Fazıl Say’ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamanın başlığı bu.
Say’ın açıklaması şöyle:
“Öncelikle, yazacaklarım tamamen şahsi konular değildir. Önümüzdeki aylarda tepeden tırnağa görüşmeler gerçekleştireceğim. Önümdeki engelleri, önyargıları, yanlış algıları yok etmek istiyorum.
Memleketimi çok seven bir insanım ve sanatımı tüm dünyada olduğu gibi kendi ülkemde de icra etmek istiyorum.
Benim konserlerimin sadece birkaçı belediyelerle, Önce bu sayının artmasını, bu ilişkinin doğmasını, halkla buluşmalarımızda belediyelerin desteğinin artmasına çalışacağım. Bu sayı artmalıdır. Bu önyargı kırılmalıdır.
Fazıl Say da bir Türk vatandaşıdır.
Benimle bir konser için çalışan bir belediye suç mu işlemiş olur? Lütfen bu yanlışlardan dönelim.
Sonra üniversitelerde tekrar konserler vereyim istiyorum. Yıllardır davet edilmiyorum. Gençlerle buluşamıyorum. Bu kapıların da ardına kadar açılması için gayret edeceğim. Şansımı tekrar ve tekrar deneyeceğim.
“AB müktesebatına göre Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlama süreci ve gerekliliği var. Bir çift başlılığın olması doğru bir şey değil. Bunu artık bir yoluna koymamız lazım. Sivil- asker gibi bir yaklaşım kalmamıştır, aşılmıştır. Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlanmasının da hiçbir manisi yoktur”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan-KKTC seyahati sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. İşte Başkan’ın çok önemli mesajları…
DAYANIŞMACI OLACAK: (Kabinede en dikkat çeken isimlerden biri Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar. Genelkurmay Başkanı iken Savunma Bakanı olarak görevlendirilmesinde ne etkili oldu? Genelkurmay Başkanının yetkilerinde bir değişiklik olacak mı?) 2014 yılı sonunda Avrupa Birliği müktesebatına göre Genelkurmay Başkanlığı’nı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlama süreci ve gerekliliği vardı. O günden bugüne, biz Avrupa Birliği müktesebatında bir şeylere, tatsızlığa fırsat vermeyelim, diye bu işi pek kurcalamadık. Ama yeni yönetim sistemi içinde bu konuyu arkadaşlarımızla değerlendireceğiz. Bir çift başlılığın olması doğru bir şey değil. Bunu artık bir yoluna koymamız lazım. Bunu kararlılıkla aşacağımızı tahmin ediyorum. Gerek Hulusi Akar Paşa’nın gerek ise Yaşar Güler Paşa’nın ve Ümit Dündar Paşa’nın birbirleri ile olan gönül bağları ve birliktelikleri “şüpheci nazar” ile bakma gibi bir durumu ortadan kaldırmıştır. Sivil- asker gibi bir yaklaşım kalmamıştır, aşılmıştır. Milli Savunma Bakanı ile Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin arasındaki ilişkiler çok daha dayanışmacı olacaktır. İnanıyorum ki karar alma sürecinde de bir sekteye fırsat vermeyecektir.
HİÇBİR MANİ YOK: (Genelkurmay Başkanlığı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanabilir mi?) Bağlanabilir, hiçbir manisi yok. Dikkat ederseniz, Hulusi Akar Paşa’yı bakan olarak açıkladık. Aynı anda da Genelkurmay Başkanı’nı, Kara Kuvvetleri Komutanı’nı ve Genelkurmay İkinci Başkanı’nı atadık. Çünkü Silahlı Kuvvetler boşluk kabul etmez. Aslında devlet yönetiminde hiçbir yer boşluk kabul etmez. Nitekim ben aşağıda bakanlarımızı açıklamaya giderken, vekaleten olmaz dedik ve atamaları hemen yapalım diyerek, işi bitirdik.
Ticaret Bakanlığı’na getirdiğimiz Ruhsar Pekcan sektörün içinde bir iş insanı. DEİK, TOBB ile yoğun çalışmaları olan bir isim. Kendisine inanıyorum, ondan da çok şey bekliyorum, odalarla ithalat-ihracat konularında yoğun çalışmaları olacak.
Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’ya “Arkadaş işinin başından geleceksin” dedik. Ben bir DEİK Toplantısı’nda “Burada da babayiğitler çıksın, dışarıdan kuru sıkı atmaya benzemez, gelin elinizi taşın altına koyun” demiştim. Sonra da “Madem sağlık sektöründen şikayetin var, o zaman gel sen de bu işin içine gir, şikayetleri ortadan kaldıralım, özel sektör mantığını devlette daha hakim hale getirelim” dedim. Sağ olsun o da kırmadı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni sistemin ilk kabinesini dün gece açıkladı.
Erdoğan Türkiye’yi, 16 bakan ve bir Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla birlikte yönetecek.
Yeni sistemin başmimarı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tek yardımcıyla çalışmayı tercih etti. Bu makama da, eski Başbakanlık Müsteşarı Fuat Oktay’ı getirdi. Oktay’ın yeni dönemde bu göreve getirilmesinin şüphesiz en önemli yanı, devlet yapısını bugünlere hazırlayan kadronun başında yer almış olması.
Tabiri caizse, yeni sistemin başmimarı Fuat Oktay.
