Kurdaki oynaklık devam eder mi?

25 Mart 2018

ABD Başkanı Trump’ın ticaret savaşlarını başlatması piyasalarda tansiyonu yükseltti. Fed sonrası LIBOR faizinin artmasıyla Türkiye’nin fonlama maliyeti de çıkışa geçti. Gerilim büyümezse dolar/TL’de sırasıyla 3.94, 3.91 ve 3.88 seviyeleri görülebilir

ABD’nin en büyük ticaret partneri Türkiye mi? Olsa olsa bu sorunun cevabı; tabii ki değil, Çin ne güne duruyor derdik. Ancak Trump’ın uluslararası ticarete dair yaptıkları en fazla TL’yi vurmuşa benziyor. Trump’ın çelik ve alüminyuma ithalatına vergi koyması ile başlayan “ticaret savaşları” söylemi, Çin’e yönelik 60 milyar dolara ulaşacak ek bir vergi koymasıyla gündeme daha da fazla oturmuş oldu.

Bu vergilerin bizi ne kadar etkileyeceği tartışması bir yana bizi en fazla ilgilendiren konu, geçtiğimiz Cuma günü Uzakdoğu’da dolar/TL kurunun 4.0367 seviyesini test etmesi olsa gerek. Uzakdoğu’da likiditenin az olduğu, bizim piyasalarımızın kapalı olduğu saatlerde bu seviyeler görülmüş. Piyasa açıldıktan sonra dolar/TL 3.96’ının bir “çıt” altına gelse de günün sonunda 3.99 test edildi, kapanış 3.9815 seviyesinden oldu.

Uzakdoğu’daki piyasalardaki işlemler konuşulduğu kadar da sığ değilmiş. 4.00’ın üzerinde geçen işlem miktarı 250-300 milyon dolara ulaşmış. Bu hiç de söylendiği kadar sığ bir piyasa anlamına gelmiyor. Kurlardaki bu hareketin ardında sadece Trump’ın koyduğu ithalat/gümrük vergilerinin olduğunu söylemek çok da doğru değil. Her ne kadar gelişen ülke para birimleri haftanın son gününde; dolar karşısında değer kaybetmeye başlamış olsa da TL bu süreci son 2-3 haftadır yoğun olarak yaşıyor.

Fed, geçen hafta politika faizlerini beklendiği gibi 25 baz puan artırdı. Fed fonlarının maliyeti yüzde 1.50-1.75 bandına yükselse de LIBOR (Türkiye’nin fonlama maliyetinin bazı) faizleri daha da fazla yükseldi. 1 yıllık LIBOR yüzde 2.67’lere kadar yükseldi. Bu da Türkiye’nin “fonlama baz maliyetinin” artması anlamına geliyor. Fed üyelerinin çoğunluğu yılın kalanında 2 faiz artışı olacağı fikrini korurken, 2019 ve 2020’ye dair enflasyon ve faiz artışı beklentileri bir kademe çıktı. Nokta grafikler ve Başkan Jerome Powell’ın açıklamaları yılın bundan sonrasında 3 faiz artışı daha olması olasılığını henüz tam olarak düşürmüş değil. Benim de bu yıl 3.5 faiz artışı (Sonuncusu Aralık’ta olacağı ve etkisinin sınırlı kalacağı varsayımıyla 3.5) yapılacağı tahminimi değiştirmeme gerek kalmadı.

Bono/tahvil faizi yeniden yükseldi

LIBOR cephesinde bu yükseliş yaşanırken, Türk hazine tahvil/bono piyasasında da faizlerde yükselişler yaşandı. Geçtiğimiz haftanın ilk yarısında görece olarak başarılı sayılabilecek (ancak Hazine’nin planladığından bir “çıt” az borçlandığı) ihalelerden sonra tahvil getirileri içeride düşmüştü. Ancak geçtiğimiz Cuma günü piyasalarda yaşanan gerilim ile birlikte yeniden yükselişe geçti. Asıl çarpıcı yükseliş 2 yıllık gösterge tahvil tarafında gerçekleşti. Yüzde 14.11 ile günlük/günlük kapanış bazında 22 Kasım’daki yüzde 14.24’ten sonraki en yüksek bileşik getiri seviyesi test edildi. Geçtiğimiz Perşembe günü yüzde 12.43’e kadar gerilemiş olan 10 yıllık tahvilin getirisi Cuma günü boşluklu bir açılış sonrasında 12.83’e kadar yükseldi, 12.72’den haftayı kapattı. Bu seviye hafta başındaki 12.92’lik kapanıştan sonraki en yüksek kapanış seviyesi oldu. 10 yıllık tahvilin getirisinde 13.25 seviyesi kritik. Bunun üzerine çıkılacak olursa ilk aşamada 13.60, sonrasında da 14.15 seviyesinin test edilmesi olasılığı artacaktır.

