Gazete Vatan Logo

Türkiye’de yakalanamayan seri katiller var!

Hatta 5 kişiyi bir cerrah gibi titizce kesip parçalayan biri hâlâ sokaklarda...3 günde 7 kişinin öldürüldüğü cinayetler‘seri cinayet’ değil bence, literatürdeki ‘Amok Koşusu’ tanımına uyuyor. Ama Türkiye’de aydınlatılmamış birçok seri cinayet olduğunu araştırmalarım sırasında tespit ettim

Mesela parçalara ayrılmış 5 ceset var. Hepsi aynı şekilde hiç kemik kırılmadan kesilmiş. Profesyonelce. Katil bulunamıyor. Çünkü bizde hâlâ suçludan delile ulaşılıyor. Halbuki delili kovalayan bir teşkilatlanma olmalı



3 gün içinde 7 kişiyi acımasızca öldüren 24 yaşındaki 2 çocuk babası Mehmet Karahasan ile 29 yaşındaki Yiğit Bekçe, Türkiye’de işlenen seri cinayetleri bir kez daha gündeme getirdi. Türkiye şimdi bu katliamın “seri cinayetler” olup olmadığını tartışıyor. Biz de “Türkiye’de seri cinayetler işleniyor mu?” sorusunu, 5 kişinin katili Orhan Aksoy hakkında yazdığı “Kolici” (Bir Seri Katilin Öyküsü) adlı kitabı ve seri cinayetler hakkındaki araştırmalarıyla tanınan Sevinç Yavuz’a sorduk.

CESETLER 30 YIL SONRA BAHÇEDEN ÇIKTI

Türkiye’de seri cinayetler yok denecek kadar az. İlk örnekleriyle de son yıllarda karşılaşıyoruz. Oysa Amerikalı seri katilleri ve acımasızlıklarını bilmeyenimiz yok. Türkiye’de seri cinayetlerin bu kadar az olmasının sebebi nedir?

Seri katillerin anavatanı Amerika olarak biliniyor. Türkiye’de ise bugüne kadar aydınlatılmış çok az seri cinayet var. Bunun da birçok nedeni var. Türkiye’de, adli tıpın önemi çok geç fark edildi. Biz de delillerden, suç ve suçluya gidilmediği için seri cinayetler de çözülememiş. Çünkü bizim sistemimizde suçlular konuşturulup, suçları itiraf ettiriliyor. Geçmişte seri cinayetler işlenip işlenmediğini öğrenmek için geriye dönüp eski dosyaları incelemek gerekiyor. Ama araştırmalarım sırasında Türkiye’de 1960’lı yıllarda bile seri cinayetler işlenmiş olduğunu gördüm. Hem de Konya Çumra’da. Bir adam komşularını eve çağırıp, uyuşturucuyla etkisiz hale getirip öldürmüş, tecavüz etmiş ve bahçesine gömmüş. 1990’lı yıllarda evin bahçesi kazılırken cesetler ortaya çıktı. Böyle olaylar varken Türkiye’de seri cinayetler yoktur ya da çok azdır diyebilir miyiz?

BİZ DE SERİ KATİL DEĞİL ”CANAVAR “ DİYORLAR

O zaman Türkiye’de seri cinayetler biz bilmesek de yıllardır işleniyor. Öyle mi?

