Düzeltme olur mu?

13 Kasım 2017

Paritede olası bir yükseliş, dolar/TL tarafındaki ihtiyaç duyulan düzeltmeyi tetikleyebilir. Borsada boşluklar kapanmaya devam edebilir. Küresel piyasalar Trump’ın vergi planıyla gerileyen dolara dikkat kesilecek

Geçtiğimiz hafta piyasalarımızdaki oynaklık yine arttı, paritede önemli bir değişiklik olmamasına karşın, dolar/TL kuru 3.9010, Sepet Kur da 3.5243’e yükseldi. Bu seviye 0.50 dolar/TL ve 0.50 euro/TL kurlarından oluşan Sepet Kur için yeni bir tarihi zirve oldu. Parite etkisinin de doğrudan hesaplamalara girmesi açısından; TL’nin değer kazanıp kaybettiğinin daha net anlaşılması için Sepet Kuru izlemekte fayda var. Sepet Kur yükseliyorsa TL değer kaybediyor, Sepet Kur düşüyorsa da TL değer kazanıyordur.

Piyasalar geçtiğimiz hafta oynaklığın ve de kurun düşmesi, borsanın yükselmesi için Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD Başkan Yardımcısı Pence ile yapacağı görüşmeye umutlarını bağladı. Görüşmenin ilk planlanan tarihinden ileriye alınması yeni gerginlikler yaratırken, nihayetinde yapılan görüşme piyasaların umduğu kadar net sonuçlar doğurmayınca, gerilim fiyatlamalara yansıdı.

Trump doları vurdu

Yapılan görüşmeden sonra yapılan açıklamaların daha çok temennilerden ibaret kalması, gözlerin 27 Kasım’da yapılacak Rıza Zarrab davasına çevrilmesine neden oldu.

Diğer yandan Trump’ın Uzakdoğu ziyareti, bu ziyarete dair gelen haberler Trump açısından değilse de; başta Japonya olmak üzere; bazı ev sahibi ülkeler açısından umulduğu gibi gitmediği yönündeydi. Trump’ın ABD’de gündeme getirdiği vergi planı, ilgili belirsizlik de küresel piyasaları pek mutlu etmedi. Senato’dan sonra Temsilciler Meclisi’nin de yeni bir plan ile gelmesi piyasalardaki belirsizliğin daha da uzamasına neden olacak görünüyor.

Zayıflama kalıcı mı?

Dolar Endeksi (DXY) vergi planı konusunda yaşanan bu belirsizlikten nasibini aldı. Geçtiğimiz Salı günü 95.15’e kadar yükselen DXY, haftanın son gününde 94.25’e kadar geriledikten sonra haftayı 94.39’dan kapattı. Bu gerileme; doğal olarak euro ve pound başta olmak üzere DXY içindeki para birimlerinin, vergi planının yarattığı belirsizlikten olumsuz etkilenen dolar karşısında güçlenmesi nedeniyle yaşandı.

Devamını Oku

Piyasa normale döner mi?

6 Kasım 2017

Piyasalar dalgalanan dolar ve faize kilitlenirken, küresel gelişmeler de hız kesmiyor. Fed Başkanlığı için Powell’ın aday gösterilmesi, son olarak Suudi Arabistan’daki gelişmeler heyecanı artırıyor

Geçtiğimiz haftanın son gününde 2 yıllık gösterge tahvil getirileri yüzde 13.45 ile 7 Nisan 2009’dan bu yana 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 12.28 ile 10 yıllık tahvillerin ihraç edilmesinden bu yana en yüksek seviyesini test etti. Faizlerin yüksek olmasına; TL’nin diğer gelişen ülke piyasalarına oranla daha yüksek faiz vermesine rağmen dolar/TL kuru; paritede önemli bir majör değişiklik olmamasına rağmen; 3.8902 ile bu yılın 27 Ocak tarihinden bu yana en yüksek seviyesini test etti. Hem kur hem de faizler yükselirken BIST 100 endeksi bunca hengame arasında hafta içinde 114.539 puanı gördükten sonra 111.297 seviyesinden haftayı kapattı. Haftalık bazda yüzde 2.28 değer kazanmayı başardı. Sürdürebilecek mi, ona daha sonra değineceğim.

