Daum’a saygı

10 Mart 2010

MEHMET Topuz kardeşimiz, önceki gün fenerbahce.org’dan hatırımızı sordu.. Sebep pazartesi günkü VATAN’da kendisiyle ilgili çıkan haber.. Ne demişiz o haberde? “Topuz ilk 11’de yer almadığını görünce, Samandıra’daki maç toplantısında Daum’a ‘Hoca ben niye ilk 11’de yokum? Sakatlığım geçti, bu maçta oynamayacaksam hangisinde oynayacağım? Deivid benden daha mı hazır ki, onu oynatıyorsun?’ diye sitem etti.” TOPUZ kardeşimiz şu açıklamayı yapmış:“VATAN’DA çıkan yalan haber beni bir hayli üzdü. Benim, Daum’a karşı böyle bir saygısızlığım olamaz. Antalya maçı öncesi soyunma odasında yaşandığı iddia edilen olaylar tamamen hayâl mahsulüdür.. (Not: Biz soyunma odası demedik ki, Samandıra dedik.. Çocuk neyi yalanladığını bile bilmiyor..)” BU açıklamayı da kullandık..BİZ böyle şeylere alışığız.. Yöneticisi konuşur, “Aman bizim başkan sana çok kızıyor, seninle konuştuğumu duyarsa beni topa koyar.. Adımı kullanma” der.. Futbolcusu konuşur, sonra yalanlar, “Abi kusura bakmayın, ceza vereceklerdi, inkâr etmek zorunda kaldım, durumum kritik” der.. Sadece onlar konuşmaz ki, kulüp personeli, kongre üyesi, arkadaş çevreleri sürekli anlatır.. Ama hepsi korkar Aziz Yıldırım’dan.. Dolayısıyla F.Bahçe’de gazetecilik yapmak Aziz Yıldırım’ın keyfine kalmıştır bir yerde.. İsterse yalanlatır, isterse ses çıkarmaz..TOPUZ haberi yalanlandı ya.. Son dönemde başımıza az gelen bir şey bu.. Ben de son 3 haftanın VATAN gazetelerine baktım ve yalanlama konusunda kılı kırk yaran F.Bahçe yönetiminin yalanlamadığı, dolayısıyla gerçekliğini tasdik ettiği haberlerimizi hatırlamak istedim.. Siz de göz atın, eğlenirsiniz:HİÇBİRİ YALANLANMADI- Bursa maçının 63. dakikasında ‘Semih, Semih’ diye tempo tutan tribünlere dönüp “Güiza’yı çıkaracağıma istifa ederim” dedi; sadece 3 dakika sonra Güiza’yı çıkarıp Semih’i soktu.. (23 Şubat)- O maçın sonunda soyunma odasına inen Aziz Yıldırım, Daum için A. Kocaman’a “Seyirci tepkisiyle oyuncu mu değişir? Bu nasıl antrenörlük!” dedi.. (24 Şubat)- İstanbul BŞB maçının devre arasında soyunma odasına giden Aziz Yıldırım, bu sefer de “Bu nasıl futbol? Utanmıyor musunuz ulan? Siz bizi çileden mi çıkarmaya çalışıyorsunuz?” diye bağırdı.. (1 Mart)- Aynı maçın 65. dakikasında Emre sahadan Daum’a “Görmüyor musun ya? Takımı ileri çıkarsana, ne yapıyorsun?” dedi.. (2 Mart)- Futbolcular başarısızlığın sorumlusu olarak teknik direktör Daum’u gösteriyor ve ondan nefret ediyor.. Takım; Brezilyalılar, milli Türkler, öteki Türkler ve Güiza olarak 4 gruba ayrıldı.. Aykut Kocaman yakın arkadaşlarına “F.Bahçe’ye geldiğime bin pişmanım” dedi.. (3 Mart)- Kocaman yönetime şu raporu verdi: “Medyada yazılanlar, küçük takımların bize gol atması her takıma cesaret verdi.. Artık hiçbir rakip bizden korkmuyor.. Caydırıcılığımız yok.” (4 Mart)- Daum oyuncularla görüşüp “Bu yazılanlar doğru mu? Siz beni sevmiyor musunuz?” diye sordu.. (6 Mart)- Adının gizli kalmasını isteyen F.Bahçeli bir futbolcu “Daum çok değişti, artık takıma hakim değil.. Samandıra’da kim kime, dum duma!” dedi.. (6 Mart)- Bursa maçının 34. dakikasında Daum, Semih’i oyuna sokmak istedi.. Semih “Ben sağ kanatta oynamam, başkası girsin” dedi.. Oyuna Önder girdi.. (7 Mart) *** “Kaynağını biliyoruz” diyorlarDÜN çok sevdiğim bir F.Bahçeli yöneticiyle konuştum.. “Yahu ayıp değil mi? Haberin doğru olduğunu bile bile, Topuz’a yalanlatıyorsunuz” dedim.. Ne karşılık alsam beğenirsiniz? “Merak etme, kaynağının kim olduğunu biliyoruz..” Yani haberi yalanlatan kulübün yöneticisi, haberin doğru olduğunu biliyor, hatta kaynağının kim olduğuna dair öngörüleri de var.. Ama yalanlıyorlar işte.. Onlar için herşey yalandan ibaret zaten..

