Dünyada düzeltme haftası yaşanır mı?

4 Şubat 2018

ABD tarım dışı istihdam verileriyle Fed’in 3 hatta 4 faiz artışına gidebileceği piyasaları tedirgin ettti. Endişelerle gelişmiş ülke borsalarında düzeltmeler yaşanabilir. Küresel hareketlerin iç piyasaya yansıması kaçınılmaz olacaktır

Geride bıraktığımız hafta BIST 100 endeksi önce rekor kırdı, ardından haftayı kayıpla kapattı. Daha da önemlisi ABD 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 2.64’teki direnç seviyesini yukarı kırarak 2.85’lere kadar yükseldi.

Piyasalardaki asıl değişimi yaratan geçtiğimiz Cuma günü ABD’de açıklanan “Tarım Dışı İstihdam-TDİ” (Non-Farm Payrol-NFP) verisi oldu. Yaşanan kış koşullarına rağmen 180 bin kişilik bir artış beklenirken 200 bin kişilik tarım dışı istihdam yaratılmış. İstihdamdan daha da önemlisi yıllık ücret artışları yüzde 2.6 öngörülürken yüzde 2.9 olarak açıklandı. Aralık rakamı da yüzde 2.5’ten, yüzde 2.7’ye revize edilmiş durumda. Piyasaları 20 binlik fark değil daha çok bu veri ilgilendirdi.

ABD tahvilleri yükseliyor

Endişeye yol açan gelirlerin bu denli arttığı bir ortamda; enflasyon da yüzde 2 hedefinin üzerine çıkacak. Bu da Fed’in Mart’tan başlayarak faiz artışlarına başlamasına neden olacak beklentisini güçlendirdi. Piyasaların beklentisi bu yıl içinde 2, en fazla 3 faiz artışı yönündeydi. Ancak bu veri sonrasında 3 hatta 4 faiz artışı olabilir mi tartışması hızla gündeme geldi. (Yılın başında yazdığım üzere benim beklentim 3.5 faiz artışı yönünde sonuncusu Aralık’ta geleceğinden dolayı “buçuk”.)

Bu endişelerin öncesinde ABD 10 yıllık tahvil getirileri yükselmeye başlamıştı zaten. Önceki haftayı yüzde 2.66 seviyesinden kapatan getiriler, geçtiğimiz haftanın başından itibaren yükselmeye başladı ve Ocak 2014’ten bu yana en yüksek seviye olan 2.8544 geçtiğimiz Cuma günü test edildi. Haftalık kapanış da buna çok yakın bir seviye olan 2.8390’dan gerçekleşti. Tahvil getirilerindeki bu yükseliş devam ederken gelen TDİ verisi de işin tuzu biberi oldu.

Geçtiğimiz hafta Salı gününden itibaren alarm veren ABD borsa endeksleri, Cuma günü itibariyle sert düşüşlerle haftayı kapattı. Sadece Cuma günü Dow Jones endeksi günü yüzde 2.54 düşüşle kapatırken, S&P 500 endeksinin kaybı yüzde 2.12 olarak gerçekleşti. Her iki endeks de önceki hafta Cuma günü kapanış ve geçen hafta Pazartesi günü kendi tarihi rekorlarını kırmışlar, tahvil getirilerindeki yükselişe kayıtsız kalamamış ve bir düzeltme hareketine girmişlerdi. Salı günü bu hareket belirginleşmiş ancak geçtiğimiz Cuma günü itibarıyla da netleşmiş durumda.

Gözler ABD borsalarında

Devamını Oku

Coşku sürer mi?

29 Ocak 2018

Piyasalar, ‘Zeytin Dalı’ harekatının ilk haftasını zaferle atlattı. TCMB’nin Döviz Kazandırıcı Reeskont Kredisi için tanıdığı 3.70‘den TL olarak ödeme süresinin dolması ve dolar endeksi kur için önemli. Borsada her ne kadar nominal rekorlar kırılsa da 122 bin 600 direnç olacak

Geçtiğimiz hafta piyasaların adeta zafer haftasıydı. Sadece rekor kıran BIST 100 endeksinden ya da Dow Jones’tan veya eurodan bahsetmiyorum. Dolar cinsinden fiyatlanan emtia, gelişen ülke para birimleri de adeta bir zafer haftasını geride bıraktı. Bizim piyasalarımız için daha da önemliydi. Zira ‘Zeytin Dalı’ harekatının başladığı günlerden sonraki ilk iş haftasında piyasalar değil bundan olumsuz etkilenmek, tersine çok daha pozitif bir görünüm ortaya koydular.

