Gazete Vatan Logo

Türkiye 90 yıllık bir tabuyu sonunda yıktı

Bilgi Üniversitesi Dolapdere kampusunda gerçekleştirilen konferans, içeride ve dışarıda hareketli görüntülere sahne oldu. Katılımcılar domates ve yumurta yağmuruna tutuldu

Soykırım terimini bir yana bırakalım Anadolu Ermeniliği yok olmuştur
• Doç. Dr. Halil Berktay (Sabancı Üniversitesi): Ermeni sorunu "Türk milliyetçi tarihçiliği ve Ermeni milliyetçi tarihçiliği" kuşatmasındadır. Pek çok insan 1915-1916'da ne olduğuna bakmıyor, "soykırım" terimini bir yana bırakalım. 1915-1916'da ne olduğunu anlamaya çalışalım. Bu konferansta, 'soykırım mıydı, değil miydi' diye tartışmak söz konusu değil. Ortada Anadolu Ermeniliğinin yok olmuşluğu gerçekliği vardır. Anadolu Ermeniliği yok olmuştur. Türkiye'deki resmi söylem "Ermeni çeteler yerel etnik temizlik savaşına geçti. Bunun karşısında tehcir uygulandı. Asla katliam söz konusu değildi. Ölümler varsa bunlar açlık, hastalık ve eşkıya eliyle olmuştur" demektedir. Bu "İyi oldu, icabında gene yaparız" demektir. Bir süre önce Türk Solu adlı dergide yer alan, "Her Kürt potansiyel PKK'lıdır" zihniyeti, geçmişteki "Her Ermeni, bir Taşnak gerillasıdır" zihniyetinin devamıdır.

'Ermeni kıyımı olmadı' rahatlığıyla '6-7 Eylül olmadı' diyemiyorlar
• Murat Belge (Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi): Aslında burada, geçmişi değil, Türkiye'nin geleceğini tartışıyoruz. Verilen kavga budur. Bir vakitler birisi telefon eder, bu toplantı yapılmazdı. Şimdi telefon edeceğine, birileri gidip mahkemeye dava açıyor. Bunların adı da sivil toplum örgütü. Bir şey değişiyor ki, faşizm bile mahkemeye gidiyor, dilekçe veriyor. Yukarıdan telefon edip iptal ettiremeyen iktidar seçkinleri sokakta kendilerine müttefik buluyor. 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili açılan sergide yine aynı zevat var. "Ermeni kıyımı olmadı" dedikleri rahatlıkla, '6 Eylül olmadı' diyemiyorlar. Ama, "size de söyletmeyiz" diyorlar. Bu konferansta yaptığımız gibi, taviz vermeden, soğukkanlığımızı kaybetmeden mücadeleye devam etmemiz gerekiyor. Adam gibi yaşamaya niyetimiz varsa...

Ben akademik yazışmalarımda 'soykırım' tabirini kullanıyorum
• Prof. Dr. Fikret Adanır (Ruhr Üniversitesi, Almanya): Ola ki iyice köşeye sıkıştırılmış bir Türkiye hükümeti, günün birinde jenosit (genocide / soykırım) suçlamasını da kabullenir. Bu bazı çevreleri belki tatmin edecektir. Fakat böyle dış dayatmalar sonucu verilmiş ödünün, Türkiye-Ermeni ilişkilerinin geleceği açısından pek yararlı olacağına inanmıyorum. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin son yıllarda her köşeden yükselen 'soykırım' suçlamalarını hemen kabullenmek istemeyişlerini anlayışla karşılıyorum. Ben akademik çalışmalarımda 'Ermeni soykırımı' tabirini kullanıyorum. Bir Ermeni milliyetçiliği, bir Ermeni devleti kurma projesi vardı. Osmanlı Ermeni vatandaşlarından birçoğunun, devletin o günkü düşmanlarına karşı bir sempati duygusu beslemiş olmaları mümkündür. Fakat bunlar o günkü Osmanlı hükümetinin kasten sebep olduğu veya göz yumarak dolaylı şekilde gerçekleşmesine izin vermiş olduğu trajedinin sorumluluğunu telafi edemez.

İstanbul'daki Ermeni olayları sistematik linç olayıdır
• Prof. Edhem Eldem (Boğaziçi Üniversitesi): 1896 istanbul Ermeni olaylarında Osmanlı Bankası'nın bir Ermeni komitacı tarafından işgalinden sonra kent sokaklarında 2-3 gün süren kargaşa yaşandı. Bu olaylar Ermeni tarafınca "sistematik katliam", Türk tarafınca da "masum Türklerin katliamı" olarak adlandırılır. Ermeni tezlerine göre olaylar birkaç gün sonra, 'artık yeter, av sezonu kapandı' diyerek birden bitmiştir. O dönemde
de "Mavi Kitap" gibi kitaplar mevcuttu ve Osmanlı'ya yanlı bakıyordu. Hüseyin Nazım Paşa'nın raporuna göre, Müslüman tarafında 27 ölü 43 yaralı, Ermeni tarafında da 1015 ölü, 116 yaralı yer alır. Bu rakamlardan çok, Ermeni nüfustaki ölüler ile yaralıların oranına bakılırsa olayların sistematik ahali linç olayı, katliam olayı olduğu görülüyor. Bu olaylar "karşılıklı tedhiş ve terörizm" olarak da adlandırılabilir.

