Herkes malının zekatını verirse ülkede fakir kalmaz

Allah'ın emrettiği her şeyde hikmet vardır. Herkes zekâtını verse refah yaygınlaşır, toplum bireyleri arasındaki yaşayış farkları azalır, denge sağlanır

Haberin Devamı

Zekât şahsın keyfine bırakılmaz, iyice hesap edilip alınır ki İslâm toplumunda büyük dengesizlikler, uçurumlar meydana gelmesin. Nitekim Hz. Ebubekir, zekâtın bir zerresinden dahi vazgeçmeyeceğini söylemiş, vermek istemeyenlerle onları yola getirinceye kadar savaşmıştır. Kur'an'da zekât için "belli bir hak", yani malın belli bir miktarı denilmekle beraber bu miktar belirlenmemiştir. Demek ki Peygamber'in takdirine bırakılmıştır. Yahut bu miktar zaten toplum içinde biliniyordu. O bilinen miktar kastedilmiştir. Peygamber (selâm ona) zamanında para, hayvan ve toprak ürünlerinin zekât miktarları saptanmıştır.

Aradan 15 asır geçti
Kur'ân'ın, bu hakkı belirlemeyip takdire bırakması, bunun, kamu düzenini ilgilendiren ve ihtiyaca göre ayarlanacak, değişken bir din vergisi olduğunu gösterir. Şimdi aradan onbeş asır geçmiştir. İslâm devletinde zekâtın, Peygamber dönemindeki uygulamasına döndürülmesi ve o ruh doğrultusunda miktarında ayarlama yapılması gerekir. Çünkü İslâm devletinin geliri zekâttır. Öyle ise zekâtın, kamu harcamalarını karşılayacak bir düzeye getirilmesi ve fakirle zenginin karşılaşıp, birinin verirken böbürlenmesi, öbürünün de alırken ezilmesi gibi duyguların oluşmasına fırsat verilmemelidir. Bunun için fakir, zengine muhatap olmamak, devlet zenginden alıp fakire vermelidir. İslâm'ın başlangıcında, zekât konusunda böyle zenginle fakirin direkt verip alması şeklinde bir uygulama olmamıştır. Ancak sadaka kişinin isteğine bağlıdır ve onu kendisi verir. Ama zorunlu olan zekâtı devlet toplar.

Zekâtta nisap miktarı
Zekâta farz olması için malın, nisap miktarına varması ve bu malın üzerinden de bir yıl geçmesi lâzımdır. Nisap miktarından az mala zekât düşmez. Nisap miktarı, maldan mala değişir. Nisap, altında 30 mıskal (80 gram), gümüşte 200 dirhem (560 gram)'dir. Borcundan ve temel ihtiyaçlarından fazla olarak 200 miskal külçe altını yahut sikkeli olarak 13.5 altını ile bir altın çeyreği yahut da 220 dirhem gümüşü veya bu miktar altın ve gümüş karşılığı parası olan kimseye zekât farzdır. Altın, gümüş ve parada zekât oranı kırkta bir (1/40 = % 2.5)'dir. Her 200 dirhem gümüşte beş dirhem, her 20 miskal altında yarım miskal alta zekât verilir. Kişinin ihtiyacından fazla olan nisap miktarındaki mala bir yıl sahip olması, zekâtı gerektirir. Ancak burada yılın başıyla sonuna itibar edilir. Yılın başında ve sonunda nisap miktarı mal varken yılın ortasında bu miktar nisabın altına düşse de yıl sonunda yine nisap miktarını bulsa o mala zekât gerekir. Yılın başında nisaba sahipken sonradan mal artarsa artan miktar asıl mala eklenerek zekâtı verilir. Malın üzerinden bir yıl geçmesi şartı, ekin ve meyvelerin dışındaki mallar içindir. Ekin ve meyvelerde bir yıl geçmesi şartı yoktur. Elde edilen ürünün hemen zekâtı verilir.

Temel ihtiyaçlar
Zekâtın farz olması için özgürlük şart olduğu gibi eldeki malın da kişinin temel ihtiyacından fazla olması gerekir. Temel ihtiyaçlar, hayatta olduğu sürece insanın gereksinim duyduğu şeylerdir: Ev, dükkân, mağaza, nafaka (geçindirmek zorunda bulunduğu kimselerin bir yıllık masrafları), sanat aletleri, ev eşyası, binek hayvanları (otomobilleri), silahları, alta ve gümüşten olmayan kap kaçak gibi eşya hep temel ihtiyaçlar arasındadır. Bunlara zekât düşmez. Ticaret için olmayan inci, yakut, zebercet gibi mücevherata ve yine ticaret için olmayan kitaplara zekât düşmez. Hanefilere göre sahibi ilim adamlarından olmayan kitaplara zekât düşer. Malını nisaptan aşağı düşürecek kadar borcu olan kimseye de zekât düşmez.

Borç üç türlüdür
1- Yalnız kullara olan borç.

2- Allah'a ait olup içinde kulların hakkı da olan borç (zekât borcu gibi).