Haftanın başında yazdığım yazımda olası olumsuz yansımalara değinmiştim. Ancak hiçbiri gerçekleşmediği gibi, tam tersine BIST 100 endeksi 120.701 ile tarihi “nominal” zirvesinden haftayı kapatmayı başardı. Dolar/TL kuru hafta başında Afrin harekâtı haberleri sonrasında 3.8509’u gördükten sonra geride bıraktığımız Perşembe günü 3.7162’ye kadar geriledi, 3.7525’ten kapattı.

Bu hareketlerin bizden kaynaklanan kısmının hayli sınırlı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Zira, sınırlarında bir savaş yürüten bir ülke için piyasaların tepkisinin sadece iç dinamiklerle açıklanması pek mümkün görünmüyor. Küresel olarak “anti-dolar hareketinin” bizim piyasalarımıza bir yansımasını yaşıyoruz.

Davos’taki “Dünya Ekonomik Forumu” toplantıları sırasında ABD Hazine Bakanı Mnuchin’in “Zayıf dolar ABD ekonomisinin yararınadır” yorumları ve arkasından Trump’ın “Daha güçlü bir dolar taraftarıyım, güçlü doları destekliyorum” şeklindeki söylemleriyle kendi Hazine Bakanını yalanlamış olması 1.2537 ile Kasım 2014’ten bu yana dolar karşısında en yüksek seviyesini test eden euronun bir nebze de olsa düzeltmesine yardımcı oldu. Trump sonrasında 1.2370’lere kadar gerileyen euro daha sonrasında yeniden toparlamayı başardı, haftayı 1.2415’lerde bitirdi.

Asıl ralli yapan İngiliz sterlini oldu. 2017’yi 1.3500 seviyesinden kapatan sterlin, geçtiğimiz hafta Perşembe günü 1.4345’e kadar yükselmeyi başardı. Haftayı 1.4145 seviyesinden kapattı. Ha keza altın da 1.366 ile Ağustos 2016’dan bu yana en yükseğini test ettikten sonra haftayı 1.350 ile tamamlamayı başardı.

Kurda kritik tarih 1 Şubat
Bu hafta için 1 Şubat tarihi kritik bir tarih olacak. Neden derseniz geçtiğimiz yılın son aylarında Merkez Bankası’nın ‘Döviz Kazandırıcı Reeskont Kredileri’ için tanıdığı 3.70’den TL olarak ödeme seçeneğinin son günü. TCMB’nin koyduğu seviye ve tarihler; her ne kadar piyasa dinamikleri açısından çok önemli olmasa da yine de psikolojik olarak piyasa katılımcılarının kararlarını ama daha çok da beklentilerini etkiliyor. Temel olarak çok anlamlı olmasa da son günlere girilmişken vadesi gelen son krediler için halen daha piyasaya yüksek kurdan satıp, 3.70’den TL olarak ödeme seçeneğini kullanmamış ancak kullanmak isteyenler olabilecektir. Asıl mesele 1 Şubat’tan sonra ne olacağı... Dolar/TL kurunun ne yöne evrileceğini anlayabilmek için ilk olarak 10 yıllık ABD tahvil getirilerine (Geçtiğimiz hafta 2.64’ü geçerek 2.6640 seviyesinden bir kapanış oldu) ve devamında da DXY endeksine bakmakta fayda var. Eğer ki DXY’da 88.40 seviyesinin altına inilmez, tersine 90.00 seviyesine ve üzerine doğru bir hareket olacak olursa dolar/TL’de 3.70’lerin altını görmek değil, 3.79-3.82 bandına doğru bir hareket yaşanabilir. DXY endeksinin 88.40’lara yeniden yakınsadığı bir durumda da 2.6750-6850 bandını test etme çabası yeniden tezahür edebilir. Ancak bu seviyenin daha da altına inilmesini bu hafta beklemem.

Güçlü mü zayıf mı?

Devamını Oku

Piyasalar ‘Zeytin Dalı’ uzatacak mı?

