Gazete Vatan Logo

'Atatürk devrimi travma yaratmıştır'

İkinci Cumhuriyetçilerin önderi Mehmet Altan'dan çok tartışılacak sözler: Burası askeri bir cumhuriyet

Star gazetesinin başyazarı, iktisat profesörü Mehmet Altan son zamanlarda sertleşen cumhuriyetçiler-demokratlar tartışmalarında sesi en güçlü çıkan isimlerden. Zaten Türkiye Cumhuriyeti'nin anti-demokratik temeller üzerinde kurulduğunu ve mutlaka bu cumhuriyetin aşılıp demokratik bir sistemin, 'İkinci Cumhuriyet'in inşa edilmesi gerektiğini yıllar önce söyleyerek, bugün demokratlara sıklıkla yapıştırılan İkinci Cumhuriyetçi kavramının mimarlığını yapan da o. Yayıncılık dünyasının hızla yaygınlaşan 'nehir söyleşi' trendine uyan Mehmet Altan, Yeni Aktüel dergisi yayın yönetmeni (ve Taraf gazetesinin yayın yönetmeni Alev Er'in eşi) Defne Asal Er'le bir araya geldi; İkinci Cumhuriyet'in Yol Hikâyesi başlıklı kitapta hayatını anlattı. Kötü bir şaka gibi, söyleşi yaptığımız günün gazetelerinde tam sayfalık bir ölüm ilanında Mehmet Altan yazıyordu; gün boyunca aldığı telefonlarda arkadaşlarına ölmediğini, bunun bir isim benzerliği olduğunu söylüyordu gerçi. Ama bir yandan da hayatının sonuna gelmişçesine yaşam hikâyesini anlatmaya da karar vermişti...

HALKA APTAL MUAMELESİ

- Modernleşme travmalarla birlikte geliyor ve geçen hafta boyunca bir travma tartışması yaşandı. Travmaya yol açtığı söylenen Cumhuriyet devrimini siz nasıl görüyorsunuz bu anlamda?
- O söylenen laf doğru. Atatürk'ü yoksa neden kanunla korusunlar, eğer devrim travma yaratmamış olsa... Var mı böyle bir lider?

- Travmayı nasıl tarif ediyorsunuz?
- Travma, içinde bulunduğun durumdan, hazır olmadığın, sert bir kopuştur. Burası askeri bir cumhuriyet. Müslüman halka güvenmeyerek tedbirler alınmış. Burada her şey orduya emanet edilmiş, halk iradesi önemli değil. Kömürlüğe kitleyip gerizekâlı çocuk muamelesi yaptıkları halk ortaya çıkınca sinirleniyorlar. Kemalizm, halka rağmen modernleşme anlamına geliyordu. Bunun yerini demokratik modernleşme alıyor. Halk tarafından halkın dönüşümüyle yaşanacak bir modernleşme bu.

- Hükümete ve Türkiye'deki yeni akımlara bakınca fikirlerinizin iktidarda olduğunu düşünüyor musunuz?
- Gençliğimde 141. ve 142. maddelerin değişeceğini hiç düşünmezdim. Türkiye özgürleşsin kavgası verirken buranın hep aksak ritim dans eden bir dansçı gibi olduğunu gördüm. Türkiye'nin doğru bir ritimle dans etmesini isterken yaptığım pek çok eleştirinin hayata geçtiğine tanık oldum. Mesela bölücülük... Bölücülük dünyanın bütün demokrasilerinde serbesttir. Demokrasi toplumun kendi içindeki akımları görür ve bunları çözer. Oysa yasaklarsan patlar. Ben bunu Türkiye'nin hiçbir zaman kabul etmeyeceğini düşünüyordum. Ama kitapta da söyledim, tekrar edeyim, şu da var: Türkiye'nin gözlerini açmaya çalışırken, bu işi yapmaya çalışan kişinin gözleri kör oluyor. Böyle bir durum da vardır!

ERDOĞAN DA GÜLEN DE TÜRKİYE'Yİ MODERNLEŞTİRİYOR

- Devlet artık sevmediği herkese Fethullahçı deyip işin içinden sıyrılıyor da diyorsunuz...
- Askerler anti-militer olan herkese halk nezdinde sistematik bir propagandayla "Bunlar müthiş para sahibi, Soros'un paralarını alıyor," falan diyor. Sonra Soros'u halk belki tanımaz diye "Bunlar Fethullahçı," diyorlar. Bizim askeriyenin üslubu, psikolojik harp anlayışı hep budur. Elimde bir belge var, 1971 yılında da "Komünistler Allahsızdır, pezevenktir," diye yayın yapıyorlardı. Şimdi Allahlılardan şikâyet ediyorlar. Bizde üslup, zarafet, demokratik anlayış yoktur. İttihat ve Terakki mantığıyla her türlü ahlak dışı propaganda yapılır. Basında beyin fukarası tetikçiler var, onlar da bu işe alet oluyor.

- Peki cumhuriyetçiler kaygılarında hiç mi haklı değiller?
- Fethullah Gülen olayının hiçbir sosyolojik analizini yapmamıştır askerler. Para ve sosyoloji analizi yapmadan, kendi pozisyonlarını korudukları garip bir gelenek var. Ben Cizvit papazlarının okulu Saint Joseph'de okudum. Tayyip Erdoğan'ı da Fethullah Gülen'i de kendi etkili oldukları toplumsal zeminlerde modernleştirici, dönüştürücü bir işlev sahibi görüyorum. Erdoğan "Yerlere tükürmeyin," dedi bir konuşmasında. Çıtası çok yüksek olmasa da Türkiye şartlarına göre modernleştirici unsurlar var sözlerinde! Gülen'in İslam yorumu fanatik bir anlayışı dışlıyor, daha dünyalı bir din yorumu var. Ama çok milliyetçi ve devletçi bir yanı da var Gülen'in, bu da iktidar mücadelesinde olmasından... Sanayileşme döneminin ahlakını ve vicdanını Protestanlık oluşturdu. Küreselleşme ise uzun erimli bir yapısı olan Protestanlığa zıt bir şey. Para biriktirme, hayatı ertelemek... Bunlar, bu dini yaklaşım küreselleşmenin ruhuna uymuyor, bunu da görmek lazım.

Sabah







Haberin Devamı