Evet. Kitabımı hazırlarken isteğim bilgi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bana gelen cevapta Türiye’de 6 tane seri katil olduğu belirtildi. Ama bunlar arasında olmayan bir isme, araştırmalarım sırasında rastladım. 1990’lı yıllarda Artvin’de bir adam peydah olmuş, Adnan Çolak adında. 1992 ve 1995 yılları arasında, 68 ile 95 yaş arasında 11 kişiyi öldürmüş. Yaşlı çiftlerin evine girip önce baltayla erkeği daha sonra kadını öldürüp tecavüz etmiş. Daha sonra da evi ateşe vermiş. Son cinayetinde adamı öldüremeyince yakalanmış. Mahkemede verdiği ifade de yaşlıları öldürmesinin nedeninin anne babası olduğunu söylemiş, ”Biz 5 kardeştik. Annem ve babamla aynı odada yatıyorduk. Annem ve babam birlikte olduğunda ben nefret ederdim “ demiş. Ama o sırada cinayetleri inceleyen jandarma, polis cinayetler aynı şekilde işlenmesine rağmen olayları üst üste koymamış. Yerel gazetelerde de ”Artvin Canavarı“ başlıklı haberler yer almış sadece. Bizde seri katillere “canavar “ diyorlar.

1985 yılında Amerikalı seri katil Richard Ramirez de kurbanlarını, Çolak gibi öldürmüş. Ama Çolak’ın ondan haberi olduğunu sanmıyorum. Çünkü cahil bir çobandı. Ayrı kıtalarda da olsalar aynı dürtüyle hareket etmişler.



Seri katiller beyaz, erkek ve muhafazakar olur

Seri katiller genelde eğitim ve kültür seviyesi düşük, ekonomik gücü çok iyi olmayan insanlar arasından çıkıyor. Beyaz ırktan, orta zekalı, erkek ve muhafazakar oluyorlar genelde. Türkiye’de de böyle. “Zeki ve eğitimli insan seri katil olmaz” diye bir yargıya varmak da yanlış olur tabi... Katilin en tehlikelisi zengin, eğitimli ve zeki olanıdır. Daha zor yakalanırlar. Allah bizi böyle insanların seri katil olduğu bir ülkeden korusun.



Cinayet bir modern yaşam hastalığı

Modern yaşamın hastalıklarını çok iyi takip etmemiz gerekiyor. Bir söz vardır, “Özgürlüğün bedeli yalnızlık olmamalı” diye. Ama giderek yalnızlaşıyoruz. Benim garip davranışlarım, takıntılarım olsa ailem yakınlarım fark eder. Yardım etmeye çalışırlar. Aile ilgisi ve dayanışması çok önemli bir emniyet sübabıdır. Amerika ve Avrupa’da modern kent yaşamı bu sübabın etkinliğini azalttı. İnsanlar yalnızlaştı. Bizde de hayat modernleştikçe böyle hastalıklar, böyle vakalar görülecektir.



Seri cinayetler Türkiye’de de artar

1990’ların başında gazetecilik yaparken uyuşturucu tehlikesi olduğunu söyleyip buna yönelik haberler peşinde koştururken emniyetin direnişiyle karşılaşıyorduk. Bize “Türk gençliğine bunu yakıştırmayın. Böyle bir sorun yok” derlerdi. Ama gümbür gümbür bu sorun geldi. Bu da aynı şey. Belki uyuşturucudaki gibi bir patlama görülmez. Ama bundan sonra seri cinayetler daha sık olacak. Tehlike neden mi artacak? Çünkü filmleri izliyoruz. Bir cinayet nasıl işlenir, kanıtlar nasıl yok edilir, ceset nasıl saklanır hepsini filmlerde görüp, öğreniyoruz.



Teknolojik aletlerin hepsi bizde var ama olayı çözecek insan yok



Amerika’da seri cinayetlerin daha çok yaşandığı bir gerçek... Yanlış düşünmüyorum herhalde...

Bu, bütün dünyada tartışılıyor. Seri cinayetler Amerikalılar’ın belası gibi görülüyor. Amerika’nın bu işin anavatanı gibi algılanmasının birçok nedeni var. Niye bütün seri katiller Amerika’dan çıkıyor. Belki bunu Hollywood çok körükledi. Şuna inanabiliyor musunuz? Onlarca insanı öldürmüş bir seri katil, hapishanedeyken ”star“ oluyor. Kitapları en çok satanlar listesinde birinci sıraya yükseliyor. Seri katille ilgili yazan FBI mensubunun kitabı yok satıyor. Hayran kitleleri oluşuyor. Amerikalılar kendi toplumlarını zaten sorguya çekiyorlar. Bu konuda Amerika çok büyük adımlar atmış durumda. Çok önemli yatırımlar yapılmış. FBI ve benzer kurumlar...