22 Ocak 2018

Piyasalar Türkiye’nin Afrin’e yönelik Zeytin Dalı operasyonuyla hareketlenecektir. Haftanın açılışı volatil geçebilir. ABD’nin kepenk kapatması dolar endeksinin gerilemesine neden olacak. Euro ve pound değer kazanacak

Geçen haftaki yazının başlığı “Merkez adım atar mı?” idi ve iki ayrı merkezden söz ediyordum. İlki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) idi, ikincisi de Afrin özelinde Suriye konusunda adım atacak merkezi idareyi kast etmiştim. İlki adım atmadı ancak ikincisi adım attı ve Cuma gecesinden başlayarak Afrin’e yönelik bir operasyon başladı. Hava kuvvetlerinin destekle(ye)mediği bir harekatın başarılı olması zor olacak denilirken, ilk hamle hava kuvvetlerinden geldi. Devamında kara heraketı başladı.
Harekatın nasıl bir yöne evrileceği, ne kadar süreceği, kara birliklerinin ne kadarının katılacağı; ABD, Suriye ve daha da önemlisi Rusya’nın bu konudaki tavrı önemli olacak. Bu denli bilinmezliğin olması doğal olarak belirsizliği artıracak. Finansal piyasalar açısından bakıldığında belirsizlik her zaman risk demektir. Risk de beraberinde “primi” getiriyor. Özellikle haftanın başında belirsizliğin getirdiği risk fiyatlanacaktır. Bunun da etkilerini dolar/TL kurunda, bono/tahvil piyasalarında ve borsada mutlaka göreceğiz.
Hafta sonu böylesi bir harekâtın başlayabileceği beklentisi zaten geçtiğimiz Cuma günü bizim piyasalarımızı huzursuz etmişti. Dolar/TL kuru 3.7611’i gördükten sonra 3.8075 seviyesine (aynı zamanda kapanış); 10 yıllık tahvilin getirileri yüzde 12.21’e kadar yükseldi. BIST 100 endeksi de 117.064 gördükten sonra 114.926’ya kadar düştükten sonra; yüzde 1.46’lık düşüşle; haftayı 115.147 seviyesinden kapattı.
‘İlk merkez’ yani TCMB herhangi bir değişiklik yapmamıştı. Sadece enflasyonda kalıcı bir iyileşme olmadığı bir durumda geçici iyileşmelerle enflasyonda ortaya çıkabilecek düşüşleri göz ardı edebilirim minvalinde yapmış olduğu açıklama; piyasalarca sıkı duruşun uzun süre devam ettirileceği şeklinde algılandı.
Pozitif bir bakış açısıyla; enflasyonla mücadelede, TCMB’nin kararlılık hanesine kaydettiler.Dolar kuru tarafındaki 3.75’li rakamlara inilmesinde bu bakış açısının payı büyüktü. Ancak “ikinci merkezin” ilkinden bağımsız olarak aksiyon alacağı beklentisi bu iyimserliği bozdu. Risk priminin artacağını düşünen piyasalar geçtiğimiz haftanın son gününde bunu fiyatlamaya başladılar.
Dolarda kritik seviye ne?
Teknik olarak bakıldığında dolar/TL kurunda 3.84-8425 seviyesi hem 50 günlük BHO hem de bir düzeltme seviyesi olarak önemli bir eşik. 3.8650 daha önceden ‘çoklu işlemlerin’ yapıldığı bir seviye, 3.8850 de bir trend seviyesi. TL’nin değer kaybının bu seviyelerden birine kadar devam etmesi, sonrasında bir sakinleşme ve ‘cepheden’ gelecek haberlerin beklenmesi şeklinde bir piyasa tezahürü olabilir. Hele ki ABD’nin “kepenk kapatması” hadisesi uzarsa, DXY’ın 90.00 seviyesine doğru gerilemesi durumunda Afrin’den gelen etkilere bir de doların küresel değer kaybı eklenirse işler zorlaşabilir. Bu durum her ne kadar kurdaki yükselişi sınırlıyor gibi görünse de “sepet kurun” yükselişine engel olamayacaktır. ABD tahvil getirilerinin yükseliyor olması bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülke piyasalarına giren fon miktarını azaltmasa da getiri talebini yükseltiyor. Beklenen getiriyi vaat eden ülkelere giriş olurken, bu vaadini tutmakta zorlanacak olan ülkelere giriş sınırlı veya az olabiliyor. Dolar/TL kurunun son bir yıldır ABD 10 yıllık tahvil getirileri ile ilginç bir “yol arkadaşlığı” olduğunu da belirtmekte fayda var. 10 yıllıkların getirisi yukarı, dolar/TL kuru yukarı ve de tersi de doğru. Bu yol arkadaşlığı halen daha devam ediyor gibi görünüyor. Açılış dalgalı olur Afrin’e yönelik yapılan “Zeytin Dalı” harekatının ne şekilde ve nereye kadar süreceği henüz bilinmiyor. Bu belirsizlik de ister istemez bizim piyasalarımızı; dünyadaki gelişmelerden bağımsız olarak olumsuz etkileyebilecek. Harekatın devamında; Rusya, Suriye rejim güçleri, Kürt güçleri ve belki de hepsinden önemlisi ABD güçleri ile çatışma yaşanıp yaşanmayacağı, yaşanması durumunda ortaya çıkabilecek olası sonuçları büyük bir belirsizlik. Böylesi bir ortamda TL’nin diğer dövizler karşısında değer kaybetmesi ve borsa endeksinin düşmesi büyük olasılık. Haftanın açılışında volatilite yüksek olacaktır. Sonrasında gelebilecek haberler ve borsadaki bazı “özel ilgiye mazhar olmuş” hisselere gelebilecek alımlarla bu oynaklığın dalga boyları kısalabilecektir. Kepenk kapatan ABD piyasayı nasıl etkiler? Geçtiğimiz hafta sonunda kepenk kapatma sürprizi ile karşılaştı ABD. Borç tavanı için belirlenen limite gelindiğinden, yeni borçlanma yapılamayacağından kamu harcamaları için federal bütçeye ödenek sağlanmadığından hükümet faaliyetlerinin geçici olarak durdurulduğu açıklandı. Obama döneminde 16 gün ‘kepenkler kapalı’ kalmıştı. Şimdi sıra Trump’ta. Yeni rekor gelir mi? Sanmıyorum, zira bu borç tavanı meselesi ABD’nin iç politikasında iki parti arasındaki rekabet ve siyasi mücadelenin “boks ringi” gibi. Borçlanma tavanına gelindiğinde maç başlıyor, taraflar normal şartlar altında birbirlerine kabul ettiremedikleri öneri ve görüşlerini bu maç sırasında birbirlerine bir şekilde kabul ettiriyorlar, mutabakat oluşuyor, o “raunt” bitiyor. Mücadelenin hafta boyunca sürmesi durumunda dolar olumsuz etkilenecektir. Geçen haftayı 90.70’ten kapatan Dolar Endeksi’nin (DXY) 90.00’a kadar gerilemesi ihtimali artacak. Bu da başta euro ve pound olmak üzere diğer majör para birimlerinin dolar karşısında değer kazanması; bizde de “sepet kurun” yukarı gitmesi anlamına gelecek.

