Uzun tatil. İyi mi kötü mü? Konu çocuklarla 30 gün duraksız tatil ise eğer, doğruyu isterseniz pek de kulağa seksi gelmiyor. Günün sonunda çocuklar mutluysa biz de mutluyuz geyiğine komple olayı bağlamaktayım. Onları eğlendirdiğim müddetçe iyiyim. Az sonra Kids Club’a gidip çocuklarımı almam gerekecek. Minikler 3 saattir partiliyor! Her zaman ki gibi benden çok sokaktalar. Çocuklardan önce ve çocuklardan sonra diye hayatımı ikiye ayırsam mesela... Otellerin animasyonları, önceden bir şey ifade etmezken çocuklardan sonra bir ihtiyaç haline geldi. Kaldığım otel Hilton Dalaman’ın birçok alternatifi varken bunlardan yararlanamamın hırsını SPA’dan çıkarttım.
Bir lüks değil ihtiyaç
Hadi çocuğum sen şimdi Kids Club’ın organik bahçesinden domates toplayacaksın diyerek kendimi maksimum rahatlama alanım SPA’ya atıyorum. Çocuklar tüm enerjisini benim tabirimle kaykay havuzlarda atarken ben tüm enerjimi SPA’da topluyorum. Bugün bir daha anladım ki SPA bir lüks değil bir ihtiyaç! Otel’de kaldığım sürece güzel Rus hatunlardan geri kalmamak için doğru SPA merkezine koştum. Benim terapistim Kisinya, “Daha genç mi gözükmek istiyorsun” dediğinde buradan Avrupalı misafirlerin çıktıklarında genç hissettiklerini anlamam geç olmadı.
Spa, sudan gelen sağlık
azın ortasında serinletici ne varsa tercih ederiz. Bol Avrupalı misafiri olan bir otelde kalırken insanların elindeki kokteyllerden ben de nasibimi alıyorum. Geçenlerde canım Ömür Özdemir'le Tweeter meydanında konuşurken “Ya Cericim senden bir havuz başında elinde kokteylle resim bekliyorum" derken kendimi bu çerçevede buldum. Ben küçükken
TRT 1 ekranlarında pazar günleri bol havuzlu bir program olurdu, yaşıtlarım bilir. Bir anda havuzdan birileri çıkar ve ansızın kokteyl içmeye başlarlardı. Korhan Abay sunardı hatta. Bu görüntü hepimizi çok güldürse de 90'ların vazgeçilmezidir. Havuzda içecekle takılmak sanki daha serinletirmiş gibi... Seksenlerin sonu, doksanların başı ile birlikte çeşitli müzik kliplerinin de havuzlarda çekilmesiyle kitch bir hal alan bu havuz ve kokteyl birlikteliği belki de havuzbaşı düğün ve nişanlara da ilham olmuştur. Bir dönem hala kızı, teyze kızı, amcaoğlu havuzbaşı düğünlerinden kendini alamadı. Her davetiyenin altında adres, havuzbaşı! Çok eğlenceli. Zaten yazın yegane simgesi değil midir kokteyller? Kimin yüzü gülümsemez ki içinde şemsiyesi olan bir içeceğe... Prince'in videolarındaki kadınları, Tom Cruise'un Kokteyl filmi, Don Johnson'ın Miami Vice'ı, Pet Shop Boys klipleri ya da Erasure posteri derken ben de şezlongumdan etrafa bakınırken birer kokteyl hazırlamadan olmazdı. Hilton Dalaman'in yiyecek içecek müdürü Turgay Erdoğan'ın Hilton klasikliği ile hazırlattığı kokteyller içinizi açabilir. Birçoğunu alkolsüz kokteyllerden seçtiğim içecekler bizim çocukların da favorisi. Kokteyller genel olarak üç kategoriye ayrılıyor. Yemeklerden önce aperatif olarak içilen karışımlar. Toplantı ve partide içilen karışımlar. Digestive olarak yemek sonrası içilen içkiler. Kokteyllere uygun mönüler de yaratmak mümkün.
Eğlenceli ve flörtçü bir yanı var; içmeyen bile çekici bulur
Kokteyl, çeşitli içkilerden yapılan bir karışım. Veya içkili parti, kutlama anlamına geliyor. Bir de kokteyl elbisesi vardır ki, tamam ben bu konuya girmeyip başka bir hafta sonuna elbise açılımı yapacağım.