Devamını Oku

Dünya yeni başkanın iki dudağına bakıyor

18 Mart 2018

Küresel piyasalarda gözler Fed’in Çarşamba günkü toplantısına çevrildi. Faiz artışı kesin. Esas merak edilen yılın tamamında 3 kez mi 4 kez mi faiz artışına gidileceğine dair mesajlar. Piyasanın kaderi yeni Fed Başkanı Powell’ın elinde

Bu hafta piyasalar için de en önemli finansal gelişme 20 Mart’ta başlayacak, 21 Mart’ta sonuçlanacak olan Fed’in ‘Federal Açık Piyasa Komite (FOMC)’ toplantısı olacak. Yeni Başkan Powell’ın ilk kez başkanlık edeceği bu toplantıdan 25 baz puanlık bir faiz artışı gelmesine kesin gözüyle bakılıyor.

Bu toplantıdan gelecek bir faiz artışından çok; bu yılın tamamında ‘3 mü 4 mü’ faiz artışına gidileceğine dair FOMC üyelerinin beklentilerinin ne yönde olacağına bakılacak.

Nokta tahminlerde 3 faiz artışı beklentisinin ağırlıkta olması piyasaları rahatlatırken, 4 olması endişeleri artıracaktır. Beklentim 25 baz puanlık bir artış ve ‘çaktırmadan 3.5 faiz artışına’ işaret edecek bir açıklama ile toplantının sonuçlanmasından yana...

Faiz artışlarının 4’e yaklaşabileceği doğrudan söylenmese de ‘dudaklarımı okuyun’ tarzında bir söylemle yapılacağını tahmin ediyorum. Piyasalar ilk elden bunu net olarak oku(ya)masalar da ilerleyen günlerde böylesi bir politika daha çok fiyatlanır olacaktır.

Peki, bu fiyatlama piyasaları nasıl etkiler derseniz; bunun etkisini en iyi görebileceğimiz yer ABD 10 yıllık tahvil getirileri ve Dolar Endeksi (DXY) olacaktır. Geçtiğimiz haftanın son iki gününde 90.05’teki 50 günlük BHO’sının üzerinde 2 günlük (ve de haftalık) kapanış yapması, DXY’ın bu hafta içinde güçlenme ihtimalini artırıyor. İlk aşamada 91, ardından da 91.70-90 bandına kadar bir yükseliş ihtimalini artıracaktır.

Devamını Oku

Küreselleşmenin sonuna gelindi

16 Mart 2018

Son 25-30 yıldır dünya ekonomisine yön veren “küreselleşme akımı” bizlere ne vaat ediyordu? Mal, Hizmet, sermaye ve işgücü serbestçe dolaşacak, küresel refah tüm insanlara; eşit olmasa da; az çok yayılacaktı. Bunun gerçekleşebilmesi için Dünya Ticaret Örgütü (WTO), IMF başta olmak üzere ülkeler üstü kuruluşlarla bazı düzenlemeler yapıldı, temel üretim araçlarının kürede serbest dolaşımının önü açıldı. Sahiden öyle mi oldu?

Evet; mal, hizmet ve sermaye eskiye oranla hızlanarak yer değiştirmeye başladı. Ancak işgücünün serbest dolaşımı ne yazık ki mümkün olmadı. İşgücü küreselleşmeden yararlanamazken, bu durum en fazla az sayıda marka veya şirkete yaradı. Yerel marka veya şirketler uluslararası şirketlerle olan rekabeti büyük oranda kaybetti. Ya uluslararası şirketlere yem oldular ya da iflâs ettiler, piyasalardan çekildiler.

Yurt dışına gidenler belki fark etmişlerdir. Çin’den başlayın, dünya haritası üzerinde Amerika’ya kadar ilerleyin ve AVM’lerdeki markaları gözünüzün önüne getirin. Üçte ikisinden fazlası her yerde gördüğünüz, bildiğiniz markalar. Ancak üçte biri yerel markalar. Benzer bir durum mühendislik, elektronik, otomotiv, finans şirketleri için de söz konusu.

Küreselleşme yerel marka ve şirketlerin sonunu getirdi. Bu durum; işsizliğin artmasına, işsizlik artmasa da gelir seviyelerinin düşmesine neden oldu. Gelir seviyeleri düşen, şikayetleri artan geniş halk kesimleri; popülist liderlere daha fazla iltifat etmeye başladılar. Bu liderler; küreselleşme ve onun ekonomik sonuçları yerine; “dış düşmanları günah keçisi” olarak gösterip iktidara geldiler. Filipinler’de Dutarte’den tutun Amerika’da Trump’a kadar uzanan haritada benzer “liderlere” rastlayacaksınız.

