Aslına bakarsanız; mevzusu geçecek mekan yılların işletmesi... Biraz da insanı acıtan bu sanırım. Yeşilköy-Florya taraflarındaki Polat Otel’i duymayanınız yoktur herhalde. Uzun yıllardır, restoranlarıyla, havuz sefalarıyla gündemde. Hatta oraların incisi olarak görülür. Haliyle böyle bir kompleksten de beklentimizin yüksek olması gerekmez mi? Hayal kırıklığımızın, kabalıktan çıkması da cabası...
Akşam üstü saatlerinden itibaren mekana gittik ve sofralar kurdurduk. Tercih ettiğimiz alan ise Marmara Salonu oldu. Deniz ürünleri tercih ettik. Lezzetlerini vasat bulduk ama o kısım pek de önemli kalmadı. Dedik ki aramızda “İnsan kibarlığıyla örter her kusuru.” 23.30’da aniden hesabı getirdiler, “24.00’da kapatıyoruz” dediler.
İlk bakışta sıkıntı yok gibi duruyor ama 10 dakika önce gelen misafirleri uyarmalılardı ki aç kalmasınlar. Yetmezmiş gibi, şikayetimi bildirdiğim arkadaşın, “5 dakika daha oturabilirsiniz” gibi enteresan jesti, daha da yerle yeksan etti her şeyi. Baştan belirtselerdi, biz de eşe dosta rezil olmazdık. Yılların tecrübesine yakışmadı. Olmadı Polat Otel, olmadı!
- Genel bilinenin aksine, ‘Peri Bacaları’ anlamına gelmez Kapadokya... Pers dilinde Katpatuka (Güzel atlar ülkesi) manasındadır. Memleketin en güzel hayvanları orada olduğundan da değil hani. Az biraz gelişi güzel konulmuş ismi. Bölgeyi esas meşhur eden, dünyanın her ucundan ziyaretçi kazandıran, doğal oluşumları ve tarihi yapıları elbette. Tüm alanlarını verimli gezmeye kalksanız, bir ay dahi yeterli olmaz. Tecrübeyle söylüyorum.
- Tarihi yapılarını korumak da öyle kolay ve ekonomik olmuyor haliyle. Tavsiyecisi olacağım taze otel, bunların en büyük göstergesi... Seraphim Cave Hotel, 4 seneye yakın bir zamanda tamamlanmış. Oraların en eski konağı olmasına layık şekilde restore edilmiş. Ürgüp’e bağlı Mustafapaşa Köyü’nde yer alıyor. Uzun süredir böylesi bir tesise rastlamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim.
- Taşla örülü odaları da ayrı keyifli ama işe son noktayı koyan, dağı oyarak meydana getirdikleri mağara odaları. Bazılarının içinde kendi hamamları bile var! Gezmelerin yorgunluğunu atmak içinse SPA merkezi eklemişler komplekse... Bir de nasıl yapmışlarsa; oraya göre devasa bir de havuzları var. Sıkılmanıza vakit tanımıyorlar, anlayacağınız. Bana göre bölgenin en lüks otelini inşa etmişler.
- Değişiklik isterseniz; dizisinden hatırlayacağınız ‘Asmalı Konak’ hemen bitişikte yer alıyor. Malum müzikle birlikte, bir müze edasında dolaşabilirsiniz iç kısımlarını. Avluyu da restoran haline çevirmişler ki; vaktinde Özcan Deniz’e kurulan sofraları size kuruyorlar. Onca yıl geçmesine rağmen, hala dizinin hayranları kapısını aşındırıyor enteresan bir şekilde. Ekran anılarınızı yad etmeye birebir...
- Dedik ya; bütün ayınızı adasanız, gezilecek yerleri bitiremezsiniz. Ama işin kolayı var elbette. Sabah uykunuzdan feragat edip, 4 sularında uyanırsanız, balon turlarına katılabilirsiniz. Tek tek yetişemeyeceğiniz her yeri, balon pilotları tanıtıyor yolcularına. Rüzgarın en sakin olduğu saatler onlar olduğu için, kargalarla kahvaltı zamanı yarıştırmak şart ama.
- Milyonlarca yıl önce, yanardağlar vesilesiyle oluşan peri bacalarını da küçümsemeyin sakın. Öylesi önemli ve o kadar çoklar ki; bütün şehrin gelir kaynağı, bir şekilde onların turistik durumunun üzerinde dönüyor. Nasıl bağlanmışlarsa; içlerinde bir sürü hayvan şekline, hatta bir yerinde gelin ve damada bile benzetilenleri var.