Bir bara yaklaşıp bir içki sipariş eden birinin içkisine göre karakter analizi bile yapılabilir. Kimileri içkisinin içerisine meyve suyu hatta buz bile koymaktan çekinse de net içkiden yanaysa kokteylin eğlenceli ve flörtçü tarafını görmezden gelemez! Adam gibi içeyim der! Ama kokteyli, tercih etmeyen bile çekici bulur. Bunca filmi ve bazı 90'lı filmleri anımsamışken kokteyl kelimesinin nereden çıktığının hikayesine dokunabilirim... Bazı kaynaklara göre Amerika Özgürlük Savaşı'nda New York'ta barı olan bir kadının adı Betsy. İngilizlerin tarafını tutan komşusunun tavuğunu çalar, pişirir ve parti verir. O tavuğun telekleriyle de içki bardaklarına kendi yorumuyla süsleme yapar. Fransız müşterilerinden biri de “Vive le coctail” der. Yani bildiğimiz şerefe! Sonra da Betsy'nin yaptığı bu içeceklere kokteyl denir. Ayrı bir çıkış olasılığı ise Fransız doktor Antoine Amadee New Orleans'ta sindirimi kolaylaştıracak bir karışım hazırlar. Arkadaşlarına da yumurta kaplarında ikram eder. Coquetrer denilen bu kapların adının telaffuzu zor olunca coctail derler. Ama biz kokteyli, Kokteyl filmi ve yakışıklı Tom Cruise ile iyice pekiştirdik öyle değil mi?
ir Temmuz akşamı insanın aklına gelebilecek en güzel şey güzel bir balık masası hazırlamak. Gün batımıyla birlikte güneşten sonra iyi gelebilecek bir akşam yemeği önerisi... Hali hazırda yazılarımı Hilton Sarıgerme Dalaman'dan yazdığım için güneş ve denizle cümleye başlarken buldum kendimi. Ama şehirde yaşanmış yorgun bir iş gününün ardından da pek tabii ki balkonunuzda esintili bir masa hazırlamak sevdiklerinize süpriz olur. Hilton Dalamanın executive şefi Hasan Aytemur'la birlikte biz nefis bir yemek hazırladık. Lezzetli, pratik mönümüzün tariflerini de sizlerle paylaştık.
Mönümüzde garados, fırınlanmış zeytinyağlı kalamar, köpoğlu ve evinizde ne kadar yeşillik varsa bir tabağa yerleştirin. Balık olarak levrek seçtim. Fileto olarak hazırlamak tabağınızda şıklık yaratacaktır. Yanına ağız tadınıza göre beyaz buzlu bir şarap veya halis mulis Türk rakısı iyi gider. Mezelerden bahsetmişken garados dediğim meze aslında bir Güneydoğu aşı. Orada da tatlı su balığı olduğu için onların da masalarında eksik olmayan bir meze türü. Yoğurtlu, buğday ve nohutlu olduğu için yazın serinletici ve besin değeri çok yüksek. Sarımsağını koymadan önce çocuklarınız için ayırabilirsiniz.
Malzemeler: - Fileto levrek - İki adet dilimlenmiş patates - 5 adet kuşkonmaz - Bir tutam körpe ıspanak veya yerel bir ot. İsteğe bağlı arapsaçı otu veya deniz börülcesi de olabilir.
Yapılışı: Fileto levrekleri ızgarada pişirin veya fırınlayın. Patatesleri küçük bir fırın kabının içerisine koyun. Üzerine biraz süt veya bir kutu kremayı koyup üzerine biraz muskat rendesi ve karabiberle pişirin. Bu arada kuskonmazları sıcak suda haşlayın. Haşlanmaya yakın soğuk suyun içine atın ki rengini ve kendini kaybetmesin. Tabağın bir kenarına pişen patateslerden üç adetini üstüste bir kule yapın ve levreği oturtun. Üzerine kuşkonmaz koyun. Aslında zevkinize göre yerleştirebilirsiniz. Tabağın diğer tarafına ise karabiberle sotelenmiş ıspanağı koyup levrekle birleştirin. Nefis bir görüntüye sahip misafirlik bir balık yemek olacaktır.
Ebru Şallı... Türkiye’ye pilatesi sevdiren kadın. Canlı yayınlanan programıyla her sabah evlerimize konuk oluyor. Üstelik de beşinci kitabı yolda olan bir yazar...
Ebrucum marifetlerinin ardı arkası kesilmiyor. Pilates henüz Türkiye’ye ulaştığında sen çoktan öğretmeye başlamıştın. Pilates denince senin adın söyleniyor. Ne diyorsun?
Ayşecim pilates eşittir Ebru Şallı demeleri gerçekten beni çok mutlu ediyor. Bu işe gerçekten ciddi emek ve gönül verdim. Türkiye’nin dört bir yerinde herkesin evlerinde pilates yapıyor olması beni çok heyecanlandırıyor. Pilatesin daha da yayılması için elimden geleni yapacağım.
BUSE TERİM
Elbisede şifon ve uçuşan kumaşlar tercih ediyorum
aza girerken sezonda neler görecegiz?
