Gazete Vatan Logo

İstanbul için deprem uyarısı art arda geldi! Çok şiddetli vuracak

Türkiye 17 Ağustos 1999 depreminde yaşanan acı günleri anıyor. Uzmanlar ise beklenen büyük İstanbul depremi için art arda uyarılarda bulunuyor. Marmara’da olması beklenen muhtemel depremde insanın bile ayakta duramayacağını ifada eden Prof. Dr. Naci Görür, “En az beklenen deprem minimum 7.2. Minimum 7.2 ile 7.6 arasında bir deprem bekliyoruz” dedi. Prof. Dr. Haluk Selim ise deprem için tarih verdi.

İstanbul için deprem uyarısı art arda geldi! Çok şiddetli vuracak

Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof.Dr. Naci Görür 17 Ağustos 1999 depremini değerlendirdi. 1999 depreminin daha dikkatli olmamız gerektiğini öğrettiğini söyleyen Görür, olası Marmara depremiyle ilgili de konuştu.

"1999 DEPREMİ BİZE DAHA DİKKATLİ OLMAMIZ GEREKTİĞİNİ ÖĞRETTİ”

Bilim Akademisi Üyesi Yer Bilimci Prof.Dr. Naci Görür, "1999 depremi bize daha dikkatli olmamız gerektiğini öğretti. İnsanlarımızın, yöneticilerimizin deprem hakkındaki görüşleri depreme karşı verdikleri tepki daha olumlu yönde. 99 depreminde 20 bin kişiye yakın insanımız maalesef öldü. Ondan önceki depremlerde de, binlerce insan öldü. 1939 ile 1999 arasında yaklaşık 70 bin insanı kaybettik, demek o depremler bize bir şey öğretmemiş ki biz bu kayıpları verdik.

Biz bu depremleri bir afet yönetimi gibi algıladık, olduğu zaman yaraları sarmaya gittik ve yıkılanları, kırılanları düzeltmeye çalıştık. Bugünkü bilim ve teknoloji deprem olmadan önce zararları azaltacak çalışmalar yapmayı gerektiriyor. 99 depremi Türkiye'ye depremle nasıl yaşanması gerektiğini anlattı ama henüz daha anlatımın gereği olan yapılanmayı yapmadık, hazırlığımızı hala tamamlayamadık" dedi.

Haberin Devamı

"İSTANBUL DEPREMİ BİZE PAHALIYA PATLAYACAK"

Prof.Dr. Naci Görür "İstanbul depremi bize pahalıya patlayacak, üzülerek söylüyorum. İstanbul'daki yapı stoğunun depreme karşı güvenli değil. Bizim fazla zamanımız yok, yani bu yapılacak şeylerin hızla yapılması gerekiyor. Ülkemizde şu anda farklı sorunlar da var. Yangın sorunu, sel sorunu ile de insanları kaybediyoruz. Buralara da yetişmek zorundayız ama deprem de beklemez.

Deprem çevreye büyük zararlar veriyor. Depremde milyonlarca ton moloz çıkıyor, bu molozları o telaşla gömüyoruz bu gömdüğümüz molozlar daha sonra kimyasal değişikliklere uğruyor, yağmur ve yer altı sularıyla bu zehirli maddeler denizlerden balıklara balıklardan insana dönüyor. Ekonominin de planlanması lazım , Marmara Bölgesi Türkiye'nin can damarı, burada bütün fabrikaların kapandığını ekip, ekipman ve iş gücünün büyük hasar aldığını düşünün, bunu hemen yarın düğmeye basıp çalıştıramazsın, aylarca üretmeyen bir Marmara; Türkiye'yi diz üstü çöktürür" diye konuştu.

Haberin Devamı

"İNSAN BU BÜYÜKLÜKTE AYAKTA DURAMAZ"

Prof.Dr. Görür konuşmasını şöyle sürdürdü: "En az beklenen deprem minimum 7.2. Minimum 7.2 ile 7.6 arasında bir deprem bekliyoruz. Bu büyüklükte bir deprem olduğu zaman binaların yıkılmasını bir kenara bırak, bu büyüklükte bir depremde insan ayakta duramaz. Evin içindeki eşyaların önemli bir kısmı kırılır savrulur, çarptığı insanları ya yaralar ya öldürür. En büyük hasarı Avrupa Yakası'nda göreceğiz. Ne kadar can kaybı olabilir? Hemen belli bir araştırmaya dayandırmadan söylemek zor ama kaba bir hesapla da aşağı yukarı mertebeyi bulmak mümkündür.