Devamını Oku

Merkez adım atar mı?

15 Ocak 2018

Merkez Bankası’nın PPK toplantısı ve Afrin çıkışı bu hafta piyasaların yönünü belirleyecek. Harekat ilk aşamada tedirgin etmeyebilir. TCMB’den bir sürpriz beklenmezken, dolarda kan kaybı sürebilir

Başlıktaki bu soru iki farklı konu için de geçerli. İlki; Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) 18 Ocak’ta bu yılın ilk toplantısı ile ilgili. İkincisi Suriye ve Afrin ile ilgili olarak adım atılıp atılmayacağı konusu.

İlkinden başlarsak, Perşembe günü yapılacak olan PPK toplantısından ben de piyasalar da herhangi bir faiz kararı beklemiyor. Yine toplantının yapılacağı güne kadar gerek politikacılardan ve danışmanlardan, gerekse de hükümet cephesinden “faizler inmeli” tarzında bazı yorum, öneri ve eleştiriler gelebilir. Hazır kurlar da gerilemişken bu eleştiri ve temenniler daha yüksek tondan da seslendirilebilir. 2017 yıllık enflasyonu yüzde 11.92 olarak nihayetlendi. TCMB’nin yüzde 12.75 olan Geç Likidite Penceresi (GLP) faizine “dayadığı” günlük fonlama faizi (ağırlıklı fonlama faizi olarak da anılan) şimdilik kaydıyla enflasyonun üzerinde kalmayı başarıyor, hatta sınırlı da olsa pozitif bir reel faiz anlamına geliyor. Hafta içinde açıklanan TCMB beklenti anketinde 2018 yılı TÜFE beklentisi; bir önceki aydaki yüzde 9.30’a oranla yüzde 9.55’e yükselmiş. Anlaşılan GLP’de Aralık ayında yapılan

