Zamanın değişmesi ile hükümler değişir mi?

Allah kelamı olan Kuran ve Hz. Peygamber’in sözlerinden ve davranışlarından oluşan sünnet, İslam hukukunda yasamanın iki kaynağıdır. Bu iki kaynak, hukuktaki bütün meselelerin hükümlerini ayrı ayrı tespit etmemiş, bazı konularda sadece genel esasları vaz ederek ayrıntılarını değişen şartlara göre hukukçulara ve zamanın yasama organına terk etmiştir. Ancak hukukun kaynağının Allah iradesi olduğu unutulmayacaktır.

İslam’ın tavsiye ettiği belirli bir devlet şekli yoktur. Devlet işlerinin yürütülebilmesi için bir meclis “şura” gereklidir. Kitap ve sünnette açık hüküm bulunmayan konularda mecliste müzakere edilir, ortak içtihat veya örfe uygun çoğunluk kararı esas alınır. Türk hukuk tarihinde Türklerin kendilerine mahsus devlet anlayışının tesiriyle devlet başkanının görüşüne ağırlık verileceği esası benimsenmiş ve uygulanmıştır. Biz ilk devir uygulamalarında da benzer ağırlığı görmekteyiz. Mesela Hz. Ömer zamanında İslam orduları yeni yeni ülkeler fethettikçe bazı sahabe, ehli kitap kadınlarla evleniyorlardı. Hz. Ömer, bu evlenmeleri hoş karşılamıyordu. Bir sahabe, Yahudi bir kadınla evlenince Hz. Ömer kendisine, “onu salıver” diye yazı göndermiş. “Niçin, haram mıdır?” diye sormuş sahabe. Hz. Ömer, “hayır fakat ahlaki farklılıklarımız vardır” deyince sahabe, “ben, Allah’ın bana verdiği izne uyuyorum, siz aksini emretmedikçe” demiştir. Kuran, ehli kitapla evliliğe izin vermiş bulunuyor.

Haberin Devamı

Hz. Ömer’in bir başka ağırlık koyduğu konu müellefe-i kulub ile ilgilidir. Kuran’da zekât verilecek kimseler arasında müellefe-i kulub yani kalpleri İslam’a ısındırılmak istenenler de sayılmıştır. Hz. Ömer, bu uygulamaya son vermiştir çünkü İslam artık kuvvetlenmiştir. Ulemanın çoğunluğuna göre ihtiyaç doğduğunda uygulama geri gelebilir.

Kuran’ın evrenselliği, belli sosyal ve maddi çevre şartlarıyla sınırlı olduğu ileri sürülen sözel anlamlarda değil, bunların taşıdığı ve hedeflediği genel manalarda ve ilkelerdedir. Kuran’ın ne dediğinin yanı sıra ne demek istediğini anlamaya çalışmıştır âlimler. Daha sonra ise ne olmuştur, âlimlerin kararları (içtihatları) Kuran ve sünnet gibi korunmaya alınıp değiştirilemez ilan edilmiştir. Bu duruma “kafaların dondurulması” diyenler olmuştur.

Haberin Devamı

Şu alıntı ile bitirmek istiyorum: (Celal Nuri İleri’den nakleden M.S. Hatiboğlu, İslam’ın Aktuel Değeri Üzerine, s.85) Celal Nuri İleri Bağdat’ta, caddeye bakan bir mekânda bir arkadaşı ile sohbet ediyor. Ara sıra önlerinden İngiliz askerleri geçiyor. Askerlerin ne kadar bakımlı olduklarını fark ediyorlar. Arkadaşı, “sana bir şey söyleyeyim de şaşır” diyor ve anlatıyor: Hindistan’da birçok zengin Müslüman paralarını İngiliz bankalarına yatırırlar, şer’an haramdır diye faizlerini almazlar. Faizler zamanla milyonlara varmıştır ve harbi umumide Hindistan’a gönderilen levazımın büyük kısmı bu zengin Müslümanların paralarıyla alınmıştır!

Allah’ın ve Peygamber’in sözleri değişmez ama onları yorumlamış olanların yorumları değişebilir.

DİĞER YENİ YAZILAR