Bizim piyasalarımızı en fazla ilgilendiren konuların başında Amerikan Merkez Bankası Fed’in yeni başkan adayının Jerome Powell olduğunun Başkan Trump tarafından açıklanması oldu. Beyaz saçlı, akil kadın Janet Yellen’den sonra yine bir beyaz saçlı, akil olduğu varsayılan Powell’ın Senato’dan onay alması, bu süreçten sonra da Başkan olması bekleniyor. Piyasalar için çok büyük bir sürpriz olmadığı gibi adeta hiç fiyatlanmadı bile. Hemen herkes işler dün nasılsa, bugün de öyle devam edecek düşüncesindeydi. Euro/dolar, DXY endeksi, ABD tahvil getirileri ve borsaları bu atamaya “duyarsız” kaldı.

Enflasyon sorunu

Ekim ayında tüketici fiyatları aylık yüzde 2.08 artış ile beklentilerin üzerinde artarken yıllık enflasyon yüzde 11.2’den yüzde 11.9’a yükseldi, son 9 yılın zirvesine ulaştı. Bizim piyasalarımız açısından geçtiğimiz Cuma günü açıklanan ve bir önceki günde Merkez Bankası Başkanı’nın yaptığı Enflasyon Raporu sunumu kısa vade açısından önemliydi.

Her ne kadar TCMB Başkanı Çetinkaya “sıkı para politikasından ve gerektiğinde daha da sıkılaştırabileceğinden” dem vursa da enflasyonun; açıklandığı günün bir gün öncesinde hedefi yüzde 8.7’den 9.8’e yükselttikten sonra ertesi gün yüzde 11.9 olarak açıklanması Çetinkaya’nın “Para politikası, enflasyonu hedeflere ulaştıracak kadar sıkı olacak. 2018’de, sıkı duruşun korunması ne kadar gerekiyorsa o kadar sürecek” söylemini bir anlamda boşa çıkarıyor. TCMB “sıkı para politikası” uyguladığını söylemeye devam ediyor olsa da “gevşek maliye politikası” attığı adımların boşa çıkmasına neden oluyor. Ülke olarak hep birlikte yüksek faiz ortamında yaşamaya mahkum oluyoruz.

Dolar/TL etkilenir mi?

Yine ‘normal şartlar’ altında bize ne? Ancak normal şartlar altında yaşamıyoruz ve bu operasyonun kısa vadede değilse de orta-uzun vadede bize etkileri olacaktır. Her ne kadar son aylarda daha fazla ilintili olduğu düşünülen 10 Yıllık ABD tahvil getirileri düşüyor olsa da dolar/TL kurunun düşmüyor olması hemen herkesi tedirgin ediyor.

Devamını Oku

Ateşi söner mi?

30 Ekim 2017

Euro cephesinde bir dalgalanma yaşanmazsa bu hafta dolar/TL’de bir gevşeme görebiliriz. Borsa İstanbul yaşanan gelişmelere rağmen kendi havasında gidiyor.

Vahşi Batı’da kullanılan bir özdeyiş; “Önce vur, sonra sorarsın- Shoot first and then ask” deyimi, son haftalarda bizim piyasalarımız için de geçerliydi. Geçtiğimiz hafta içinde yaşanan oynaklık sırasında dolar/TL kuru 3.8433’e kadar yükselip, 30 Ocak 2017’den bu yana en yüksek seviyesine ulaşırken, “Sepet Kur” 4.1599 ile tarihi zirvesini gördü.

Kurun bu hareketinde bir çok sebep öne sürülebilir. İç/dış politika ile ilgili olarak; ABD’nin başlattığı “vize gerilimi” ile başlayan yükseliş, 27 Kasım’da başlayacak Rıza Zerrab davasına bağlı olarak Türk bankalarına ABD tarafından ceza uygulanacağı dedikodusu, NATO Askeri Komitesi Başkanı Orgeneral Petr Pavel’in S400 füzelerinin alımı konusundaki, “Egemenlik ilkesi, savunma teçhizatının ediniminde açıkça görülüyor ancak ülkeler bu kararları vermede bağımsız oldukları gibi kararlarının sonuçlarıyla yüzleşmede de bağımsızlar” şeklindeki açıklaması, Alman kalkınma ve ticari bankalarının, Türkiye’ye sağladıkları finansman imkanlarını kısmaları konusundaki “yönlendirici” hareketleri, Macron’un “Türkiye ile ilişkileri durdurmama, kesin ve sert bir diyaloğun içinde olunması gerektiği konusunda anlaştık” şeklindeki açıklamaları önemliydi.