50 baz puanlık artış beklentileri aşağı çekmeye yetmemiş. Normal şartlar altında PPK’nın bunu da göz önüne alarak faiz artırıyor olması çok da bizleri şaşırtmasa gerek. Ancak PPK “diğer tüm faktörleri” de göz önüne alarak bu toplantıda beklemeyi tercih edecektir. Herhangi bir faiz artışı beklemiyorum. Eğer gelecek olursa bu durumda dolar/TL kurlarında yeni düşükleri görmemiz kaçınılmaz olacak.

Diğer yandan herhangi faiz indirimi gelirse bu durumda; yurt dışındaki gelişmeler ne olursa olsun; dolar/TL kurlarında yeni zirveler görmesek de bir yükseliş olacaktır. İndirim oranına göre dolar/TL kurları düşük 3.80’li veya yüksek 3.80’li seviyelere kadar çıkabilecektir.

Operasyonun etkileri

Gelelim asıl piyasaları ilgilendirecek olan ikinci “Merkez adım atar mı?” sorusuna... Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de Afrin’deki gelişmelere değinerek, “Afrin’de teröristler teslim olmazsa orayı başlarını yıkacağız. 1 haftaya kalmaz ne yapacağımızı görecekler” diye konuştu. Afrin’de rejim güçlerinin harekatı sonrasında çatışmasızlık ortamı bozulmuş, Türk topçularının Afrin’e top atışları yaptıkları haberleri gelmişti.

Cumhurbaşkanı’nın bu çıkışı Afrin’deki çatışmaların bu hafta içinde de devam etmesi durumunda; bir askeri harekât ihtimalini gündeme getiriyor. Fırat Kalkanı sonrasında ikinci bir harekâtın yapılması ilk aşamada piyasaları çok da fazla tedirgin etmeyebilir. Hele ki harekât sınırlı ve net hedefli olacak olursa. (Piyasalar ağırlıklı olarak yurt dışındaki gelişmelere ya da yurt dışındaki fon yöneticilerinin bizim piyasalarımıza nasıl baktığına göre hareket ediyor.) Eğer bir askeri harekât olur, bu da geniş katılımlı ve başta Rusya ile İran’ın mutabık kalmadığı şekilde gerçekleşirse piyasalar bunu olumsuz yorumlayacak. Umarım bu konuda merkez çok iyi analizler ve değerlendirmeler sonrasında bir karar verir ve yine umarım ki kimsenin burnu bile kanamaz.

Devamını Oku

Piyasaların risk iştahı sürer mi?

7 Ocak 2018

Küresel ekonominin büyümeye devam edeceği beklentisi finansal piyasalardaki risk iştahını kabartıyor. Bu iyimserlik bize de yansıyor. Dolar 3.70 TL’nin altını test edecektir. Borsada risk hevesi dolu dizgin sürerse 122 bin 600 resmin içine girer

Yılın ilk haftasında hiç kimse ‘Nerede kalmıştık’ diye sormadı, aynen yola devam. 2017’yi zirvelerinde kapatan varlık piyasaları bu yılın ilk haftasında da fiyatların yükselişine destek verdi. Dow Jones Industrial endeksi

25 binin üzerine çıkıp, rekor yenilerken, MSCI Gelişen Ülkeler endeksi 1.201 ile Nisan 2011’den sonraki en yüksek seviyesine yükseldi. Bu zirveyi de geçip, Kasım 2007’deki 1.345.18’deki zirvesini hedeflemesi çok yüksek bir ihtimal. Risk hevesi o kadar güçlü ki...

Küresel ekonominin büyümeye devam edeceği beklentisi finansal piyasalardaki risk iştahını kabartıyor. Merkez bankalarının desteklerini henüz net olarak çektiğine dair kuvvetli bir inanç oluşmadığından dolayı “mal almayanı dövüyorlar” mantığı piyasalardaki coşkunun devamını sağlıyor.

