Ne oldu Despina?

10 Kasım 2017

Belki 40 yıldır aynı yerinde hizmet veriyor Madam Despina... Kurtuluş son duraktaki, adına şarkılar yazılan meşhur meyhaneden bahsediyorum. Salaş olmasıyla gurur duyulurdu zamanında. Şimdilerde ise bu salaşlığın ayarını kaçırmışlar gibi duruyor. Bu tabir genelde, mekanın dekoru için kullanılmalıdır. Yoksa mutfaklarına yahut hizmetlerine yansıyınca, işin tadı kaçıyor.

Görünen o ki; kalıp müşterilerinin rehavetine düşmüşler ama zamanla onlardan da oluyorlar. Zaten iyiden iyiye lezzet bulamaz olduk dükkanda. Son gidişimizde bir de asık suratlarla karşılaştık. Personelde sanki ‘Bunlar kalksa da, evimiz gitsek!’ der gibi ifade vardı. Sanırsınız zorla çalışıyorlar. Halihazırda şık bir şeyler sundukları zaten yok, en azından insan güler yüz arıyor. Fakat o da yok. Baya bir bozmuş ‘Despina’. Vaktinde tavsiye ettiğimiz mekanların, bu halleri alması gayet kötü bir durum benim için...

Klasikler geri dönüyor

Memlekette tiyatroya kıymet veren bir avuç insan kaldığımızı söylemeye gerek yok sanırım. Eski ilgiyi geri kazanabilmek için, bin bir formül üretmeye çalışıyor sanatçılar. Yeni nesil salonlarda, güncel işler yapmaya gayret ediyorlar genellikle... Bu çaba elbette saygıya değer. Lakin klasik oyunları sergilemeyi unutmuyor değiller bazen.

Bu durumun önüne geçse geçse duayenler geçer. Bu sıralar Haldun Dormen ve Göksel Kortay’ın yaptığı gibi... Moliere’nin önemli eseri ‘Kibarlık Budalası’nı sahneye koyuyorlar. Bu ikilinin yanına Hakan Altıner gibi bir tecrübeyi de koyarsanız, işin kötü çıkması imkansız zaten. Olabildiğince eğlenceli bir şekilde yansıyor her şey seyirciye...

Bilmeyenlere not düşelim; olay 17. yüzyıl Fransa’sında geçiyor. Oldukça saf ama zengin olan Mösyö Jourdain’in, parasıyla görgüsüzlüğünü kapama çabasını anlatıyor hikaye. Tahmin edeceğiniz üzere kapanamıyor bu durum. Fakat onun ‘oldum’ zannedişi, ziyadesiyle komik hareketlere yol açıyor. Siz diyin eğlenmek için, ben diyeyim tiyatroya destek için, ziyaret etmeden geçmeyin.

Devamını Oku

Sade’ce

3 Kasım 2017

Büyüklerimizden uzun yıllardır duyarız; ‘Nerede o eski Beyoğlu!’ yargılamalarını... Haksız oldukları pek söylenemez elbette. Fakat zamanının hallerine, keyifli zamanlarına dönmesine gayret edenler de yok değil. Sade Meyhane, bu sıra bunların başını çekiyor. Geçtiğimiz sene hizmete girmişlerdi. Biz de tanıtmak için kaleme alsak da, geleceğinden emin olacak kadar müneccim değildik tabii ki... Vakit aktıkça gördük ki, itinalı olundu mu, şartlar zorlasa da işler tıkırında gidebiliyor. İnsanların malum meselelerden dolayı gitmekten çekindiği bölgede tavrını koruyan adresler ayakta kalabiliyor.

Amerika’yı baştan keşfetmeye gerek yok! Evvelki sezon nasıl ilerliyorsa, aynı rayda yol alıyorlar. Yine kırk çeşit meze tabaklarda ve demlenme malzemeleri kadehlerde mevcut. Kars’dan gravyer dahi getiriyorlar. Ana yemekleri doyurucu. Eğlenceden de eksik kalmıyor kimse... Fasıl ekipleri, saatlerce mesai harcıyor sahnede. Onca dert, onca oralardan uzaklaşma sebebi varken insanların gözünde tam yol ileri diyor, Sade Meyhane...

