Anadolu Yakası’nda turlamaca

15 Eylül 2017

Mekan yazarının da, bolca gezmeyi sevenlerin de yegane kusurudur Avrupa yakasına tıkılı kalmak. Oysa ki suyun öteki yanında da envai çeşit ziyaret edilesi adres mevcut. Sabahtan akşama kadar sizi tatmin edecek, kaliteli vakit harcayacağınız o kadar çok alternatif var ki şaşırırsınız. Mesela bugünü olduğu gibi oralarda geçirmek isterseniz, küçük bir günübirlik tavsiyeler vereyim istedim. Bunların birçoğunu da, hayranı olduğunuz dizilerin geçtiği yerler olarak anımsayacaksınız. (Not: Niyetimiz kimseyi Bağdat Caddesi’ne alıştırmak değildir!)

- İlk nokta kahvaltı için birebir; Beykoz’daki Kulindağ Dağevi… Yeşilliklerin içerisinde, şehir merkezinde olmanıza rağmen, gerçek bir dağ evine ulaşıyorsunuz. Teneffüs ettiğiniz temiz havayı belirtmeme gerek yok sanırım. Hafta sonu açık büfe yaptıkları kahvaltı ürünlerinin en çok beğeni toplayanı çikolatalı ekmek. Güne ferah başlamaya birebir. Konaklama şansınız da varmış ama biz sizi daha gezdirmeyi düşünüyoruz elbette.

- Sırada açık alan dizi film çekim merkezi halini alan Kuzguncuk var. Sahilde yürüyüş yapmayı da unutmadan, oralardaki binbir kafeden birinde soluklanmayı seçebilirsiniz. Sadece kahve ve çikolata ürünleri servis eden ‘Çikolatacı Aziz Bey’ tatlı bir mola yeri olabilir.

- Daha dingin bir kahve molası isterseniz, Nail Kitabevi’ni tercih edin. Okumaktan hoşlanıyorsanız tabii ki! Satın almalık kitap dolu raflarının arasında, iki yudum kafein eşliğinde okuma seansları için köşeler hazırlanmış. Etraftaki gezinmelik incik boncuk ve tasarım dükkanları ise cabası…

- Mideniz kazınmadı mı? Çengelköy’e geçelim ufaktan. Hani çocukluğumuzun efsanesi ‘Süper Baba’nın çekildiği sokaklara… Arada derede, tahmin edip de belki girmeye bile tenezzül etmeyeceğiniz bir yerde, İstanbul’un en iyi köftelerinden birini yiyebilirsiniz. ‘Recep Usta’ uzun yıllardır aynı yerinde, herkesi kendine hayran bırakıyor.

Devamını Oku

2017-2018 sezonu

8 Eylül 2017

Yaz sezonu acısıyla tatlısıyla bitti. Tatil yöreleri bazen sıkıntılı, bazen şenlikli günler geçirdi. Bakmayın bütün eşinizin dostunuzun mekanları dolduran resimlerine, depremi terörü derken, çoğu işletme ciddi zarar gördü. Neyse ki çoğu, İstanbul şubeleriyle meselenin altından kalkacaktır. Biz önümüze bakalım! ‘Gezenti’niz, kış sezonunun havadislerini veriyor.

- Başta ben olmak üzere, müdavimlerini en çok Aztek’in açılması sevindirecek. Bugünden itibaren, müzik eşliğinde mantı kaşıklamaya devam ediyoruz. Aztek, Osmanbey’deki 40 yıllık yerinde…

- Evvelden bahsettiğimiz Ruby, yazı, kışlık yerinde iyi geçirenlerden… Ali Ünal’ın taze dükkanı, kapalı alanında hizmete devam edecek. Eski Anjelique’nin adresinde, Ortaköy’ün en iyisi olmaya aday şimdiden.

- Beyoğlu’na taptaze bir marka geliyor; People. Yeni lokasyon, Jüpiter Group bünyesinde açılıyor. Bir sürü markası olan grubun, bu çalışması da lüks materyaller kullanılarak hazırlanıyormuş.