- Yeraltı şehirleri, özel şarap kavları, merkezde testi kebabı sefaları ise cabası. Kapadokya’yı gezmekle bitiremezsiniz. Fakat bir yerden başlamak şart. Bizim Japon turistlerden ne eksiğimiz var, değil mi? Nevşehir ya da Kayseri üzerinden ulaşım sağlayabilirsiniz. Memleketin şahane noktalarını, dünya vatandaşından önce keşfedelim. Haydi düşün yollara...
Sanırım 2 sene önce bahsetmiştik Karaköy’ün bu dişi mekanından; Cano… Yemek vakti de bar vakti de gidilesi, sık gezen tayfaya sürekli rastlayabileceğiniz bir adresti. Son hareketleri ise kulağa bile şimdiden eğlenceli geliyor. Tutmuşlar 12 ismine aşina olduğunuz DJ’i, peşi sıra aynı günde müzik yaptıracaklarmış. Dolduracak kitleyi de düşününce, mutlaka bir uğrayacağımı düşünüyorum.
Zannedersiniz bir ufak yerli yapım ‘White Sensation’… Kabine, Berksan, Ataberk, Arto, Hakan Hepcan, Cihat Uğurel gibi 12 adam sırayla yer alacak. Milli maç heyecanı adeta… Ne kadar süreyle setin başında kalırlar bilmem ama kısa bir parti olmayacağa benziyor. Fikir hoşunuza gittiyse; yarın saat 17.00’dan itibaren Karaköy Cano’daki yerinizi alın.
Ölmeden önce
Bakmayın kısaca ‘FRN’ olarak anıldığına; esas adı Fırın... Son zamanlarda ziyaret ettiğim en enteresan mekan olduğunu söyleyebilirim. Levent-Çeliktepe bölgesinin arka sokaklarında, meşhur AVM’lerin dibinde yer alıyor. İnanın daha fazla adres detayı elden gelmiyor. Konum edinmeden gidilmesi oldukça güç. Fakat vardığınızdaki edineceğiniz tecrübe için değer doğrusu...
Lokasyonun değişikliği dışında, mekanın genel tavrı da bir o kadar şaşırtıcı. Gişe rekortmeni bir sürü Hollywood aksiyon filminde rastlayacağınız sahneyi hayal edelim; yıkık görünümlü bir binaya yanaşır, bir yük asansörünün içinde bulursunuz kendinizi... Karanlık koridorlardan, tahmin üstü devasallıkta bir parti alanına çıkarsınız. Elbette ki bu tarz yerlerin vazgeçilmezi elektronik müzikler...
Ekseriyetle DJ U.F.U.K işgal ediyor kabini... Eski müptelaları ne derece iyi müzik yaptığını bilirler. Özel organizasyonlar da gırla tabii. Mekanın tam ortasında, ‘Her an defile mi, dansçı mı çıkar?’ belli olmaz, uzunca bir podyum var. Kaptan koltuğunda Hagop Mamas’ın oturmasının faktörünü de belirtmek gerek. Hagop, vaktinde ilk R&B partilerin de öncülerindendi. Yenilikçi ruhunu kaybetmemiş belli ki. Filmden çıkma bir yerler görmek isterseniz mutlaka uğrayın!
- Bu hafta bolca taze havadisimiz var. Bir türlü fırsatını bulup gidemediğim Biber Ataşehir ile başlayalım. Hali hazırda bar konsepti ve yiyecekleri aklımızda zaten ama canlı eventlere de başlamışlar bu sefer. Takip edeceğim ilki; 18 Nisan’daki Yol Project konseri... Meraklısına...
- Ülkemizin en büyük gençlik festivali olma iddiasını taşıyan, ‘İstanbul Gençlik Festivali’, 2 Mayıs’da başlayacakmış. Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek organizasyon 5 gün sürecekmiş. Konserler ve etkinliklerle dolu olacak eğlence günlerine, 1 milyon katılımcı bekleniyormuş.