3- Yalnız Allah'a olan borç (Allah için adak, kefaret ve fitre borcu gibi).

İlk iki borç, zekât farzını düşürür. Nisap miktarı malının üzerinden bir yıl geçtiği halde bunun zekâtını vermeyen kimse, bu zekât borcu ile yükümlü olur. Üzerinden ikinci yıl geçerse, birinci yılın zekâtını ödemeden ikinci yılın zekâtı kendisine farz olmaz. Çünkü üzerinde borç olan birinci yılın zekâtı, malının nisabını aşağı düşürecek kadar ise ikinci yıl için zekât farz olmaz. Başka birine borçlu olmak da böyledir. Üçüncü kısım borçlar zekâtın farz olmasını engellemez. 20 miskal altının zekâtı yarım miskal (2 gram) altın, 200 dirhem gümüşün zekân, 5 dirhem (16 gram) gümüştür. Gümüşün nisabı olan 200 dirhemden sonra her 40 dirhemde bir dirhem ve altının nisabı olan 20 mıskaldan sonra her dört miskalda iki kırat (0.4 gram) zekât verilir. Kırat, miskalın 1/20'si olup 0.2 gramdır.

Tartısı üzerinden
Altın ve gümüşün kendilerinden zekât verileceği zaman (ticaret malı değilse) değerleri değil, tartılan muteberdir. Altın tartılır, kaç gram gelirse onun üzerinden zekât verilir. Mesela değeri bir milyar olan 20 miskal (80 gram veya örfî dirhemle 96 gram) ağırlığındaki bir bileziğin zekâti, değeri üzerinden dep, tartısı üzerinden verilir, yani 2 gramdır. Yahut karşılığı olan paradır. Altın ve gümüşten yapılmış olan gerdanlık, bilezik, küpe, yüzük gibi süs eşyası yahut altından yapılan ibrik, kaşık, çatal gibi ev eşyası da zekâta tabidir. Dediğimiz gibi bunların zekâtları verilirken tarulan göz önünde tutulur.

Malı eksilmez, artar
Zekât ve fitre, sosyal yardımlaşmanın ibadet haline getirilmiş şeklidir. Allah, zengin Müslümanlara, mallarından bir miktarını da fakirlere verip onları sevindirmelerini farz kılmıştır. Zengin, malından sadaka verirse malı eksilmez, tam tersine artar. Yüce Allah kendi rızasını arzu ederek verilen zekâtın malı kat kat artıracağını bildirmiştir (Rûm: 84/39). Zekâti verilmeyen mal kirlidir, pistir. Zekâtı verilmedikçe bir mal temiz ve helâl olmaz. Zekât verilince fakir sevinir, onun içinde kendisine iyilik edene sevgi uyanır. Böylece zengin - fakir birbirini sever, birbirine düşman değil, dost olur, kardeşçe yaşarlar. Toplumda huzur kurulur, gönülden gönle sevgi ve dostluk yayılır. Herkes Allah'ın emri üzere malilim zekâtını verse ülkede fakir kalmaz.

Bayram sabahı fitre vacip olur
Fitre, nisap miktarı malı bulunan her Müslüman'ın vermesi gereken bir sadakadır. Ramazan bayramı namazının vaktinden önce zengin olan her Müslüman'ın, fitre vermesi gerekir. Çocuğa ve deliye de fitre düşer. Ancak bunların fitrelerini velileri, bunların malından verir. Bayram namazından öncesine kadar zengin olan Müslüman'ın kendisi, ergen olmayan çocukları, elinin altında çalışan hizmetçileri için fitre vermesi lazımdır. Karısının fitresini vermesi de iyidir ama vacip değildir. Fitre de zekâtın verilebileceği kimselere verilir. Bayram sabahı girmekle fitre vacip olur ama bayram sabahından önce de sonra da verilebilir.

Fakire azık olur
Ne zaman verilse kaza dep, eda olur. Fakirlerin ihtiyaçlarını görmeleri için fitreyi bayramdan önce vermek müstehab (güzel)'dır. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: "Fıtır sadakası, oruçluyu yanılarak söylenen hatalı, çirkin sözlerden temizler, fakirlere de bir azık olur. Kim onu bayram namazından önce verirse verdiği, kendisi için makbul bir sadakadır. Kim onu namazdan sonra verirse o da kendisi için normal bir sadakadır" (İbn Mâ-ce, Zekât: 21).

Diyanet belirliyor
Fitre, arpa, buğday, hurma ve kuru üzümden verilir. Buğday ile unundan 520 dirhem (takriben 1.5 kilo), diğerlerinden 1040 dirhem (takriben: 3 kilo) verilir. Bunların kendileri verilebileceği gibi değerleri de verilebilir. Hangisi fakirlerin ihtiyacını karşılamaya uygunsa öyle yapılır. Her yıl Diyanet İşleri Başkanlığı, verilecek fitrenin para değerini ilân etmektedir.

Yarın: Fitre ve zekât konusunda okurlardan gelen sorular

DİĞER YENİ YAZILAR