Küreselleşmenin olumsuz etkileri arttıkça; iktidarı ele geçiren popülist liderler iktidarlarını korumak için önce otoriter, sonra da totaliter olmaya başladılar. Bu, dünyada gittikçe artan bir eğilim haline geldi. Bu kervanaen son katılan, Çin lideri Şi Cinping oldu.

Brexit de küreselleşmeye karşı benzer bir tepkinin dışa vurumuydu. Küreselleşme Londra’ya yararken; küreselleşmenin yan etkileriyle yaşam standardı düşen İngiltere’nin geri kalanı, bunun suçlusunun AB olduğunu düşünerek “Brexit” dedi.

Trump’ın izlemeyi vaat ettiği ve bir kısmını da hayata geçirdiği politikalar; Amerika’yı dahi korumacı bir ekonomik yapıya doğru götürüyor. Çelik ve alüminyum ithalatına getirdiği vergiler bunun ilk adımları. Bunu da “ulusal güvenlik” adına yapıyor ki, WTO fazla ses çıkaramasın. Daha önceleri Çinliler’in Amerikan limanlarını almalarına ulusal güvenlik adına onay vermeyen ABD son olarak Singapur’lu Broadcom’un Qualcomm’u 117 milyar dolara alma girişimini de “ulusal güvenlik” sebebiyle onaylamadı.

Bunlar küreselleşmenin tabutuna çakılan son çiviler ise dünyayı çok da keskin anlaşmazlıkların beklediği bir döneme giriyoruz demektir. Taa ki refahı geniş kesimlere yayabilecek bir model bulana dek...

Devamını Oku

Piyasalara bahar havası gelir mi?

12 Mart 2018

Piyasalar geçen hafta yaşanan hareketlilikten sonra biraz soluklanacak. Dolar/TL’de belirleyici parite olacak. Trump’ın başlattığı ticaret savaşı doları etkileyecek. Borsa tarafında endeks kısa vadede dibi gördü gibi. 118 bin 950 yeniden test edilebilir

Geçen hafta hem veri hem haber açısından yoğun bir haftaydı. PPK toplantısı, Moody’s not indirimi, ECB Başkanı Draghi’nin basın toplantısı, ABD’de Şubat ayı Tarım Dışı İstihdam (NFP) verisi derken ‘veri yoğun’ bir haftayı geride bıraktık. Haftaya damgasını vurmaya çalışan pek çok veri vardı. NFP, ECB-Draghi gibi. Ancak Donald Trump haftanın ‘kazananı’ idi. Neden derseniz...

Trump; seçim vaadi olan çelik ve alüminyum ile ilgili gümrük kararnamesini resmen imzaladı. Ancak Kanada ve Meksika’ya muafiyet getirilmesi son dakika haberiydi. Trump’ın Baş Ekonomi Danışmanı Gary Cohn’un istifası sonrasında gelen bu esneklik piyasalardaki ‘ticaret savaşları senaryosunu’ bir parça yumuşattı.

Halbuki Trump’ın Meksika ve Kanada’yı bu gümrük bariyerinin dışında bırakması; bana göre, aralarındaki NAFTA Anlaşması ile ilgili müzakerelerde elinde bir koz bulundurmak istemesiydi. Her iki ülke de Trump’ın istediklerine taviz vermezse, yeniden gümrük duvarları yükselebilir.

Trump’ın ‘haftanın kazananı’ olmasının ikinci sebebi geçen yılın en büyük “oynaklık kaynağı” konumundaki Kuzey Kore ile doğrudan görüşmelere “evet” demesi oldu. Kış olimpiyatları sırasında G.Kore ve K.Kore arasında esmeye başlayan ılımlı rüzgarlar; ABD’ye daha doğrusu, Başkan Trump’a kadar ulaşacak gibi... Bu da Trump’ı geçtiğimiz haftanın ”kazananı” yapmaya yetiyor. ABD ile K.Kore arasındaki buzların erimesi öncelikli olarak Asya piyasalarında, sonrasında da küresel piyasalarda iyimserliğe neden oldu.

Geçtiğimiz hafta Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) da toplantısı vardı, sonrasında Draghi konuştu. ECB, “menkul kıymet alımlarının gerekli görüldüğü takdirde artırılabileceği” yönündeki ifadesini metinden çıkardı. Bir anlamda ECB’nin parasal genişlemesinin de sonuna gelindi. Ancak bu durum ‘euro’ cephesinde ciddi bir endişe yaratmadı. Var olan “pozisyonlanma” halen daha euro lehine olduğundan piyasalarda ciddi oynamalara neden olmadı. Hatta yeniden/yinelenen genel seçimlere neden olabilecek. İtalya seçim sonuçlarına rağmen euro halen daha 1.23’lerin üzerinde günlük/haftalık kapanış yapmayı başarabiliyor.