Bir de buna

- ABD’deki tahvil getirilerinin yükselmesi,

- Trump’ın yeni vergi paketi konusunda istediğini tam olmasa da kısmen elde edeceği beklentisi,

-Yüzde 3 olarak açıklanan ve yüzde 2.6 beklenen 3. çeyrek ABD büyüme rakamları sonrasında Aralık ayında Fed’in faiz artış ihtimalinin yükselmesi,

- Katalonya’nın bağımsızlığını ilan etmesi, buna karşın merkezi hükümetin yeni bir seçim takvimi açıklaması eklenince, bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke para birimlerinin değer kaybetmesi neredeyse kaçınılmaz oldu. Hindistan dışında geçtiğimiz hafta politika faizlerinde indirime giden Rusya ve Brezilya, ‘gevşek bütçe’ nedeniyle küresel yatırımcıların “cezalandırdığı” Güney Afrika da bu rüzgardan paylarına düşeni aldılar. Ancak bizim iç/dış politik sebeplerden kaynaklanan ayrışmamız, diğerlerine oranla daha “negatif” oldu.

Devamını Oku

Piyasaların kaderi Trump’ın elinde

22 Ekim 2017

Piyasalar bu kez Fed’in faiz toplantısına değil başkanına kilitlendi. ABD Başkanı Trump 5 adaydan birini yeni Fed Başkanı olarak açıklayacak. ‘Şahin’ Taylor koltuğa oturursa oynaklığa hazır olun. Yellen veya güvercin bir isim seçilirse biz dahil piyasalar rahatlar