- Arnavutköy, yepyeni bir tatlı mekanına kavuştu. Yeni nesil pastane formatındaki dükkanımızın adı Cutie Cake. Küçücük yerinde, bir iki masa ve ‘Take Away’ sistemiyle, tertemiz iş yapıyor. Mamüllerin çoğu Fransa ve Belçika’dan ithal…

- Taksim Odakule’de ‘Zirve’ açılıyor. Eğlence merkezli bir gece kulübü olacakmış. Eski Zilly Pera’nın yerindeler. Yabancı müzikten de vazgeçmeyerek, ağırlıklı Türkçe müzik çalacaklarmış. Açılış tarihi 14 Eylül…

- 13 Eylül’den itibaren Klein hizmete giriyor. Bodrum ve Beyoğlu’ndaki yazlık şubelerinin ardından, Harbiye’deki merkez adreslerine geri dönüyorlar. Fazla söze gerek yok; aynı müzik, iki bin kişilik disko…

- İzzet Çapa’nın dillere pelesenk efsanesi Cahide yeniden açılıyormuş. Fakat aynı yerinde değil. Tarz olarak farklı bir mekan olan Kervansaray’ın yerine, kına gecelerinin vazgeçilmezi olarak geri dönecekmiş.

Devamını Oku

Trakya turu

1 Eylül 2017

Alışmışız ‘tatil’ denildiğinde güney illerine bilet bakmaya... Hele bayram zamanları tek boş koltuk bulmak dahi imkansız. Bana sorarsanız; bu tarihlerde o keşmekeşe girmek hiç akıl karı değil. Üstelik ziyaret edilecek bir sürü bölgemiz varken, milyonlarca vatandaşın bir kıyı şeridine tıkılması çok mantıklı gelmiyor. Bir Karadeniz turu ya da Kapadokya gibi kültürel geziler, sağlam alternatifler arasında... Bizim tercihimiz ise boydan boya Trakya yolunu, sağa sola uğrayarak almak oldu. Otoyoldan sahil yoluna, uğranacak özellikli noktaları sayalım sırasıyla...

- Büyükçekmece-Avcılar arasının meşhur lezzeti hep kanatçılar olmuştur. Şimdilerde yeri değişmiş de olsa, en bilindik olanı Kanatçı Haydar... Şimdilerde ise bir büyük işletme daha konuşuluyor; Muhtar Halis... Bunlar gibi onlarca seçenek içinden birine oturup, tavuğun en leziz kısmının mangala atılışını izlemeden yola çıkmayın!

- Hala şehirleşmekte olan Beylikdüzü taraflarını teğet geçin! Sayfiye gezimize en uygun durak Kumburgaz... 1979’dan beri kutu kadar yerinde hizmet veren Roma Dondurmacısı, tatlı ihtiyacına birebir. Favorimiz kaymak ve çilek üzerine çikolata sosu...

- Yürüyerek tam üç top dondurmayı bitirme vaktiniz geldiğinde, tarihi gece pazarı kuruluyor karşınıza... Özellikle kadınların bayılacağını garanti ederim. İncik boncuktan kıyafete, çocuklar için oyun alanlarından yeme-içme bölümlerine kadar, envayi çeşit tezgah mevcut. Akşamları maziden zamanlar yaşamak zevkli oluyor.

- Arabaya atlayıp bir saat daha yol alınca, belki de en keyifli bölüme yaklaşıyoruz; Tekirdağ... Oraların en bilindik tadı köfteyi yemeden olur mu? Hiçbir başka restoran için yol değiştirmenize gerek yok. En iyisi yol üstündeki Özcanlar... Sıcak sıcak yiyebilin diye, porsiyonu tam olarak servis etmiyorlar. Üçer beşer doluyor en fazla tabaklar ve sürekli yenileniyor. ‘Leblebi gibi gidiyor!’ desek, abartmış olmayız.

- Konaklamak için, iyi sayılacak tek otel Kaya Ramada... Genel olarak fena değiller. Personel de kibar ama amatörlük de var içlerinde. Az uğranan bir şube olduğundan eksikleri var sanırım. Zira, markanın diğer şubeleri oldukça iyi işletiliyor normalde.