Devamını Oku

Aksu’ya CHP balyozu

2 Şubat 2010

Murat Aksu, Demirören’e tepkiden yararlanmak istedi. Ama CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı Ünal’ın kongreye yaydığı “AKP Beşiktaş’ı da ele geçiriyor, kulüp elden gidiyor” söylemi 1669 oyluk farkı hazırladıBEŞİKTAŞ Kongresi’nin ardından anlatacak ve yorumlanması gereken çok şey var.. O nedenle lafı uzatmadan direkt konuya giriyorum: Tribünler bas bas “Yeter” diye bağırırken, Yıldırım Demirören 3 aydır kendi sahasındaki maçlara bile gidemezken, nasıl oldu da seçimde Murat Aksu’ya 1669 fark atıp, 7343 üyenin oy kullandığı ’rekor’ katılımlı bir seçimde oyların yüzde 61’ini aldı? Kazanan ve kaybeden taraftan neredeyse herkesle konuştum, işte benim bulduğum cevaplar:1 İSTEDİĞİ kadar böyle bir durum olmadığını anlatmaya, CHP’li Hikmet Çetin’in desteğini alarak bu yanlış algılamayı yok etmeye çalışsın, babası Abdulkadir Aksu’nun AKP’de Genel Başkan Yardımcısı olması nedeniyle, Murat Aksu’nun tam tepesinde parti ambleminin ampülü yanıyordu.. Bu siyasi yanlış-algılama, Demirören’in en büyük avantajı oldu.. Zaten yarışa başladıktan sonraki ilk söylemi de “Seçime siyaseti karıştırıyorlar”dı... Demirören ve seçimi kazanmaktaki en önemli müttefiki CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, çok katmanlı ve etkili bir kampanya başlattılar camia içinde.. En büyük Demirören düşmanları bile, “AK Parti, Beşiktaş Kulübü’nü de ele mi geçiriyor?” diye düşünmeye başladı.. Dolayısıyla Demirören’e olan tepki, “Sakın bu kaleyi AK Parti’ye kaptırmayalım” kararlılığına dönüştü.. Ve onun lehine bir blok haline geldi..2 ALLAHI var, Beşiktaş Kulübü seçimlerinde bu algılamayı körükleyen ve Demirören’in lehine kullanan kişi İsmail Ünal oldu.. Onun kulüpteki derinliğini bilmeyenler “Ne alakası var?” diyebilir.. Şunu hatırlatayım: Ünal, Süleyman Seba Okulu’ndan mezun, Köyiçi’nden yetişmiş, Beşiktaşlılar Cemiyeti’ne 10 sene başkanlık yapmış, 1984’ten beri kaybettikleri Nevzat Demir seçimin dışında her seçimi kazanmış, tam bir kongre sihirbazı.. Kulüpteki gücüyle Beşiktaş Belediye Başkanı olmuş, şu an 2. dönemini yaşıyor.. Tüm teşkilatını devreye soktu, herkese “Beşiktaş elden gidiyor, AK Parti buraya da sızdı” diye propaganda yaptı/yaptırdı.. Bu etkinin tepkisiz kalmayacağını biliyordu, böylece Demirören’e muhteşem bir seçim zaferi yaşattı. Teyiden şu bilgiyi de vereyim. Murat Aksu’nun seçimdeki 1 numarası’na İsmail Ünal faktörünü sordum.. “Ne diyorsun? Eğer Demirören’i değil de bizi desteklese 1669 fark yemez, hatta 1000 farkla biz kazanırdık” yanıtını aldım. (Dip not: Beşiktaş’ın son 2 yerel seçimdeki oy dağılımı şöyle: (2004) CHP 44.69, AKP 19.34 (2009) CHP 68.9, AKP 15.8..) 3 MURAT Aksu için en büyük talihsizliklerden biri de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın kongreye gelmesiydi. Aksu ekibi, son ana kadar delegelere “Kongreye gelin” SMS’leri atarken; saat 14.35’te çok sevdiği kardeşi Murat’ı desteklemek üzere Akatlar’a gelen Arınç müthiş bir negatif hava yarattı.. Aksu’nun başka bir yakın çalışma arkadaşının deyimiyle “Bülent Bey’in görünmesi bizim AKP’nin uzantısı olarak algılanmamızı pekiştirdi.. Salonda da bu konuda çok eleştirildik. Sırf bu bile hesaplarımıza göre 300 oyun karşı tarafa gitmesine neden olmuştur.” 300 oy iddialı bir tespit, Bülent Arınç’ın gelmesinde hiçbir acayiplik yok ama Beşiktaş’ın sinir uçları bu kadar hassastı işte.. Zaten Yıldırım Bey’in babası Erdoğan Demirören, tam 15 saat ana tribünün ortasında ailesiyle birlikte gövde gösterisi yaparken, Murat Bey’in babası Abdulkadir Aksu 15.30’da gelip oyunu kullandı ve neredeyse saklandı.. Sanırım Abdulkadir Bey, anti-AKP lobisinin ne kadar etkili çalıştığının daha fazla farkındaydı.. 