Geçen hafta ABD Başkanı Donald Trump, Şubat 2018’de Janet Yellen’in yerine kimi atayacağına karar vermek için adaylarla görüştü. Yellen iddia sitelerinde şimdilik en iyi ikinci aday olarak öne çıkıyor. Jerome Powell da en güçlü aday olarak gündemdeki yerini koruyor.
“Taylor Kuralı’nın” kuramcısı John Taylor bir diğer kuvvetli aday. Ancak onun kuralına göre Fed, faiz artırmak konusunda hayli geç kalmış durumda. Diğer yandan kriz sırasında da bu kurala göre Fed, bankacılık sitemine yüzde 2.5 civarında üste faiz vermeliydi. Bugünkü koşullar göz önüne alındığında “şahin” olarak algılanabilecek olan Taylor’ın yanı sıra Fed Yönetim Kurulu Üyesi Kevin Warsh ve Ulusal Ekonomik Konsey Direktörü Gary Cohn da diğer adaylar arasında. Cohn’un Beyaz Saray’a yakın olmaya devam etmesi beklenirken, Warsh adı ilk başlarda çok öne çıkmasına rağmen, yavaş yavaş popülaritesini kaybetmeye başladığı konuşuluyor.
Cumhuriyetçi Trump’ın, Demokratlar zamanında atanmış olan Yellen’i atamayacağı beklentisiyle Powell’ın adı öne çıkıyor. Diğer yandan Yellen “denenmiş” ve piyasaların güvenini kazanmış bir isim olarak halen daha “güçlü aday” olma pozisyonunu koruyor. Diğer yandan New York Fed’in Başkanı olarak Powell’ın atanması, yanına da “dengeleyici unsur” olarak Fed Başkan Yardımcılığı diyebileceğimiz pozisyona da Taylor’ın atanması bir başka ihtimal olarak konuşuluyor. Bu durumda şahin ve güvercin kanatlar arasında denge sağlanabileceği Cumhuriyetçiler ile Demokratlar’ın gönlünün alınacağı dile getiriliyor.
Bahisler tutacak mı?
‘ABD Merkez Bankası olarak kabul edilen Fed’in başına kimin geleceği bizi neden ilgilendiriyor?’ diyecek olursanız, buna ‘Küresel fon akımlarındaki maliyetin ne olacağı, Fed Başkanı’nın izleyeceği politikalara göre yanıt bulacak’ diye cevaplamak doğru olacaktır. 2018’de cari açığın 35-40 milyar dolar olacağı varsayımıyla; toplam 195-205 milyar dolar fonlama ihtiyacımız olacağını göz önünde bulundurursak, Fed Başkan’ının “şahin” mi, “güvercin” mi olacağının ne denli önemli olacağı ortadadır.
Bahisler Powell dese de Yellen’in “kanıtlanmış bir aday” olarak şansının halen daha olduğunu düşünsem de muktedir olma mücadelesindeki Trump’ın Fed Başkanı’nı değiştirerek rüştünü ispat çalışmalarına yeni bir kanıt daha eklemek isteyeceğini düşünüyorum. Güvercin Powell’ın gelmesi bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke piyasaları için iyi bir haber. Ancak Taylor bu ekibe dahil olacak olursa, oynaklığın artacağı bir döneme hazırlıklı olmakta fayda var. Güvercinin ‘dükkanına’ bir şahinin girdiğini düşünsenize...
BIST’te moral bozulur mu?
Hafta sonunda İran ile ilişkili olarak bazı Türk bankaları için ABD’den cezai kararlar geleceğine dair haberler yayınlandı. Bu gelişmeler sonrasında BDDK ve SPK da bu konuda “Elimize ulaşan somut bir karar yok. Türk bankacılık sistemi sağlıklı şekilde yoluna devam ediyor” şeklinde açıklamalar yaptı. Cezaların gelebileceği endişesi bankacılık üzerinde baskı oluşturabilecek. Bu baskının savuşturulup, savuşturulamayacağı ABD ile yapılacak görüşmelere -vize konusundaki görüşmeler de buna dahil- bağlı olacaktır. Cezai yönde gelebilecek haberlerin olumsuz fiyatlamalara neden olabileceği aşikâr. Ola ki bu konuda bir ceza gelmeyeceği yönünde her iki taraftan da gelecek resmi açıklamalar olursa bunların da olumlu yansımaları olacaktır. Teknik olarak BIST’te 110 binli zirveleri hedefleyen bir hareket içindeyiz. Ancak gelebilecek haberle 106.500 puan ilk destek olacak. Geçen haftayı 108.488’den kapatan ve 101 bin-103 binli seviyelerde geride iki önemli boşluk bırakmış bir endeks için 106 bini destek olarak korumayı başarmak önemli olacak. Euroda dalgalanma sürer mi? İspanya hükümetinin Katalonya yerel yönetiminin yetkilerini elinden alması haberleri sonrasında İspanya’daki durumun yeni bir belirsizliğe evrilmesi ile euronun, dolar karşısında değer kaybettiği ancak bunun şimdilik endişe edildiği kadar olumsuz sonuçlara neden olmayacağı beklentisiyle mutad bantta hareket ediyor. Cuma günü için 1.1848 (50 günlük BHO) önemlli bir direnç seviyesi idi. Gün içinde 1.1858 test edilse de kapanış 1.1779 seviyesinden gerçekleşti. Bu hafta için halen daha 1.1840’lı seviyeler önemli direnç seviyeleri olacak. Ancak gerek Powell’ın Fed Başkanlığı için adaylığının güçlenmesi, gerekse de Katalonya’dan gelecek haberlere bağlı olarak hareketlenecek “parite cephesi” bu hafta için piyasaları yoracak indikatörlerden biri olacak. 1.1850’nin aşılamadığı durumda ilk aşamada 1.1680 ve ardından da 1.1640 seviyesi önemli olacak. Bu seviyelerin aşağı kırılması durumunda 1.14’lü seviyeleri konuşuyor olacağız. 1.1850’lerin üzerine çıkacak bir hareket olması durumunda; bunu düşük bir ihtimal olarak görmekle birlikte; 1.2140’ların önünü açacak bir hamle gelebilir.

Devamını Oku

İyimserlik coşkusu devam edecek mi?

15 Ekim 2017

ABD ile yaşanan kriz ve İdlib operasyonuna rağmen piyasada iyimserlik havası var. Vize sorunu çözülürse borsada 110 binler konuşulur. Dolar/TL’de 3.58 önemli

Bizim finansal piyasalarımız; ABD ile yaşanan “vize krizi” konusuna ‘nasılsa çözülür’ gözüyle bakıyor ve bunu fiyatlıyor. Aksi takdirde; her ne kadar dolar/TL kuru (pariteye rağmen) 3.6150’lere gerilememiş olsa da; Borsa İstanbul 100 endeksi, krizin patlak verdiği 6 Ekim ile kapanan haftanın üzerine nasıl çıkardı? Üstüne üstlük, İdlib konusunda yeni gelişmeler yaşanırken...