Borsa dibi gördü mü?

Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü görülen 115.929 seviyesi kısa vadeli dip olarak kabul edilebilir mi? 7 Mart için geçerli olan 50 günlük Basit Hareketli Ortalama (BHO) seviyesi 116.427 idi. Bu seviyenin gün içinde altına inilse de günlük kapanışın 116.842 ile bu seviyenin üzerinde olması ve sonraki 2 gün de 50 günlük BHO test edilse de üstünde günlük kapanışlar görülmesi, piyasanın aşağı yönden çok yükseliş yönlü fiyatlama isteğinin bir göstergesi.

Devamını Oku

Faizi indirir mi?

4 Mart 2018

Piyasaları yoğun ve zorlu bir hafta bekliyor. Merkez Bankası, PPK toplantısında faiz kararını açıklayacak. Faizi düşüşürse dolar/TL’de ilk aşamada 3.83-3.85 bandının önü açılır. Değişiklik olmazsa 3.78 test edilebilir. Borsada 115.100 kritik destek seviyesi olur

Oldukça yoğun bir hafta piyasaları bekliyor. İçeride Afrin, enflasyon ve PPK, dışarıda Brexit, Trump’ın ‘ticaret savaşları’, İtalya seçimleri ve Almanya’da SPD’nin koalisyon oylamasının sonuçları... Her biri tek başına piyasa adına ‘oyun değiştirici’ olabilecek olaylar.

Bu haftanın bizim piyasalarımız açısından iki önemli konusundan biri 7 Mart Çarşamba günü yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı, diğeri de Afrin harekatından gelecek haberler olacak.

Bugün Şubat ayı enflasyon verisi açıklanacak. Anadolu Ajansı’nın 20 ekonomist arasında yaptığı ankete göre beklenti yüzde 0.52’lik bir yükseliş. Bu gerçekleşirse yıllık enflasyon yüzde 10.35’ten 10.03’e düşecek. Geçtiğimiz yılın ‘baz etkisinden’ dolayı böylesi bir düşüş beklentiler dahilindeydi. Bu gerileme Merkez Bankası nezdinde ‘enflasyonda kalıcı düşüş’ sağlandı şeklinde yorumlanıp, bu da bir faiz indirimini tetikler mi?

Enflasyon belirleyici

Senegal yolculuğunda gazetecilerle sohbet edenCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yine faizlerin yüksekliğinden dem vurarak; “Yüksek faize çare bulacağız. Kamu bankaları ve danışmanlarımın yanı sıra Başbakan da bu konuda bir çalışma başlattılar” mealinde bir açıklamada bulunmuş.

Normalde TCMB’nin faizlerde bir değişikliğe gitmesi beklenmiyor, ben de beklemiyorum. Enflasyonda ‘kalıcı’ bir başarı kazanıldığına dair henüz net kanı oluşmuş değil.

Diğer yandan son PPK’larda olduğu gibi bir beklentim var. O da piyasanın fonlandığı, para politikasının Geç Likidite Penceresi’nden (GLP) yürütüldüğü ‘ucube politikadan’ vazgeçip; cari ‘işgören’ faiz oranlarının politika faizi haline getirildiği bir para politikasına geçilip geçilmeyeceğini takip edeceğim. PPK’dan bir faiz artışı beklenmiyor ancak bir faiz indirimi gelecek olursa bu durum dolar/TL kurlarına doğrudan yansıyacaktır. Kurların; pariteden bağımsız döviz lehine yükselmesi kaçınılmaz olur.

Devamını Oku

Ralliye devam mı?

25 Şubat 2018

Bu hafta açıklanacak veriler piyasaları hareketlendirecek. Gözler özellikle Fed’in yakından izlediği ABD istihdamında olacak. Dolar, borsa rakamları takip edecek

Birleşmiş Milletler Genel Konseyi; Suriye’de 30 günlük ateşkes ilanı konusunda bir karar almış durumda. Bu karar başta Doğu Guta’da ve İdlib’deki rejim güçlerinin saldırılarının durdurulması başta olmak üzere “vakit geçirmeksizin” ateşkesin başlaması yönünde bir karar. Ancak bu kararın ne zaman başlayacağı, ateşkesi denetleyecek BM güçlerinin bölgeye intikal edip, etmeyecekleri; etmeyeceklerse bu görevi kimin ya da kimlerin üstleneceği netlik kazanmış değil.