- Bestyle dergisinin erkek versiyonu çıkmıştı malumunuz;
Uzunca bir süredir fırınlarda başlayan ‘Askıda ekmek’ uygulamasını bilirsiniz. Biletix, bu sisteme kendi alanında katılım göstermiş. 2012 yılında start verilen “Askıda ne var?” geleneğine, konser, workshop gibi aktivitelerle destek veriyorlar. Olay; üniversiteli imkanı olmayan gençlerin, organizasyonlardan geri kalmaması… Yapmanız gereken tek şey, kendi biletinizi kestirirken, bir tane fazladan alıp askıya bırakmak. Oldukça hayırlı bir iş gibi duruyor ilk bakışta. Elbette ekstra satış yapabilme politikası olarak da görünebilir. Umarım bir kısmını Biletix de karşılıyordur ki, o zaman temiz görünür gözümüze… Nihayetinde hayır işi…
Çıt Çıt
Memleketin ilk rezidans kulelerinden biridir Polat Tower… Fulya’daki devasa gökdelenin altına, mekan da açmaya karar vermişler sonunda. ‘Çıt Çıt’ meyhane bölümü de olan bir işletme. Fakat biz, gece canlı müzik tarafını tercih ettik. Küçük sahnesi, önünde bistroları, zamanın butik modasına uyum sağlamışlar. Yakın zamanda, İstanbul’da dinlemeyi çok sevdiğim Firuze de program yapacakmış. Keyiflidir repertuarı… İyi bir soliste denk getirirseniz, gidilesi mekan olmuş. Denemekten zarar gelmez.
Nişantaşı Atiye sokağa, ‘Sets’ adıyla yeni bir dükkan açıldı. Ağırlıklı et ve şarap üzerine ilerliyorlar. Özel etkinlikler ve DJ performansları da ayarlayacaklarmış.
9-25 Nisan tarihleri arasında, Marriott Hotel Şişli’ye Tay mutfağı misafir oluyor. Şef Oresa, Hindistan cevizi sütü aromalı çorba ile başlayıp, Uzak Doğu’nun derinlerine inecekmiş. Sadece 15 gün servis edilecek mönünün bedeli 185 TL. Meraklısına duyurulur.
Geldi mi bahar ayları, tüm moda dünyasının gevşer gönül yayları; malumunuz. Beklenen ‘Fashion Week’ organizasyonları, tüm İstanbul geneline sarmaşık gibi yayıldı. Bütün hafta yolu defile kapısından geçen kim varsa sokaklardaydı. Özellikle genç tayfa, gündelik yaşantısında giymeye cesaret edemediği ne varsa, takıp takıştırıp salındı durdu. Sıkıntı yok; şovlar da biraz abartı gerektirmiyor mu zaten?
Neyse, meselemiz kimin ne giydiği değil. Onlarca davet düzenlendi, özellikle alışveriş merkezlerinde. Yalan yok! ‘After Party’lerini de kovaladı herkes. Hatta gösterilerin başını sonunu kaçıranlar, partileri tam iştirak yakaladılar mutlaka. İlgi alanımıza girdiğinden sanırım bu kitleye biz de dahiliz. Tüm haftanın eğlence tarafının yakın takipçisi olduk.
Şimdi mekandan mı bahsedeyim? Organizasyondan mı? Yoksa vesilemiz olan adamdan mı? Bilemiyorum! Geçenlerde Bebeköy Backyard’da toplanıldı. Genellikle benzer tarzdaki davetlerin hedef kitlesini kadınlar oluşturur. Malum, erkeklere göre daha bir itina gösterirler böyle işlere. Fakat bu davette kadınlara yer yoktu. Cesaret işi değil mi? Sektörün önde gelen erkeklerini bir yere toplamaya çalışmışlardı. Camianın eğlence gurusu Mert Vidinli, yanına ‘KİP’ markasını almış ve bu zorlu durumu başarmış.
Bu adreste enva-i çeşit seçenek olduğunu biliyordum. Ama brunch fikri aklıma gelmemişti doğrusu. Geç kahvaltı yapmaya, koşa koşa Hisar’a iner olduk. Balıkçı misali, omlet yerken deniz manzarası şart sanki! Burası, şehir merkezinde doğanın içindeymiş gibi hissettiriyor. Diğer 30 katılımcı ile bunu da öğrenmiş olduk. Eğlence sektöründe 30 adamı bir araya getirebilen Mert’e de bravo!
Brunch demişken…
Bu hafta bahtımız kahvaltılardan yana açıktı sanırım. Ya da ben bu sahil mekanlarının trafiğini çekmekten sıkıldım. Son tecrübemiz; Kemer Country oldu. Yeşillikler içinde, çok daha iyi servis alabileceğiniz bir mekan.