Bizdeki hisse senedi piyasalarındaki olumlu hava bir yandan krizin bir şekilde çözüleceği yönündeki iyimserlikten, diğer yandan da özellikle ABD cephesinden beklenen vergi paketi nedeniyle oluşan ortamdan nasipleniyor. İkincisi aslında bize yarayacak bir adım değil. Hele ki bu paketin içine ABD dışındaki kârların; ABD’ye transfer edilmesi durumunda cüz’i bir vergi alınacağı yönünde eklenecek bir madde, bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülke piyasalarını ister istemez olumsuz etkileyecektir. Diğer yandan İdlib süreci, Türk ordusunun unsurlarının Suriye sınırları içine hareket etmesi ile yeni bir aşamaya geçmiş görünüyor. Önümüzdeki günlerde PYD veya diğer Kürt unsurlar ile yaşanabilecek bir sıcak çatışmanın ne gibi sonuçlar doğuracağına dair belirsizlik artmış durumda.

Hepsinden öte, ABD ile yaşanan krizin bu hafta içinde gelecek ABD heyeti ile yapılacak görüşmelerden sonra çözüleceğine dair olan inancın temelleri çok da sağlam görünmüyor. ABD’ye yapılacak uçuşlarda dizüstü bilgisayar yasağı, Cumhurbaşkanlığı korumalarının ABD’ye girmeleri durumunda tutuklanacaklarına dair karar, PYD başta olmak üzere Kürt unsurlara silah/mühimmat verilmesi ve son olarak da “vize krizi” aslında “müttefikimiz” olan ABD ile yaşanan ve araları gittikçe sıklaşan krizlerin sadece ilk anda akla gelenleri. Kapalı kapılar ardında yaşananları bilemiyoruz. Yakın geçmişte yaşananları hatırlayınca, son krizin çözülse de yenilerinin olmayacağına dair bir tahminde bulunmak hayli zor.

Bedava paranın etkisi

Cuma günü ABD’den gelen enflasyon verileri manşet ve çekirdekte beklentilerin bir “tık” altında gelse de (Manşet enflasyon yüzde 0.6 yerine 0.5 geldi) perakende satışlarının beklentinin yine bir “tık” üzerinde gelmesiyle ekonominin; kasırgalara rağmen; makul sayılabilecek bir patikada ilerlediğini göstermesi açısından pozitif algılandı. Parite üzerinde önemli bir etkisi olmazken, ABD 10 yıllık tahvil getirileri yeniden 2.30’un altına inerek, yüzde 2.2775 seviyesinden haftayı kapattı.

ABD tahvil getirilerinin yeniden düşüyor olması bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke piyasalarını ve para birimlerini rahatlattı. “Bedava paranın” bir süre daha devam edeceği beklentisi, İdlib ve “vize atışmasının” yarattığı gerginliklerin dahi üzerinin bir süreliğine de olsa örtülmesine yardımcı oldu. Bizim piyasalarımızdaki iyimserliğin normalde bu hafta da sürmesi beklenebilirdi. Ancak bazı gelişmeleri gözardı etmemek lazım...

Borsada ralli sürer mi?

Devamını Oku

İdlib operasyonuyla piyasalar ısınır mı?

8 Ekim 2017

Küresel piyasalar Fed yöneticilerinin şahin tonlu açıklamalarıyla geriliyor. Aralık’ta faiz artışı garanti. İdlib operasyonu oynaklığı artırabilir. Dolar/TL’de bu hafta 3.6590-3.67 kritik seviyeler olacak