Ancak bu kararın çıkmasında Rusya’nın onayı önemli görünüyor. Suriye hava sahasının kontrolünü elinde bulunduran, Afrin harekatımızın bir anlamda hızını kontrol eden Rusya’nın geçtiğimiz haftalarda Dışişleri Bakanı Lavrov aracılığıyla Türkiye’ye “Esad ile görüşün” demesinin ardında yatan başka stratejik adımlar varmış. BM kararından politika yapıcılarımızın haberdar olduğu varsayımı ile bu konuda herhangi bir adım atılmamış olması basit şekilde bu kararın bizim harekatımızı ilgilendirmediği şeklinde yorumlanabilir. Nitekim, karar sonrasındaki resmi açıklamada BM kararının “terörist” olarak tanımlanan tarafları içermediği şeklindeki yorum sonrasında yapılan açıklamalardan, Afrin’deki harekatın devam edeceği anlaşılıyor.

Ancak bu konunun politika yapıcıları tarafından dikkatle ve yeniden değerlendirilmesinde fayda var. Zira BM Güvenlik Konseyi kararı genel bir ateşkes çağrısını içeriyor ve içinde Afrin özel olarak geçmese de bizim harekatımızı da kapsıyor olabilir (Diplomasi ve istihbarat çevresi farklı yorumlayabilir) veya gelecekte aleyhimize “delil” olarak kullanılabilecek bir durum hasıl olabilir.

İyimserlik depreşir mi?

Eğer bu karara biz de “katılacak” olur isek; şimdiye kadar atılan adımlar bir anlamda işe yaramaz hale gelebilir. Diğer yandan karara katılmaz ve ‘yolumuza devam’ edecek olur isek bu durumda Rusya ve belki de ABD ile karşı karşıya kalabiliriz. Diğer yandan Rusya’nın hava sahasını kapattığı (ki Rusya Güvenlik Konseyi daimi üyesidir) bir durumda sadece karadan yürütülecek bir harekatın ne denli başarılı olacağını sorgulamak için askeri strateji uzmanı olmaya gerek yok. “Yeniden dostumuz” gibi davranan Rusya’nın neden bu yolu izlemiş olacağı da çok iyi analiz edilmelidir.

Bu karar öncesinde Cumhurbaşkanı’nın yaptığı konuşmada “Sefer görev emri olanlar göreve hazır olsunlar. Ama şu anda ihtiyaç yok” şeklindeki söylemi sonrasında seferberlik görev emri sorgulama nedeniyle e-devlet linki kilitleniyor. Akıllara “Yarım milyondan fazla profesyonel askere sahip ordusu olan ülke; sınırlı bir terörle mücadele için seferberlik mi ilan edecek yoksa bilmediğimiz bir şeyler mi var?” sorusu akıllara geliyor. Belki de ‘kürsü heyecanı’ ile yapılan bu konuşma sosyal medyada hareketliliği artırmış.

Bu iki faktör bir araya geldiğinde; finansal piyasaların bundan tedirgin olması ihtimali hiç de az değil. Kısa vadede geçtiğimiz hafta küresel piyasalardaki iyimser kapanış haftanın başında bizdeki iyimserliği de depreştirebilir. Ancak BM kararı başta olmak üzere bölgeye yönelik adımlar bundan sonra daha da kritikleşecek ve uluslararası kamuoyunun söylediklerini yeniden değerlendirmeyip, kafamıza göre takılacak olursak ileride çok daha ciddi açmazlarla karşı karşıya kalabiliriz.

Devamını Oku

Dolar neden düşüyor?

19 Şubat 2018

Piyasalarda gözler küresel anlamda zayıflayan dolara çevrildi. 1.25’e çıkan euro/dolar paritesinde bu hafta düzeltme olabilir. Dolar/TL’de 3.71 ile 3.68 kritik seviyeler

Geçtiğimiz hafta ABD borsalarındaki toparlanma devam ederken, dolar küresel olarak değer kaybetmeye devam etti. ABD’de yıllık enflasyon yüzde 1.9 beklenirken yüzde 2.1 olarak açıklanınca piyasalar bir kez daha karıştı.

Veri sonrasında Fed’den bu yıl artık 3 hatta 4’üncü artışın da gelebileceği endişesi ile ABD devlet tahvili getirileri yükseldi. Piyasaların yakından takip ettiği ve önemli bir gösterge olarak kabul ettiği 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 2.94’e kadar yükselerek, Ocak 2014’ten bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Benzer zamanlarda açıklanan perakende satışların beklenenden düşük gelmesini piyasalar “olumlu” taraftan yorumladılar. Sadece enflasyon verisine bakıldığında Fed faizleri artıracak diye endişe edilirken, ‘Perakende satışları kötü gidiyorsa, Fed o kadar da agresif faiz artışlarına gitmez’ denilerek piyasalara yeniden alım geldi. Ardından dolar da değer kaybetmeye başladı.