200 yıllık yapısal sorunlara cevap
Oktay ile kısa bir süre önce, Çankaya Köşkü’ndeki makamında uzunca sohbet etme imkânı bulmuştum.
Yeni sistemin kurulmasıyla ilgili çok yoğun bir mesainin içindeydi.
9 Temmuz Pazartesi günü, yani yarın, Ankara Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde ‘Cumhurbaşkanlığı Göreve Başlama Töreni’ var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, o gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) ant içerek göreve başlayacak.
Meclis’teki yemin töreninin ardından, yabancı konukların da yer alacağı geniş katılımlı tören, Külliye’de yapılacak.Ve işte o törende bir ilk yaşanacak.
İstiklal Marşı’nı CSO çalacak
Beştepe’de Külliye’nin bahçesinde yapılacak ‘Cumhurbaşkanlığı Göreve Başlama Töreni’nin açılışında İstiklâl Marşı’nı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) çalacak.
CSO, dört eserden oluşan bir de konser verecek Pazartesi akşamı Beştepe’de. Türk bestecilerin eserlerinden oluşan program, Ulvi Cemal Erkin’in ‘Köçekçe’siyle başlayacak.
Ardından Ferit Alnar’ın ‘İki Dans’ adlı eserini seslendirecek olan CSO konseri Ferit Tüzün’e ait Çeşmebaşı’nın 4 ve 6’ncı bölümleriyle devam edecek.
Son iki gündür aynı konuda yazıyorum.
Çocuklara yönelik taciz, tecavüz ve çocuk cinayetleri.
Dünkü yazımda şöyle bir bölüm vardı:
“(…) Uzmanlar ya da akademisyenlerden müteşekkil bir listesi bile yok elimizde çözüm üretmemize yardımcı olacak o insanların. Sosyologlar, psikologlar, psikiyatrlar, çocuk doktorları vb uzmanların ilgili devlet birimleriyle koordineli şekilde aktif ve yönlendirici olmaları, medyada öne çıkmaları gerekiyor.”
***
Aynı konuyu, CNN Türk’te, Mine Uzun’un Parametre programında da konuştuk dün sabah canlı yayında.
Biz yayındayken elektronik posta kutuma şu mesaj geldi:
“Murat Bey, ben Doç. Dr. Levent Eraslan. Eğitim sosyolojisi uzmanıyım. Beden mahremiyeti üzerine çalışıyorum. Çocukluk Sosyolojisi adlı bir de kitabım var. Haklısınız, medya bize bu konuda yer vermiyor. Gazeteniz bana ulaşırsa gereken bilgileri verebilirim.”
Çocukların mağdur ve maalesef maktul olduğu olaylar gündemde yine.
Aslında “yine” diyor olmak bile başlı başına sorunun kronik olduğunun kanıtı.
Çocuk tacizleri, tecavüzleri ve cinayetleri ancak üst üste geldiğinde medyada yoğun şekilde yer buluyor.
Kamuoyunun konuya ilgisi, hassasiyeti de ancak böylece ortaya çıkan infial vesilesiyle oluşuyor. Ancak bir süre sonra haberler gündemden, konu da kamuoyunun ilgilendiği, duyarlılık gösterdiği konular listesinden düşüyor.
Kronik sorun yerli yerinde duruyor ama duyulmaz, görülmez, konuşulmaz oluyor. Ta ki, yeni vakalar art arda gelip bir kez daha gündemin üst sıralarına çıkıncaya dek.
Kısır döngü bu...
***
Çocuklar güçsüz... Savunmasız...
Seçim telaşı, yoğun siyasi tartışmalar, yeni yönetim sisteminin detayları, TBMM’nin açılışı, kurulacak yeni hükümet, sandıktan çıkan sonuçların muhalefet partilerinin iç dengelerine yansımaları derken; çocuklarımızın başına gelenleri unutmamak gerekiyor.
***
Türkiye’nin dört bir yanından ‘kaybolan çocuk’ haberleri geliyor art arda.
Küçücük yavrular kayboluyor, kaçırılıyor; çoğunlukla da günler sonra cansız bedenlerine ulaşılıyor çocuklarımızın.
Dram üstüne dram… Acı üstüne acı...
Haberleri okumaya, izlemeye yürek dayanmıyor.
***
Çocuk tacizleri, çocuk tecavüzleri, çocuk kaçırmalar, çocuk cinayetleri...
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) dört eski genel başkanı bir aradaydı dün.
Hikmet Çetin, Murat Karayalçın ve Altan Öymen; Deniz Baykal’ı ziyarete gittiler.
***
Karayalçın ve Öymen, dün önce, saat 12’de CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’yi, sonra da saat 14’te Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ettiler.
Bu iki görüşmenin ardından, Hikmet Çetin’in de katılımıyla üç eski genel başkan, tedavisi sürmekte olan Baykal’ı ziyaret etmek için Ankara Bilkent’teki TSK Rehabilitasyon Merkezi’ne gitti. Öğleden sonra saat 4’te bir araya gelen dört eski genel başkanın görüşmesi 40 dakika civarında sürdü.
***
Aldığım bilgilere göre;
Deniz Baykal’ın 8 Temmuz’da TBMM’nin açılış oturumuna, en yaşlı üye sıfatıyla başkanlık yapıp yapmayacağı konusu görüşmede gündeme gelmemiş.