Haftaya İdlib’e yönelik yapılan operasyon haberiyle başlayacak piyasalar. Geçtiğimiz Cuma gecesi “Astana Mutabakatı” çerçevesinde ÖSO’nun unsurlarının desteklendiği Suriye sınırları içine doğrudan girilmeksizin, Rusya’nın havadan destekleyeceği bir askeri harekat başladığı resmi olarak açıklandı.
Türk askeri birliklerinin daha çok sınırın Türkiye tarafından, uzun menzilli toplarla destekleyeceği harekatın, İdlib bölgesindeki “çatışmasızlığı sağlamaya” yönelik olduğu ve bunun da IŞİD ile mücadele çerçevesinde yapıldığı belirtiliyor. Suriye içine zırhlı askeri birliklerin girdiğine dair haber var. Bu durum şimdilik kaydıyla piyasalarca kısa bir tedirginlik yaratacaktır. Sonrasında büyük ihtimalle “kanıksanacaktır”. Ancak birliklerin Suriye sınırında veya içinde; sıcak çatışma ya girmesi -umuyor ve diliyorum ki olmaz- can kayıplarının olması durumunda tepkiler farklılaşabilecek.
Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz hafta İran’a yaptığı ziyaret, öncesinde Rus lider Putin ile yapılan zirve sırasında da anlaşıldığı kadarıyla İdlib operasyonu görüşülmüş ve varılan mutabakat ile bu harekat başlamış görünüyor. Kuzey Irak’ta yapılan referandum sonrasında ortaya konan “yaptırım” ve benzeri sert tepkilerin henüz maddi karşılıkları görülmese de olası bir “koridor” hamlesine de cevap niteliği taşıyor.
Kürt “koridorunun” oluşmasını engelleme çabasının bir parçası olarak düşünülebilecek bu hareketin ne yöne evirileceğini kestirmek için henüz erken. Ancak gönderilen zırhlı birlikler ve komando gücü göz önüne alındığında harekatın çok da kısa zamanda bitmesi beklenmiyor.
Fed iyice ‘şahin’leşti
BÖLGEMİZDEKİ hareketliliğe bir de Fed’in son dönemdeki söylemleri eklenince önümüzdeki günlerde piyasalarda oynaklığın artması kaçınılmaz gibi görünüyor. Fed, Aralık’ta faiz artırmakta kararlı görünüyor. Her ne kadar Tarım Dışı İstihdam (TDİ) beklentilerin çok uzağına düşse de bu verilerdeki kasırga etkisi, piyasalarca bekleniyordu. Uzun süredir 200 bin kişinin üzerinde artış olarak açıklanan TDİ verisinde, Eylül için 90 bin kişilik artış bekleniyordu. Gerçekleşme 33 bin kişilik azalış olarak açıklandı. Diğer yandan haftalık ücret artışlarının beklendiği gibi gelmesi, piyasaların Aralık’taki artış beklentisini değiştirmedi. Veri açıklandıktan sonra 1.1670’lere kadar gerileyen parite haftayı 1.1740’ın altında 1.1729 seviyesinden gerçekleşti. TDİ verisinin açıklandığı gün dahi paritenin 1.1739-1.1670 gibi çok dar bantta hareket etmiş olması, gelişmiş ülke piyasalarında bir bekleyişin hakim olduğu izlenimini veriyor. Bunda da özellikle ECB Başkanı Mario Draghi’nin ne yapacağı konusunda belirsizliği göz önüne aldığımızda haklılık payı var. Gerçi, Cuma günü hariç hemen her gün rekor kıran ABD borsaları pek oralı değil. Ancak ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin yeniden yüzde 2.40 sınırına yaklaşıyor olması, hele ki 2.4250’deki kritik eşiği kırması durumunda Aralık 2016 ve bu yılın Mart ayında görülen 2.60’lı getirilerin önünü açacak olması piyasalarda önemli dalgalanmalara yol açabilecek.
Dolar çıkışa geçer mİ?
İçeride İdlib harekatı bu haftanın ilk günlerinde piyasalardaki oynaklığı artıracak. 2 Ekim’de yazdığım yazıda “... Eğer yine 3.5930’daki 200 günlük BHO kırılmaz veya hiç test edilmeden dahi aşağı yönde bir düzeltme başlarsa 3.5020-3.5160 bandına kadar devam edebilecek gibi görünüyor. 3.5930 seviyesi yukarı yönde kararlı olarak kırılırsa 3.6590-3.67 bandının önü açılacaktır ki bunun gerçekleşmesi ihtimali düşük” diye yazmıştım. Geçen haftanın ortasında 3.5933 test edildi, sonrasında 3.5610’lara kadar bir geri çekilme yaşandı. Ancak Cuma günü kurda yükselişler yaşandı. Geçen Pazartesi 3.5930’lardaki 200 günlük Basit Hareketli Ortalama Cuma günü 3.5945’e yükselmişti. Bu seviye aynı zamanda önemli bir düzeltmeye de denk geliyordu. Yukarı kırılmanın beraberinde zarar durdurma emirlerinin de devreye girmesi ile hareket hızlandı ve 3.6367’ye kadar bir yükseliş oldu. Günlük ve haftalık kapanışın 3.6140 ile 3.5945’in üzerinde gerçekleşmesi, bu hafta 3.6590-3.67 bandının test edilmesi olasılığını artırıyor. Diğer yandan 19 işgünü içinde 3.3888’den 3.6367’ye (yüzde 7.3’lük bir hareket) kadar yükselen hareketin de bir düzeltme yapması ihtimali artıyor. Ancak bu düzeltmenin 3.50-3.52 bandına kadar devam etmesi şimdilik zor. Düzeltme gelirse 3.5945 ilk, 3.5650-5750 bandı da ikinci önemli seviye. Altın toparlanacak mı? Gram/TL’den çok yurt dışındaki dolar/ons fiyatından bakıldığında; Kuzey Kore-ABD “atışmasının” artık bir gerginlik sebebi olmaktan çok magazin olarak algılanmaya başlaması altına yaramadı. Atışmaların hararetli dönemlerinde 1.357,59 dolar/ons seviyesine kadar yükselen altın, geçtiğimiz Cuma günü 1.260,71 seviyesine kadar geriledi. 20 iş günü içinde neredeyse 100 dolarlık bir düşüş (yüzde 7.1’lik) söz konusu. 1.263 seviyesi önemli bir düzeltme seviyesiydi, gün içinde altına inilmiş olsa da kapanışın 1.276’larda olması altın yatırımcılarını bir parça da olsa rahatlattı. (Yurt içindeki yatırımcılar kur artışından dolayı altındaki bu düşüşü sınırlı hissettiler. Aynı dönemde kur yaklaşık yüzde 7 yükselirken, altının onsu da benzer bir değer kaybı yaşadı.) Altın için yukarıda 1.295/99 seviyeleri önemli olacak 50 günlük BHO’ya denk gelen bu seviye kalıcı olarak aşılamazsa aşağıda 1.253 (200 günlük BHO) ve 1.240-44 bandı yeni hedefler olabilecek.

