Nice şenliklere

6 Temmuz 2018

Belediyeler önceden 10 binlere konser veren şarkıcı programları yaparlardı. Günümüzde ise günlerce süren aktiviteler yapıyorlar. Son dönemde ise Bebek Şenliği çok dikkat çekiyor. Ark Organizasyon bugüne kadar turizm çalışmalarıyla bilinirken, şimdilerde bu şenliği hakkıyla üsteleniyor.

Öncelikle sahne hiç boş kalmadı. 3 gün boyunca, birer saat arayla farklı onlarca isim performans sergiledi. Markaların küçük alanlardaki aktiviteleri de cabası. Öte yandan alışveriş çılgınlığını da arka plana atmamak lazım. Adım başı, takıcısından giyime, her sektörden stand mevcuttu. Yürümekte zorlandık. Trafik oldukça tıkandı ama katılımı ve katılanların hazzını görmek insanı mutlu etmiyor değildi. Neticede başarılı işti.

Cebi yakmayın Masabuka
Onca turlamanın üzerine karnınız acıktıysa, Bebek’te gidilecek tek adresim var artık. Küçük Bebek girişindeki Masabuka’yı bulduk. Marka, Thassos Adası’nın bir ‘franchise’ şubesi... Fakat adanın mönüsüne bile eklemek isteyeceği kendi lezzetlerini de koymamış değiller. Malum; mesele yemek olunca kimse Türk’ün eline su dökemez!
Kendi sosislerini kendileri yapıyorlar mesela... Basit gelecek belki ama; en favori ürünleri ise kaşık patatesleri. Ara sıcağa, kabak kızartmayı mutlaka söyleyin. En güzeli de yediğiniz kadarını ödüyorsunuz. Siparişler tabak tabak değil, kalem kalem veriliyor. ‘2 adet köfte, bir şiş tavuk’ diyebiliyorsunuz örneğin. Hem cebi yakmıyor, hem de ayarında yiyebiliyorsunuz. Son olarak; ‘El yapımı soslarının da tadına bakın!’ derim.
Havadisler - Bebek Kahve’yi bir ufak eleştirmeden olmaz. Zaten yıllardır hınca hınç dolan mekanın, ‘Oyun parası’ adıyla, 10 liralık iskambil kağıdına ütopik rakamlar talep etmesini anlayamadık. Paraya ihtiyaçları var herhalde! - Beyaz yakadan kendini sahnelere atan bir arkadaşımız var; Bilgihan Polatkılıç... İlk duyduğumuzda heves sandığımız seçimini, iyice geliştirmiş. İnceden programları başlayan genç adamın programı, 13 Temmuz Cuma günü BKM Mutfak’da... - Yaz ayları İstanbul’da sıcaktan kavrulanlar için yeni bir havuz daha açıldı. Fairmont Quasar İstanbul’un beşinci katındaki Ukiyo, ‘Şehrin en cool havuzu’ sloganıyla hizmete girmiş. Not: Ukiyo, Japonca ‘Yüzen dünya’ anlamına geliyormuş.

Devamını Oku

Yeni keşif ‘Anton Peran’

29 Haziran 2018

Yalan değil; arkadaşımın doğum günü davetini tam okumadığım için mazide kalmış meyhaneye ‘Andon’a gidiyoruz sanmıştım. Hafif hüzünlenmeye başladığımda, bu isim benzerliğinin şikayet edilesi olmadığını anladım. Taze marka ‘Anton Peran’, Karaköy-Galata bölgesinin aralarında, The Galata İstanbul’un terasında yer alıyor. Binanın son 2 katındaki işletme, eğlenceye de yemeğe de uygun.

Henüz yemekleri tatma fırsatımız olmadı ama partilerinin bu yaz çok konuşulacağını söyleyebilirim. Hafta içi bir günde ziyaret etmemize rağmen nasıl kalabalık olduğunu anlatamam. Son derece güzel bir tayfadan oluşuyor müşterisi. Yüksek hacimdeki müziği, muazzam manzarasıyla birleşince, son zamanların en iyi ‘Happy hour’ dükkanı olmuş. Enva-i çeşit DJ performansı, yaz boyu karşımıza çıkacak. Yeni mekanımızı bulduk.

Taze yetenek

Canlı müzikteki eksikleri kapamayı hedefleyen yeni bir isim, Alya... Henüz 20’lerinin başında, oldukça yetenekli, bıcır bıcır bu kardeşimizin, mekanı nasıl doldurduğunu görmenizi isterim. Günümüzün hit parçalarını kendi usulüyle düzenlemiş, kulakları şenlendiriyor. Gençlik enerjisinden herhalde ara bile verme ihtiyacı duymuyor, siz de hiç molasız sürekli eğlence halindesiniz.