Abdullah Gül mesaj gönderdi
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül konferansa bir mesaj gönderdi. Gül mesajında şöyle dedi: "Osmanlı Imparatorluğu'nun son döneminde emperyalist güçlerin, halkların dini-etnik hassasiyetlerini kendi çıkarları için nasıl acımasızca istismar ederek kışkırtmalarda bulundukları bütün halklardan genç kuşakların bilmeleri ve ders almaları gereken bir vakadır. Konferansın bu açıdan da bir katkı teşkil etmesini dilerim. Hükümetimizin ve toplumumuzun Türk-Ermeni ilişkileri dahil geçmişimizle ilgili yaklaşımları, geleceğe olan güvenimizin göstergesidir. Bazı toplumların birbirlerine tahammül edemediğini, bunu yıkıcı ideolojiye dönüştürdüğünü görmekteyiz. Türkler ve Ermeniler arasında ise bu tür bir psikolojinin olmaması memnuniyet vericidir. Bu, büyük avantajdır."

'Soykırım' terimi yokuşa sürüyor
Konuşmacılar arasında Ermeni bir öğrenci de vardı. Sabancı Üniversitesi Tarih Bölümü'nde doktora yapan Nazan Maksudyan 'soykırım' teriminin tartışmayı yokuşa sürdüğünü, insanları tartışmaktan caydırdığını söyledi. Maksudyan şöyle konuştu: "Bu kelimeyi sadece Ermeni milliyetçi kesimi kullanmıyor. Türkiye'de de 'sözde soylarım' fetişizmi ile karşı karşıyayız. Batı kaynaklarında mesele ele alınırken "Ermeni olaylarından birkaç yıl sonra kurulan Cumhuriyet Anadolusu'nda hiç Ermeni kalmamıştı" deniyor. Bu konferans, bizim için küçük, Türkiye için çok büyük bir adım. Kamuoyunda, şöyle bir hava var: Soykırım lafını kullanmazsak tartışabiliriz. Bu bence de doğru. Bu sözden bağımsız olarak bu tartışmayı yapabiliriz. Bazı çevreler istiyorlar ki, sadece soykırım var mıydı, yok muydu, bu söylensin, vurgulansın. Dünyaca ünlü tarihçilerin yazdığı kitapları inceledim. Konferans olacağı ortaya çıkınca sunum yapabileceğimi düşündüm."

Toplantıyı geren kadın
Dinleyici sıralarında oturan ve ABD'de lobi faaliyetleri yürüten Turkish Forum'un üyesi olduğunu söyleyen Fatma Sarıkaya, sık sık konuşmacıların sözlerini böldü. İşte Sarıkaya'nın söz düelloları...

Fatma Sarıkaya: (1. Oturum'da konuşmalar sürerken) Ermeniler'in kaybı inkar edilmiyor. Ölülerimize ağlamamamız gerginlik çıkarıyor. Türk Devleti ile kavgası olanlara, Ermeni vatandaşların ihtiyacı yok. Onlar mı tercih etti bunu? Bugün gördüğüm, araştırmacılar ile iddialarını ispat etme gereği görmeden politikacıları alet ederek oldubittiye getirmek isteyenler arasındaki gerginlik.

Prof. Ahmet İnsel (Oturumu yöneten): Hanımefendi kendinizi küçük düşürmeyin.

Prof. Aydın Uğur (Bilgi Üniversitesi Rektörü): Bilgi Üniversitesi bakımından mesele ifade özgürlüğüdür, bilimsel özgürlüktür.

Sarıkaya: Özerklik yetmedi mi? Bir de başımıza fikir özgürlüğü çıkardınız?

Uğur: Hanımefendinin bilimsel edebe sonuna kadar saygılı olacağını umut ederim.

Sarıkaya (Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Ayşe Soysal'ın sözleri üzerine): Ne zamandan beri teröristlere bilim adamı deniyor? (Bazı organizatörler Sarıkaya'nın salondan çıkarılmasını istedi. Ancak Rektör Uğur "Bilimsel tartışmalara sonuna kadar saygı göstereceğim" deyince salonda kaldı.

Ben provokatör değilim
Dikkati çekip konuşmasaydım bana soru hakkı verilmeyeceğinden çekindim. Konular tamamen tek yanlı. Bu soruna çözüm getirmez, daha da zorlaştırır. Provokatör değilim, buna ihtiyacım yok, Ben mühendisim. Kendim müracaat ettim, olmadı. Ankara'da bir vakıf adına başvurup geldim.

"Av sezonu açıldı" tartışması da çıktı
Mustafa Budak (Dinleyici, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı): Türkiye'de resmi söylem ölümleri inkar etmiyor. Ermeniler tarafından öldürülen Müslümanlar'dan neden bahsedilmiyor?

Prof. Dr. Halil Berktay (Konuşmacı, Sabancı Üniversitesi): O dönem yerel ve düşük yoğunluklu etnik bir savaşın olduğu gerçektir. Sadece Ermeni çeteleri Türk köylerine saldırmadı, Türk çeteleri de saldırdı. Ama 1915'te devletin emriyle yapılan tehcir ve sonuçlarında başka bir şey var. Bu, devletin, korumakla yükümlü olduğu tebasının bir bölümü üzerindeki kanuni himayeyi kaldırması ve 'bunlar meşru haktır, avdır' demesi olayıdır. 'Av sezonu açılmıştır' demesi olayıdır.

Mustafa Budak: Belgeniz var mı?

Halil Berktay: Var efendim, var. Öyle evraklar var ki, bunların Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla icra edilen gizli katliam emirlerinden söz ettiği son derecek açıktır.

Budak: Hayır efendim, yok öyle bir şey.

Halil Berktay: Soruyu sordunuz, cevap verdim. Burada konuşmacı benim. Cevabı hazmedemiyorsunuz. Yahudi soykırımında 6 milyon Avrupalı Yahudi öldü. Almanya 2. Dünya Savaşı sırasında 7.5 milyon kayıp verdi. Alman tarihçilerin 'Alman kayıplarından ne haber' dediğini duydunuz mu?

Haberin Devamı