Ama meseleye dümdüz bakarsak seri cinayetlerin çok olması ve seri katillerin kısa sürede yakalanmamasında coğrafya ve nüfusun da etkisi var. Amerika büyük bir kıtaya yayılmış ve eyaletler şeklinde yönetiliyor. Her eyaletin yerel bir emniyet teşkilatı var. Suçlular bir eyaletten diğer eyalete geçtiklerinde takipleri ve yakalanmaları zorlaşıyor. Gizlenmeleri ise kolaylaşıyor. Belki de bu onların savunması ama Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde emniyet tek elden yönetiliyor. Ülkelerin yüzölçümleri ve nüfusları daha az. Bu nedenle suçluların yakalanması daha kolay. Bu ülkelerde seri katiller üçüncü cinayetlerinde yakalanırlar.

Özellikle Amerika’de olay yeri inceleme ekipleri ve kriminal laboratuvarlarında çok ileri teknolojik aletler kullanıldığını biliyoruz. Peki Türkiye’de de bu teknoloji var mı?

İnanın aynı aletler bizde de var. Gözümle gördüm. Bütün o teknolojik alt yapıyı gördüm emniyet teşkilatında. Olay yeri inceleme de de Adli Tıp’ta da. Ama bizdeki eksiklik yetişmiş insan gücü daha da önemlisi. Artık, bu devir kapanmalı. Hangi devir mi? ”Suçluyu bulurum, itiraf ettiririm mahkemeye teslim ederim.“ Oysa hepimizin bildiği gibi, ”Suçu ispat edilene kadar herkes suçsuzdur“ en temel hukuk kuralı değil mi? Biz de hâlâ suçludan delillere ulaşılıyor. Şimdi Batı’da ve Amerika’da parmak izleri artık birinci derecede delil kabul edilmiyor. Batı inanılmaz önümüzde, biz itiraflarla suç tayin edemeyiz. Türkiye’nin hızla delili kovalayan bir teşkilatlanma kulması gerekiyor. Emniyet teşkilatı ve Adli Tıp Kurumu’nun içinde artık bu yönde bir teşkilatlanma kurulması için çaba sarf eden birçok insan var.

Türkiye’de Adli Tıp’ın önemi çok geç fark edildi. Cinayet dosyaları hâlâ itiraflar üzerine yükseliyor. Ama polis son yıllarda nerelere bakması gerektiğini artık daha iyi biliyor.



Bacaklardan sadece birinin sahibi bulundu



Birkaç yıl önce çöp bidonlarında kesik bacaklar bulunmaya başlandı. Yaklaşık 30-40 tanesinin otopsi raporunu okudum. Bazıları gerçekten bir çetenin işi, rastgele parçalanmışlar. Ama 6 tane bacak aynı şekilde, ancak bir doktorun ya da kasabın kesebileceği şekilde ayrılmışlardı vücuttan. Vücutları parçalayan, kemiği kırmadan kesmiş bacakları. Anatomi bilgisi olan, insan vücudunu tanıyan biri ayırmış bacakları vücuttan. Bacaklardan 4’ü, 4 ayrı kadına aitti. İki tanesi ise aynı erkeğe ait bacaklardı. İlginç olan hepsinin aynı şekilde aynı yerden kesilmiş olmalarıydı. Bir seri cinayet şüphesi uyandırıyordu. Bacaklardan sadece bir tanesinin sahibi bulundu. Bacağın bir polisin kızı olan 18 yaşındaki üniversite öğrencisi Yasemin Durgun’a ait olduğu tespit edildi. Ama bu olaylar hâlâ aydınlatılamadı.



