Gazete Vatan Logo

'Çağırın Ergenekon'da ifade vereyim'

O raporda adı geçiyor

Ergenekon raporlarında adı hükümete karşı 'kara propaganda' planlarıyla anılan Michael Rubin Radikal gazetesinden Ece Başaran'a 2007'de Genelkurmay'ın davetiyle yaptığı sunumu ve askerlerle ilişkisini anlattı.

Geçtiğimiz cumartesi Star gazetesinde Ergenekon mahkemesine teslim edilen bir raporun detayları vardı. Rapor, Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi’ndeki bilgisayarlarda ele geçirilen belgelerle ilgiliydi. Ve gazetenin haberine göre incelenen bilgisayarlardan elde edilen belgeler ordunun 2002’den başlayarak AK Parti’ye karşı nasıl planlar yaptığını gösteriyordu. Bu planlar ‘2007’de zirve yapmış ve kurgulanırken medya, yargı, TÜSIAD’ı ve Hudson gibi yabancı kuruluşları araç olarak kullanmayı hedeflemişti. Raporda özellikle Hudson Enstitüsü’nden Zeyno Baran ve Michael Rubin’in adı geçiyordu. Ordu Türkiye’nin yakından tanıdığı bu iki stratejisti AK Parti’ye karşı kara propaganda yapmak üzere ‘kullanışlı’ bulduğunu belirtiyordu. Yani Ergenekon mahkemesine teslim edilen raporda böyle deniyordu. Ki, yineleyeyim, bu rapor Genelkurmay’ın Bilgi Destek Dairesi’ndeki bilgisayarlardan elde edilen dokümanlara binaen hazırlanmıştı.

Öncelikle belirteyim… Michale Rubin’in, Türkiye medyasındaki sıfatları şöyle: ‘neo-con’, ‘aşırı Israilci’, ‘Islamafobik’, ‘orduyla çok içli dışlı’ ve hatta ‘ruh sağlığı yerinde olmayan’… Şekil bu. Bilin. Rubin’e bu sıfatlarıyla ilgili ne düşündüğünü değil de, Ergenekon mahkemesine iletilen ve birebir adı geçen bu rapora tepkisinin ne olduğunu sormaya karar verdim. Uzun uzun yazıştık. Sizinle paylaşayım:

Ilk sorum, Genelkurmay’ın TÜSIAD ve Hudson Enstitüsü’nü de kullanarak hükümete karşı bir kara propaganda planladığından haberdar mıydınız şeklindeydi.

Cevabı şöyle: Hayır hiç böyle bir planın farkında değilim.

Soru: TSK’dan herhangi biri sizinle bir plan çerçevesinde hareket etmeniz konusunda iletişime geçti mi?

Cevap: Hayır. Türk yetkililerle diyaloglarım Irak, Iran ve PKK konusundaydı. Hiç bir zaman hükümetle ilgili değildi. Benim Genelkurmay’da düzenlenen konferansta ne konuştuğum kamuya açık bir makale halindedir. Google kullanmayı bilenler inceleyebilir.

Rubin’in sözünü ettiği konferans 2007’de Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüt Merkezi(SAREM) tarafından düzenlenmişti. Ve Google’dan bulunur dediği ‘Asimetrik Tehdit ve Uluslararası Güvenliğe Yansımaları’ başlıklı sunumu El Kaide ağırlıklı olmak üzere terör örgütlerinin hareket biçimlerini anlatıyordu. Iyi de Genelkurmay niye Rubin’i çağırıyor da başka birini değil?

Size nasıl ulaşmışlardı soruma şöyle cevap verdi: ‘Email atıp davet ettiler. Gayet basit. Herhangi bir ücret de ödemediler, ekonomi sınıfından uçak biletim hariç. Diğer bütün düşünce kuruluşlarına da aynı şekilde davranıyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam, o gün bir çok farklı görüşten konuşmacı vardı. Örneğin Timur Göksel ve benim aynı bakış açısına sahip olduğumuzu söylemek zor.’

Peki bu konferansta terör örgütlerini anlattı… Ordudaki üst düzey birçok kişiyle yakın ilişkisi olduğunu bildiğimiz (kendisi de inkar etmiyor) Rubin’e hiç mi AK Parti konusunu açmamış eski komutanlar? Mesela Büyükanıt? Cevabı şu: ‘Hayır. Genelkurmay’la toplantı yaptığımızda Irak ya da Iran konuşurduk. Bir keresinde Iran’ın nükleer programını tartıştığımızı hatırlıyorum. AK Parti konusunu Ak Partililerle, CHP ve MHP’lilerle konuşurdum.’

Peki orduyla ilişkisini nasıl tarif ediyor Rubin, tanışık olduğu bazı ordu mensuplarının bugün Ergenekon sanığı olmasına ne diyor?‘Türkiye’ye geldiğimde ordu mensuplarıyla, AK Parti dahil tüm siyasi partilerin üst düzey yöneticileriyle, farklı gazetelerden gazetecilerle ve diplomatlarla buluşurdum. Evet, Ergenekon sanıklarından hem de savcılarından bazılarını tanıyorum. Bir çok Türk, -gazeteciler, diplomatlar ve hatta Ak Partililer- benimle rahat konuşurdu çünkü Türkiye’yle herhangi bir organik bağım yok. Orada ailem ya da ticari bir işim yok. Bakın, eğer savcılar suçlamalarıyla ve bana biçilen iddia ettikleri rolle ilgili ciddilerse, hodri meydan! Beni çağırsınlar, mahkemede ifade vereyim. Korkmuyorum. Hadi, yüzyüze bu konuyu tartışalım. Ama bazılarının buna cesareti olduğunu sanmıyorum.’

Şahsen siyasi görüşlerini, analizlerini, özellikle Kürt sorunuyla ilgili fikirlerini bırakın bana yakın olmasını, derinlikli dahi bulamayacağım bir kişi Michael Rubin. Ortalama ulusalcıdan hallice, diyebilirim. Lakin, hakkında bunca yıldır bunca teori üretilen ve en son bu raporda da ‘kullanışlı’ kişi olarak adı geçen bu kişinin Ergenekon davasıyla ilgili söyleyeceklerini mahkemede dinlemekte fayda görüyorum. Çağırın, ifade versin hakikaten. Madem amaç hesaplaşmak… Fakat tabii bu hesaplaşma işi, mahkemeye kadar gelmiş tanıkları dahi dinlememek gibi bir huy geliştiren yargıçlarımızla nasıl olacak bilemiyorum.

NOT: Yine aynı kısırlık baş göstereceğinden ‘pre-emptive’ notumu yazayım. Yaptığım bir takım mülakat yahut görüşmelerden sonra bazı gazete yazarları, beni ‘görev bilinciyle’ hareket etmek, ‘bir yerlere hizmet sunmak’ ile itham ediyor bir süredir. Evet görev sözkonusudur ve adına gazetecilik denir. Siz de yapın, iyidir. Gazetecilik bir konunun her çeşit bilen kişileriyle yahut bir haberde adı geçen tüm taraflarla görüşmeyi de içerir. Bunu da yapın bazen, hobi olarak. Siz de fikirlerinizi çarpıştırın, benim eksik bıraktığımı düşündüğünüz sorularınızı aynı kişilere ulaşıp sorun. Ama, biliyorsunuz, ‘ad hominem’ lapacılıktır. Onu yapmayın işte, gözüm. Valla yapmayın, koca koca adamlar. (ezgi başaran/radikal)

Haberin Devamı