4 BEŞİKTAŞ ilçesindeki AKP karşıtlığının simgesi olan Ünal, bu özelliğini sonuna kadar kullandı ve bu desteğe karşılık Demirören’in listesinin %40’ını dizayn etti, bazı isimleri listeden bile çıkardı.. ’Oligark’ Mübariz Mansimov’un CEO’su Alaattin Aykaç, ekonomik açıdan çapı çok geniş Serdar Adalı, İzmir’in oy deposu Emin Önal, başkan adayı çıkacakken ’U’ dönüşü yapıp listeye giren Metin Keçeli gökten paraşütle inmedi.. Hepsi Ünal’ın ekibinden.. Ayrıca dahası da var..5 OKEY MASASINA VEDA GEREKPEKİ Demirören 3. döneminde başarılı olacak mı? Kimse bilemez.. Ama yönetimini değerlendirerek bir sonuca ulaşabiliriz.. Tam bir çatışma listesi yaptı Demirören.. Bundan önceki yönetim ‘Onun sözünden çıkmayacaklar’ın bir kolajıydı, nitekim abuk-sabuk pek çok hata da bu kontrolsüzlükten yaşandı.. Biraz açayım: Bu ekipte Demirören, Aykaç ve Adalı gibi 3 önemli zengin var.. Bunlar için 10 milyon Euro’luk bir transfer harcaması bile sorun değil. Ama karşılarında bu kez Seba Okulu’ndan mezun Metin Keçeli ve Fahrettin Curoğlu gibi 2 yaşlı kurt var.. Ayrıca da deneyimli siyasetçi Erdoğan Toprak.. Bu ’cimri’ üçlü Beşiktaş’ın 1 lirasını boşa harcatmaz.. Üstelik herhangi bir rezalette bütün camiaya hesap vermek zorunda kalacaklarını bilirler. Yani camianın sigortaları. Ve Şeref Yalçın, Hakan Aksoy, kısmen Sinan Vardar gibi tribünden gelen, herhangi bir kavga ortamında öne atlayacak; ’şahin’ sınıfa sokabileceklerimiz.. Bu 3 ayrı yönetici kategorisi iyi bir başkan yönetimiyle çok verimli çalışabilir.. Yani artık top Demirören’de.. 2. yani de şu: Artık okey masalarından kulüp yöneten adamların devri bitti.. Her alanda ciddiyet gerekiyor.. ***** Uluç Gürkan BEŞİKTAŞ kongresinin bu kadar centilmence geçmesini sağlayan, ’görünmeyen’ bir kahraman var.. Mali kongreyi öylesine adil biçimde yönetti, tüm siyasi deneyimini kongre salonuna geçirip öyle güven verdi ki, en ufak bir tatsızlık yaşanmadı.. Akatlar’da görevli 200’e yakın sivil polis de bu gergin olmayan ortamda adeta ’tatil’ yaptılar..*****Kongre taraftara ne dedi? BEŞİKTAŞ tribünleri Yıldırım Demirören’i son 3 aydır perişan etti.. Küfürler, ’Yeter’ler havada uçuştu. O kadar cayırtıya rağmen, her 3 delegeden 2’si Demirören’e “YETMEZ, 3 yıl daha devam” dedi. Demek ki, kulübü taraftar değil, delege yönetiyor hâlâ. Zaten taraftar anketlerinde de %90’a varan oranlarda oy almıştı Murat Aksu.. Bir nevi taraftarın sesi oldu.. Aksu’cular “Taraftarın kahramanı kongre ağalarına yenildi” diyorlar.. İlginç bir tespit, değil mi?*****Medya ve taraf olmak BEŞİKTAŞ kongresi döneminde medyanın geneli sınıfta kaldı.. Körü körüne Demirören’i destekleyenler veya sanki akrabasıymış gibi Aksu’yu sahiplenenler, acayip bir atmosfer oluşturdu.. Hatta bazılarına yönetim katından sanki birileri ‘vur’ demiş, onlar da tam ‘öldür’dü... Ne gerek var bir adayı başkan yapmak için bu kadar uğraşmaya? Gazetecilik bunun neresinde, anlayamıyorum.. Ama şunu biliyorum: Yıldırım Demirören’in de yandaş medya oluşturma politikasını artık değiştirmesi gerekiyor.. Çünkü kurunun yanında bazen yaş da yanıyor..***** Demirören: Ağzıma s.....n Murat!Yıldırım Demirören, 3. kez başkan seçilirken tarihi bir fark yakaladı. Peki 1669 oyluk farkın sebebi ne? SEÇİM dönemindeki hararetli atışmaların aslında tiyatrodan ibaret olduğunu çok iyi gösteren bir anekdot bu.. Yani bizim düşman sandığımız insanlar aslında yakın arkadaşlar.. Sabah 10.00’dan itibaren Akatlar’ın giriş kapısında her gelen delegeyi karşılayan Demirören, 17.00’ye doğru trafik azalınca nefes alma fırsatı bulmuş.. O sırada kendisi gibi sürekli el sıkan Murat Aksu’ya yaklaşıp şu espriyi yapmış: “Murat, ağzıma s....n! Senin yüzünden sabahtan beri nefes bile alamadım..” Karşılıklı gülüşmüşler.. ***** Revna Hanım’ın ‘Naber kene!’ şakası Spor Müdürümüz İbrahim Seten, hem galip hem de mağlup tarafla konuşarak, kongreyi değerlendirdi: DEMİRÖREN-AKSU düellosunun taraflarından biri de Revna Hanım’dı.. Kocası hiçbir gazeteye doğru dürüst açıklama yapmazken, aile adına sanki o konuştu.. Aksu’nun “Demirören’in etrafında kulübün kanını emen keneler, dolandırıcılar var” lafına çok alınmıştı.. Hatta kongrede karşılaştığında Murat Bey’e “Naber kene?” demeyi planlıyordu.. Ama bunu yapmamış.. Murat Bey, kendisini görünce yanına gitmiş, birbirlerine şans dilemişler.. Revna Hanım’ın kene esprisi de güme gitmiş..***** BÜLENT AMCA FAKTÖRÜ... Başbakan Yardımcısı ve Ak Parti’nin sembol isimlerinden Bülent Arınç’ın Beşiktaş Kongresi’ne gelmesi Murat Aksu ekibinde bile soğuk duş etkisi yarattı.. Yapılan yorum şu: “Bülent Amca’nın gelişi en az 300 oyun adresini değiştirdi.”

