Bilgin Nasıreddin Tusi

Haberin Devamı

Cengiz Han’ın torunu Hülagü, Bağdat’ı zapt ettiğinde ele geçirdiği ganimetler arasında Nasıreddin Tusi adında bir Türk bilgini vardı. Nasıreddin, saraya başvezir ve maliye vekili yapıldı. Fakat onun araştırmalarına devam etmesi için rasathaneye ihtiyacı vardı. Durumu hükümdara bildirdiğinde Hülagü, yapılacak masrafın hak edilip edilmeyeceğinin ispat edilmesi gerektiğini söyledi. Çok büyük bir kazanı, Hülagü’nün dışındaki saray erkânına duyurmadan, sarayın damına yerleştirdiler. Bakanlar ve diğer ileri gelenler, geceleyin Hülagü’nün huzurunda toplantı halindeyken, görevli kişiye, kazanı damdan aşağı yuvarlaması işareti verildi. Kazan yuvarlanırken geniş yüzeyli ve engebeli damda, öyle korkunç bir gürültü çıkardı ki, Hülagü’nün yanındakiler ölüm korkusu geçirdi. Olayı bildikleri halde Hülagü ile Nasıreddin de korkmuşlardı. Kazan yere düşüp ses kesildikten ve durum anlaşıldıktan sonra Nasıreddin bir açıklama yaptı:

“Görüldüğü gibi korkunç gürültü eşyanın tabiatından, kazanın damda yuvarlanmasından gelmektedir. Bilinmeyen şeylere duyulan korkudan sıyrılmak, olanları anlamak için her olayı sakin bir bakışla anlamak gerektir. Astronominin bize sağlayacağı yararlardan biri budur ve sadece bir tanesidir.” Bu uyanıştan sonra emir çıkarıldı, bir rasathanenin, onunla birlikte bir kütüphanenin ve bir araştırma merkezinin kurulması için hiç bir masraftan kaçınılmaması istendi.

İçinde bulunduğumuz çağda, ayın insanlar tarafından fethedilmesinden sonra ay yüzeyindeki önemli engebelere, araştırmaları ve buluşlarıyla insanlığa bu yolda yardımı olmuş büyük bilginlerin isimleri verilmişti. Bu bilginler arasında üç tane de Türk ismi vardır. Bunlardan biri Nasıreddin Tusi’dir, diğerleri Uluğ Bey ve Biruni’dir. Uzay ile ilgili araştırmalar ve bulgular, kâinatın bütünlüğüyle ilgili bilgilere önemle değinen Kuran-ı Kerim’in anlaşılması açısından çok önemli olduğu gibi, ay takvimine uyularak belirlenen temel ibadetler açısından da çok önemliydi.

Türkler Tanrı iradesiyle dünyevi hâkimiyet arasında ilişki kurmuş millettirler. İyi kağanlar Tanrı’nın yardımına mazhar olmuşlardır. Bilge Kağan kitabesinde demiştir ki: “Tanrı, Türk milleti yok olmasın diye babam İlteriş Kağan ile anam İlbilge Hatun’u yükseltti.” Müslüman olan Türk hükümdarları, halifelik görevinin, “Cihan ailesinin babası” olarak kendilerine verildiğine inanmışlardır.

DİĞER YENİ YAZILAR