Bu sezon siyah&beyaz trendi her yerde. Ben de gardırobuma birkaç siyah-beyaz parça ekledim bile. Volanlar her vücuda yakışmasalar da özellikle Balenciaga defilesinde çok beğendim. Transparan kumaşlarda ise Dries Van Noten yaz koleksiyonu en beğendiğim tasarımlara sahip. Özellikle elbiselerde şifonları ve uçuş uçuş kumaşları tercih edeceğim. Ve bir diğer sezon trendi maskülen kesimler. Evet, maksülen kesimli takımlar belki çok iddialı ama özellikle erkeksi ceketleri topuklu ayakkabılarla birlikte kullanmayı çok seviyorum. Japonya esintileri ise özellikle Prada’nın ayakkabılarında fazla avangard bir biçimde yorumlanmış, bu trendi gündelik hayatıma Sakura çiçeklerinin deseni işlenmiş üstlerle taşıyacağım.
Bir kadının dolabında olmazsa olmaz ne olmalı?
En son aldığın madalya ile birlikte 10. kez snowboard sampiyonu oldun değil mi?
Evet, bu onuncu Türkiye snowboard şampiyonluğum. Aynı zamanda hem Türkiye’deki hem uluslararası çaptaki yarışlarda sayısız ralli madalyamız var.
Dakar Rallisi’ne katıldın mı?
Hayır. Belki ileride olabilir. Dünya, kıtalararası, Avrupa ve geçen sene de Orta Doğu Ralli Şampiyonası’na katıldım. Çok fazla şampiyonluk kovaladık ama Dakar çok farklı bir sistem. O tecrübeyi de yaşamak için Dakar Rallisi’nde yarışmak isterim.
Bir de co-pilot ünvanın var...
Tansa Mermerci Ekşioğlu ve
Zeynep Öz sayesinde Türkiye ilk ve tek güncel sanat eğitim ve üretim platformuna kavuştu. Ve ardından gelen üyelik platformu SPOTTER ile sizi Türkiye’de bulunan sanatçılarla, küratörlerle bir araya getirmeye çoktan başladı bile. Eğer sanatı seviyorsanız ya da “sanatı yalayıp yutmaya vaktim ve imkanım olmadı ama bir ucundan yakalamalıyım” diyenlerdenseniz Spot tam size göre. Günlük koşuşturmanın içerisinde kendiniz için, ruhunuz için yapabileceğiniz bir iyilik... Sadece kişilere değil kurumlara da workshoplar düzenliyorlar. Geniş koleksiyona sahip olmanıza ya da sanat konusunda süper bilgili olmanıza da gerek yok. Bu eğitim programlarında konuşarak paylaşarak, galerileri gezerek birlikte okuyarak bilgileniyorsunuz... Spotter programında beni heyecanlandıran imkanlardan biri de sanatçı ile sergi turları yapmak, sanatçı ile tanışmak; düşünsenize genele kapalı koleksiyoner evlerini ziyaret etmek ve koleksiyonerle tanışıp sorularınızı sormak... Spot ezberbozan programlarıyla adından daha çok söz ettirir.
Türkiye’de sanat piyasası son 10 yılda 20 kat büyüdü. 2001’de 5 milyon dolar olan sanat piyasası 2010’da 105 milyon dolara ulaştı. Son iki yılda ise 300 milyon dolara yaklaştığı tahmin ediliyor... Artık sanat bir yatırım aracı. Koleksiyonerliğe başlayanlara ne tavsiye edersiniz?
Bu sene mesleğinde 20 yılı dolduracak olan Diyetisyen Dilara Koçak... Sadece zayıf gözükmek için değil; ışıldayan saçlara, güzel düşünen bir akla ve ömür uzatmak için de doğru beslenmeyi uzmanından öğrenmek gerek. Beş doğumumda da 30 kilo alan ve 6 ayda eski haline dönmeye çalışan bendenize de güzel bilgiler verdi... Hepimizin üstünde olan zayıflama baskısından artık sıkıldık. Kişinin mutluluğu, sevdiklerine yetecek enerjisinin olması günümüzün lüksü. Dilara bize en değerli lüksü ulaşılır kılıyor!
adınlar senden ne istiyorlar?
Kadınların hepsi daha da güzelleşmek istiyor, ince ve zayıf olmayı güzel olmakla hep aynı anda anıyorlar. Ama bence güzel olmak ışıldayan gözlerle, insanın yaşam enerjisinin yüksek olmasıyla, bedenin bütünüyle mutlu olmakla ilgili. Herkes ince ve zayıf olmak zorunda değil. Güzellikle incelik hep yan yana anılıyor ama bence güzellik başka bir şey.