Devamını Oku

İhale kime kaldı azizim?

28 Ocak 2010

ERMAN Hoca beklenen açıklamasını yaptı.. O yazıdan önce Hoca ile salı gecesi beraberdik.. Dostlar ve meslektaşlarla dolu bir masada ihale sonrası yaşanan krizi masaya yatırdık.. Hocanın açıklamalarının tahlili ve kendi yorumuma geçmeden önce okuyucuları bir konuda aydınlatmak istiyorum..- BİZ Erman Hoca ile çok eski tanışırız.. SABAH’ta omuz omuza 6 yıl çalıştık, o Hürriyet’e ben VATAN’a geçtikten sonra da aramızdaki sıkı iletişim ve sağlam dostluk hiç bozulmadı.. Başka gazetelerde de olsak her zaman birbirimize inandık.. Aziz Yıldırım ile de başkanlığının ilk 4 senesinde yakın arkadaştık.. Sonra araya bazı tatsız olaylar girdi, 7-8 senedir hiç diyaloğumuz olmadı.. Yani olayların merkezindeki 2 kişiyle ilişki biçimim taban tabana zıt.. Bu tespitten sonra Toroğlu’nun Hürriyet’teki yazısının satırbaşlarına bakalım...1 HOCA’YA göre görevine son verilmesinin siyasetle, Kulüpler Birliği’nin geneliyle, Futbol Federasyonu ile, hakemlerle, seyirciyle, futbolcularla hiçbir alakası yok..2 HOCA “İhale bana kaldı” diyor yazının başlığında ama kendi ihalesini de aslında Aziz Yıldırım’a bırakıyor..3 ÜSTÜ kapalı olarak da Digitürk Genel Müdürü Ertan Özerdem’i suçluyor..4 HOCA kafa karıştırıcı bazı anekdotlar da aktarıyor.. Mesela ihaleden 3 gün önce Ertan Özerdem’i; Aziz Yıldırım, Ali Yıldırım ve Göksel Gümüşdağ ziyaret ediyor.. Ali Yıldırım burada Özerdem’e “Yıllardır söz verdiğiniz halde Erman Toroğlu’nun işine niye son vermediniz?” diye soruyor.. Sivasspor Başkanı (Hay Allah! Ağzımdan kaçtı.. Hoca yazısında bu kulüp başkanının kim olduğunu belirtmemişti) Mecnun Otyakmaz ihale biter bitmez Aziz Yıldırım’ı arıyor, tebrik ediyor.. Ve şu karşılığı alıyor: “Henüz işimiz bitmedi.. Elbirliğiyle bu Erman Toroğlu’nu yollamamız gerekiyor.” BUNLARI toplarsanız Yıldırım bastırmış, Digitürk de diyet olarak Hoca’nın kellesini vermiş gibi bir görüntü çıkıyor..Peki gerçekten böyle mi?***BENCE değil.. Sebeplerim şöyle:- DÖNEM dönem Üç Büyükler’in hepsi Erman Hoca’dan şikayetçi oldu.. Taraftarlar dekoderleri bırakma kampanyaları düzenledi, yönetimlerden feyz alarak Erman Toroğlu’na küfreden korolar oluştu tribünlerde.. Özellikle o sezon yarışta geri düşen büyük kulüpler hep Erman Hoca’yı hedef gösterdiler.. Digitürk bunlara 9 sene dayandı.. Bu kadar dayandılar da.. Yıllık olarak kafalarındaki rakamın 100 milyon dolar fazlasını verdikleri bir ihaleden sonra niye Aziz Yıldırım’a Erman Hoca’nın kellesini hediye etsinler ki? Bedavaya alsalar hadi mantıklı... Adamlara sorsan zaten değerinin üstünde para verdiklerini düşünüyorlar.. Yanına bonus olarak Erman Hoca’yı koymanın ne manası var ki?- ERTAN Özerdem ile geçen yılın mayıs ayında başbaşa uzun bir görüşme yapma fırsatı buldum.. Bana o zaman da Erman Hoca’dan şikayet etmiş, ellerindeki malı istedikleri şekilde temsil edemediğinden yakınmıştı.. Şansal Büyüka’nın baskısı olmasa hoca ile çalışmayı düşünmediğini net bir biçimde hissettirmişti.. Dost sohbeti olduğu için bunları o gün kullanmadım ama şimdi yeri geldi.. Yani Digitürk ile Erman Hoca’nın ilişkileri zaten gergindi..- BİLDİĞİM kadarıyla Digitürk şunu düşünüyor: Artık malın önüne geçerek kendi markasını güçlendirecek isimlerle değil, geri planda kalıp malın değerini ortaya çıkaracak kişilerle çalışmamız gerek..- LİGİN 10. haftasındaki F.Bahçe-G.Saray derbisinden sonra Digitürk yönetiminden “Erman Hoca’yı gönderelim” kararı çıkıyor.. Sebep şu: F.Bahçe’nin kazandığı maçtan sonra Hoca 45 dakika boyunca Arda-Cristian-Bilica kavgasını yorumluyor.. F.Bahçe’nin futbolunu ise 5 dakika ile geçiyor.. Üst düzey yönetiminde 3 G.Saraylı bulunan Digitürk, ertesi gün toplanıyor.. Ölçümlere bakılıyor.. “Kazanan takım bizi seyreder, kaybeden dizilere döner.. F.Bahçe’nin başarısının bu kadar gölgede kalması bir hatadır.. O gece müşterimizi başka kanallara kaptırmışız” diyorlar.. Ve kararı Şansal Büyüka’ya tebliğ ediyorlar.. Büyüka direniyor..***- ERMAN Hoca’ya katıldığım bir nokta var.. Digitürk’ün ihaleden sonra paniğe kapıldığını söylüyor.. Doğru; “Madem bu parayı verdik, her türlü radikal değişikliği acilen yapmalıyız” diyerek kantarın topuzunu kaçırıyorlar.. Sonuçta Hoca gönderileceğini VATAN’dan öğreniyor.. Usul yönünden yapılan hata sonucu işler çorbaya dönüyor..- BANA göre işin özeti bu..PEKİ Erman Hoca niye Aziz Yıldırım’ı işaret ediyor? O da boşuna değil..1 AZİZ Bey’in yakın çevresi, kendi hakimiyet alanlarını genişletmek için çevrelerinde yaşanan herşeyi başkana tahvil ediyorlar.. Hıncal Uluç gitti, biz götürdük.. Erman Hoca düştü, biz düşürdük.. TL değer kazandı, biz çıkardık.. Enflasyon düştü, Aziz Yıldırım söyledi öyle oldu vs.. Bir tek 2 yıldır takımı şampiyon yapamıyorlar.. Korku İmparatorluğu böyle bir şeydir.. Herşeyi bir nedene veya kişiye bağlarsan, sonunda o kişi de buna inanır.. Ve bütün kamuoyunda caydırıcılığı olur.. Neyse, kulağımıza öyle şeyler geliyor ki.. Aziz Bey “Erman yetmez, Şansal’ı da götüreceğiz” bile diyormuş mesela.. Hiç inanmıyorum buna.. Ama Hoca’nın inanmasını da normal karşılıyorum..2 AZİZ Bey bunca söylentiye rağmen net bir açıklama yapmıyor hala.. “Ben gönderdim” dese “Sivil diktatör” durumuna düşecek.. “Alakam yok, ben Erman’la uğraşmam” dese kendi kamuoyuna dönük bugüne kadar verdiği mesajları inkar etmiş duruma düşecek.. O sustukça spekülasyonlar artıyor..3. DİGİTÜRK Erman Hoca’yı gönderirken net bir sebep göstermedi.. Hoca da sebebi başka yerlerde, en fazla düşmanlığın olduğu yerlerde arıyor doğal olarak..SONUÇ: Şansal Büyüka da bırakırsa Digitürk ağır yara alır, Aziz Yıldırım’la ilgili tevatürler kanalı gölgeler.. Bırakmazsa sular şimdilik durulur.. Lig kızıştıkça Hoca’nın eksikliği daha çok hissedilir.. Ve Hoca gelecek sezon görüntülü-görüntüsüz bir kanalda yıldızlığını pekiştirir.. *** Hıncal Abim’e..HINCAL Abim demiş ki: “İbrahim Seten kardeşimiz, F.Bahçe ile ilgili en eleştirel sayfaları yapıyordu.. Son zamanlarda niye ortada yok? Çünkü gazetesi satılıyor.. O da ’Böyle bir ortamda fincancı katırlarını ürkütmesem daha iyi olur’ deyip Aziz Yıldırım’dan af diliyor.. Erman ile ben susmayız.. Ama onun gibi korkaklar susar..” HENÜZ 27 yaşındayken, onun gibi cesur bir yazara müdürlük yapma onuruna erişmiştim SABAH’ta.. Çok da kavgalar yaşadık.. Hem aramızda, hem başkalarına karşı.. Dün kendisine de söyledim: “Abi, Hıncal Uluç’tan korkmayan adam Aziz Yıldırım’dan niye korksun?” Aramızda tek fark var.. O, son durumu kendi gerçeğine göre yorumluyor.. Ben ise sahaya inerek, herkesle konuşarak, olayı kavrayarak..ÜSTELİK korkak, hesapçı, F.Bahçe uşağı yakıştırmalarını göze alarak..BİR de hatırlatma.. Hıncal Abim ’İbo en eleştirel sayfaları yapıyordu, korktu’ diyor ya.. 1 ay önce Avrupa’yı bırakın, Brezilya basınına bile konu olan F.Bahçe’deki “kelepçe” li seks skandalını kim ortaya çıkarmıştı? Bu nasıl korkmaksa, anlamadım..