Etnik turlamalar

- Sabah akşam Nişantaşı, Etiler vesaire gezinmek artık saçma gelmiyor mu size de? Fabrikasyon yemeklerle beslenip duruyoruz, bilmem kaç şubeli kafelerin gölgesinde. Gerek lezzet için lokantaları, gerek gezmek için sokakları, inanın daha verimli birçok semt var İstanbul’da... Kabımızdan biraz çıkıp, alternatifleri değerlendirmenin, memleketin en büyük şehrini dip bucak gezmenin zamanı geldi geçiyor.

- Bizim yolumuz, Fatih taraflarına düştü. Gidip de Kadınlar Pazarı’na uğramamak olmaz. Zira, kuzunun en kıymetli pişme halleri oralarda. Ziyaret noktamız; Şeref Büryan. Bilen bilir; büryan, kuzunun olduğu gibi kuyuda, kendi sıcağıyla hazırlanma halidir. Kuyudan çıktı mı patır patır dökülür etler oldukları yere. Sırf bu kalemle de kalmıyor bu nokta. Siirt yemeklerinden çıkmışken yola, perde pilavını da sunmadan geçmiyorlar. Enva-i çeşit tatlıları, bir de ara sıcak niyetine haşlama içli köftelerini saymıyorum bile.

- Bir taraftan, işimiz gezmek. Hazır ordayken, dükkanın sırasındaki dükkanlara uğramak şart. Hepsinin kendine has ürünü olan onlarca esnaf var. Kimi Van’dan peynir getiriyor, kimi Anzer’den bal. Aktarları ise saymaya köşem yetmez. Yıllık alışverişinizi yapmazsanız, ben bir şey bilmiyorum. Üşenmeyin; severseniz yakın mesafede, tarihi Vefa Bozacısı yer alıyor. Eskilerin adetlerinin ne derece zevkli olduğunu anlarsınız. Duvarda, bir fanus içinde, Atatürk’ün bardağının olduğunu es geçmemek lazım. Siz anlayın oraların tarihini! Karşısında, milyon çeşitli Vefa Gazozcusu. (Gazozcu diyip, sakın geçmeyin.) Dilerseniz; müzesi hayat dolu Vefa Lisesi de cabası...

Devamını Oku

Tam gaz devam

27 Ekim 2017

Uzunca zamandır, Cihangir’in gözden düşmek üzere olduğu konuşulur, durur. Kimi, işletmelerin Karaköy’e indiğini iddia eder, kimi de eski tayfasının bozulduğunu... Fakat esasına bakarsanız; kemik müdavimleri bölgeyi asla terk etmiyor. Haliyle bu kalıplaşmış müşteri sayesinde, epeydir nam salan mekanlar ayakta durmaya devam ediyor. Kim ne derse desin, Cihangir’in popüleritesi sayacağım mekanlarla hala üst düzeyde kalıyor.

- ‘Şöyle güzel bir balık yiyelim!’ dediğinizde, tek adres Sur Balık... Semtin orta yerindeki otelin terasında, yeterli manzaraya da sahip. Bin bir çeşit meze seçeneği var reyonlarında. İki tek atıp, beyaz ete doymak için doğru adres. Kalifiye personeli olan birkaç şubeli bir markadır Sur... Lezzetine de, keyfine de kefilim. Hesaplar da hayal edilenden ekonomik geliyor. Muadilleri gibi cep yakan cinsten değil.

- Canlı müzik arayanlara, adres çok uzakta değil. Hemen aşağı indiğinizde, ‘Hazine’ çıkıyor karşınıza... Yemek de veriyorlarmış ama biz denk gelemedik. Müzik tarafına bakarsanız; en ideal solistleri Boygar. Salı ve Perşembe günleri sahne alıyor. Boygar’ın programını, oldum olası Kenan Doğulu’nun eski hallerine benzetirim. İyi bir kitleye, yakışan eğlenceyi sunuyor. Not: Belli günlerde ‘Yol Project’ de performans sergiliyormuş.

