Gazete Vatan Logo

‘Dersim için devlet adına özür dilerim’

Başbakan Erdoğan, devlet adına özür diledi ve CHP liderine seslendi

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda Dersim’le ilgili belgeler açıkladı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçadaroğlu’na yüklendi. Başbakan, özetle şöyle konuştu:

ALNINI KARIŞLARIM:

Size burada işte öyle bir kitap göstermek istiyorum. Necip Fazıl Kısakürek’in, Son Devrin Din Mazlumları... İlk baskısı 1969’da yapılan bu kitap, yakın tarihimizde yaşanan baskı ve zulmü anlatıyor. Bu kitap zaman zaman CHP tarafından yasaklandı. Dersim’le derli toplu ilk tanışmamız bu eserle oldu. Geçenlerde milletvekili arkadaşım Sayın Mehmet Metiner sizin aşiretinizden bahsetti. Gocunma, anlat... Burada Üstad ’Kürt’ dememiştir, ’Ermeni’ dememiştir... Dersim’i ve Dersimlileri, din mazlumları sınıfına alarak, onlara sadece insan gözlüğüyle bakarak, insani bir trajediyi bizlere aktarmıştır. Bak ben bunu konuşmuyorum ama sen beni gelip Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtmaya çalışıyorsun. Yazıklar olsun, sana yazıklar olsun. Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı Ermeni diasporasıyla aynı yere oturtacak olanın alnını karışlarım. Haddini bil diyorum, haddini bil diyorum.

DERSİM RAPORLARI



İlk Meclis’te Dersim Mebusu olarak, bizzat Atatürk tarafından davet edilen Diyap Ağa’dan hiç kimsenin söz etmiyor. Dersim Operasyonları sonucunda tutuklanan ve asılan Seyit Rıza’nın, 1915 olayları sırasında, işgalci ordulara karşı savaştığından, dönemin valisi tarafından da “din ve namusuyla bize hizmet etti” diyerek şereflendirildiğinden kimse bahsetmiyor. Çeşitli tarihlerde dersim raporları hazırlanıyor.

Bakın şu rapor sadece 100 adet bastırılarak, zata mahsus olarak, bu notla belli yerlere gönderilmiş bir rapordur. Sayın Kılıçdaroğlu, belge, arşiv bilmem ne bunlardan bahsetti. Bakınız, Başbakanlık’ın arşivi açıktır... İnceleme yapmak istiyorsan buyurursun, görürsün, incelersin.

ÇIBANDIR

Rapordan sadece birkaç cümleyi aktarmak istiyorum. Sayfa 199: 1926 yılında, mülkiye müfettişi Hamdi Bey’in raporuna atıf yapılıyor ve deniliyor ki: Dersim, Hükumet-i Cumhuriye için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kati bir ameliye yapmak ve ihtimalatı elimeyi önlemek, selameti memleket namına farz-ı ayndır. Bu kadar bu işi önemsiyorlar. Sayfa 201’de şu ifade var: Dersim, Türkiye için cehalet, maişet darlığı, dahili ve harici tesvilat ve Kürtlük temayülatı ile bulaşmış, tehlikeli bir çıbandır. Bu çıbanın kat’i bir ameliyeye tabi tutulması lazımdır. Bunun için evvela silah toplamak, badehu, ardından ıslahat yapmak icap eder. Bu rapor, eski raporları hatırlattıktan sonra kendi çözüm önerilerini ortaya koyuyor: Nerede? Sayfa 237-246 arasında, Dersim’e yapılacak harekatın ayrıntıları, göç ettirilecek aşiretlerin listesi, bunların ne yöntemle yapılacağı anlatılıyor.

BELGE 1: Kara suratlı adam 20 masumun işini bitiriyor

- 1935 yılında bir kanun çıkarılıyor. Kanunun adı: Tunçeli vilayetinin idaresi hakkında kanun. Madde 1: Tunçeli vilayetine, ordu ile irtibatı baki kalmak ve rütbesinin salahiyetini haiz bulunmak üzere korkomutan rütbesinde bir zat vali ve kumandan olarak seçilir. Sonra, bu vali ve kumandana yasada çok enteresan haklar tanınıyor. Mesela vali ve kumandan gerek görürse, aileleri bir yerden bir yere göç ettirebilir. Mesela idam hükümlerinin vali ve kumandan tarafından tecileni gerek görülmezse hemen idam edilir. 1937,1938 ve 1939 yıllarında Dersim’de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla Dersim’de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.

- Muhsin Batur’un kim olduğunu biliyorsunuz değil mi? O dönemde sadece CHP var. Şimdi CHP kendi geçmişini güya bunlardan kurtaracak. Onun için bana fatura kesmek istiyor. Bizim devlet olarak özür dilememize mani bir şey yok ama bu işin iradesini kullanan sizsiniz, CHP zihniyeti... Bu belgelerin altında imzası olan zat için anma törenleri yaptın. Batur, anılarında aynen şu ifadeyi kullanıyor: Günlerden bir gün emir geldi. tren yoluyla Elazığ’a vardık. Elazığ’da Tunceli içinde o zaman Bingöl, Erzincan da keza öyle... Oradan da ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik. iki aya yakın Dersim’de görev yaptım. Okuyucularımdan özür diliyorum ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum.

