Cumhurbaşkanı adaylarının seçim yaklaşırken konulara daha sert söylemlerle yaklaştığı görülüyor.
Aslına bakarsanız buna “kıyasıya bir söz düellosu” demek daha doğru olur.
Örneğin; Muharrem İnce, Erdoğan’ın reddetmesine rağmen hemen her konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “televizyonda karşılıklı tartışmaya” çağırıyor.
Muhalefet adaylarının hepsi mitinglerinde önce “ekonomik sıkıntıdan” başlayarak eğitim, adalet, eşitlik ve birçok konuda iktidara yükleniyor.
Ak Parti’nin önemli seçim söylemi olarak “din elden gidecek” iddiasını seçtiği dillendiriliyor.
Kerem Çalışkan Eminönü’nde esnafla yaptığı konuşmaları yazmış, aynı konu…
“Ekonomi daha kötü olur ama yine AKP kazanır” diyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Haziran seçimlerinin “istikbal ve istiklal” meselesi olduğunu söyledi.
Rakibi Muharrem İnce’ye “Birinci çıkmazsan istifa edecek misin” diye sordu.
Seçmenlerinden 24 Haziran’da sandıkları boş bırakmamalarını istedi. Kısa süre sonra yapılacak seçim gerçekten de “istikbal” açısından büyük önem taşıyor.
“İstiklal” konusuna gelince… Cumhurbaşkanı seçimi veya genel seçimin istiklal yani “bağımsızlık” ile ilişkisini anlamak güç. Birinci çıkmayanın istifası ise Türkiye’de pek rastlanmayan bir durum.
Bu seçimin diğerlerinden büyük önem taşımasının nedeni, öncelikle cumhurbaşkanı adaylarının rejim değişikliği konusundaki farklı görüşleri..
Cumhur İttifakı ve Erdoğan “başkanlık sistemine geçişi” isterken, Millet İttifakı ile onun adayları “parlamenter rejime dönüş” kararında.
İttifakta endişe
Bu seçimde yaşanan önemli değişiklik ise muhalefet partilerinin benzer söylemlerle Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yönde konum almış olmaları.
Gündemin önemli olaylarından biri Kuzey Irak’a başlatılan operasyon.
Türk ordusu Kandil’e doğru ilerlerken bir yandan da ABD ile “Menbiç konusunda anlaşmaya” varıldı.
Irak ile uzlaşılmış, İran’ın da itiraz etmeyeceği öngörülerek düğmeye basılmış.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Perşembe gecesi CNNTürk’te gazetecileri cevaplarken:
“Bağdat, ben bunu çözemem derse Kandil’i de, Sincar’ı da vururuz” dedi.
Afrin’e yapılan Zeytin Dalı Harekatı gibi Kandil’de de büyük bir hava ve kara harekatıyla PKK merkezleri önce kuşatılacak, sonra vurulacak. Kandil bugüne kadar Türkiye’deki terörde büyük rol oynadı.
Neden yalnızız?
Daha sonra “çözüm sürecinde özgürce hareket eden” örgüt, Güneydoğu’da da büyük ölçüde yayıldı, güçlendi.
Demirören Holding ve Demirören Medya Gruplarının sahibi Sayın Erdoğan Demirören’in kaybını dün büyük üzüntüyle öğrendim.
Erdoğan Bey’i çok uzun yıllardır tanırım, önce dostum sonra patronum oldu.
O nedenle, bu yazıyı yazmak bana zor geliyor.
Bilgili, çok deneyimli bir iş adamı, ülkeye yararları dokunmuş bir sanayici ve futbol gönüllüsüydü.
Oğlu Yıldırım Demirören Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı olarak Türk futboluna hizmet verirken kendisi de Beşiktaş Kulübü Divan Kurulu üyesi olarak futbolun içindeydi.
Ailesinin diğer fertleri gibi her zaman nazik ve düşünceli, kimseyi kırmak istemeyen bir insandı.
Hastalığını atlattığını bildiğim için ani şekilde hayatını kaybedeceği birçok kişi gibi benim de aklıma gelmemişti.
Mayıs 2011’de Vatan ve Milliyet gazetelerini aldıktan sonra 7 yıl onunla çalıştım.
Seçime 2 hafta kala kamuoyu araştırma kuruluşları da son anket sonuçlarını açıklamaya devam ediyor.
Argetus şirketinin sonuçları ilk turda Tayyip Erdoğan’ın en yüksek oyu alacağını, seçimin ikinci tura kalacağını ve ikinci turda Erdoğan ile Muharrem İnce’nin yarışacağını gösteriyor.
