Ayşegül Dinçkök’ün sualtı fotoğraflarından oluşan kitabı, ‘Derin Tutku Air’ sergisiyle aynı gün sanatseverlerle buluştu. Dinçkök, başlıca kurallardan birinin bütün bir şekilde fotoğraflamak olduğunu söylüyor; yani balık size bakacak, net olacak. “İkinci sergimde ben bunlara öncelik vermedim. Bakmaya değil görmeye çalıştım. O canlıların detaylarını tanımaya çalıştım” diyor.
Fotoğraflar: Barış ACARLI
Beymen’lerde satışan sunulan ve dünyaca ünlü kristal tasarımlarıyla koleksiyonerlerin yakından takip ettiği Moser’in art direktörü ve tasarımcısı Lukas Jaburek, el işçiliğiyle hazırlanan tasarımları anlattı
Moser’de böyle kült bir marka-firmada çalıştığınız için neler hissediyorsunuz?
MOSER benim için büyük bağlılık, sorumluluk çünkü MOSER adı bana birçok imkan ve seçenek ifade ediyor. 150 seneyi aşkın süregelmekte olan MOSER kültür ve geleneğini takip ederken aynı zamanda geliştirmek istiyorum. MOSER’in 320 çalışanına karşı kendimi sorumlu hissediyorum ve çalışmalarımı iş arkadaşlarıma ithaf ediyorum, adıyorum. Bizim işimiz gerçek bir ekip çalışması gerektiriyor. İş arkadaşlarım benim için çok önemli.
Yeni trendler ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Müzisyen Ozan Doğulu’nun eşi Ece Doğulu 3’üncü kez anne olma heyecanında. Arya ve Lila isminde 2 kızları olan Ece hanım, şu sıralar en çok bebeğin cinsiyetini merak ediyor.
Üçüncü kızın yakında dünyaya gelecek? Heyecanınız ne durumda?
Daha önce aynı duyguyu iki kez yaşamış olmamıza rağmen Arya’ya hamileliğimdeki kadar heyecanlıyız. Her biri büyüyüp birbirinden farklı karakterler geliştirecek. Hepsi ayrı bir renk, ayrı bir keyif.
Türkiye'nin sevgilisi Kemal Sunal'ı yıllarca aynı yastığa baş koyduğu eşinden yani Gül Sunal'dan dinlemek ister miydiniz? Yanıt tabii ki, evet değil mi? Gül Hanım sanki hepimizin içini okudu ve oturdu bize o çok sevdiğimiz Kemal Sunal'ı anlattı. Adını da "Hadi Gel Bi Kahve İçelim" koydu. Kitabın şimdiden 11'inci baskıyı yapması hiç kimseye sürpriz olmadı sanırım...
Bizim fazla bir beklentimiz yoktu, sakin bir ortamda sevdiklerinizle beraber olmaktan mutlu olduk. Beklenti yüksek olunca mutluluk hasar görüyor. Biz hayatın bize verdiği kadarla yaşadık! Kitapta en ilham verici cümleler... Hepimizin hayran olduğu, en kötü, en sıkıldığımız zaman filminin bir sahnesi ile yeniden bizi hayata döndüren Kemal Sunal. Onlarca karakteriyle Türk sinemasının efsanesidir kendisi. Oğlumun da adıdır Kemal! Kızımın da adı Suna! Dışarda Kemaal Sunaaa diye bağırdıkça hiç tanımayanlar 'Kemal Sunal mı adı oğlunuzun' diye soranlar olmuştu! Zaman zaman adı hep bizde anılır böylece... Kemal Sunal'ın güzel kızı Ezo ile geçtiğimiz yıllarda tanışmıştık. Gül Sunal ile de "Gül Sunal Anaokulunda"ydı randevumuz. Okulun girişinde minicik bir çalışma masasında sürekli yazı yazıyordu. Ben sizi tutmayayım dediğimde, "Yok ben kitap yazıyorum, bu şekilde yazabiliyorum' diye cevap vermişti Gül Hanım. O kadar tatlı o kadar sakindi ki...
Kitabınızın adı neden 'Hadi Gel Bi Kahve İçelim'? Kahvenin sizin yaşantınızdaki değeri nedir?
Kahve şimdi günde 4-5 tane içiyorum. Ancak o zaman biz pek kahve içmezdik. Yazdığım kitabın önsözünde de var arkasında da. Kahve bizim sanki aramızda bir sevgi, bir ayrılığı bitirme, pişman olma, özür dileme gibi bir slogan olmuştu herhalde. Tabii çok sık tekrarlanan bir şey değildi ama keyifsiz bir konuşma veya tartışma olduğu zaman Kemal bana bakıp 'Hadi bi kahve yap da içelim' derdi. Ben de hemen kalkıp yapardım.