- Ve finali mutlaka Barbare Bağları’nda yapmak lazım. Kendi ürettikleri şarapları, özel zeytin yağları enfes. Günün batımını ince tutacaklı kadehinizle izlemeye paha biçilemez. Yemeklerde kuzu kol tercih ettik ki, kuyuda saatlerce demlense bu kadar iyi olabilirdi. Yeşillikler içinde, gürültüden uzak bir rehabilitasyon noktası adeta. Bu tur ruhunuza, İstanbul’dan ayrılıp İstanbul’a benzer yerlere gitmekten çok daha iyi gelecektir. Haydi araçlara...

Devamını Oku

Mahalli işler

25 Ağustos 2017

Artık gün geçtikçe İstanbul mekanları kalıp değiştiriyor. Öyle devasa mekanlar revaçta değil. İlçe hangisi olursa olsun, düşük metrekarelerdeki, butik dükkanlar tercih edilir oldu. Zaten büyüklerin çoğu ya küçülmeye başlıyor ya da batıyor. Hatta birçoğu da kanuni sebeplerle yıkıldı. Müşteri de daha sempatik ve samimi bulduğu için butik dükkanlara gider oldu. Üstelik hemen hemen her semtte mevcutlar. Hele popüler lokasyonlarda onlarca var. Gelin alalım önümüze şehrin haritasını, parmağımızı gezdirdikçe bakalım, nerelerde hangileri var...

- Gelin Karaköy’den çıkalım yola... Karşılıklı iki mekan var örneğin. Dem Kafe, envai çeşit çay ürünü ile birlikte tatlı seçenekleri sunuyor. Tam karşısındaki Grigio ise yemekli. Alkol üzerine kurulu değil ikisi de. Mutfakları birbirinden farklı. Küçücük alanlarına rağmen sokağı kalabalıktan tıkıyorlar. Yan sokaklarında ise, yine ufacık bir bar var; Kapı... Çarşamba günleri canlı müzik yapılsa da genelde DJ’leri dinliyorsunuz. Haritada parmağı azıcık kaydırınca, Kabataş’a ilerliyor, Sebil Kafe’ye rastlıyoruz. Tarihi yapının içi 3-5 masalık ama bahçesinde oldukça yer var.

- Yokuştan yukarı verince kendinizi, Cihangir karşınızda... En popülerlerinden biri 21... Köftesi tavsiyedir. Fakat genelde barmen sohbetleri için tercih ediliyor. O kadar küçük ki, yandaki alanı dükkana dahil etmeleri bile büyük göstermiyor. Et sevenlerin adresi Kasabım. Balkonunda yan yana oturamıyorsunuz bile. Ama mangal ürünlerini gayet iyi pişiriyorlar. Meyhane olarak da Demeti hemen yanında... Terasında manzaraya karşı iki tek atıp, mezelerin tadına illa ki bakılır.

- Nişantaşı’na süzülmeden olur mu hiç? Özellikle Topağacı Efendi (Bar), Kozmonot, Mahalle gibi markalarla dolu. Butik mekanların menbağı ise Reazürans Çarşısı... Sahildeki şubesini bilenler için kafe olarak Aşşk Kafe girişte. Viyana mutfağı severseniz, bitişiğinde Cafe Wien yer alıyor. Pasajın küçük partiler düzenlenen kulübü Nişantaşı10... Akşam üstü barı ise yılların Touchdown’u...

- Biraz aşağı saldık mı, Maçka Akaretler ve Şair Nedim’e gidiyor yolumuz. Kahvaltıya Şairler Kahvesi, hamburgere Akali, meyhaneye Bordo tavsiyelerini evvelden vermiştik. Buradaki yükselen değer minyatür kahveciler oldu. Süleyman Seba Caddesi’nin üst taraflarında Blum, biraz inince Cafe46 kahvenin binbir türünü servis ediyor. Alt yolda ise yaratıcı mönüsüyle Molecule...

Aslında saymaya devam ederiz de yerimiz kısıtlı... Bir solukta 5-6 semtten bahsetmişiz. O kadar çok küçük işletme var ki, insan ‘İhtiyaç varmış!’ demeden edemiyor. Bu mesleğin zorluklarından ötürü yatırımcılar bu seçimlerinde haklı. Müşteri ise daha iyi yemek yediği, daha iyi servis aldığı ve tabii ki daha samimi olan mekanları tercih ediyor. Bırakalım buralar yaşasın zaten! Zira bunları koruyamamak, zamanında süper marketlerin mahalle esnafını ezmesine benzer sonuçlara yol açar.

