Doksanların ruhu bugünün soundu

23 Ağustos 2014

Herkese böyle güzel enerji versin Allah! Kendini bildiğinden beri müzikle çalışıyor, yoğruluyor. Bale eğitimi ve sonrasında üstünden inmediği sahnesi onun her şeyi. Hem müzik, hem bale, hem drama olunca kendi konser alanını da sahne sanatlarına çevirmesi pek normal aslında. Müzikallerden kazandığı parayla her yıl yurtdışına gitmiş; o zaman müzik kanalları da yok ülkemizde. Tek kanallı TV durumu. Her yurt dışına çıktığında izlemiş, seyretmiş... Vizyonunu açmış açabildiği kadar; hiç bir şey yapmasa otel odasında müzik klibi izlemiş. Aklı hep farklılıkta... O yıllar hızla geçiyor. Yonca 80’lerden çok keyif almış.



DANS VAZGEÇİLMEZİ

Sezen Aksu ve bir çok değerli ismin vokali. Dans vazgeçilmezi. Çıkış noktası baledir çünkü. Hem enerjisi de buna o kadar müsaittir ki... Yaptığı seyahatler müziğe cesur bakışı ile 8.15 vapuru, Abone sözleriyle öne çıkan farklılık hemen kültürümüze dahil olmuştur bile! Yonca iyice hızını almışken Çılgın Bediş dizisi başlar. Çizgide yaşayan bir karakter. Öyle bir can vermişti ki şu sıralar bile ben Suna’ya bazı kanallarda bulup izletebiliyorum. Ayrıca internette izleyici hep var. 4 yıl soluksuz devam eden dizi bittiğinde Yonca mutludur. Yüzü gülümsüyor, en çok 90’ları seviyor bence. “Soundlar farklıydı, stüdyolar başkaydı” diyor. Düşünüyorum da ben de en çok 90’ların müziği ve şarkılarıyla eğleniyorum. Bu yadsınmaz!

Devamını Oku

'Bir şeylere çok geç kalmaktan korktum'

2 Ağustos 2014

Gittin Gideli şarkısıyla gönüllere taht kuran, 90’lı yıllarda meşhur olan Emel ve Erdal ikilisinin duygusal sesi Erdal Çelik, uzun yıllar ara verdiği müziğe yeni bir albümle bu sonbaharda dönüyor. Çelik'le, Hilton Dalaman’da müziğe küskünlüğünü, çocuklarını ve hayatının aşkını konuştuk...

Erdal Çelik’i çok özledik. Neler yapıyor şimdilerde?

Bizler yaptığımız iş nedeniyle ‘’sanatçı hep göz önünde bulunmalı’’ düşüncesinde olan bir ülkenin insanlarıyız. Yaptığınız iş, bulunduğunuz konum, daha önceki izlenirliğiniz buna alıştırmıştır insanları. Biraz göz hizasının altına düştünüz mü hemen unutuldu veya işi bıraktı dedikodusuna girer insanlar.. Bu da yaptığımız işin cilvesidir. Oysa ki, sanatçı göz önünde olmasıyla değil verdiği ürünle anılmalı diye düşünüyorum... Zaman zaman yolda çevirip ‘’Neden bıraktınız işi, piyasayı siz bırakınca başkaları kaptı’ ‘gibi sözlere muhattap oluyoruz nedense ama insanlar şunu sormayı hep ihmal ediyor; “Sizler kırılgansınız ve sizi kıran bir şeyler oldu da siz onun için mi müziğe uzaksınız? Ya da verecek yeni birşeyler var mı” sorusu bana göre daha olumlu bir etkidir sanatçı üzerinde...

Albümlerin çok sattığı dönemin insanı ve her şeyleri dolu dolu yaşamış biri olarak; o TV senin bu radyo benim dolaşmış, fotoğraflanmış, klip çekmiş, diyar diyar dolaşmış bir sanatçıyım. Bunlardan sonra her şeyi aza indirgeyip yaşamak biraz zor oluyor önceleri ama sonrada bakıyorsun ki aslolan bu kadar şeyin size ne kadar anı bıraktığı... Son albümden sonra biraz kırgın biraz şaşkın olarak yoluma devam etmek zorunda kaldığım anlarda bu özetleri okuyarak geçirdim. İşimi en iyi yapmaya çalışan birisi olarak ekmeğimi kazandığım işime daha bir sıkı sarılmayı tercih ettim hep. Bu arada kaçırdığım şeylere de yetişmek gayretim oldu. Mesela iki oğlum var. Özellikle ilk oğlum Doğa’nın büyüme çağında işlerimin yoğunluğu dolayısıyla kaçırdığım zamanların hıncını ikinci oğlum Duru da telafi etmek adına dibine kadar yaşamayı seçtim.. Onlarla daha çok vakit geçirdim. Büyümelerini izledim. İyi insan yetiştirmek zordur ama ben iyi insanlar yetiştirdim sanıyorum... En büyük ürünlerimin, en iyi bestelerimin onlar olduğunu biliyorum. Tabi söz yazarını da unutmamak lazım... Eşim Piraye çok güzel yazdı onları... İşimin gereği neyse onları yapıyorum şu anda. Kendime uygun sahnelerde işimi icra ediyorum... Beste yapıyorum. Kış için yeni projeler hazırlıyorum... Aslında uzun zamandır sakin sakin olarak yürüdüğüm yolu şimdilerde hızlı hızlı adımlamaya başladığımı hissediyorum... Sebebi de bir şeylere geç kalmaktan korktuğumu hissetmeye başlamış olmam zannediyorum. Daha önceleri böyle bir korkum var mıydı bilmiyorum, ama şimdilerde kendimle çok başbaşa kalacak zamanım oldu. İşimi yaparken gösterdiğim özeni biraz da kendime vermem gerektiğine hükmettim açıkça. Geçen yılların ardından önem vermediğiniz her şey bir gün sizi terkedebilir mantığı devreye girince korkularım tavan mı yaptı ne?

Devamını Oku