- İnatla en çok tercih edilen kafe ‘Smyrna’... Piyasanın sevilen ismi Gökhan Malik Şahin’in mekanı burası. Eşi dostu yetiyor zaten masaları doldurmaya. Akşam saatler ilerledikçe, kapı önünde uzun sehpalara doluşuyor insanlar. İlla yemek şart değil. Gece boyu, iki kadeh atmaya uğrayan misafirleri hiç eksik olmuyor. Tam olarak burayı ne meşhur etti bilemem. Ama belli ki müşteri kaçıracak hatalardan uzak duruyorlar.

- Öylesi bir merkez olur da, bir etçisi olmaz mı hiç. ‘Kasabım’ adlı restoranda, enva-i çeşit et tarzına rastlarsınız. Fakat buranın düsturu başka... Benzerleri gibi ezbere tabak getirmiyorlar. Camekanlı buzdolaplarında çiğ malzemelerinizi seçip pişirtebiliyorsunuz. Tüm malzeme Anadolu’dan tedarik ediliyor. Etoburlar için biçilmiş kaftan değil mi sizce de!

Devamını Oku

Marmaris yolcuları

21 Ekim 2017

Kış gelmek üzere diye kendimizi büyük şehirlere kapatacak değiliz. Geçtiğimiz hafta seyahatimizi Marmaris’de gerçekleştirdik. 5 gün oraları öğrenmek için az zaman değil. Nerede, ne yapılır ya da yapılmaz öğrendik. Bölge küçük de olsa, envai-çeşit işletme mevcut. Fakat hepsi gidilesi yerler değil elbette...

- ‘Mirage’ diye bir otel var ki, otel demeye bin şahit lazım. ‘Suit’ diye verdikleri odalar ufacık olduğu gibi, kelimenin anlamını da bilmiyorlar. Tek göz odanın ‘Suit’ olmadığını bile bilmiyorlar. Siparişimizi aldıktan 1 saat sonra, ‘Oda servisimiz yok!’ diyecek kadar dengesizler. Bir de azar işitince ‘Geliyor’ dedikleri yemekleri başka odaya göndermeleri bomba oldu. O gece tahammül edip, ertesi gün çıkış yaptık haliyle... Burada konaklanmaz!

- Marmaris’den mi soğusak, yoksa sadece otelden mi diye düşünürken, ‘Casa De Maris’ adında gayet iyi bir adrese düştü yolumuz. Diğer her şey dahil otellerin yaptığı gibi gelişi güzel hizmet vermiyorlar. Hiç değilse suit odanın ne olduğunu biliyorlar. Oldukça şık, iyi dekore edilmiş. Servis elemanları, Marmaris’e fazla bile diyebilirim. Kesinlikle denemek gerek, burada konaklanır...

- Ne yazık ki sevmediğimiz otelin dibinde, sevmediğimiz restoranı bulduk. O kadar da övmüşlerdi ki gitmeden. ‘Deniz Kapısı’ ismindeki mekanın bir kere mutfağının ne olduğu belli değil. Kafe mönüsü de veriyorlar, balıkçı mönüsü de... Haliyle ikisini de tam beceremiyorlar. Temizlik deseniz o da yok. Masadaki çatal bıçaklar yağ içindeydi. Yani ne lezzetli, ne de hijyenikler. Burada yemek yenmez!

- İş böyle olunca, yabancı turistin gittiği yerlerden uzak durmamız gerektiğini öğrendik. Ve kendimize oraların eskilerinden, yaz-kış açık bir semt meyhanesi bulduk. ‘Konti Ali’ sokak aralarında, eski bir Rum evi... Mezeler lezzetli. İnsanlar samimi... Eski musiki parçalar çalıyor inceden. Sohbetler de maziden, hikayesi bitmiyor oraların. Burada yemek yenir.

- Eğlence de yok sanmayın. ‘Davy Jones’ oraların rock barı. Her gün canlı müzik grupları çıkıyormuş. Gençten bir grup vardı sahnede biz gittiğimizde, dışarıdan bakınca amatör duranlardan. Ama dinleyince ne kadar iyi olduklarını anlıyorsunuz. Bütün gece hop oturduk, hop kalktık. Tarihler sonbaharı gösterdiği halde baya doluydu da mekan. Burada eğlenilir...