Geçtiğimiz hafta başındaki “Küresel düzeltmenin sonuna gelindi mi?” başlıklı yazımda ABD borsalarında yeniden yükseliş çabaları görülebileceğine değinmiş ve “...S&P 500 endeksini daha yakından takip etmekte fayda var. 2.615’in üzerinde kalındığı sürece 2.662 ve 2.702 seviyeleri öngörülebilir hedefler olacak” diye yazmıştım. Bu seviyeler geçildiği gibi geçtiğimiz Cuma günü 2.725’teki 50 günlük Basit Hareketli Ortalama (BHO) da yukarı geçilerek 2.754 seviyesi test edildi. Hafta 2.732 seviyesinden kapandı.

Doların 6 para birimine karşı değerinin hesaplandığı DXY endeksi ABD’de tahvil getirileri ve Fed’in faiz artışı beklentileri güçlenirken nasıl oluyor da geriliyor?

Geçtiğimiz Perşembe günü veriler açıklandıktan sonra yaşanan oynaklıkta, enflasyon verisi sonrası dolar değer kazanıp, tahvil getirileri yükseldi, borsalar geriledi. Perakende satışları verisinden sonra tam tersi bir durum hasıl oldu ve DXY gerilemeye başladı. Bunun ardında temel olarak 3 sebep sayabiliriz:
Pozisyonlanma: Piyasa katılımcılarının önemli kısmı aynı yönde pozisyon almış durumdalar ve bu pozisyonlarının aleyhindeki haberleri göz ardı ederken, “işlerine gelenleri” öne çıkarıyorlar. Görünen o ki hisse senetleri tarafındaki ve dolar karşısında euro uzun pozisyonlar uzun zamandan bu yana korunuyorlar. Önceki hafta yaşayan düzeltmenin hızlı toparlamasında bu faktörün rolü bence hayli fazla.
ABD tahvil getirileri: 5-10 ve 30 yıllık kamu tahvil getirileri; uzun vadede ABD’deki enflasyondan endişe etmiyorlar görünüyor. 5 yıllık tahvil getirileri geçtiğimiz hafta yüzde 2.68 ile Nisan 2010’dan bu yana; 10 yıllık tahvil getirileri 2.96 ile Ocak 2014’ten bu yana en yüksek seviyelerini görürken, 30 yıllık tahvil getirileri 3.19 ile Mart 2017 yükseklerine dahi ulaşamadı. Bir başka deyişle uzun vadeli tahvillerdeki vade risk primi azalırken; vergi paketinin geçmesinden sonra ortaya çıkmasından endişelenen “Trumpflasyon” (Trump politikalarının yaratacağı enflasyon) riskini dahi fiyatlamaktan imtina eder görünüyor.
“Carry trade” parası Japon Yeni’nin değerlenmesi: DXY’ın değer kaybetmesinde euronun yükselişi (Sepetin yüzde 57.6’sı) kadar Japon Yeni’nin yükselişinin (Sepetteki payı yüzde 13.6) de katkısı var. Bu durum aslına bakarsanız carry trade’lerin aleyhine işleyen ve piyasaları tedirgin etmesi gereken bir durum. Ancak ilk maddedeki sebepten dolayı bu pek de böyle gerçekleşmedi. Geçtiğimiz haftaya dolar karşısında 108.9 seviyesinden başlayan yen, 105.55’i test ettikten sonra haftayı 106.33’ten kapattı. 106.51 seviyesi teknik analiz açısından kritikti, bunun altında kapanmış olması, hele ki bu hafta içinde günlük olarak 106.15’in altındaki bir kapanış yenin önümüzdeki dönemde daha da değerlenebileceği ihtimalini güçlendiriyor. Aslında bu, Trump’ın “zayıf dolar politikasını” destekleyen bir durum. Amerikan Ticaret Departmanı’nın alüminyum ithalatına yüzde 7.7 vergi koyulması önerisi bir yandan “ticaret savaşlarını” akıllara getirirken, diğer yandan
Trump’ın politikalarının kademeli de olsa hayata geçirilmeye çalışıldığını gösteriyor.
Euroda düzeltme zamanı
Cuma günü dolar karşısında 1.2555’e kadar yükselen euro/dolar paritesi haftayı 1.2406’dan kapattı. 25 Ocak’tan bu yana 1.25 seviyesinin üzerini üçüncü kez test eden euronun bu seviyenin üzerinden 1 haftalık kapanış yapamamış olması düzeltme ihtimalini artırıyor. Böylesi bir düzeltme olması durumunda ilk aşamada 1.2320 ve ardından da 1.2175 seviyesinin test edilmesi olasılığı artacaktır. Paritedeki böylesine olası bir hareket; dolar/TL tarafındaki düşüşü de sınırlayacak ve hatta 3.7910’lara doğru bir yükselişi tetikleyebilecektir. TL’ye rand desteği Dolar endeksinin düşüyor olması bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke para birimlerini de yükseltiyor, dolar karşısında yerel para birimleri değerleniyor. Geçtiğimiz hafta G. Afrika’da Zuma’nın istifası sonrasında değerlenen Rand, Türk Lirası’na ayrıca yaradı. Cuma günü 3.7386’ya kadar gerileyen dolar/TL kuru için 3.7350 hafta başında önemli bir destek seviyesi. Bu seviyenin aşağı kırılması durumunda 3.7160 ve 3.6850 seviyeleri resmin içine girecektir. İlki evet ama asıl ikinci seviyenin test edilmesi durumunda piyasa katılımcılarının önemli kısmının bu seviyeleri alım fırsatı olarak göreceğini düşünüyorum.