Devamını Oku

Yemeden ödeme haftası

19 Ağustos 2017

Sanırım her yıl buna benzer bir yazı yazmak durumunda kalıyorum. Yemediğimiz ya da sipariş etmediğimiz ürünler için, para talep edebilen mekanlar mevcut. Bakarsanız, son derece uygunsuz bir hareket. Fakat hepsinin de verecek bir cevabı, bir bahanesi var.

Ziyaret ettiğimiz yerleri iyi veya kötü eleştirirken, fiyat politikalarını da söylüyoruz elbet. Pahalısına da bir yere kadar laf edebiliriz. Ama hiç ağzına sürmediğin bir yemek için de hesap vermek koyuyor adama. Haram mı, helal mi, Allah bilir. Biz bu hafta iki ayrı yerde başıma geleni paylaşayım da, siz böyle adreslerin bahaneli kazıklarına maruz kalmayın!

Çiçek Bar

Bir zamanların en afili mekanlarından biri olarak anmıştık burayı... Hatta Yeşilçam’ı bize hatırlatması, anıları yad etmemiz vesaire oldukça hoşumuza gitmişti. Canlı müzik programları yapıyorlarmış akşamları. Bir arkadaşımızın sahnesi için ziyarete gittik. (İsmini vermek istemiyorum, zira kabahat solistin değil.) Bir iki içecek siparişinin ardından, meyve, çerez, beyaz peynir gibi birkaç parça geldi masaya. Biz de dedik ki ‘İçkinin yanında ikram geliyor herhalde!’ Canlı programlarının olduğu her yerde böyledir genelde.

Hesap vakti gelip çatınca anladık, bunun bir taktik olduğunu... Sormadan getirdikleri her şey ücretli çıktı. Üstelik üç parça meyveye 50 TL istiyorlar. Bir daha gelmeyin demenin başka bir yolu herhalde. Bu arada diğer içeceklerimiz de, çok daha lüks adreslerde ödediğimizin bir buçuk katı fiyatında. Yakıştıramadım. Bu gidişle müdavimlerinden bile olurlar!

No: 1903

Çok düşündüm yazının bu tarafını ekleyip çıkarmak için. Zira bir Beşiktaş taraftarı için, kulübe bağlı bir tesisi eleştirmek zor zanaat. Fakat öncelikle bir yazar olarak, bir de takımının yeri iyi olsun isteyen biri olarak geri almadım bu notları. Herkese de açık bu işletme. Akatlar’daki komplekse büyük hevesle gittim aslında. Ne güzel hayaller kurdum, burada paylaşmak üzere. Çünkü ciddi paralar harcanarak, ziyadesiyle keyifli bir alan oluşturdular. Kocaman iç alanı, bir o kadar da bahçesi olan bir arazi burası. Ve büyük ekranda maç yayını yapıyorlar.

Esasında hizmet tam aradığımız türden. Maç günü, yemek sonrası gidelim istedik. İçecekleri söylerken bir de meyve söyledik meze niyetine. Masaya başka yiyecekler gelmeye başladı. Yemek yemeyeceğimizi söyledikçe, daha fazla getirmeye başladılar. Film gibi biz gönderiyoruz, onlar sormadan getiriyorlar. Saat 23.00’ı bulduğunda, biri çıkıp ‘Yalnız burası fiks mönü!’ dedi. Biz de bunun tebliğ edilmediğini söyledik ama sonuçta küçük bir indirim yapıp aldılar o parayı. Önceden bildirmeden bunu talep etmeleri kanunsuz ama sıkıntı olmasın diye ödedik. Yakışmıyor böyle bir kulüple anılan bir mekana. İşin en komiğini söyleyeyim; hani başta söylenen meyve vardı ya, bir tek o gelmedi!