Devamını Oku

Erman Hoca’yı Aziz Yıldırım mı gönderdi?

23 Ocak 2010

ERMAN Hoca bir konuşsa, eminim şöyle anlatırdı içinde bulunduğu durumu:“Yahu hocam.. 15 yıldır ben aynı Erman’ım.. Tarzım hiç değişmedi.. Güçlüler hep tepki duydu, güçsüzler sevdi.. Hepsini anlıyorum da bunca zamandan sonra eniştem durup dururken beni niye öptü? İşte onu anlayamıyorum..” ERMAN Hoca’yı kimin öptüğü belli de, niye öptüğü tartışmalı.. Futbolun marka değeri madem Erman Hoca gidince yükselecekti, 9 sene bunu yapmak için niye bekledi Digitürk? O sürede Erman Hoca cebinden para vererek Lig TV ekranına çıkmadı ki! Dünya kadar para aldı her sene..***KOMPLOYU seven futbol dünyası binbir türlü dedikoduyla çalkalanıyor şu an.. Genelde adres aynı yere çıkıyor.. Aziz Yıldırım’a.. Erman Hoca’nın oldu-bittiyle gönderilmesini O’na bağlıyor herkes.. Hatta başkanın yakın çevresinden bile aynı mealde yorumlar geliyor: “Aziz Başkan gitti Digitürk’e, kulüplerin Erman Hoca ile ilgili şikayetlerini aktardı.. Ve o görüşmede ayarı çekti..” BEN bunlara itibar etmiyorum.. F.Bahçe Başkanı’nı sevenlerin, ona tapanların abartması olarak görüyorum.. Çünkü Aziz Yıldırım güç oyununu akıllı oynar; hiç alâkası yokken bile, kendisine güç atfedilen tartışmaların içinde adının geçmesi onu rahatsız etmez.. Çünkü bu söylentiler onun gücünü arttırır.. Herkesin kafasına bir “Acaba?”nın girmesi işine bile gelir.. Caydırıcılığı yükselir.. Peki Aziz Yıldırım bu işin içinde değilse, ne oldu Erman Hoca’ya?1: DIGITURK’ÜN genel müdürü, uzun süre önce kafasında bitirmiş Hoca’yı.. Beğenmiyor, içselleştiremiyor onun tarzını.. Zaten Ertan Özerdem bir İngiliz asilzadesini andırmıyor mu? Belli ki Erman Hoca’yı da kaba-saba buluyor.. Türkiye’deki değişimi, genç neslin görsel eğilimlerini inceliyor.. Ve malını Hoca temsil etsin istemiyor.. Hele de 2.5 milyar $’ı verdikten sonra..2: AMA.. Zamanlaması ve yöntemi işlerin çorbaya dönmesine sebep oluyor.. İyi günde-kötü günde yaşanmış 9 yılın ardından alsa Hoca’yı karşısına, onu niye istemediğini güzel güzel anlatsa, helâlleşir, güle oynaya el sıkışırlardı.. Ama olmadı.. Hoca istenmediğini geçen pazar VATAN’da çıkan haberden öğrendi.. Düne kadar Erman Hoca’ya resmi tebligat bile yapılmamıştı.. Anlayın işlerin nasıl kontrolden çıktığını..3: BU operasyonu gerçekleştirmek için sezon sonunu beklemek daha akılcı olurdu.. Nitekim, Şansal Büyüka da aynı şeyi düşünüyor olmalı ki, bu akşam ekrana çıkmıyor ve istifası cebinde.. Bu operasyon ona kalsa sezon sonunda yapılır, yeni şartlar ve yeni durum daha netleşir, daha az toz kalkardı.. 2.5 milyar $’lık malın sahibinin bu yaptığını anlamak zor.. Tek harekette hem Erman Hoca’yı hem Şansal Büyüka’yı ‘ofsaytta’ bıraktılar.. Üstelik B planlarının olmadığı da ortada..4: İZLEYİP göreceğiz bu akşam.. Bakalım Erman Hoca’nın yeri öyle kolay dolacak mı? Hakem kararlarının abartılı biçimde tartışılmasına ben de karşıyım ama hiç konuşulmaması resmen sansürdür.. Bu çarpık sistemin yıldızıdır Erman Hoca.. Ama değişim Erman Hoca’dan başlarsa, sistem kendini bir anda ‘reset’lemez.. Sen gazeteci döven başkanları, derbide kavga eden futbolcuları, hakem tartaklayan yıldızları, her başarısızlığı hakeme ve medyaya yükleyen yöneticileri değiştiremezsen, Erman Hoca’yı daha da büyük bir yıldız yaparsın.. Hem de ekrana çıkarmadan.. Hele Üç Büyükler birbirine girsin bakın nasıl mumla arayacağız Hoca’yı ? 5: KİM yerine gelecek? İlk aday Rıdvan Dilmen.. Bugün anlaşsan, belli kafalar “İşte bak, ben söylemiştim zaten, Yıldırım adamını getirdi..” diyecek, Rıdvan’a haksızlık edecekler.. Oysa şu anda ekranların en saygıdeğer yorumcusu Rıdvan.. Keşke, Erman Hoca varken Digitürk onu alabilseydi.. Planladıkları geçişi ne kadar da şık ve pürüzsüz yaparlardı..6: PEKİ izne çıkan Şansal Büyüka geri döner mi? Ona ve ailesine sorsanız dönmez.. Ama öyle büyük baskı geliyor ki, dayanması çok güç.. Erman Hoca bile “Sen yola devam et hocam” diyor.. Onun kararını neyin etkileyeceğini tahmin edebiliyorum.. Büyüka “Bu işlerin arkasında Aziz Yıldırım var” söylentilerinden rahatsızlık duyuyor olmalı.. Bu yüzden “Aziz Yıldırım’ın Hoca’nın gitmesinde bir dahli bulunmadığına ve Digitürk’te böyle büyük etkisi olmadığına % 100 inanırsa” yola devam eder.. Yok, eğer Büyüka da bırakırsa “Erman Hoca’yı Aziz Yıldırım yolladı” söylentisi şehir efsanesi olur.. Hiçbir akıllı da kuyudaki bu taşı çıkaramaz.. Aziz Yıldırım bile.. ***90 Dakika’yı kim bitirdi?HINCAL Abi’yi okudum dünkü Hürriyet’te.. “90 Dakika’yı hangi güç bitirdiyse, Erman Hoca’yı da aynı güç yolladı” diyerek Aziz Yıldırım’ı işaret ediyor.. Ben ona katılmıyorum.. Çünkü..- 90 Dakika 15 sene NTV’de değil miydi? Koca kanal Aziz Yıldırım’ın baskısına 15 yıl dayanmışsa niye aniden bu sezon pes etsin ki!- Bu karar Yıldırım’ın “3 yıl üst üste şampiyonluk” sözüne denk geldi.. Ama sanki, F.Bahçe 4 sezonda 3 kez şampiyon olurken 90 Dakika yoktu!- Peki başka kanallar, başta CNN Türk, 90 Dakika’yı yapmak için günlerce, haftalarca uğraşmadı mı? Ama Hıncal Abiler kabul etmedi.. Madem 90 Dakika’yı Aziz Yıldırım bitirmişti, neden Aziz Yıldırım’a rağmen 90 Dakika’yı yaşatmak gibi bir misyon üstlenmediler?90 Dakika’yı bitiren Hıncal Uluç-Haşmet Babaoğlu-Mehmet Yılmaz’dan başkası değildir.. İsteseler, istedikleri kanalda programa devam edebilirlerdi.. Eğer “Sen de amma kafasızsın.. Aziz Yıldırım 90 Dakika’nın NTV’de yapılmasını engelledi, esas mesele orada” derseniz de şunu sormak istiyorum: Hıncal Abi ile Mehmet Yılmaz şu anda NTV’de başka programlar yapmıyorlar mı? Eee, madem Aziz Yıldırım yaptırmıyor, madem NTV bu kadar tu-kaka.. Orada ne işiniz var?