Devamını Oku

Piyasa ısınıyor mu?

2 Ekim 2017

Kuzey Irak referandumu ve Fed Başkanı Janet Yellen’in devam eden ‘şahin’ tutumu, piyasaları geriyor. Dolar/TL’de 3.59 kritik seviye. Eğer kırılmazsa aşağı yönlü düzeltme başlar. Euroda kısa vadede Katalan krizinin etkileri görülecek

Bölgesel gelişmeler bizim piyasalarımızı germeye devam ediyor. Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin geçtiğimiz hafta yaptığı ve “bağımsızlık” kararının çıktığı referandum sonrasında bölgeye uçuş yasağı geldi. ‘Vana kapatmak’ gibi bazı ekonomik yaptırımlar da gündemde. Bu yaptırımların Kürt bölgesini zorladığı kadar, aynı zamanda Gaziantep başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu’yu da zorlayacak. “Güneyine ihracat yapmakta zorlanan” Türkiye için bir geçiş kapısı daha kapanacak. Korkarım ekonomi, politikayı zorlayacak. Daha önceden alınması gereken önlemler zamanında alınmadığı için, şimdi alınabilecek önlemler ya alınamayacak ya ertelenecek ya da kısa ömürlü kalacaklar.

İran gezisi bekleniyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 4 Ekim’de İran’a yapacağı ziyaret; Putin’in geçtiğimiz hafta Ankara’ya gerçekleştirmiş olduğu gezi sonrası daha da önem kazanmış durumda. İran-Irak-Türkiye üçlüsünün Kuzey Irak’taki referanduma verecekleri ‘ortak tepki’ önemli olacak.

Diğer yandan Suriye’de İdlib bölgesine sevkiyat başladı şeklindeki haberler Genelkurmay Başkanlığı’nca yalanlandı. Ancak Astana toplantısında ; Türkiye, Rusya ve İran İdlib’de çatışmasızlık bölgesinin sınırları ve sınırları kimlerin koruyacağı konusundaki anlaşması sonrasında bu bölgeye her üç ülkeden 500’er asker gönderilmesi söz konusu. Bu ve benzeri konular önümüzdeki günlerin gündemini oluştururken, bölgeden gelecek haberler piyasaların yakından izleyeceği ve “fiyatlayacağı” haberler olacak.

Aralık’ta Fed korkusu

Geçtiğimiz hafta Orta Vadeli Plan (OVP) açıklandı ortalama yüzde 5.5’lik büyüme ve 2020’ye kadar sırasıyla yüzde 7, 6 ve 5 enflasyon öngören program, daha çok “dilekler manzumesi” şeklinde hazırlanmış. Hedeflerin hesaplanmasındaki kur varsayımları bile program konusunda ilk anda soru işaretlerini akıllara getiriyor.