Küresel piyasalar; Fed’in bu yıl içinde 3 faiz artışı yapabileceğine inanmıyor, şu andaki fiyatlama 2 faiz artışı yapacağı yönünde. Geçen Cuma günü ABD’de açıklanan ve beklentilerin altında gelen Tarım Dışı İstihdam verisi de adeta bu fiyatlamayı destekler nitelikteydi.

190 bin kişilik artış beklenirken veri 148 bin olarak açıklandı. İşsizlik beklentilere paralel yüzde 4.1 olurken saatlik ortalama kazançlar da yüzde 0.3 şeklinde açıklandı. Ancak bu kalemde Aralık ayı yüzde 0.2’den 0.1’e revize edilmiş. Fed’in dikkatle takip ettiği saatlik ortalama kazançların yükselmiyor olması; enflasyon “yaratma” konusunda başarılı olunamadığı, bunun da Fed faiz artışlarının 2’de bırakacağı beklentisini güçlendirdiği şeklinde yorumlanıyor. İyimserliğin sebeplerinin başında da bu geliyor.

Küredeki iyimserlik; bize has şartlar ne olursa olsun; bize de doğrudan yansıyor. Bu aralar pozitif esen rüzgarlar ne ABD’deki Hakan Atilla davasında alınan kararı ne AB ve ABD ile olan ilişkilerimizdeki hassaslıkları fiyatlamıyor. Kürede esen bu iyimserlik rüzgarı bize kadar ulaşınca; 3.79’larda yıla başlayan dolar/TL kuru geçtiğimiz Cuma günü 3.7313’lere kadar geriledi, haftayı 3.7340’lı seviyelerden kapattı. Ha keza BIST 100 endeksi de 3 Ocak’ta ABD’deki dava kararının açıklanması öncesinde 118.395’e kadar yükseldi.

Devamını Oku

Borsada rekor sürer mi doların ateşi söner mi?

1 Ocak 2018

Geçen yıl döviz kuruna 15 kez müdahalede bulunan Merkez Bankası’na 2018’de de hayli iş düşecek. Piyasalarda ilk yarı oynak geçebilir. Yatırımcısının yüzünü güldüren BIST üzerindeki yükleri atarsa ilk etapta 136 bini test edebilir. Kurda dalgalanma yaşanabilir

Geçtiğimiz yıla zorlu bir başlangıç yapmıştık; vergi ve istihdam teşvikleriyle, Kredi Garanti Fonu (KGF) sayesinde yaşanabilecek sıkıntılar çabuk aşıldı ve üçüncü çeyrekte yüzde 11.1’lik bir büyüme rakamına ulaştık. Yıllık büyüme olarak da yüzde 6’nın üzerinde bir rakamı ile karşılaşacağız gibi görünüyor. Büyümenin geniş toplum kesimlerince hissedilmemesi ya da işsizlik rakamlarında da anlamlı bir düşüşü sağlamamış olmasını bir yana koyarsak, sağlanan peformansın sürdürülebilirliği asıl tartışılan konu oldu. KGF’nin vadesi dolacak ve kullanılmayan kısmı da dahil edildiğinde 140 milyar TL’ye yakın bir desteğin bu yıl da sağlanacağı açıklandı.

2018’de ek tedbirler gelmezse yüzde 4’e yakın bir seviyeyi yakalamamızın zor olacağı bir sene olacağını tahmin ediyorum. Enflasyonun, büyümenin 2017’deki gibi iç talep ile sağlanmaya çalışılması durumunda; yılın ilk çeyreğindeki baz etkisi avantajını bir yana koyarsak; düşük de olsa çift hanelerle yılı bitireceğini tahmin ediyorum. Toparlanan Avrupa ve dünya, ihracat tarafından büyümeye destek verecektir. Geçtiğimiz yıl KGF sonrasında artan bankacılık fonlama maliyetlerinin bu yıla da yansıyacağını ve bunun iç talep üzerinden büyümeyi finanse etmeyi maliyetli hale getireceğini varsayıyorum.