Devamını Oku

Denizli derbiden önce ne anlattı?

24 Kasım 2009

BAKTIM, çok sevdiğim iki ünlü yazar Reha Muhtar ve Hıncal Uluç, Mustafa Denizli’yi aralarında bir türlü paylaşamıyor.. Denizli’nin spor medyasındaki en yakın dostlarından biri olarak ben de bu durumdan kendime vazife çıkarıyorum.. Ve onların Beşiktaş’ın gol çalışıp çalışmadığı ile ilgili tartışmasına yeni bir boyut kazandırmak istiyorum..SEVGİLİ yazarımız Reha Muhtar’ın da köşesinde belirttiği üzere geçen pazartesi günü Mustafa Denizli ile uzun bir görüşmemiz oldu.. İnanır mısınız, Denizli F.Bahçe derbisinden tam 5 gün önce ne dediyse aynen çıktı.. Sadece “F.Bahçe’yi farklı yeneriz” kehanetinden söz etmiyorum, taktiğe ve futbola dair yaptığı analizler gerçekle neredeyse bire bir örtüştü..MEŞHUR özelliğidir, Denizli kafasında F.Bahçe maçını hâlâ oynuyordu Reha Muhtar ve benimle konuşurken.. Bunu da şöyle anlattı zaten: “Henüz kafamdaki maç bitmedi.. Ama şunu biliyorum ki, bizim bu maçı kaybetme ihtimalimiz yok.. Bu F.Bahçe’nin iyiliğinden-kötülüğünden oluşan bir durum değil.. Tamamen bizimle alakalı.. İlk 6 haftadaki sonuçlardan sonra bir güven bunalımına girmiştik.. Üst üste 6 maç kazanınca artık geçen sezon şampiyonluğu getiren ‘kazanma alışkanlığı’ yeniden ortaya çıktı.. 2-3 oyuncunun yeriyle ilgili kafam net değil.. Ama yine de F.Bahçe’yi yeneceğiz, hem de iyi futbol oynayarak..” ***DENİZLİ, F.Bahçe’yi iyi analiz etmiş ve yumuşak karnını belirlemişti: “Bu takım ilk golü yiyince bozuluyor ve 60. dakikadan sonra enerjisini kaybediyor.. Bu sezonki tüm maçlarda F.Bahçe fiziksel düşüşe geçmeden önce Alex sayesinde bir gol buluyor, bunu 2’lerse maçı rahat tamamlıyor.. Yapmamız gereken de 60’a kadar diri kalmak ve son yarım saatte kenardan yapılacak takviye ile F.Bahçe’yi alt etmek..” MUSTAFA Hoca kale, 4’lü defans ve ortadaki 2 ön liberoda kimlerin oynayacağını çoktan belirlemişti.. Tabata ve Nobre’yi de kullanmayacağı belliydi.. Milli Takım’a giden Tello’yu 60’tan sonra F.Bahçe defansının kafasını karıştıracak serbest adam olarak oynatmayı planlıyordu.. Nitekim Serdar beklenenden bile kötü oynayıp yine yüzde 100 bir gol kaçırınca, Alex’in topu da üst direkten dönünce hemen devre arasında takıma neşteri vurdu.. Tello’yu soktu, Fink-Ernst ikilini kovalamaktan perişan hale düşen Emre-Cristian ikilisinin bıraktığı boş alanı kullandırdı.. Nitekim 2. golü hatırlayın, Bobo’ya asisti Tello verdi..SOL açıktaki seçimi aslında İsmail Köybaşı idi bence.. Milli Takım’dan sakat dönmese Gökhan’ın karşısına onu koyup sol kanadı daha işler hale getirecekti.. Sağ kanatta Ekrem vardı. Santrforda düşündüğü isim ise Nihat’tı.. Nihat’ın iki ağır stoperi alıp taç çizgisine doğru çekmesini sağlayıp, arkadan gelenlerle sonuca gidecekti.. Olmadı, Nihat’ın sakatlığı da geçmedi.. Yerine koyduğu Bobo da işini gerçekten çok iyi yaptı..DENİZLİ’Yİ en fazla sevindiren şey ise “Oynadığı her takıma ekstra 10 puan kazandırır” diye değerlendirdiği Bilica’nın cezalı olmasıydı.. Önder’in o boşluğu dolduramayacağını biliyordu.. Bilica-Lugano ikilisi ile geri yaslanarak çok iyi oynayan F.Bahçe’nin bunu bile yapamayacak hale geleceğini düşünüyordu.. Ön liberolarından en az birini sürekli hücuma çıkararak, defansla hücum arasındaki bölgeye tampon yapan Cristian-Emre ikilisini yoracaktı.. Yordu da nitekim.. Üzülmez-Toraman ikilisini ilk devre hiç ileri çıkarmayıp diri tuttu.. Gökhan ise gereğinden fazla ileri çıkarak kendini yordu.. 2. devre işler değişti.. Gökhan, Üzülmez’in rüzgârından domuz gribi olacaktı..HELE Emre’nin sakatlanıp çıkması bu taktiğin kaymağı oldu.. Ondan sonra kenardan gelen dipdiri Uğur İnceman, göbekteki boşlukta cirit attı neredeyse.. Hatta gol bile attı.. Aslında kişilere bağlamak yanlış olur, Beşiktaş F.Bahçe’yi takım halinde sürklase etti ve hezimet sayılabilecek bir sonuç ortaya çıkardı..***HEP aynı yere geliyoruz.. Denizli’nin geçen sezon sonu ayrılmak istediğini yazan tek gazeteciyim.. 12 puan kaybedilen dönemde de Denizli’nin formda olmadığını, enerjisinin düşük olduğunu, o kendini toparlamadan Beşiktaş’ın yükselişe geçemeyeceğini bu sütünlarda dile getirdim..BİRAZ geç oldu ama Denizli forma girmeye başladı.. Geçen haftayı yine uykusuz geçirdi, kafa olarak maça çok iyi hazırlandı, ayrıca futbolcularını da hazırladı.. Yıldırım Demirören’e yapılan protestolara çok üzüldüğünü de söylemek istiyorum.. İşini ciddiye aldı ve 7 puan önündeki F.Bahçe’yi perişan etti.. Bu futbol ve sonuç, Denizli’nin başarısıdır.. Devrenin bitimine 4 maç kaldı.. Beşiktaş, devreyi F.Bahçe’nin 4-5 puan gerisinde kapasa bile şampiyonluğun en önemli adaylarından biri olacak.. Çünkü takımı kötü etkileyen kongre rüzgârı da bitmiş olacak.. Bir kere daha küllerinden doğmayı başardı ya, Denizli lakabının kesinlikle “Phoenix” olmasını hakediyor..