Devamını Oku

Fırtına durulur mu?

11 Şubat 2018

Piyasalar geçen hafta ABD borsalarının tetiklediği düzeltme hareketinin yaralarını sarmaya çalışacak. Küresel yükselişler bize de yansıyabilir

Hafta başında yazdığım “Küresel düzeltme haftası mı?” başlıklı yazımda önceki hafta emareleri görülen düzeltme hareketinin, geçtiğimiz hafta güçlenerek devam edeceğine değinmiştim. Benim tahminlerim “insaflı” kaldı. Düzeltme hareketi “vahşi” denebilecek boyutlara ulaştı.
“25.520’den geçtiğimiz [önceki] haftayı kapatan Dow Jones Industrial (DJI) için 25.000 (+/- 25 puan) seviyesi (50 günlük BHO’ya denk geliyor) ilk önemli seviye olacak. Sonrasında 24.555 seviyesi ikinci seviye olarak karşımıza çıkacak” diye yazmıştım. 23.360’a kadar inildi, hafta 24.190’dan kapandı.
“S&P 500 endeksi için de 2.705-15 bandı ilk önemli “destek” seviyesi olmaya aday. Bu bant seviyesi S&P 500 için önemli zira hem iki trend hem de 50 günlük BHO bu banda denk geliyor. Bu seviyelere gelinmişken 2.685-90 bandının test edilmesi ile ilk önemli düzeltme tamamlanmış olabilir” diye yazmıştım. 2.532 test edildi, hafta 2.619’dan kapandı.
“Bu düzeltmenin yaşanması durumunda euro/dolar için 1.2305 ilk düzeltme seviyesi olacaktır. Ardından da 1.2170-1.2255 bandı önemli olacaktır” demiştim. 1.2206’ya kadar inildi, hafta 1.2252’den kapandı.
“BIST’te sırasıyla 117.320-116.800 ve 115.100-500 önemli destekler olmaya aday seviyeler. Üçüncü seviye kırılarsa majör bir düzeltmenin başladığını söylemek hatalı olmayacak” diye yazmıştım. Enerjisa’nın işlem görmeye başladığı gün piyasalara yayılan bazı söylentiler ve Suriye cephesinden gelen bazı haberlerle düzeltme hızlandı, Cuma günü 112.503 görüldü, hafta 113.590’dan kapandı.
Dolar/TL’de “3.8110-80 bandına doğru bir hareketin gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Bu seviyelerin ilk denemede aşılmasını beklemiyorum. Ancak euro/dolar paritesinin 1.2170’leri test etmesi ve bunun hızlı olması durumunda; 3.8425-75 bandının test edilmesi ihtimalinin artacağını tahmin ediyorum” diye yazmıştım. Parite 1.2210’lara gelirken 3.8453 test edildi, hafta 3.8225’ten kapandı.
Düzeltmelerin “mutedil” olmasını beklemek genelde yapılan hatalardan biridir. Piyasa katılımcılarının hemen hepsi “çatapat patlarsa ilk önce ben nasılsa çıkarım piyasalardan” diye düşünür. Ne yazık ki bu doğru değildir. Düzeltme veya trend değişikliğinin ne zaman olacağını kestirmek hayli zor olduğu gibi bu dalgadan yara almadan çıkmak hayli zordur. Her ne kadar ben hafta başında uyarmış olsam da hareketler benim tahminlerimin de ötesine geçti. Hareketlerin bu denli hızlı olmasının ardında bilgisayar programları (Yapay Zeka-Artificial Intelligence) aracılığıyla sürdürülen alım-satım faaliyetlerinin etkisi hayli fazla idi. Biz sıradan insanların, bu robot yazılımlar ile baş etmemizin zorluğuna bir daha şahit olduk.
Bu tavsiyelere dikkat edin!
1- Ayağınızı yorganınıza göre uzatın. (Boyunuzdan büyük pozisyonlara girmeyin)
2- Tek yönlü büyük pozisyonlar aldıysanız, bir miktar sigorta primi (Ters yönlü opsiyon primlerinden söz ediyorum) ödemeyi bütçenize dahil edin.
3- Herkesten önce ben çıkarım diye bir şey yok, sizden daha hızlı hareket edecek ve hatta piyasalardaki likiditeyi dahi kurutacak birilerinin olacağını aklınızdan çıkarmayın.
4- Çok iyi tanımadığınız ürünlerde pozisyon almayın.
5- Piyasa katılımcılarının yoğunlaştığı paritelerden, ürünlerden uzak durun. (Son haftalar /aylardaki short VIX, Long euro, Long petrol gibi)