‘Kemer Country Bistro’ diye geçiyor yerin adı. Golf sahalarının dibinde, terasında tatlı tatlı güneşle de besleniyorsunuz. Açıkbüfe servis veriyorlar. Her şey oldukça da lezzetli. İmkanlar ise ortalamanın çok üstünde. Başka dükkanlarda zevkinizi riske atmaktansa, Kemer Country yoluna çıkmanızı öneririm.
Geçtiğimiz yılın son aylarında ziyaret ettiğimiz Erzurum tatilini, evvelki hafta tekrarlama şansına eriştik. Türk Telekom Prime öncülüğündeki organizasyon, diğerinden oldukça farklı etkinlikler barındırıyordu içinde... Yine oraların en iyisi Sway Hotel’de konakladık. Sabahtan akşama kadar binbir çeşit aktivite, vaktimizi güzel geçirmemizi sağladı. Fakat en taze ve etkilendiğimiz tecrübe bambaşka oldu.
Eser Yenenler’in yeni başladığı sahne şovları...
‘TBT’ adını taşıyan sahne öyküsüne, ne stand-up diyebiliriz, ne de müzik programı... Bir yandan eski resimleriyle mazisini ti’ye alıyor, bir yandan da hikayeleri şarkılarla süslüyor. Hiç boş ana rastlamıyorsunuz gösteride. Bol kahkahalı geçtiğine kefil olabilirim. Malum mesele geçmişi anmak olunca, çalınan parçalar da o yıllara seyahat etmenizi sağlıyor. Ne yalan söyleyeyim; ‘Çok Güzel Hareketler Bunlar’ kıvamında bir skeç derlemesi de beklemiyor değildik. Ama bu tarz ziyadesiyle farklı olmakla beraber, genç oyuncuya baya bir yakışmış. Bildiğimiz Eser Yenenler’in üzerine bir kabiliyet daha eklenmiş. Yeni nesil sahne performanslarına zaten ihtiyaç vardı. Cesur arkadaşımıza tebrikler. Palandöken soğuğunda içimizi ısıttı.
Tolgshow’u yakalayın
Tolga Çevik’in senelerdir sergilediği tiyatral aktiviteleri bilmeyen yoktur sanırım. ‘Arkadaşım Hoşgeldin’ adlı programını, hiç değilse bir kere televizyondan izlemişsinizdir. Şimdiki projesi ise almış yürümüş. Hatta eski işlerini gölgede bıraktığını bile söyleyebilirim. ‘Tolgshow’ diğerlerine hiç benzemeyen bir ‘Talkshow’ ortaya çıkmış.
Ekran karşısında takip etmeye edersiniz ama adımız ‘Gezenti’ olunca, gidip yerinde görmeyi tavsiye etmemek kabahat olurdu. Zorlu Center Drama Sahnesi’nde mutlaka yakalamaya çalışın. Özgün, zeka barındıran bir çalışmaya şahit olacaksınız. Sırf kıvrak cevaplara hayranlığımız bile, bir dahakine de gitme isteği doğurdu.
Salonda seyretmenin keyfini, televizyon sansüründen uzak olması da destekliyor elbette. Tam tadına varmanın, yani en güzel anlarını ‘Bip’ sesi olmadan yakalamanın yerini başka bir şey tutmuyor. Konuklarını da sır gibi saklıyorlar. Kurallarını bozmaya niyetli değiliz elbet. Sadece sırada, yakınen tanıdığınız bir tiyatrocu hanımefendinin olduğunu söyleyebilirim. Misafirleriyle oynamaya çalıştıkları skeçleri ve hatta gülmekten oynayamamalarını izlemeye doyamayacaksınız. Vakit kaybetmeden ilk gösteriye bilet alın. Beklentimin çok üstünde çıktı.
Tolga Çevik’in senelerdir sergilediği tiyatral aktiviteleri bilmeyen yoktur sanırım. ‘Arkadaşım Hoşgeldin’ adlı programını, hiç değilse bir kere televizyondan izlemişsinizdir. Şimdiki projesi ise almış yürümüş. Hatta eski işlerini gölgede bıraktığını bile söyleyebilirim. ‘Tolgshow’ diğerlerine hiç benzemeyen bir ‘Talkshow’ ortaya çıkmış.
Ekran karşısında takip etmeye edersiniz ama adımız ‘Gezenti’ olunca, gidip yerinde görmeyi tavsiye etmemek kabahat olurdu.