Bektaşi, evrenin sırlarını çözer güzelliği görür ve Allah'ı tanır

Bektaşiliğin temelini dört kapı inancı oluşturur. Bu kapılar şeriat, tarikat, hakikat ve ma'rifet kapılarıdır. Hakikat kapısından geçen Bektaşi, bütün insanları sever. Bunlara bağlı olarak ibadet, niyaz, adak ve vuslat gibi dört inançları daha vardır

Haberin Devamı

Hacı Bektâş-ı Velî" anlatıyor: "Şişenin içinde içki vardır. O içindeki gitmedikten sonra temiz olmaz. (Hacı Bektaş'ın bu yorumu, Hz. İsa'ın, 'Dışarıdan senin içine giren seni kirletmez. Seni kirleten senden çıkan şeylerdir' sözüne ne kadar benzemektedir). Nitekim, takva ehli insanlar demişler ki: "Bir kuyunun içine bir damla içki damlasa, necaset damladığı için -içki necâset-i galizedir (katı pisliktir) fıkıh yönünden- temiz olsun diye kuyudaki suyu çıkartmak lazım. O çıkarılan suyun döküldüğü yerde ot bitse, o otu koyun yese; takva ehli insanlar, 'O koyunun etini yemem' demişler."

Zihin ve kalp yapısı
Hacı Bektâş'a nispet edilen aykırı rivayetlerin sıhhatinden önce, bizim düşünmemiz gereken nokta şudur ki, Hacı Bektâş-ı Velî kitabına bunu alıyor. Hacı Bektâş-ı Velî'nin zihin ve kalp yapısını, dini mantalitesini ortaya koymak için bu, bizim için önemli bir ipucudur. Yani, "İçki ona göre haram mı, helâl mi? Kırmızı şarap mı içeceğiz, beyaz şarap mı içeceğiz? Rakı mı, votka mı?" meselesine bakalım nasıl yaklaşıyor? Onu anlamak için önemli gördüğüm için buradaki ifadeleri aynen kendi ifadesiyle okuyacağım:

Temiz olmak gerek
"(Pes imdi azîz-i men) Azîz-i men, azizim demek, (gey sakınmak gerek kim, kişide yaramaz fiil olmaya) İnsanın işe yaramaz, kötü fiilleri olmamasına çok dikkat etmek lâzım, (ve dâim taharet üzere olmak gerek) Bir insanın devamlı temiz olması gerek. (Adam arsuz olduğuna sebep budur ki, onun içinde şeytan fiili ola) Bir insanın temiz olmamasının sebebi, içinde şeytani huyların, fiillerin olmasıdır. Yani, bir insanın içinde şeytanın sevdiği, kışkırttığı kötü ahlâk, fiiller, düşünceler varsa; o adam arısuzdur (arsızdır, utanmazdır), temiz değildir. (Eğer inanmaz isen, bir kaba süçi koy) Süçi, içki demek, (ve ağzın berkit) Ağzını sımsıkı kapat, (ve deniz içine ko ve ol kabın daşrasın yu) O kabın dışını istediğin kadar yıka. (tâ haddî on yıla değin) İstersen on yıla kadar yıka dur. (hemen geri bayağı süçidür ve murdardır.) On yılın sonunda da içkidir ve murdardır. "İçki murdardır" diyor. Bizim için önemli olan acaba içkiye cevaz veriyor mu? "Işkını açmaya mey nûş edeler" deniyor ya, "Mahabbetullahı açmak için içki içilir mi, içilmez mi?" meselesinde Hacı Bektâş-ı Velî'nin kanaatini arıyoruz. "(Ve bir ma'ni dahi budur kim:) Bir misâl daha veriyor: (Bir kuyuya bir damla süçi damsa) Bir kuyunun içine bir damla içki damlasa; (ol kuyunun suyunu bir kezden çıkarsalar, yabana dökseler ve ol su döküldüği yirde ot bitse ve ol on koyun yise; pes takvî ehli kavlında ol koyunun eti haramdır. Niçün? Anınçün kim, süçi haramlığı ve murdarlığı şeytan fı'linden oldığı için. Nitekim Hak Taâlâ buyurur kim, kavlühû taâlâ: 'Yâ eyyühellezîne âmenû innemel hamru ve'l-meysirü ve'l-ensâbu ve'l-ezlâmu ricsun min ameli'ş-şeytâni fectenibûhu leal-lekum tüflihûn.'): "Ey inananlar, şarap, kumar, dikili taşlar, şans okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçınınki kurtuluşa eresiniz." (Maide: 90)