Devamını Oku

Yaza devam

12 Ağustos 2017

Ağustos ayını ortalamış da olsak, bu tatilin bittiği anlamına gelmiyor. Uçak gidiş dönüş fiyatlarının tavan yapması, yazın biraz daha süreceğini ispatlıyor. Havalar da malum soğuyacak gibi değil. Bir Eylül daha Ege dolup taşacaktır gibi geliyor bana… Peki henüz yolculuğa çıkacak olanlar nerelere gitmeli? Bu güne kadar, sezonda başarılı olmuş adresleri bir sıralayalım. Eğlencenin merkezi Bodrum, çıkış noktamız. Açıkta kalmasın ‘Gezenti’ okuyucusu…

- Tartışmasız şampiyonluğunu ilan eden nokta Hazine oldu. Cihangir’deki markanın Yalıkavak şubesi, 1000’e yakın misafir ağırlıyor her gün… Canlı müzikte butik sahnede başlayıp, ilk şubede bu kalabalığa ulaşan başka bir yer hatırlamıyorum. En bilindik neferleri, Yol Project ve Boygar.

- Tercih canlı müzik, lokasyon Türkbükü ise Sahne İstanbul oralara taşındı. Neredeyse haftanın her günü farklı solist performans sergiliyor. Başlıca Hakan Altun, Fatih Ürek, Serkan Kaya en çok iş yapanlar. Mekan Türkbükü sahilinin başlangıç noktasında…

- Bir türlü gitmek nasip olmadı ama her ziyaretçiden eksiksiz dinlediğim bir ‘Klein’ gerçeği var. Elektronik müzik sevenler için tek alternatif. (Gidilmeyecek abuk sabuk yerleri saymıyorum elbette.) Bodrum’daki şubelerinin adı Eva Klein…

- Bir Bodrum klasiği tabii ki Marina Yatch Club… Yemekten itibaren oturup, gece eğlencesine devam ediyorsunuz. Öyle her yerde rastlayamayacağınız Fatih Erkoç’un çıktığı nadir yerlerden…

- Bodrum merkeze kadar indiyseniz, Senem Çapa’nın barına uğramadan geçmeyin; Soprano’s… Yat kulübün karşısında terasta, binbir kokteyl tadabileceğiniz bir nokta. Aykut Gürel’in de müziklerini hazırladığını düşünün, tadından yenmez…

- Özellikle yemekleriyle ünlenen Galen’i bilen bilir. Göltürkbükü’nde gün boyu hizmet veriyorlar. Taze havadisleri ise, ‘The Shot Band’ın program yapacak olması. Grup duayen müzisyen Aydın Karabulut’un, tası tarağı toplayıp oralara yerleşmesiyle kurulmuş. İlk program bu gece…

- Palmarina’nın içinde bir yer sorarsanız, hem yemek hem eğlence için ‘Agency’den başka isim gelmiyor akla… İş Kuleler’deki şubesinde ne yaşıyorsanız, aynısı burada. Yemek sonrası sahneye, haftada iki gün İskender Paydaş ve orkestrası çıkıyor.

Devamını Oku

Mr. Meat

5 Ağustos 2017

Yeni nesil işletmeler arasında en revaçta olan tarz ‘Steak’ restoranlar oluyor bu aralar... Fakat her yiğidin harcı değil becerebilmek. Nihayetinde doğru yerden alışveriş etmek, iyi ustaya sahip olabilmek gibi kriterler şart. Ne yana baksanız bir diğerinin kopyası şeklinde açılıp duruyorlar. Tabii ki bizim tecrübemiz bunlardan biri değil. İstinye’de Sarıyer Yokuşu’nun sonundaki ‘Mr. Meat’, bu mutfak türünün en taze şubelerinden...

Hayatını et ürünleriyle münasebet içinde geçirmiş, son derece tecrübeli bir adam var işin başında; Hüseyin Tanrıbuyurdu... Kalabalık kadrosuna rağmen, kendi eliyle hazırlıyor her şeyi. Bir de sunumları var ki sormayın. Tok olsanız bile, ağzınızı sulandıracak hallerde servis ediyor yemeğinizi. Oldukça ekonomik üstelik. İki parça et yiyeceğiz diye, cüzdanı boşaltmak zorunda kalmıyorsunuz. Küçük, sade ve bolca ailenin ziyaret ettiği bir nokta burası. Deneyiniz...