Fotoğraflar: Barış Acarlı
Şu sıralar Kaderimin Yazıldığı Gün dizisiyle konuşulan Hatice Şendil, sırılsıklam aşık...
Şu ana dek neredeyse hep olgun ve büyük karakterleri oynadınız. Şimdi bir genç kızı canlandırıyorsunuz. Bu özellikle istediğiniz bir şey miydi?
Hikayenin içinde gelişen ve değişen kadınlardı hepsi. Hepsinin karakterlerinden aldıkları gücü ve seyirci tarafından yüklenmiş misyonları vardı. Kurtlar Vadisi’ndeki Ebru zaten herkes tarafından bilinen ve önemsenen; Dila Hanım ister istemez böyle bir algı oluşturdu. Şimdi Elif bu iki karakterden daha sıra dışı ve daha hayata meydan okuyan bir karakter zırhları yok yaşadıkları altında ezilmiyor dahası kollarını açıp karşılaşıyor. Daha genç, daha dinamik, çok daha cesur bir kadın Elif. Ben de bu yüzden daha farklı görünüyorum.
Fotoğraflar: BARIŞ ACARLI
Deniz Akkaya kızının doğumuyla hem bir anne hem de bir patron oldu. Kurduğu çocuk markası ilk günden beri büyük ilgi görüyor. “Kızımla yeşili seviyoruz. Kimselerin uğramadığı adreslerde çimen kokusu peşindeyiz” diyor.
Çocuk modası deyince akla gelen ilk isimsin. Chic Frog markan için ürünleri sen mi seçiyorsun?
Her şeyine ben karar veriyorum diyebilirim. Çalıştığım ekip arkadaşlarım ve danışmanlık hizmeti aldığım zeki ve genç insanların her önerisini ciddiye alıyorum. Birlikte özellikle sanal ortamda bu kış yeniliklerle geliyoruz. Bir süredir de size komşu olmak üzere Bebek mahallesinde butik bir adres aramaktayız.
Fransa'nın İstanbul Başkonsolosu olarak bir yıl önce göreve başlayan Muriel Domenach ve ailesi tam bir İstanbul tutkunu. 41 yaşındaki üç çocuk annesi Domenach, İstanbul’a gelmesinin bir aile projesi olduğunu anlatıyor: “BİR Osmanlı tarihçisi olan eşimin, büyük büyük dedesi Osmanlı İmparatorluğu’ndaki son Fransız büyükelçisiydi. Eşim hem Türkçe hem de Osmanlıca biliyor. Çocuklarımıza ‘Küçük Paşa’ diyoruz.”
Başkonsolos Muriel Domenach, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi için birçok proje hazırlıyor. Altı Fransız Belediyesi İstanbul’a gelerek şehrin devamlılığı konusunda bilgilerini Marmara Belediyeler Birliği ile paylaşacak. 27 Eylül’de ise Saray’ın kapısı Türk halkına açılacak.
Beyoğlu’nda, Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach’ın residansı Palais de France’da buluştuk... Bir yıl önce göreve gelen 41 yaşındaki ‘Madame Domenach’ genç, enerjik, sıcakkanlı, üç çocuk annesi bir devlet kadını... Osmanlı tarihçisi eşi ile birlikte çocuklarını İstanbul’da büyütüp, onlara Türkçe öğretiyorlar. “İstanbul’a gelmek bir aile projesiydi” diyor. Nedeni ise 100 yıl öncesine dayanıyor. “Eşimin büyük büyük babası Osmanlı’nın son Fransa Büyükelçisi’ydi.” İşte Türkiye âşığı Başkonsolos Domenach’ın İstanbul’daki hayatı...
Türk sinemasının usta oyuncularından Kadir İnanır, yeni bir filmde rol alması için inandığı bir senaryo gelmesi gerektiğini anlatıyor: “Yeni yapılan filmlerde prodüksiyon eksikliği var. Hazırlıklarım var. Anılarımı yazdım. Ayrıca 40 yıl öncesine ait kamera arkası ve özel yaşam görüntülerim var. 100 yıllık sinema tarihinin görüntülerini de içeren bir belgesel olacak.”
'Her mekana film platosu gibi bakarım'
Usta oyuncu Kadir İnanır, prototip olmaktan kaçındığını söylüyor: ‘Sinematografimde karakter zenginliği vardır. Filmlerim ülke sorunlarını irdeliyor’
Fotoğraf: Barış ACARLI