Kibir ve kızgınlık
Ayet-i kerimeyi delil getiriyor. Şeytan fiili dediği de ayetin tercümesidir, (min ameli'ş-şeytân) Tam olarak, aynen tercüme ediliyor. (Pes imdi azîz-i men! Bir damla süçi bir kuyuya dam-duğiçün, takvî ehli kavlınca o kuyunun suyunu hep arıtmak gerek imiş ve ol suyun döküldüği yirde biten oti koyun otladuğlçün eti haram oldu; niçün? Sebebi, içinde şeytan fı'li olduğıçündür. Pes vay sana kim, içünde kibr-ü hased, buğz-u adavet, tama, öfke ve kahkaha ve maskaralık; bunlardan maada daha nice dürlü şeytan fı'li içünde olsa, suyıla yunub nite armasın?) "İçinde kibir, haset (çekememezlik), kızgınlık, düşmanlık, öfke, kahkaha ve alay etine gibi kötü huylar varken, dışarıdan yunmakla nasıl arınabilirsin?" diyor (Makâlât, s. 9-10). (Kul Allah-u Taâlâ Hazretleri'ne ericek) Erenlerden olacak, evliyadan olacak. Nasıl olacak? (Dört kapıyı aşıcak, kırk makamdan geçicek, elvâsıl ilallah olacak.) Yani, 'Allah'a ulaşmış has kullardan, evliyâullahtan olacak. Bu kırk makamın onu, şeriat kapısı içindedir, onu tarikat kapısı içindedir, onu ma'rifet kapısı içindedir, onu hakîkat kapısı içindedir' diyor. Bunu bilmezseniz, Yunus'u da anlayamazsınız. Yunus'un şiirlerinde de bu var aynen...

Kırk makamı geçmek
Gerçi doğrudur; ma'rifet ehli mutasavvıflar, şeriat ehlini aşağı seviyede kalmış insanlar olarak görmüşlerdir. Hacı Bektâş-ı Velî de öyle diyor. Yani, "İnsanlar sırf bu seviyede kalırlarsa, yetmez. Kırk makamı geçmeden sonuca ulaşılmadığı gibi aşağıdaki makamları da yapmasa olmaz, yukarıdakileri de yapmasa olmaz. Şeriat seviyesinde kalır; tarikatın, ma'rifetin, hakikatin makamlarını geçemezse... O güzel huylan benimsemiş, o eğitimi görmüş olmazsa vasıl olamaz (Allah'a eremez). Şeriatın işlerini yapmazsa, yine vasıl olamaz!" diyor.
Bektaşiliğin temelini dört kapı inancı oluşturur. Bunlar: şeriat, tarikat, hakikat ve ma'rifet kapılandır. Şeriat kapısı, Peygamber'in ve Ehl-i Beyt'in yolundan gitmektir. Tarikat kapısı, bir şeyhe bağlanmaktır; bu kapıdan girenlerin elinden, belinden ve dilinden kötülük çıkmamalıdır. Hakikat kapısında, olgunlaşma yolunda ilerleyen Bektaşi, evrenin sırlarını öğrenir, güzelliği görür, Allah'ı tanır. Bektaşi bu kapıdan geçince, bütün insanları sever. Ma'rifet kapısından geçen derviş, âlem-i ilme (bilim âlemine) girer. Burada ilme'l-yakîn (bilgi ile bilme), ayne'l-yakîn (görerek bilme), hakka'l-yakîn (gerçeğin içinde yaşama; Allah'ta yok olma) diye üç bilgi mertebesi vardır. Bu aşamalar görme, bilme ve olma kelimeleriyle de anlatılır. Son aşamada derviş, nefsini tamamen yitirerek Allah'a ulaşır. Bektâşilik'te dört kapı inancına bağlı dört inanç daha vardır: ibadet (Allah'ın birliğini içtenlikle kabul etme), niyaz (namazın yerini alan yalvarma), adak (dergâha verilen para, koyun gibi armağanlar), vuslat (mutlak güzellik olan Allah'a ulaşma). Bektaşiliğin önemli kavramlarından ikisi de tevellâ ve teberrâdır. Tevellâ, Peygamber soyunu sevmeyi; teberrâ da başta Mu'âviye'nin oğlu Yezid olmak üzere Ehl-i Beyt düşmanlanna düşman olmayı ifade eder.

İnanç ve adetler
Bektâşiler, Ahmed Yesevî, Bâyezîd-i Bestâmî, Muhyi'd-dîn ibn Arabî gibi büyük mutasavvıfların bazı görüşlerini de kendi düşünceleri içinde erittiler. Bektaşiliğe sonradan giren başlıca inanç ve âdetler, şerbet yerine şarap içilmesi, evlenmeme (mücerret kalma), şeriatın haram saydığı birçok şeyi mubah sayma (ibâhe), hurûfilik (harf ve rakamların birtakım gerçeklerin simgesi olduğu inancı; (Bektâşiler, Ali, kelimesini oluşturan ayn, lam ve ye harflerinin insanı simgelediğine inanırlar). Bektâşilerin, ayin-i cem dedikleri ünlü içkili törenleri, genellikle kış geceleri, tekkelerin, meydan denilen bölmesinde veya büyük evlerde yapılır. Şeyhin (baba) veya vekilinin yönettiği ayin sırasında, önce dem (içki) içilir, sonra zakirler (zikredenler), çeşitli çalgıların eşliğinde nefes denilen ilâhiler ve mersiyeler okurlar. Ayin-i cemde kurban kesmek ve helva pişirmek de şarttır.

Yarın: Ömer Halveti'nin piri olduğu Halvetilik tarikatı

DİĞER YENİ YAZILAR