- Üstat Necip Fazıl, Dersim’deki facianın tarihte bir benzerinin olmadığını ifade ediyor. Üstat, faciayı şu satırlarla anlatıyor: Mazkirt Tersemek nahiyesinin halkı doğranmakta. Merhamet sahiplerinden biri, birle on yaş arasında 20 kadar çocuğu alıp bir derenin içine saklamıştır. Vaziyet birden haber alınıyor. çocukların öldürülmeleri emri veriliyor. Emri yerine getirebilecek kimse bulunamıyor. Nihayet kara suratlı bir adam bulunuyor ve bir dere içinde titreşe titreşe bekleyen 20 masumun işi bitiriliyor.

- Dersim vakasının en büyük mazlumlarından Seyit Rıza’nın hikayesi ise ayrıca yürek burkucu. Dönemin Malatya Emniyet Müdürü İhsan Sabri Çağlayangil, bir röportajda bunu şöyle anlatıyor. ‘Son sözünü sorduk; Kırk liram var, oğluma verirsiniz’ dedi. Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu. Asarken iki kez ip koptu. Seyit Rıza görmesin diye ben arabanın önünü kapattım. Fındık Hafız’ın idamı bitti. Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti: Evlad-ı kerbalayıkh, bi hatayıkh, yani Kerbalanın çocuklarıyız., biz hatasızız. Ayıptır, zulümdür, cinayettir.

BELGE 2: 4 yılda 13 bin 806 kişi öldürüldü

- 8 Ağustos 1939. Tarihli bir belge. Jandarma Umum Komutanlığı’ndan başvekalet yüksek makamına gönderilmiş. Dersim’e yapılan müdahalenin bilançosunu veriyor, kat’i netice alınıncaya kadar baskınların devam edeceğini bildiriyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü, diri, teslim olanların rakamlarını gösteriyor. 1936, 1937, 1938 ve 1939;da, toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü bu belgede ifade ediliyor. Belgenin altındaki imza çok ilginç. Faik Öztrak. Dahiliye vekili, yani İçişleri Bakanı...

- Sayın Kılıçdaroğlu bunlardan nasıl sıyrılacaksın? Ben mi özür dileyeceğim, sen mi özür dileyeceksin? Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum. Ancak CHP adına, CHP zihniyeti adına özür dilemesi gereken varsa, şu anda güya ’yeni CHP’nin yeni genel başkanıyım’ diyorsun o da sensin, ’hem bir Tuncelili olarak, hem bir Dersimli olarak onur duyuyorum’ diyorsun ya hadi onurunu kurtar bakalım.

BELGE 3: Bütün bunların altında İnönü’nün imzası var

23 Aralık 1938. Tunceli’den 11 bin 683 kişinin sürüldüğünü belirten, 2 bin kişinin daha sürülmesini karara bağlayan Bakanlar Kurulu kararı. Başbakan, Celal Bayar. Reisicumhur İsmet İnönü o zaman. Bütün bu sürgünlerin, öldürmelerin altında İnönü’nün imzaları var. Atatürk’ün vefatından 1 ay sonra, İsmet İnönü cumhurbaşkanı, Celal Bayar başbakan. Bir kararname, şöyle diyor: Tunceli’den garba nakillerine karar verilen cem’an 12 bin kişinin, 11 bin 683 kişinin mürettep mahallerine sevk ve iskanları icra edilmiş ise de muhtelif mahallerde aynı evsafı haiz ve sevke hazır bir vaziyette bulunan 514 şahısla birlikte yekunu, kararnamelerle tespit edilen miktarı geçeceğinden dağlarda ve mağaralarda saklanmaları ve kış münasebetiyle barınamayarak dehaletleri umulanlarla beraber daha 2 bin kişinin ilişik listede yazılı yerlere sevk ve iskanları, dahiliye vekilliğinin teklifi üzerine icra vekilleri heyetinin toplantısında onanmıştır. İmza: Reisicumhur İsmet İnönü. Başbakan Celal Bayar... Alttaki imzalarda bir isim dikkatimi çekti. Nafia vekili, yani Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya. Çetinkaya, İskilipli Atıf Hoca’yı düzmece bir mahkemeyle idam eden, Kel Ali lakaplı Hakim. CHP bu işte... 3 Mayıs’ta, CHP’li Yenimahalle Belediyesi, işte bu Ali Çetinkaya’nın ismini Ankara Yenimahalle’de bir parka verdi. Biz, bunu hatırlattığımız zaman da CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu Afyonkarahisar’da, bu Ali Çetinkaya’ya sahip çıktı, onu bir kahraman olarak ilan etti. Sizin kahramanlarınız bu ise bu ülke biter...

BELGE 4: Sason’da 384 kişi öldürüldü, imza kimin?

27 Eylül 1938. Sason’da yapılan temizlik ve takip operasyonlarının raporu. Sason bölgesinde 384 kişinin öldürüldüğü, diri tutulan ve teslim olanların tamamının batıya göç ettirildiği ifade ediliyor. 28 Eylül 1938. İmza kim biliyor musunuz? İçişleri Bakanı Şükrü Kaya. Yine CHP... Daha ne anlatayım? Dersim, aydınlatılmayı, cesaretle sorgulanmayı bekleyen bir faciadır. Haziran seçimleri öncesindeaçıkladım. Hak ve özgürlüklerle neler açıkladım neler. Gazeteleri toplatmaktan, kitapları yakmaktan, Kuran elifbası, cüz vesaire kitapları toplatmakla ilgili ne belgeler açıkladım. Yine altında İnönü’nün imzası var. CHP bu.

Haberin Devamı