Devamını Oku

Mahkemede hesaplaşacağız

8 Kasım 2009

GEREKSİZ, faydasız, hangi sebeple büyütüldüğünü bildiğim bir komplo senaryosu bu... İçinde bulunmadığım bir konuşmadan dolayı suçlanıyorum.. Başka grupların, takımların, insanların arasındaki kavgaya alet edilmek isteniyorum.. Bu kavganın içinde olmadığımızı belirtiyorum ama meseleyi sulandırmak işlerine geldiği için sözümü dinletemiyorum.ÖNCE şunları açıklığa kavuşturalım:1. GÖKMEN Özdemir, Haldun Üstünel’i benim adıma aramadı, öyle bir misyonla aradığını da söylemedi..2. ONA verdiğim görev şudur: “Böyle görüntüler var mı, yok mu? Bir de bunlar neyin görüntüsü, öğren..” 3. O da Haldun Üstünel’e mesaj atmış, sonra konuşmuş ve görüntüleri sormuş.. Bana da sonucunu bildirmiş.. (Hemen belirteyim, bu görüntüleri kullanmak gibi bir niyetimiz hiç olmadı.. Sadece bu bilginin doğruluğunu öğrenmek için gazetecilik dürtümüzü kullandık.. Bu tip işlere heves etmediğimiz bugüne kadarki yayın politikamızdan belli..)4. GÖKMEN eğer pazartesi gecesi Haldun Üstünel’i tehdit etti veya bir tehdite taşeronluk yaptıysa, perşembe günkü Bükreş maçından önce Gökmen ve Haldun Üstünel, koca G.Saray yönetim kurulunun gözü önünde nasıl ‘ha ha hi hi’ yemek yiyebildi, nasıl bir arada 6 saat geçirdi?5. BÜKREŞ’TE bu sahneyi görenler “Hani bu adam seni tehdit etmişti?” diye sorduğunda, Haldun Üstünel nasıl “Gökmen benim arkadaşım” diyebildi?6. GÖKMEN iyi bir arkadaş, iyi bir G.Saraylı ve çok iyi bir gazetecidir.. Kimseyi tehdit etmez, hele başkası adına hiç etmez..ALTINI çiziyorum.. Benim ve gazetemin G.Saray ile bir meselesi yok.. Ama Haldun Üstünel’in iftirası ile karşı karşıyayım...Bu yaşadığım ilk haksızlık değil ama en çirkinlerinden biri... Uzatmayalım..BEN, hemen dava açıyorum.. Kararı hukuk verecek.. Mahkeme Üstünel’in iddialarına bakıp ortada bir tehdit olduğu kanaatine varırsa suçumu kabul edeceğim.. Ama tersi olursa, uğradığım haksızlığın bedelini de yine hukuk yoluyla en ağır biçimde hesabını soracağım.. Ayrıca tehdite uğrayan birinin şu ana kadar hukuk yoluna başvurmamasını anlamlı buluyorum! ÜSTÜNEL’E de ayrıca bir çift lafım var:“BEN sana komplo kuracak bir zihniyet taşısam, Türk spor basınındaki en yakın arkadaşın ve çok iyi G.Saraylı olmasıyla bilinen yardımcım Gökmen Özdemir’i kullanmam.. Gökmen Özdemir ile senin arandaki her konuşmayı da bilmem.. VATAN Spor Servisi, F.Bahçeli-G.Saraylı ayrımı yapmaz.. Gazetecilik senin bildiğin dünyalardan değildir..” BU olayı fırsat bilen ve hatalarını örtmek için beni hedef seçenlere ise yanıtım ayrı olacak..

Devamını Oku

Açıklıyorum...