Kafalar çok karışacak
Geçtiğimiz hafta başında Ocak ayı enflasyon oranı açıklandı. TÜİK verilerine göre Ocak ayında TÜFE yüzde 1.02 arttı. Baz etkisiyle yıllık TÜFE yüzde 11.92’den, 10.35’e geriledi. Ancak bu verilerin Merkez Bankası nezdinde herhangi bir politika değişikliğine neden olması beklenmediğinden dolayı piyasalarda çok da önemli yansımaları görülmedi. Geçtiğimiz hafta içeride piyasaları asıl heyecanlandıran Enerjisa’nın halka arzı sonrasında işlemlere başlamasıydı. İşleme başladığı ilk gün günün en fazla işlem gören hisse senedi olsa da günü; gün içinde gördüğü zirvelerin altında kapattı. Aynı gün; ama asıl finansal piyasaları daha fazla rahatsız eden konu; iş dünyasının önde gelen gruplarından birinin bankalara olan borçlarının yeniden yapılandırılmasını talep ettiğine dair söylentiler oldu. Ciddi rakamlara ulaşan bu yeniden yapılandırmanın yapılıp, yapılmayacağı; yapılacak olur ise bunun bankacılık sektörüne olası yansımaları haftanın son gününde ve bu hafta da en çok konuşulacak konuların başında geliyor. Talep edildiği iddia edilen yeniden yapılandırmanın banka bilançolarına ve sermayelerine olası yansımaları sadece bu işlem bazında değil, diğer kesimleri de yakından ilgilendirecektir. Diğer yandan farkında mısınız bilmem ama geçtiğimiz bir hafta zarfında Suriye’de Rus savaş uçağı düşürüldü, İran IHA’sı düşürüldü, Türk helikopteri düştü ve son olarak da Suriye, İsrail F16’sını vurdu. Bu savaşın ne yöne evrileceği henüz netleşmiş değil. Ancak bu çatışmaların devam etmesi, bizim için çok acı olan şehit haberlerinin gelmesi kafaları karıştıracaktır. ABD borsaları çıkışa geçer mi? Dow Jones endeksine bakıldığında düşecek daha yer var gibi. S&P 500 endeksi geçtiğimiz hafta 50 günlük Basit hareketli Ortalaması’nı (BHO) aşağı kırdıktan sonra 200 günlük BHO’ya kadar geriledi. Bu seviyenin 14 puan kadar altına inse de hızlı toparlama ile günü artıda bile kapatmayı başardı. Nasdaq 50 günlük BHO’nın altına indi, ardından yükseliş trend değerine kadar geriledikten sonra toparladı. Diğer yandan S&P 500 yakın vade kontratları teknik analiz açısından önemli kabul edilen “çift dip” yapmayı başardı. Görünen o ki ABD borsalarının “esas çocuğu” durumundaki S&P 500 endeksi vadeli kontratlarında önemli bir düzeltmeyi tamamlamış durumda. Şimdi sırada spot piyasanın da buna paralel bir hamleyi tamamlamasında. Vadeye kalan gün bazında bakıldığında bu sürecin de önümüzdeki günlerde tamamlanması olasılığı artacak. S&P’de bunlar olurken, Dow Jones ve Nasdaq’ta düşüş yönünde hareketler olsa da daha sağlıklı bir gösterge olan S&P 500 endeksini daha yakından takip etmekte fayda var. 2.615’in üzerinde kalındığı sürece 2.662 ve 2.702 seviyeleri öngörülebilir hedefler olacaktır. Aşağıda 3.535 seviyesi önemli bir destek görünüyor. Dolar/TL 3.8495’in üzerine çıkılırsa 3.8810 ve 3.9090 resmin içine girecek. Parite ve ABD borsalarındaki olası iyimser hava nedeniyle bu ihtimalin düşük olduğunu, 3.8450’lerin korunacağını ve 3.7980 ve 3.7810’lara doğru minik düzeltme hamleleri olabileceğini düşünüyorum. BIST 100 113.590 seviyesi önemli olacak. Bunun üzerinde kalındığında (ABD borsalarının bu eğilimi destekleyeceğini düşünüyorum) 115.800 ve ardından da 116.900 seviyelerine kadar devam edebilecek bir “ara düzeltme” görülebilir. Aşağıda 111.510 seviyesi önemli destek. Aşağı kırılırsa 108.100-109.150 bandına doğru düşüş tetiklenebilir.

Devamını Oku