Devamını Oku

Son ‘Açıkhava’lar

14 Ekim 2017

Bu sene yaz aylarının bitmesiyle, Harbiye Açıkhava Konserlerinde de eksiklikler nüksetmeye başladı. Temel sorun havaların soğumasıydı elbet. Lakin bunun yanı sıra organizasyonlarda da oldukça kusurlar görüldü. Yanlış anlaşılma olmasın; muazzam performanslar izlemedik de değil hani... Yine de bu kadar yıldızı, bu kadar eseri olan bir memleket için yeterli midir? Tartışılır...

- En hevesle gittiğim organizasyon, ‘Broadway’den İstanbul’a’ müzikali oldu. Beklentileri karşıladı mı, karşılamadı mı? Göreceli tabii ki... Bize düşen bu tarz işleri yapmaya çalışanları desteklemek. ‘Keşke biraz daha itinalı olsalar!’ demekten kendimizi alamamamız da bir gerçek ama... Onlarca Türk yıldızını misafir ettiğin bir sahnede, teknik aksaklıklar görmek, biraz da yüz kızartmıyor değil!

- Akış Haldun Dormen’in elinden çıkınca, az da olsa rahatlıyor insan. Kendisinden beklentimiz çok daha yüksek de olsa... Olsun; Haldun Dormen, Haldun Dormen’dir. Kısıtlı zamanda bir şeyler başarmaya çalıştığını bizzat biliyorum. İlk başlarında seyirciye sıkıcı gibi görünse de ilerleyen dakikalarında herkesi ayaklandırmayı başardı. Hoş; her tiyatral etkinliğin, makus talihidir bu durum.

- Benim gözümde Gökçe Bahadır’ın çıkış anı, seyircinin coşma zamanı oldu. Deyim yerindeyse, sadece bir televizyon yıldızı olmadığını bir kez daha ispatladı. Birkaç sene evvel, BKM’de bir oyunda hayran kalmıştım zaten kendisine... Dansından kostümüne, sesinden mimiklerine, her haliyle büyüleyiciydi. O gece sahneye en yakışan kadın olduğunu söyleyebilirim.

- Erkeklerde Emre Altuğ öne çıktı haliyle. Konservatuar geçmişi, oyunculuğu, solistliği hiç geride kalmadı seneler içinde... Yabancı şarkıları da rahat okuyabildiğini gösterdi izleyiciye. Grup danslarında da ön plandaydı hep.

- Aslında sesi oldukça lezzetli olan Ayça Varlıer’e ayıp oldu bence. Teknik sıkıntılarından ötürü, yorumunu hak ettiği kadar yansıtamadı. Sonradan teknik ekip toparlamaya çalıştı fakat olan olmuştu bir kere. Yeteneğini gayet iyi bildiğimiz oyuncunun, performansına yazık ettiler.

- Bana göre en büyük sürpriz Edis oldu. Pop erkek kategorisinde son derece başarılı olduğunu görüyoruz ama bir müzikale bu kadar iyi uyum sağlayacağını beklemiyordum. Oldukça yetenekli, tam bir sahne adamı çıktı. En zor opera parçalarını bile öyle hakkını vererek seslendirdi ki şaştık kaldık. Gökçe Bahadır’la sergiledikleri ‘Grease’ gösterisi ise cabası...

- Ve en can alıcı an, son sahneydi elbette... Bütün ekibin katıldığı koreografiye, Perran Kutman ve Selçuk Yöntem’in eşlik ettiğini düşünün. Yanlarına Haldun Dormen’i yerleştirin aklınızda. Eser; ülkede belki de en çok izlenmiş olan ‘Lüküs Hayat’ın meşhur parçası. Kapanışı efsane yaptılar anlayacağınız. Tüm teknik aksaklıklara rağmen, keyifli bir gece yaşadı herkes. Bolca benzerlerini izleriz umarım.

