İslam’ın yaşanmasındaki zorluklar

Ankara Üniversitesi’nin bütün fakültelere açık “Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans Programı” var. Programda İlahiyat Fakültesi’nden “Dinlerde Kadın” dersi veriliyor. Bu dersin ilk öğretim üyesi bendim. Şimdi emekliyim, arkadaşlarım devam ediyor. Programdan bir öğrenci, bitirme tezini “Kadın Çalışmaları ve İlahiyat” alanından almış. Konusu, “Kadın Hakları Bağlamında İslamiyet...” Her iki alanın öğretim üyeleriyle görüşüp açık uçlu sorularına alacağı uzman görüşlerini değerlendirecekmiş. Öğretim üyelerinden birinin ben olmamı kararlaştırmışlar danışman hocasıyla birlikte. Sorulardan biri, “İslam’ın gündelik hayat pratiklerinin, günümüz Türkiyesi’nde yaşanmasındaki zorlukları nelerdir?” Ben bu soruya cevap verirken öncelikle “Hangi İslam’ın hayat pratikleri” diye düşündüm. Hz. Peygamber’in sağlığında, kadınları kamusal alandan dışlamayan İslam’ın mı, ilk halifelerin mesela Hz. Ömer’in karşısında, halife mescitte başlığa (mehir) kısıtlama getirmek üzere konuşma yaparken bir kadının Kuran’dan ayet okuyarak bunu yapmaya hakkı olmadığını söyleyip halife karşısında kadın haklarını savunabildiği İslam’ın mı? Yoksa cumhuriyetin ilk döneminde kadınlar da mecliste dinleyici olarak bulunmak istediklerinde bu konu görüşülürken, “Şeriata hürmet ediniz” diye itiraz eden İslam savunucularının İslam’ını mı?

Haberin Devamı

Kimsenin umurunda olmadı

İslam’ın ilk döneminde sadece Kuran ayetleri ve Hz. Peygamber’in gerçek hadisleriyle amel edilirken giderek hukukçuların Kuran ve hadis kaynaklı fakat kendi devirlerinin anlayış ve ihtiyaçları doğrultusundaki anlayış ve yorumlarından oluşan şeriat, sorgulanamaz bir otorite olarak yönetim alanına yerleşince artık Kuran, tören okuyuşu için talim edilen bir kitap haline geliyor. Bugünün Türkiyesi’nde İslam şeriatının pratiklerinin yaşanmasındaki zorluklar işte buradan kaynaklanıyor. On birinci yüzyıldan beri Osmanlı-Türk insanının Allah emri olarak algıladığı hayat pratiklerinin kaynağı olan bir kitap var: Kâbusname.

Sultan II. Murat’ın emriyle Mercimek Ahmet tarafından dilimize çevrilen, “1001 Temel Eser” serisinde tekrar basılan Kâbusname, halen bir başyapıt, bir başucu kitabı değerinde diye tanıtılıyor internet sayfalarında. Bu kitapta kızların terbiyesi hakkındaki öğütler şöyledir: “Ey oğul, eğer kızın olursa, olmaması daha iyidir ama olursa onu namuslu bir süt nineye emanet et. Büyüdüğü zaman bir muallime ver, Kuran okumayı, namaz kılmayı, oruç tutmayı öğrensin. Ama yazı öğrenmesin ki, maksudunu kime isterse anlatmasın. İyice büyüyünce hemen kocaya vermeye çalış. Kız, ya erde gerek ya yerde demişlerdir. Nitekim şeriat beyi Muhammed Mustafa buyurur ki, ‘Defnul benati minel mükrimati.’ Yani kız evladı gömmek ya er koynunda ya da yer koynunda, hürmetli işlerdendir.”

Haberin Devamı

Hz. Peygamber’in ağzından, Kuran’a aykırı bir cahiliye âdeti övül-müştür ve kimsenin umurunda olmamıştır. Kitabın eski ve yeni hiçbir baskısında düzeltici dipnot yoktur.

DEVAMI YARIN

DİĞER YENİ YAZILAR