Avrupa Yakası'nda 1 milyon bina var diye düşünelim, en ağır hasar görecek dolayısıyla ölüm olma riskinin çok fazla olduğu bina sayısı olarak 1 milyonun yüzde 1'ini alalım, 10 bin bina yapar, her binayı da 4 katlı düşün, 40 bin kat yapar, her kata 2 daire koyarsan 80 bin daire yapar, her daireye 4 kişi koyarsan 320 bin insan yapar. 320 bin insan büyük bir risk altında demektir. Bu işin şakası yok. Kabaca bir bakkal hesabıyla bile olsa bir düşünmek lazım."

Haberin Devamı

PROF. SELİM, BEKLENEN İSTANBUL DEPREMİ İÇİN TARİH VERDİ

Türkiye’de deprem riskiyle karşı karşıya olan bölgelerle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Deprem Uzmanı Prof. Dr. Haluk Selim de Kuzey Anadolu Fayı’nın kırılmayan 2 segmenti kaldığını ve bunun büyük bir risk taşıdığını söyledi.

Bu durumda Marmara Denizi ve Doğu Anadolu Bölgesi’nin tehdit altında olduğunu kaydeden Selim, “Kuzey Anadolu Fayı, 1999’da meydana gelen iki depremle bölgeyi etkilediğini” belirtti. Kuzey Anadolu Fayı, 1939’da başlayan bu süreçte 60 sene içerisinde yaklaşık 11 tane 7’den büyük depremlerle yaşadığımız bu coğrafyada büyük ölçüde etkisini gösterdi. Fay, 1999’daki depremlerle batıya kadar ulaştı. Fakat sonrasında ne oldu? Daha Batıya doğru ilerlemesi gerektiği halde, Düzce’ye döndü ve ikinci deprem meydana geldi. Şu anda riskini Marmara Denizi’nde devam ettiriyor” dedi.

Haberin Devamı

KUZEY ANADOLU FAYI’NIN KIRILMAMASI RİSKLİ VE DÜŞÜNDÜRÜCÜ

Kuzey Anadolu Fayı’nın burada kırılmayan 2 segmenti kaldığını aktaran Prof. Dr. Selim, “Bir tanesi en doğu uç noktasında 100 kilometre uzunluğundaki Yedisu Segmentidir. Bu segment Kuzey Anadolu Fayı’nın, Karlova’ya kadar uzanan bölümü üzerinde yer alır. O da henüz kırılmadı ve büyük bir risk teşkil ediyor. Her an kırılabilir ve 7’den büyük hasar yapıcı ve yıkıcı bir deprem meydana getirebilir.

Bir diğeri de Kuzey Anadolu Fayı’nın en önemli lokasyonlarından biri olan Marmara Bölgesi’ndeki 115 kilometrelik fay hattıdır. O da kırılmadı. Bu da maalesef Tekirdağ’dan başlayıp, İstanbul merkezli, İzmit’e kadar uzanan ve Bursa, Balıkesir’in bazı ilçelerini kapsayan birçok bölgeyi etkileyecek olan olası bir deprem olarak karşımıza çıkıyor. Buna olası İstanbul depremi demek de çok yanlış. Çünkü bu bölgede birçok alanda yerleşim alanları ve nüfus, sanayi, finans merkezi var” ifadelerini kullandı.