Devamını Oku

Kâfi açıldı

7 Ekim 2017

Yakın zamanda açılmak üzere olduğundan bahsetmiştik. Bu taze adresimiz Kâfi, Akaretler bölgesinde, Şair Nedim Caddesi üzerinde... ‘Capital Suites’ adında şık bir şehir oteli vardır caddede; işte oranın teras katında yer alıyor. Etnik materyalleri, modern biçimde kullanarak dizayn edilmiş. Yeni nesil bir meyhane diyebiliriz.

Mesele, meyhane kültürünün, sadece salaş yerlerle sınırlı olmadığını kanıtlamak. Mutfakları da bu duruma paralel ilerliyor. Öyle ki; mönü hazırlığını, ünlü şef Yağız İzgül ile birlikte yapmışlar. ‘Meze tabakları ile sınırlı kalmayalım!’ demiş, bir de ocakbaşı bölümü koymuşlar dükkana. Çilingir sofrası yemekleriyle, kebap çeşitleri bir arada anlayacağınız.

Tarza uygun atıştırmalıklar, farklı tekniklerle servis ediliyor. Örneğin; bildiğiniz ‘Atom’u pancarla, bonfile dilimlerini kadayıf içinde veriyorlar. ‘Kâfi şiş’ adını verdikleri bir de spesyalleri var ki, tadı damağınızda kalır. Antep’de zor bulacağınız kıvamdaki baklavaları ise cabası...

‘Modern’ dedik ya bir kere, müzikler ve eğlence halleri de geri kalmıyor. Klasik Türk Sanat Müziği eserlerle başlıyor, saat ilerledikçe şarkıların seneleri de ilerliyor. 80’ler ve 90’ların unutulmazlarıyla devam ediyor, günümüze kadar geliyorlar. Lezzetlerini denemek için de DJ’e eşlik etmek için de doğru nokta burası. Görünene göre, sundukları her şey ‘Kâfi’ gibi duruyor!

Havadisler

- 14-15 Ekim tarihlerinde, Dasdas’da ‘Joseph K.’ oynuyor. Başroldeki Mert Fırat’a Didem Balçın, Onur Dilber ve Özgün Aydın eşlik ediyor. Kara mizah türündeki oyun, tiyatroseverlere duyurulur. Not: ‘Dasdas Sahnesi’ Batı Ataşehir, Watergarden içinde...

- BJK Plaza’nın üstündeki Vogue’u bilmeyen yoktur herhalde. Bugünden itibaren her Cumartesi, ‘Happy Hour’ partiler yapmaya başlıyorlar. Saat 16.30’da, DJ kabininde Ogün K olacakmış.

- W Lounge, kalıp değiştiriyor. Yeni işletme kadrosuyla, bu hafta sezon açılışına imza atacak. ‘Raf’ isimli single çalışmasıyla ünlenen, Deeperise performans sergileyecek. Meşhur gece kulübü Klein’in müzik ekibinin de kadroda yer alması cabası.

Devamını Oku

Değişen konseptler

29 Eylül 2017

Bakmayın bu aralar herkesin şikayet ettiğine, sokaklar insanlarla dolup taşıyor. Her geçen gün yeni mekanların açılması bir yana, hali hazırda işleri iyi olan mekanlar bile masraf yapıp konsept değiştirebiliyor. Gelirleri bir noktaya gelmese, bu yükün altına girmezlerdi sanırım... Gelin bir Avrupa, bir de Anadolu yakasından değişime giren, iki adresi inceleyelim.

Zirve Pera

Burası eski Zilly Pera’nın olduğu lokasyon. O zamanlarda, özellikle üniversiteli gençlerin akın ettiği bir noktaydı. Şimdi yeni ismi ve yeni kadrosuyla hizmet veriyor. Yaş ortalaması biraz daha olgun hali almış. Rengarenk, ışıl ışıl bir dekorları var. Tam anlamıyla bir gece kulübü... Eskiden pek kendi jenerasyonumdan insanlara rastlamazdım. Şimdi ise her taraf tanıdık. Artık ben mi yaşlandım, bilemem. Fakat nihayetinde tanınmak, insanın hoşuna gidiyor.

