Yetim hassasiyeti

Haberin Devamı

İslam’da yetim kavramı başlı başına hassas bir konudur ve her mümini duygulandırır. Kuran-ı Kerim’de yetimlerle kadınlar hep birlikte geçer. Yetim hakkı akan suları durdurur. Bir yetim hikâyesinin bayramın duygusallığında hatırlanmasını istedim.

Çağımızın Mısır-İslam düşünürlerinden Nasr Hamid Ebu Zeyd, kendi ifadesiyle İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden iki yıl önce, 1943’te bir köylü çocuğu olarak doğmuş. Babası okuma yazma bilen nadir yetişkinlerdenmiş. Konuşmaya başladığında, annesini dua ederken izleyerek dua etmesini öğrenmiş. Babası daha çok hikâyeciymiş. En severek anlattıkları, Peygamberlerin, özellikle Hz. Muhammed’in, Hz. İsa’nın, Hz. Musa’nın ve Hz. Yusuf’un hikâyeleriymiş.

En çok hatırladığı hikâye Hz. Muhammed’in Taif’e sığındığında nasıl taşlandığı ve bütün vücudunun kanlar içinde kaldığıymış. O zaman o Rabbine şöyle seslenmişti: “Ey Allahım, esirgeyen ve bağışlayan Rabbim, beni kimlerin eline attın, beni düşmana terk ettin!” Bunu hep kalbi çarparak hatırlamış Ebu Zeyd.

İlköğretimini mahalle mektebi Küttap’da yapmış ve sekiz yaşında Kuran’ı ezberlemiş. Arap din geleneğinde “ezber çok önemlidir” diyor, “bilgi defterde değil, kafadadır” denir, hafızada yazılı olana daha fazla güvenilir.

Ebu Zeyd “yetim çocuk olarak Muhammed” hikâyesini de belleğinde tutmuş ve hiç unutmamış. Ücretini ödeyecek bir babası olmadığı için süt nineler onu istemiyordu, kendisine alacak çocuk kalmamış olan Halime onu kabul etmişti.

Kendisi de 14 yaşında yetim kalmış ve bu yüzden hayatı boyunca Hz. Peygamberi kendisine yakın hissetmiş. Fikirlerinden dolayı hakkında en olumsuz kararlar verildiğinde de Hz. Muhammed’inkine benzer şekilde dua etmiş. Daha sonra kitaplar yazan bir yetişkin olduğunda, Hz. Muhammed’e saygısının, sadece peygamber oluşundan değil, inancı için çabalamış bir insan olmasından kaynaklandığını söylüyor.

Babası öldüğünde hiç ağlamamış Zeyd. Babası ona, “ben ölürsem ve senin ertesi gün sınavın varsa sınava gitmelisin, sınav daha önemlidir” demiş çünkü o başarmak ve bir erkek olmak zorundaymış. “Yetimlik tecrübesi, insanlarla olan ilişkilerimi etkilemişti” diyor, “yetim olarak insanların sevgisine muhtaçtım.” Zeyd gerçi üniversite okumuş, büyük adam olmuş fakat çok çile çekmiş ve halen çekmekte olan biri (İslam’la bir yaşam, çev. Celadet Moralıgil, İletişim 2002).

DİĞER YENİ YAZILAR