Fonlama maliyetleri artıyor

Fed’den gelecek faiz artışları, Avrupa tarafından uygulanan ‘sessiz yaptırımların’ önümüzdeki yıl ihtiyaç duyulacak fonlamanın maliyetini artıracağını kestirmek çok da zor değil. Bu nedenle gerek yatırım, gerekse de geçmişten gelen ve büyümenin ihtiyaç duyacağı fonlamanın bu sene yine kamu üzerinden sağlanması ihtimalini artırıyor. Bu fonlama kamu bankaları ve/veya Hazine üzerinden olabilecek. Hazine geçtiğimiz yıl vadesi dolan borcunun yüzde 25’i kadar fazla borçlandı. Hazine; bu yıl vadesi dolacak borcunun yüzde 10 fazlasını borçlanacağını açıkladı. Ancak bu oranın da üzerine çıkılması ihtimali yüksek.

ABD’de devam eden “Zarrab davası” olarak ünlenen davanın sonuçları da bu yılın fonlama maliyetlerinin daha fazla artıp, artmayacağı konusunda da önem arz edecek.

Kurda kritik seviye

3.7925 seviyelerinden 2017 yılını kapatan dolar/TL kurunda, yılın ikinci çeyreğinde yeni yüksekler görülecek diye tahmin ediyorum. 4.2500-4.2750 seviyeleri test edilebilir. Bu döneme kadar TCMB’nin politika faizleri; düşük baz etkisinden dolayı düşeceği tahmin edilen enflasyon nedeniyle; büyük oranda yatay/sabit kalacaktır. Kurlarda tahmin ettiğim oynaklık yaşanacak olursa bu durumda TCMB’nin yeniden faizleri artırması söz konusu olabilecek. Böylesi bir durumda dolar/TL kuru yılın ikinci yarısında yatay bir seyir izleyecektir. Ancak Merkez Bankası’nın gerek faiz gerekse diğer araçlarıyla doğru politikaları oluşturamadığı durumda hem yeni yükseklerin görülmesi, hem de karar almakta zorluk yaratacak olan oynaklık artışı kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda 4.55 seviyelerinin dahi görülmesi ihtimali ortaya çıkacak.

Devamını Oku

Dünyayı hangi sürprizler bekliyor?

31 Aralık 2017

Yeni yılda Trump’ın zaferiyle sonuçlanan 1.5 trilyon dolarlık vergi reformu Türkiye dahil gelişen ülkeleri etkileyecek. 2017’ye damgasını vuran kripto paraları daha fazla tartışacağız. Enflasyondan korunmak için altının yıldızı yeniden parlayacak. Gözler yine Fed’de olacak

Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi 2016’nın sürprizi idi. Bu yılın başında göreve başlayan Trump’ın başı Rusya ile ilişkilendirilen seçim süreci nedeniyle soruşturmalarla; dertten kurtulmadı. Bir ara Kuzey Kore lideri ile twitter üzerinden yürüttüğü “diplomasi” nedeniyle piyasaları ürküten Trump yılı bir önemli karar, bir de “zafer” ile kapattı. İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıdığını açıklaması dünyanın hiç de ihtiyacı olmadığı bir gerilimi tırmandırdı. Bu yıl bu kararın yansımalarını daha fazla konuşuyor olacağız. Seçim kampanyasının en önemli vaatlerinden biri olan “vergi paketini” de yeni yıla girmeden imzalayarak, Amerikalılar’a güzel bir yılbaşı hediyesi vermeyi başardı.

2027’ye kadar devam edecek bu vergi paketi; kısa vadede orta-düşük gelir düzeyindeki Amerikalılar’a fayda sağlarken, uzun vadede asıl faydayı yüksek gelirlilere sağlayacağına dair eleştiriler var. Bu konu daha çok Amerikalılar’ı ilgilendiriyor.

Dolar güçlenecek mi?

Bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülkeleri asıl ilgilendirecek olan; Amerikan şirketlerinin yurt dışındaki kârlarını ABD’ye getirmeleri durumunda bu ülkelerin finansal piyasalarında yaşanabilecek oynaklık. Doğal olarak bu şirketler kârlarının büyük kısmını yerel para birimlerinde tutmuyorlardır. Yine de bir miktar yerel para birimi satıp dolar almalarından; daha çoğu da o piyasalarda tuttukları dolar likiditesinin ABD’ye dönmesinin yaratabileceği sorunlar, gelişen ülke piyasalarını baskı altına alabilir. Bundan euro ve sterlin başta olmak üzere gelişmiş ülke para birimlerinin de etkilenme olasılığı yüksek.