5 Kasım 2009

PAZARTESİ gecesi katıldığım bir yemek 3 gazetede birden haber oldu.. Haberlerin içerikleri bayağı farklı fakat hepsi tek bir sonuca çıkıyor: “Ercan Saatçi, Haldun Üstünel’i arayarak 5 kişinin gözleri önünde tehdit etti..” Doğabilecek yanlış anlamaları gidermek amacıyla o gece yaşananları kendi gözümden aktarıyorum..Ercan Saatçi ve Fikret Orman ile Etiler’deki bir restoranda buluştuk.. Dereden tepeden konuştuk.. Fikret Orman’la ocak ayındaki Beşiktaş seçimlerini bile değerlendirdik.. İlginç izlenimler aktardı bize.. Daha sonra ise bir yayın stresi başladı.. Ercan, Kanaltürk televizyonuna bağlanacaktı ve onun öncesi bazı hazırlıklar, konuşmalar yaptı.. Biz o boşlukta Fikret Orman’la biraz sohbet ettik ama açıkçası sıkıldık..BU arada Şansal Büyüka ve Mahmut Özgener ile bir telefon konuşması yaptım.. Toplantıları varmış, saat 23.00’ü geçmiş olmasına rağmen birliktelerdi.. Onları da çağırdım, “Biz de kalkıyoruz birazdan.. İsterseniz uğrayın” dedim.. 15-20 dakika sonra geldiler.. Daha sonra federasyonun eski yöneticisi Serdar Güzelaydın’ı da Fikret Orman çağırmış.. Ercan, uzun bir süre yayında kaldığı için bu ekip toplandıktan sonra masaya katıldı ve 6 kişilik bir grup olduk.. Ve moda deyimle geyiğin dibine vurduk..ARALARI limoni olan Mahmut Özgener ile Serdar Güzelaydın’ın biraraya gelmesi gecenin ‘hit’ iydi.. Güldük, eğlendik ve ayrıldık.. Bu kadar!Bakın, kimsenin özel konuşmalarını bilemem..Ama şurası net:Benim bulunduğum ortamda Ercan Saatçi ile Haldun Üstünel arasında böyle bir konuşma geçtiğine kesinlikle şahit olmadım.. Acaba bir şey kaçırdım mı diye, dün sabah masadaki herkesi teker teker aradım, onlar da aynı cevabı verdiler..Nokta!

Devamını Oku

Ercan...

3 Kasım 2009

HÜRRİYET’İN spor müdürü oldu ya, 15 günde sporun en çok tartışılan figürü haline geldi Ercan Saatçi.. Yaptığı değişiklikler, sayfalarına kattığı dinamizm, içinde amatörce filizlenen gazetecilik coşkusu, medyanın kötücül havasının çok dışında kalan mizacından bahsetseler “İyi ki geldin Ercan” diyecektim.. Ama herkes başka şeyden bahsediyor..Ercan’ın 8 Aralık 2006’da FB TV’de katıldığı bir programın çekiminde sarfettiği G.Saray’ı hedef alan sözlerden.. Bazı gazeteciler, sanki sütten çıkmış kaşıklarmış gibi, Ercan’a hücum ediyor.. Etik bir çizgi çekiyor! Kendileri o çizgiye uyarmış gibi üstelik..Bakın, G.Saray taraftarının tepkisini anlarım.. Hakarete uğradıkları düşünüyorlar.. Oluşan bu olumsuz atmosferi yoketmek de Ercan’ın işi.. Oysa Ercan o talihsiz konuşma sırasında yönetici değil, fanatikliği ile övünen bir F.Bahçe yazarı.. Kimbilir başka ne herzeler yemiştir? Tıpkı Mehmet Yılmaz, Uğur Dündar, Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand, Hıncal Uluç veya Hasan Cemal gibi.. Onların fanatiklikleri, futbolla ilgili yazdıklarının, yaptıklarının değerini azaltıyor mu?***SON 24 saatte gelişen olaylara bakarsak, Ercan Saatçi olayının irdelenmesi gereken bir boyutu daha var..Ziya Şengül, güzel bir soru attı ortaya: “İyi de kardeşim, 3 yıl önce çekilmiş bir görüntü niye bugün kamuoyuna servis edildi? F.Bahçe mi bunu organize ediyor, G.Saray mı?” Ertesi gün F.Bahçe bir açıklama yapıp kendi TV’lerinde yapılmış çekimin görüntülerinin çalındığını ve G.Saray TV’ye aktarıldığını somut delillerle ortaya koydu.. Yani F.Bahçe’nin Ercan’ı linç etme girişimiyle alâkası yok..Peki ya G.Saray? Onlar da masum mu? Birkaç soruyla zihinleri açalım..* Daha göreve gelir gelmez G.Saraylı bir yönetici Ercan Saatçi’ye “Seni o koltuktan indirmek için elimizden geleni yapacağız” mesajı yolladı mı?* 2. Başkan Mehmet Helvacı, Sivas maçı sonrası işi-gücü bırakıp 5 dakika Ercan Saatçi ile ilgili konuştu mu?* Görüntülerin çıktığı yer G.Saray Televizyonu değil mi?* Hürriyet’i alma-aldırma kampanyası yapanlar G.Saray taraftarı değil mi?4 sorunun cevabı da “Evet.” Yoksa G.Saray Kulübü, Hürriyet’in spor müdürünü değiştirmek amacıyla resmen linç kampanyası mı yürütüyor?Önemli olan nokta burası işte..Başımdan geçtiği için bilirim.. Aziz Yıldırım da aynısını bana yapmaya kalkmıştı.. Tutmadı.. G.Saray’ınki de tutmaz.. Ercan’ın gazetecilikteki geleceğini sadece ve sadece habercilikteki tutarlılığı, cesareti ve becerisi belirler.. Bunu belirlemek eğer G.Saray’a kaldıysa, Adnan Polat’a bir sorum var:“Siz G.Saray’ın problemleriyle uğraşmak yerine kendi medyanızı mı dizayn etmeye kalkıyorsunuz?” ***İŞİN etik boyutu sabaha kadar tartışılabilir.. Tartışılamaz boyutu ise şu:Hiçbir kulüp bir gazeteci için linç kampanyası başlatma hakkına sahip değil.. Bu görüntüde “İyi ki geldin Ercan” demek abesle iştigal.. Doğru laf şu: “Cehenneme hoşgeldin.”

Devamını Oku