Ali Ünal geri döndü

Bin tane sıkıntı geçti deneyimli işletmecinin başından. Onca olaylar, yıkımlar, sadece Ali Ünal için değil, aynı zamanda İstanbul gece hayatı için de zordu aslında. En bilindik, en çok tercih edilen mekanları hazırlardı zira. Ve bir anda bunların yok olmasının eksiğini, bütün gezginler çekti. Bunların hepsinin yanında, bir efsane olmaya kolları sıvayan dükkan daha açacağı aşikardı. Denize nazır yeni kulübümüzün adı ‘Ruby’...

Manzaralı değil, manzaranın bir parçası neredeyse... Suyun dibinde barı, iki farklı katı ile büyükçe bir mekan. Yemek de var sanırım ama biz eğlenceye gittik. Her zamanki düzgün müşteri profilini oraya da taşımış. Ağırlıklı yabancı müzik dinliyorsunuz. Yer, gençliğimizde bayılarak gittiğimiz ‘Anjelique’in yeri. Son senelerinde iyice bozmaya başlamıştı. O zamanlardan çok daha iyi işleyeceği kesin benim gözümde. Bizim de anılarımız canlanır belki, kim bilir?

Havadisler

- Bana göre şehrin en iyi hamburgerini, Maçka’daki ‘Akali’ pişiriyor. Bu zamana kadar tek noktadan ilerleyen marka, şimdilerde şubeleşme kararı almış. Ve Anadolu yakasıyla başlayacaklarmış. Meraklısına duyurulur.

- Yaz aylarını Çeşme’deki plajında geçiren Madeo, Karaköy’deki adresine geri dönmeyecekmiş. Meşhur kulüp ya sadece yazlık şubesinde kalacak ya da İstanbul’da daha butik bir lokasyona geçecekmiş.

Devamını Oku

Datça mevzusu

28 Temmuz 2017

Beni tanıyanlar, Alaçatı zaafımı bilirler. Fakat son yıllarda dokusu, butik yerleşim yeri olma özelliği neredeyse kayboldu. Biz de kendimize Alaçatı’nın bozulmamış versiyonu olan bir bölge bulduk. Datça… Samimi, yabancı turist istilasına uğramamış, huzur yuvası adeta. Örneğin; mahallenin muhtarını, muhtarlık odasında gitar çalıp şarkı söylerken yakaladık. O kadar içten ve rahatlar. Gelin bir ince Datça turuna çıkalım. Nerede kalınır, nerede yenir, nereler gezilir öğrenelim.

Konaklama

Oraların köklü ailelerindenmiş Uslu’lar… Zaten büyük otellerin bulunmadığı bölgenin, en geniş konaklama alanı da onlara ait; Uslu Hotel Royal Yachting. Dibinde denizi, önünde havuzu, pek otelden çıkmanıza gerek bile kalmayacak konforu sağlıyorlar. Dışarıya çıksanız ancak bu kadar lezzeti yakalayabileceğiniz derecede bir de restoranları var. Balığı da, eti de oldukça iyi pişiriyorlar. Öyle açık büfeler, fabrika yemekleri yok anlayacağınız.

Personeli ve servisi yazmaya kalksam, cidden köşeye sığmaz. Bu kadar kibar ve gülümser bir kadro hiç görmemiştim. Gencecik ama iyi yetişmiş bir ekipleri mevcut. İki günde bütün yorgunluğunuzu alıyorlar. Oralarda kalacak pek adres yok diye, rahata salmamışlar kendilerini. Yer bulursanız, tek kalınacak nokta burası…

Restoran

Tatilde rastladığım eski gazeteci k ardeşim Samet Altay, tutturdu ‘Maradona’ya gidelim diye. Biz de anlamaya çalışıyoruz tabii, ‘Acaba bir restoran mıdır? Yoksa bir şahıs mı?’ bahsettiği. Hadi uyduk gittik. Meğer ikisi de varmış. Oraların en popüler mekanı bu meyhane ve sahibi meşhur topçu Maradona’nın tıpkısı. Üstad oraların star’ı resmen. Koca dükkanda gezilmedik masa bırakmıyor ve gerekirse servise giriyor.

Devamını Oku