OLASI İSTANBUL DEPREMİ 2026’YA KADAR MEYDANA GELEBİLİR

“Bu depremin olmaması Kuzey Anadolu Fayı için pek hayra alamet değil. Burada büyük bir risk faktörü olarak Marmara Bölgesi ön plana çıkmış oluyor” diyen Prof. Dr. Selim, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu bölgede 17 Ağustos 1999’da bir deprem meydana geldi. Üzerinden 22 sene geçti ve Kuzey Anadolu Fayı üzerinde hala bir deprem meydana gelmedi. Bunun sebepleri de var. Bu nedenleri de tartışmak gerekir. Bu periyodlara bakıldığında istatistiksel bir bilgi ortaya çıkabilir. Sadece Doğu Marmara’yı ele alırsanız; 948, 256 ve 245 sene aralığında bir deprem (1999 depremi) meydana geliyor. Periyodu böyle.

Batı Marmara’yı ele alırsanız, İstanbul merkezli depremlerde yine 950 sene, sonra bir deprem meydana geliyor. Ardından 257 sene sonra bir deprem ve sonrasında deprem yok. Burada 257 seneyi ve 1766 depremi üzerine toplarsak, bu periyodu biraz da geniş düşündüğümüzde 2026’ya kadar fay kırılacak gibi bir tablo çıkıyor ortaya. Ama bu tamamen istatistiki bir bilgi.”

"EGE BÖLGESİNDEKİ RİSK KUZEY MARMARAYI DA ETKİLİYOR"

Prof. Dr. Selim, “Şu anda risk alan olarak Batı Anadolu Bölgesi’nde, belki Midilli Adası’nın hemen güneyindeki Midilli Fayı’nın, belki Sisam Adası’nın Batı kesiminde yer alan Atina’ya doğru olan kesimde denizin içindeki faylar ya da kara uzantısı olan Küçük Menderes, Büyük Menderes ve Gediz graben sistemlerini hareket ettirebilir.

Çünkü 2020’de Ege Denizi ve civarında 5’ten büyük birçok deprem kaydedildi. Bunun nedeni 2 Mayıs 2020’de meydana gelen 6,4’lük Girit Adası depremidir. Şu anda devamlı Ege Denizi geriliyor. Bu bölge yani Ege Denizi ve Ege Bölgesi tamamen risk altında. Bu bölgedeki gerilme, Kuzey Anadolu Fayını da etkiliyor ve buradaki yani Marmara Bölgesi’ndeki depremi geciktiriyor. Ege Denizi’nde ne kadar çok 6’dan büyük deprem olursa, Marmara Denizi’ndeki olası İstanbul depremi de gecikecektir” diye konuştu.

"AVRUPA YAKASINDAKİ YAPI STOĞUNDA RİSK ORANI YÜZDE 60"

“Kuzey Anadolu Fayı’nın kuzey kolu, Marmara Denizi içerisinden yaklaşık doğu-batı doğrultusunda uzanıyor" diyen Prof. Dr. Selim şu ifadeleri kullandı:

"115 kilometrelik fay hattı Marmara Denizi’ni adeta iki parçaya ayırıyor. Dolayısıyla kırılacak olan fay hattı 115 kilometrelik, sağ yanal geometriye sahip ve yaklaşık 11-12 km derinliktedir. Buradaki fayın karakteri 7’den büyük hasar yapıcı ve yıkıcı özellikte bir deprem üretme kapasitesine ve enerjisine da sahiptir. İstanbul’daki yapılarda özellikle Anadolu Yakası’ndan başlayacak olursak; Tuzla, Kartal, Pendik, Kadıköy ve Üsküdar’a kadar olan yapı stoğunda yüzde 40 ölçeğinde bir risk olduğunu söylemek gerekiyor.

Avrupa Yakası’ndaki yapılara baktığımızda ise bu risk oranı yüzde 60’lara kadar çıkıyor. Çünkü bu yaka daha geniş bir sahil kesimine sahiptir. Silivri’ye kadar uzanan hattın devamında Tekirdağ ve sahiline kadar geçen bu kesimdeki yapı stoğu oldukça riskli bölgede yer alır.

Zemindeki sıvılaşma riski ve yapıların özelliği burada ön plana çıkmaktadır. Hem Anadolu hem de Avrupa Yakası’nda finans problemlerinin çözülerek, yerel yönetimlerin, vatandaşların ve devletin el birliği yaparak çözüm üretmeleri ve bu binaların kentsel dönüşümünün yapılması şarttır.”