Son olay seri cinayet değil “Amok Koşusu”

Birbiri arkasına aynı kişi tarafından işlenen tüm cinayetlerin hepsi seri cinayet olarak kabul edilmez. FBI’ya göre bir katilin seri cinayet işlediğinin kabul edilmesi için şunlar gerek: En az 3 kişi öldürecek. Planlı olacak. Cinayetler bir aralık ve ritüeli takip edecek. Bence son cinayetler seri cinayetler değil. Literatürde “Amok Koşusu” olarak tanımlanan cinayet türüne daha uygun. Amok Koşusu, daha çok Endonezya, Malezya gibi nem oranı çok yüksek ülkelerde görülen saplantılı hastalık hali, bir tür cinnet. Amok Koşucusu önüne çıkan her şeyi yok etme güdüsüyle hareket eder. Bu olayın da ciddi bir Amok Koşusu olduğunu düşünüyorum. Tetikleyici etki ise uyuşturucu.



Beyoğlu’ndan Kağıthane’ye kadar katliam

Kayıt altına alınmadığı için bu olaylar tarihimize az sayıda geçmiştir.1900’lerin başında bir kalfa elindeki palayla Beyoğlu’ndan başlayıp, Tünel, Kasımpaşa’yı geçip Kağıthane’ye kadar önüne gelen birçok kişiyi katletmiş. Sultanahmet Camii’nde de bir Yeniçeri’nin benzer bir katliamı var. Ordada da bir sebep yokken önüne gelen herkesi öldürmüş.



Arkasında delil bırakmayan katil yoktur

Kusursuz cinayet işlemek Amerika’da bile mümkün. Türkiye’de hayli hayli mümkün. Ama cinayet çözmeye kararlı bir göz için geride bir delil bırakmamak mümkün değil. Saçımdaki kepeğin düşmesini engelleyemem sırf bu yüzden yakalanabilirim.



‘Adam öldürmek lastik değiştirmeye benzer’ diyorlar

Seri katiller niye uzun süre yakalanmıyor, bunun cevabını bir seri katil veriyor. Baby Face diye bilenen Amerikalı seri katil Ted Bundy şöyle diyor: “Cinayet lastik değiştirmeye benzer. İlk seferinde bilmediğiniz için çok dikkatlisinizdir. Ama çok uzun sürer. Sonra 5,10,15 artık kendinize çok güvenirsiniz ve lastiği çok hızlı değiştirirsiniz ama mutlaka bir hata yaparsınız.”



Seri katillerde empati, merhamet ve vicdan olmaz

Seri katiller en temel 3 insani duygudan yoksunlar. Empati kuramazlar kurbanlarıyla.. Merhamet ve vicdanları yoktur. Seri katillerin psikolojik rahatsızlıkları olup olmadığı da bir tartışma konusu. Adli psikiyatride bir grup, seri katillerin cezai ehliyeti olduğunu savunur. Bir grup ise ‘hastalar cezai ehliyetleri yok’ der. Ben burda adli psikiyatrinin hukukun baskısı altında olduğunu düşünüyorum. Hukuk devleti, adli psikiyatriyi baskılıyor.Çünkü topluma karşı bu adamları temize çıkaramazlar.



Komünist ülkelerde de seri katiller var ama bilinmiyorlar

Komünist toplumlar daha kapalı oldukları için yaşadıkları olaylar dışarıya yansımaz. Tarihin en kanlı seri katilleri Sovyetler Birliği’nde yaşamıştır. İngiltere’deki ”Karındeşen Jack’in karşısında Rusya’da Karındeşen İvan vardır ve 11 Moskovalı kadını öldürmüştür. Kuzuların Sessizliği’ndeki Hannibal Lecter tiplemesi 1930’lu yıllarda Rusya’da yaşayan ve “Demir Diş” olarak bilinen Nikomal Dzumogalies’ten esinlenmiştir.







Haberin Devamı