Trump’ın vergi paketinin etkileri büyük olasılıkla yılın ilk çeyreğinde hissedilecektir. Dolar likiditesinin ABD’ye kayması kısa vadeli faizlerde dalgalanmalara yol açabilecektir.

2018’in en önemli risklerinden biri de Trump’ın “azli” olabilir. İhtimal düşük ancak sıfır değil. Böylesi bir durum doların değerini kısa sürede hızla düşürebilir, Fed faiz artışlarında yavaşlayabilir. Özel savcı Robert Mueller “yılın en çok konuşulan kişisi” olabilir.

Euro 1.2650’yi test edebilir

Devamını Oku

Noel hediyesi

24 Aralık 2017

ABD Başkanı Trump’ın zaferiyle sonuçlanan yeni vergi paketi, tüm piyasaları etkileyecek. Şirketler kârlarını ABD’ye getirirse dolar dünyada değer kazanacak. İçeride de ‘vitrin makyajı’ için kurun aşağıya inmesi için büyük çaba sarfediliyor

ABD’de kurumlar vergisi oranını yüzde 35’ten yüzde 21’e düşürülmesini öngören yeni vergi paketi, ABD Başkanı Trump‘ın Noel öncesinde imzalamasının ardından yasalaşmış oldu. Trump bir anlamda Amerikalılar’a Noel hediyesi verdi.

Borç tavanı nedeniyle hükümet faaliyetlerinin durması ihtimali de 19 Ocak’a kadar ertelenirken; 1.4 trilyon dolarlık vergi kaybına neden olacağı hesaplanan vergi paketinin, diğer yandan ABD ekonomisinin önümüzdeki yıllardaki büyümesine katkısının yaklaşık yüzde 0.3-0.4 olacağı hesaplanıyor.

Bizi asıl ilgilendirecek olan Amerikalı şirketlerin yurt dışındaki kârlarını ABD’ye götürmeleri halinde uygulanacak olan ve yüzde 15.50 olarak açıklanan vergi oranının ne kadar cazip geleceği olacak. Zira şirketler ABD dışındaki kârlarını kendi ülkelerine götürmeleri durumunda bir yandan; kısa dönemli de olsa; küresel olarak dolara olan talebi artırabilirler. Bunların hepsinin yerel para birimlerinde olmayıp, dolarda olduklarını varsaysak da bu sefer de dolar likiditesinin ABD’ye akmasına neden olabilecek. Bu durum da kurlarda dolar lehine bir etki yaratabilecek.

Şirketler kârları ne yapacak?

Küresel etkileri daha çok önümüzdeki yılın ilk çeyreği ile ikinci çeyreğinin ilk yarısı arasında daha fazla hissedilecek. ABD’li şirketlerin vergi indirimleri sonrasında kârlarının artması doğal olarak bekleniyor. Bazı şirketler vergi paketi ile artan kazançlarını çalışanları ile paylaşmayı (AT&T’nin 200 bin çalışanına 1.000 dolar ek ödeme yapması gibi) tercih ederlerken bazılarının da bu avantajlarını “yine” kendi hisselerini piyasadan ‘geri satın almak’ için kullanacakları konuşuluyor. Hal böyle olunca vergi paketinin yine ‘sokaktaki adama’ katkısı sınırlı olurken, hisse senedi tarafına ‘duble etki’ edebileceği tartışılıyor. Büyük ihtimalle böyle olacak. ABD hisse senedi fiyatlarına önümüzdeki iki çeyrekte bir düzeltme gelmeden yükseliş devam edecek olursa sebebini buna bağlayabiliriz.

ABD’deki Rıza Sarraf davasındaki jürinin kararı 3 Ocak sonrasına kaldı. Piyasalar üzerindeki etkisi şimdilik azalmış görünen bu davadan çıkabilecek neticelerle ilgili bir çok yorum zaten yapıldı. Asıl konu; mahkemeden çıkacak karar ne olursa olsun; bankalara ceza gelip gelmeyeceği. Hakan Atilla’nın hakkında nasıl bir karar çıkarsa çıksın, ceza konusu bir süre daha gündemimizde kalacak.

Oynaklık sürer mi?

Devamını Oku