Aynı ankete göre Erdoğan ikinci turda yüzde 52.6, İnce 47.4 alacak.
İkinci tura Meral Akşener kalırsa Erdoğan büyük farkla cumhurbaşkanı olacak.
Bu ankette ittifak oylarında ise Cumhur İttifakı’nın oyunun yüzde 50.5, Millet İttifakı’nın ise yüzde 38.6 olduğu, HDP’nin barajı geçtiği sonucu çıkmış.
Konsensus’un 42 ilde 2 bin kişi ile görüşerek yaptığı ankette Cumhur İttifakı yüzde 50.4, Millet İttifakı yüzde 39.7.
HDP (9.7 ile) ve MHP (7.4 ile) baraj altında kalıyor.
Cumhurbaşkanı seçiminde Tayyip Erdoğan’a yüzde 47.9, Muharrem İnce’ye yüzde 26.8, Meral Akşener’e yüzde 14.8, Demirtaş’a yüzde 9.7 oranında tahmini oy çıkmış.
Seçime 3 haftadan az zaman kala Cumhur İttifakı’nda sorun çıkıyor gibi bir hava oluştu.
“MHP’den ittifaka ne kadar oy gideceği” konusu giderek daha çok gündeme gelmeye başladı.
MHP’lilerin önemli bir kısmının Erdoğan’a oy vermeyeceği söylentisi ve Bahçeli’nin “af” ısrarı ittifakı bozabilir mi?
Bu sorunun kesin cevabı bilinmiyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı rahatsız edeceğine şüphe yok.
Cumhurbaşkanlığı seçimini birinci turda kazanmak isteyen Erdoğan için MHP’den gelecek oylar zaten bu ittifakın oluşmasında rol oynayan etkendi.
Şimdi Ak Parti’nin ittifakla ne kazanıp, ne kaybedeceğini anlaması gerekiyor.
Gündemde yok
Öncelikle akla “Acaba Bahçeli ittifak konusunda çok hassas olsa af için bu kadar ısrarcı olur muydu” sorusu geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahçeli’nin af söylemlerine karşı 13 Mayıs 2018’de, 3 hafta önce “Af düşüncemiz kesinlikle yok” demişti.
Pazar günü yapılan seçimde Ali Koç, 4 bin oy farkla seçilerek Fenerbahçe’nin yeni başkanı oldu.
Hayırlı olsun, ona da başarılı bir başkanlık dönemi diliyoruz.
Aziz Yıldırım başkanlığı “1 oy farkla” kazanmıştı, FB Spor Klübü’ndeki başkanlığı 20 yıl sürdü.
Yıldırım, 20 Mayıs 2015’te Ali Koç’a “Benden sonra başkan sen ol” teklifini yapmış, o da kabul etmişti.
Pazar günü, oyların dörtte üçünü alan Ali Koç’un kazanmasına Fenerbahçeli olmayanların bile sevindiğini gördüm.
Bence bunun iki önemli nedeni var.
Neden sevindiler?
Birincisi, artık insanlar “koltuğu bir kez ele geçirenin bir daha bırakmamasından” hoşlanmıyor.
Seçime bir aydan az zaman kaldı ve adayların, partilerin propaganda çalışmaları hız kazandı.
İl, il dolaşıyor ve mitingler yapıyorlar.
Bu arada medyada yer almak da onlara büyük yarar sağlıyor. Şüphesiz iktidar partisi tüm seçim çalışmalarında diğerlerine göre avantajlı durumda.
Devletin imkanları ve medyanın gücü onlardan yana. Tüm partiler seçim beyannamelerinde demokrasi, adalet, eşitlik sözü verdiler ama halihazırda eşitsiz bir durum var. Muhalefet partileri ve cumhurbaşkanı adayları medyada da eşit şekilde yer alamıyor.
RTÜK’ten şikayet
Bu durum Radyo Televizyon Üst Kurul’unun bazı üyelerinin de tepkisiyle karşılaşmış. RTÜK üyeleri İlhan Taşçı ve İsmet Demirdöğen, devlet televizyonu TRT’nin yasaya aykırı yayın yaptığı gerekçesiyle YSK’ya başvurmuş.
TRT’nin yalnız bir siyasi parti ile onun genel başkanı ve cumhurbaşkanı adayına diğerlerine göre adaletsiz, eşitliğe aykırı biçimde yer verdiğini bildirmişler.
Başvuruda “Demokrasisi gelişmiş ülkelerde kamusal yayıncılık tüm yurttaşlara eşit mesafededir, haber alma hakkına saygılıdır” deniyor.