OVP açıklandığı sırada Maliye Bakanı Sayın Ağbal’ın açıkladığı 2018’e dair vergi artış OVP’den daha fazla yankı buldu ve fiyatlandı. Finansal kurumların kurumlar vergisinin yüzde 20’den 22’ye çıkarılması borsadaki banka hisselerine satış getirirken, MTV’nin 2018’de binek araçlar için yüzde 40 artırılmasının planlanması kamuoyunda tepki ile karşılandı. Bu gelişmeler finansal piyasalarındaki fiyatlamaları ve gelişmeleri yakından ilgilendireceğe benziyor.

Devamını Oku

Satın almanın şifreleri

26 Eylül 2017

Bu kez küçük balık, büyük balığı yutacak, Yıldız Holding bünyesindeki Kerevitaş, büyük hissesi yine Yıldız Holding’e ait Besler Gıda’yı alacak. Bu amaçla, sermayesi 6.24 milyon TL olan ve halka açık olan Kerevitaş’ın sermayesi 23.9 milyon TL’ye yükseltilecek. Sermaye artışı tahsisli ve primli olarak Besler Gıda ortaklarına yapılacak. Sermaye artırımı sonrasında Kerevitaş 904.5 milyon TL ödeyerek Marsa’nın da bünyesinde bulunduğu Besler Gıda’yı satın alacak. KPMG ve Earnst&Young Denetim şirketleri tarafından yapılan değerlemelerin ortalaması bu tutarın yaklaşık yüzde 10 daha fazlasıymış.

Murat Ülker ve Oğuz Aldemir’e göre; tahsisli sermaye artışı sonrasında şirketin kasasına girecek olan paranın 479 milyon TL’si şirket kasasında kalırken, Besler’in ortaklarına Kerevitaş hisseleri verilecek. Bu ortakların aldıkları Kerevitaş hisselerini 6 aylığına satmayacağı şekilde bir planlama yapılmış.

Kerevitaş’ın son açıklanan 6 aylık bilançosuna göre şirketin 47 milyon liralık dönem zararı var. Özkaynakları da (eksi) 99 milyon TL’de. Uzun zamandan bu yana yüksek finansman giderleri nedeniyle zararda olan şirket, sermaye artırımı sonrasında kasasında kalan para ile ticari borçlarını ve kısa vadeli finansal borçlarını ödeyecek. Murat Ülker bu borçların bir yandan ehven şartlarla ödeneceğini, diğer yanda iyileşen maddi yapısı itibariyle şirketin daha iyi koşullarda borçlanabileceğini belirtiyor. 4.5 milyar ciro ve

6.8 milyar TL piyasa değerine ulaşmış olan Ülker Bisküvi‘den sonra halka açık en büyük gıda şirketi olacağı ifade edilen Kerevitaş’ın sermaye artışından sonra kalacağı hesaplanan yüzde 8’e denk gelen halka açık kısmı için çağrı yapılacak. Çağrı fiyatı Borsa İstanbul’da son 30 günde gerçekleşmiş işlemlerin ağırlıklı ortalamalarının basit ortalaması üzerinden; SPK onayı sonrasında gerçekleştirilecekmiş.

Daha önceki birçok örnekte olduğu gibi bu çağrıya da katılmayanlar olabilecek. Kerevitaş’ın bu denli büyük bir hamlesi sonrasında şirkette ortak olarak kalmak isteyenler olabilir. Bu kesim sermayenin yüzde 3’ünden fazla olması durumunda şirket borsa kotundan çıkarılamıyor. Bunu da öngören Yıldız Holding; şirketi değil borsa kotundan çıkarmak, sürecin tamamlanması sonrasında ‘ikincil halka arzı’ da göz önünde bulunduruyor.

Özellikle çağrı sürecinde ortaya çıkabilecek spekülasyonların ve hisse senedinde normalin dışında, küçük yatırımcıların zarara uğramasına neden olabilecek bir oynaklığın da önüne geçmek amacıyla Yıldız Holding ve şirketlerine ait yüzde 4’lük Kerevitaş hissesi de piyasa yapıcılığı çerçevesine kullanıma hazır tutulacakmış.

Türkiye ekonomisine güvenin bir yansıması olarak böylesi bir adım attıklarını belirten Murat Ülker, sektörlerinde lider olan iki şirket arasındaki bu satın alma ile dağıtım zincirinde, üretimin mükemmelleştirilmesinde iyileştirmeler yapılarak değer yaratılacağını belirtiyor.

Devamını Oku