“(…) Yapabileceğimiz ve bana göre asıl önemli olan husus siyasi duruşumuzu sağlam tutmaktır. Madem maruz kaldığımız saldırının ekonominin gerçek durumuyla ilgisi yoktur, işin arkasında başka niyetler vardır, öyleyse bizim de kendimizi buna göre konumlandırmamız gerekiyor. Bunları söylerken, ekonomi alanında, cari açık faizler enflasyon başta olmak üzere çözmemiz gereken bazı sorunlarımız olduğu gerçeğini gözden ırak tutmuyoruz. Ama aynı zamanda ülkemizin uzun süredir, gerçekten ekonomik gücüyle mütenasip olmayan bir konuma yerleştirmeye çalıştığını da biliyoruz.”
Albayrak’tan direkt temas adımı
Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak yarın yabancı yatırımcılarla doğrudan temas kurmaya karar vermesi de, Türkiye’nin uluslar arası piyasalara kendini anlatma ihtiyacının göstergesi. Perşembe günü Türkiye s aatiyle öğleden sonra 4, ABD Doğu saatiyle sabah 9’da telefon üzerinden yapılacak konferansa; ABD, Avrupa ve Ortadoğu’daki yatırımcılar başta olmak üzere dünya genelinde 750 - 1000 yabancı yatırım kurum / kuruluşunun katılması bekleniyor.
Cari açık mesaisi
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın 1.2 milyar TL’lik yeni destek programını devreye soktuklarını açıkladı.
Sanayicilere üç yıl içinde verilecek bu desteğin öncelikli hedeflerinden biri cari açığı azaltmak. Bakan Varank, “Bu yeni destek programının, cari açığın azaltılması başta olmak üzere yüksek katma değerli ürün, teknoloji ve projelere önemli katkı sağlayacağını düşünüyoruz” diyor ve ekliyor: Yeni fikri olanlar ve yeni ürün geliştirmek isteyenlere her türlü desteği vermeye hazırız.
Norveç ya da İsviçre aynı duruma düşer miydi?
Yani özetle…
Geçen yıl bugün, cebimizdeki 1.000 TL ile 283 ABD Doları alabiliyorduk. Dün öğle saatlerinde aynı 1.000 TL ile alabildiğimiz, 146 Dolardı. Siz bu satırları okurken belki daha da az...
***
Geçen sene bugün; 14 Ağustos 2017 tarihinde, Merkez Bankası Dolar Kuru 3,53 TL’ymiş.
Dün, bu yazıyı yazarken bir döviz bürosunu aradım, bir Doları 6,30 TL’den alıp 6,85’e satıyorlardı.
Bu da demek oluyor ki, sabit gelirli Dolar bazında bir yılda neredeyse yarı yarıya fakirleşti.
***
Pekiyi neler oluyor? Ne olacak? Bu iş nereye varacak?
Herkesin aklındaki bu soruları dün konuyu en iyi bilenlerden birine sordum.
Başlıktaki soruyu dün telefonda, genel yayın müdürüm İsmail Yuvacan sordu.
İsmail Yuvacan, Amerikan Dışişleri Sözcüsü’nün açıklamasındaki “Papaz Brunson ve diğer Amerikalılar” ifadesindeki ‘diğerleri’nden bahsediyordu.
***
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert önceki günkü basın toplantısında, Türkiye ile ABD arasında bir anlaşmaya varılıp varılmadığı sorusuna şu cevabı verdi:
“Eğer herhangi bir anlaşmaya varmış olsaydık, Papaz Brunson’u, diğer ABD vatandaşlarıyla birlikte buraya, evlerine dönmüş olarak görürdünüz.”
Diğer ABD vatandaşları…
***
Nauert, aynı basın brifinginin bir başka bölümünde de şu ifadeleri kullandı:
Herkes başlıktaki sorunun cevabını merak ediyor.
O cevap büyük oranda ‘Evet’.
Kolayca ve hemen değil ama nihayetinde ‘Evet’.
Bunu sadece Ankara’dan 9 kişilik heyetin Washington DC yoluna çıkıyor olması dolayısıyla söylemiyorum.
İki ülke dışişleri bakanlarının yüz yüze görüşüp sağladığı ön mutabakat çerçevesinde ABD’ye giden Türk heyetinin Amerikalı muhataplarıyla yapacağı görüşmeler çok kritik önemde.
Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) gerginliğin elbette bugünden yarına değil ama zaman içinde yumuşaması, büyük oranda bu ziyarete bağlı.
Mevcut kriz ortamı iki ülke açısından da devam ettirilebilir değil.
Ankara’da siyasetin nabzı, muhalefet cephesinde yüksek atıyor.
Ağustos sıcağında hem Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) hem de İYİ Parti iç karışıklıklarına çözüm arıyorlar.
CHP’de parti içi iktidar mücadelesi sürüyor ve görünen o ki Genel Merkez’in dünkü “kurultay yok” açıklamasından sonra da tansiyon bir süre daha düşmeyecek.
İYİ Parti’deyse 12 Ağustos Pazar günü toplanacak olağanüstü kongreye günler kala üç kurucu üyenin istifası, yakın gelecekte de suların durulma ihtimalinin zayıf olduğunun işareti.
Güzel haberler
Özetle, başkentin politika gündemi yine bildiğiniz gibi.
Hatta, Ankara siyaseti; izlemeyi bırakıp bir süre sonra tekrar başladığınızda hiçbir şey kaçırmadığınız Brezilya dizileri misali…
Genelkurmay eski Başkanı Hulusi Akar, yeni dönemin Milli Savunma Bakanı.
Genelkurmay Başkanlığı da artık ona bağlı. Bakanlığa yani.
Milli Savunma Bakanlığı’nda (MSB) halihazırda bir bakan yardımcısı var.
Yeni bakan Akar’ın, bu sayıyı artırıp iki bakan yardımcısıyla çalışmayı düşündüğü konuşuluyor.
Ve Hulusi Akar, bu bakan yardımcılarından birinin Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) bir orgeneral olmasını istiyor.
Geçiş dönemi formülü
Milli Savunma Bakanı, muvazzaf bir orgenerali bakan yardımcısı olarak görevlendirerek yeni düzene geçişi kolaylaştırmayı hedefliyor.
Yeni sistemde Genelkurmay Karargâhı bakanlığa bağlı olarak çalışacak. Karargâh ile bakanlık arasındaki koordinasyonu da işte atanacak o orgeneral / bakan yardımcısının sağlaması öngörülüyor.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) kritik gün yarın.
Olağanüstü kurultay için gereken imzaların genel merkeze teslim edilmesi için 6 Ağustos Pazartesi gününe kadar süre var ama CHP’li muhalifler, bu işlemin 2 Ağustos Perşembe günü yapılacağını açıkladı.
Yani imzalar yarın teslim edilecek. Tabii eğer yeterli sayıya ulaşılabildiyse…
Bu soru işaretini not düşüyorum zira iki taraftan zıt haberler geliyor.
Muharrem İnce önderliğindeki parti içi muhalefet, kurultaya gidilmesini sağlayacak kadar imzanın ellerinde olduğunu söylüyor.
Genel merkez yönetimiyse aksini…
Karşılıklı markaj
CHP’de olağanüstü kurultay için 625 delegenin imza vermesi gerekiyor.
Geçen bir yılın tecrübesiyle, beşinci, onuncu yıl dönümlerine bakmak, o günleri öngörmek gerekiyor.
15 Temmuz 2021 geldiğinde, geriye dönüp; ‘Üzerinden beş yıl geçti ama FETÖ’nün devlete sızmış kadrolarından hâlâ bir bölümü tespit edilememiş olabilir’ denecek mi mesela?
Ya da 15 Temmuz 2026’da, ‘10 yıl önce yaşanan ve 249 şehit verilen o kanlı darbe girişimi bile bize ders olmamış’ demek durumunda kalınabilir mi örneğin? Ya da 20 yıl sonra… Ta 2036’da bile?..”
**
Yukarıdaki satırlar geçen yıldan… 15 Temmuz’un yıldönümü yazısından…
Bugün, o yazının üzerinden bir; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki FETÖ’cü kadroların darbe girişiminin üzerindense iki yıl geçti.
Şahsen aynı kanaatim (daha doğrusu endişem) maalesef bugün de geçerli.
Daha doğrusu, yine 15 Temmuz 2017’deki o yazıda bahsettiğim şu boyutuyla…