2 hafta önce açılıyor olduğunu duyurmuştuk Zirve’nin... Gittik gördük, güzel yapmışlar. Açılış Kemal Doğulu ile yapıldı. Duyduğuma göre ara ara DJ kabininde görecekmişiz kendisini. Onun dışında, Turaç Berkay ve Belma Şahin performansları da olacakmış. Eski hali de iyiydi ama şimdi de hiç fena olmamışlar. Gidilir...

Nispet

Anadolu yakasının nadir canlı müzik mekanlarından biridir Nispet... Şimdilerde DJ performanslarına da girmişler. Hafta sonları yemekli eğlenceler de düzenliyorlar. Anlayacağınız; akşam saat 21.00’den, sabah 04.00’lara kadar servis veriyorlar. Bir de yeni mekanın DJ kabininde Levent Erim yer alacakmış.

Sürprizleri de yok değil. Cem Özer ve Uğur Uludağ ile farklı konseptlerde organizasyonlar yapacaklarmış. Ki böyle ünlü isimlere Anadolu yakasında rastlamak pek kolay değildir. En enterasanı da; gün boyu profesyonel oyunlar üzerine açıyorlar mekanlarını... Türkiye’yi dünyada temsil eden başarılı bilardo oyuncularının ziyaret ettiği, bir lokal gibi de kullanılıyor gündüzleri. ‘Değişimin bu kadarı!’ dedirtiyor yani... Eski zamanların eğlence imparatoruydu zaten marka... Şimdilerde yenilikleriyle başarısını sürdürecek gibi duruyor.

Devamını Oku

Gelişen Cadde

22 Eylül 2017

Her geçen gün yeni sokaklar, yeni caddeler popüler olup duruyor. Bunların en tazesi, Beşiktaş’daki Şair Nedim Caddesi... Aslında bugüne kadar in cin top oynardı oralarda... Son bir iki senede şenlenene kadar, oturacak şık bir yer dahi bulmak imkansızdı. Şimdilerde ise yanyana bir sürü mekan türedi. Bir yanda kahveciler sıradan dizilmişler. Başı Starbucks tutuyor. Kahve Dünyası ve Sütiş ile devam ediyor.

Öbür tarafta ise biraz daha üst sınıf sayılabilecek kahve ürünleri satılıyor. Son zamanlarda türeyen değişik çekirdek denemelerini bilirsiniz... İşte onlardan. En bilindik olanı ‘Let’s Coffee’... Biraz ilerde yine o tarz denemeler yapan ‘Molecule’ mevcut.

Olmazsa olmaz restoran ve meyhaneler de dolu tabi. Antakya Mutfağı, bölgenin yöresel lezzet açığını kapıyor. Hemen yanında bol tatlılı Mendel’s yer alıyor. Craft Beer, biraz daha genç işi yüksek müzikli tek mekan... Local adını taşıyan bir de pizzacısı var caddenin... Ve aklımızdan kaçan bir sürüsü daha... İleride nasıl olur bilmem ama şu haliyle en hızlı yükselen bölgelerden oldu Şair Nedim. Her tarza hitap ediyor.

By Giritli

Burası da yine Şair Nedim üzerinde... Bildiğiniz eski usul meyhane formatındaki dükkan, en çok ziyaret edilenlerden biri. Hani şu tepesinde ağlar, duvarlarda can simitleri olan cinsten. Açık dolabında envai çeşit meze dolu elbette... Genelde deniz mahsulü ürünlerden hazırlıyorlar. Filmlerdeki babacan, sohbet seven karakterlere benziyor personel ekipleri.

Ana yemekte irili ufaklı balık seçenekleri var. Özel yemeklere kapamalık, dükkandan ayrı da durmayan bir asma katı var. Türk sanat müziğinden arabeske kadar, geniş bir müzik listeleri var. Belli günlerde canlı müzik ekibi de getirtiyorlar. Genelinde keyif yapılabilecek, eğlenmeye de muhabbete de müsait, şirin bir mahalle adresi...

Devamını Oku