bir arada görünen bir grup aydın arasında bir yarılma yarattı. Bu bir kaza mı, yoksa zaten varolan bir ayrışmayı mı tetikledi?

İnsel: 22 Temmuz seçimleri öncesi “Ne olursa olsun AKP’yi desteklemek gerekir” diyenlerle bağımsız sol adaylara önem verenler arasında bir ayrışma vardı. AKP’nin 2.5 yıldır bekleyen 9. reform paketini gündeme getirmemesi; Ekim ayında açacağını söylediği anayasa değişikliğini sadece iki konuda, cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesi ve türbanda hatırlaması, bir kesimde AKP’nin artık reform yapma kapasitesinin sınırlarına geldiği inancının güçlenmesine neden oldu. Diğer kesimse, bunun doğru olmadığını, zaten AKP’nin alternatifinin de bulunmadığını; reform yolunda sıkıştırılması gereken yegane gücün AKP olduğunu savunuyor.

AKP neden tıkandı?

İnsel: Birkaç kaynağı var. Birincisi, reformlar büyük ölçüde AB üyeliğinin mümkün olduğu yolundaki bir inancın beslediği bir toplumsal dinamikle mümkün olmuştu. AKP’yi de aşan bu dinamik, iç ve dış faktörler sonucu kırıldı. Bunun durması sonucunda AKP’nin sadece kendisinden kaynaklanan reform dinamikleri geride kaldı ki doğal olarak muhafazakâr, ataerkil geleneklere sahip, otoriter bir düşünce dünyasından beslenmiş, MHP ya da CHP kadar olmasa da milliyetçi içgüdüleri olan bir kadronun reform potansiyeli sınırlı olacaktı.

Sizin gibi aydınların eleştirileri AKP’yi ne derece zorlar?

İnsel: Eleştirilerimizin çok fazla etkili olacağını sanmıyorum. Bundan önce de AKP’yi reformlar konusunda desteklemenin AKP’yi çok fazla etkilediği kanısında değilim. O biraz Türkiye’deki aydınların kendilerine atfettikleri bir konum. AKP 5-10 kişiden ibaret değil. Bu nedenle partinin çeperinde yer alanlar etkilenebilir ama AKP merkezinin etkilenmesi olmaz. Daha çok faydacı bir yaklaşıma sahipler. Yani son tahlilde bunların seçimlere ne kadar etkisi olacağına bakarlar. Liberal aydınların AKP’nin dünya çapında meşruiyetine zemin hazırladığı iddiası da kendine büyük önem atfetmektir. AKP’nin bu konuda yeteri kadar imkanları var. Sonuçta AKP pragmatist bir muhafazakâr partidir. Adımlarını siyaseten atar. Gerçek anlamda özgürlükçü sol bir hareket var olabilse, onu daha fazla dikkate alırlar. 15-20 kişinin sadece konuştukları için baskı unsuru olacağını sanmak abartı olur.

Aydınlar arasındaki son ayrışmanın etkileri ne olur?

İnsel: Böyle bir ayrışma konjonktürel olarak var. Devam edip etmeyeceğini bilmiyoruz. 301 ve Kürt sorunu gibi konularda bu kişilerin, hatta daha geniş bir çevrenin birlikte hareket etmesi de mümkün. Eğer AKP, bazılarının endişe ettiği gibi baskıcı girişimlere göz yuma, bunların engellenmesi konusunda idari makamları aktif tavır almaya sevk etmezse, AKP’yi hâlâ kötünün iyisi olarak görenlerle ayrışma hızlanır. Örneğin belki Ali Bayramoğlu ile şu anda farklı düşünüyoruz ama hakkını yememek lazım 301 ve Hrant Dink cinayeti gibi konularda AKP’yi en ağır eleştiren kişilerden biriydi. Dolayısıyla bitmiş, tükenmiş; safları tamamen belirlenmiş bir ayrışma olduğu kanısında değilim.

“Ergenekon’un derinleştirilme ihtimali var”

Bazıları hükümetin “Ergenekon Operasyonu” nda frene bastığını söylüyor. Katılıyor musunuz?

İnsel: Ergenekon olayında çok büyük bir başarı var, küçümsemeyelim. Bu operasyonun belli ki kendi iç takvimi var. Bu vakanın geldiği noktanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun daha ileri gitmeyeceğine dair bir işaret de yok. Daha derinleştirilme ihtimalinin olduğu kanısındayım. Olmayabilir de. Ama şu anda “Ergenekon’da durdular, ileri gitmeyecekler” demek bana çok doğru gelmiyor.

“Otoriterlik Kemalizm olarak tarif ediliyor”

Sizin pozisyonunuzu Kemalistlerle yakınlaşma olarak yorumlayanlar var.

İnsel: Evet birkaç kişi ima etti. Mesela Taraf Gazetesi’nde genç bir yazar “İlhan Selçuk ile Ahmet İnsel yan yana geldi” diye yazmış. Onun takdiri. Herhalde bunu İlhan Selçuk’a sorsalar “kâbus görüyorum” derdi. Bu Kemalizm eleştirisi çok kolay bir hal aldı. Her türlü otoriterlik Kemalizm olarak tarif ediliyor. Halbuki Kemalizm otoriterliğin özgün bir parçasıdır. Biz bir hareketi otoriter olduğu için eleştirdiğimize, sırf aynı hareket Kemalizme karşı diye, Kemalistlerle yan yana düşmüş olmayız.

YARIN:
Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu AKP ve MHP’nin ortak tavrı için ne diyor?

Haberin Devamı