Alya bu sıralar Arnavutköy Hudson’da program yapıyor. Orası da güzel bir mekandır. Bilen bilir; gün boyu özel lezzetler sunuyorlar. Böyle genç arkadaşlara şans vermeleri de çok önemli. Salı geceleri Alya’yı izlemeye gidebilirsiniz. Yalnız kalabalık oluyor. Rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim.

Farklı kebapçı Ais

Uzaktan bakınca ‘Adana İl Sınırı’nın kısaltması gibi duruyor. Değil mi? Laf aramızda; öyle zaten! Nişantaşı’nda, eski Park Şamdan’ın yerini almış meşhur kebapçı. Tadını bilirsiniz zaten de bizim konumuz bu değil. Markanın kısalmış adıyla, konsept değişmiş ve mekanın girişine bir bar açtılar. İnce uzun, hiç de küçük sayılmayacak bir alan. Yemek öncesini mi, sonrasını mı hedefliyorlar bilmem ama fena da olmamış.

Devamını Oku

Bodrum’un en iyileri

22 Haziran 2018

Ramazan da, Bayram da geçti. Vakit tatil vaktidir artık. İlk yazlık yazımızın Bodrum’dan çıkması, son derece olağan olsa gerek. Sizin de hemen aklınıza oralar gelmiyor mu? Muğla’nın bu tatlı ilçesini anınca, bolca farklı bölgeyi kapsadığını bilmek de ayrı konu. Yalıkavak, Gündoğan, Torba vesaire... Saymakla bitmeyen, tek başına bir sürü farklı mekana sahip alternatif var. Yola çıkarken, kesip katlayıp cebinize koyacağınız ‘Gezenti’ tavsiyelerini buyurun efendim.

-Günün en önemli öğünü kahvaltıdan bir türlü vazgeçemem. Seçimim hiç reçellerden, peynirlerden yana da olmamıştır. Türkbükü’ndeki ‘Hoca’nın Yeri’nin çi böreklerini yuvarlamak varken hem de... Gün arası giderseniz de mantıyı tavsiye ederim.

- Yok size ağır gelirse, köy kahvaltısına da gidilebilir. Yalıkavak Havva Ana, kimseyi aç bırakmama iddiasıyla tanınıyor. Burada börek seçenekleri kadar, tüm ürünlerin skalası geniş. Ağaçların arasındaki sefanızı da unutmayın.

- Sıra sıra dizili plajlardan hoşlanmıyorsanız, Moon Beach tercih edilebilir. Aynı isimli otelin bünyesindeki konsept, Yalıkavak’da yer alıyor. Ali-Erkan Ünal kardeşlerin elinden kötü iş çıkmayacağı da malum.

- Olmazsa olmazlardan biri de Gümüşlük Limon. Özellikle Mimoza’nın fahiş fiyatlarından usananlar için biçilmiş kaftan. Lezzetli mezeleri eşliğinde, bir akşamüstü kurun sofranızı. Günbatımına bir de oradan bakın.

-Merkezdeki Marina Yatch Club, can sıkmayan klişelerden. Hele bir de orayla özdeşleşen Fatih Erkoç’u dinlemeden olmaz. Yemeklerini methedecek değilim ama kaliteli müzik dinlenecek nadir adreslerden.

- Yüzde yüz Türkçe müzik dinlemek istiyorsanız; senelerin lideri hala Türkbükü Sess... Dj. Can Parlak hemen hemen hergün setin başında. Salı günleri Serhan Sokulgan rütüeli de İstanbul’daki gibi devam ediyor.

Devamını Oku

Tarihi Yarımada

16 Haziran 2018

Mesele Ramazan üstü Bayram vakitleri gezmek olunca, insan eller havaya keşmekeşinden uzaklaşmak istiyor. Hele İstanbul dediğimizde akla sadece Nişantaşı, Etiler gibi semtlerin gelmesi içler acısı. Oysa ki; tarafımızdan unutulmaya yüz tutmuş, Haliç’in diğer yakası var ortada. Dolaşmalara doyamazsınız. Sirkeci, Eminönü, Sultanahmet ve saymakla bitiremeyeceğimiz Tarihi Yarımada hatıraları. Haftanızı ayırsanız dip köşe bitiremezsiniz bölgeyi. ‘Gezenti’nizden birkaç tavsiyeyi sıkıştırın siz aklınıza...

Ünlülerin tercihi

Köprüyü geçer geçmez, yapılacak ilk iş, Eminönü’nden sonra sağa dönüp, tramvay yoluna paralel yürümek. Aslında Sirkeci sayılır oralar. Ve oranın en baba lezzet durağı; Güvenç Konyalı. Hani şu duvarında enva-i çeşit meşhur fotoğrafı olan yerlerden. Boşa da değil! Gerçekten başka restoran aramanıza gerek bırakmıyorlar. Boş sandalye bulmakta güçlük çektiğiniz gibi kalkası da gelmiyor insanın. Karın doyduktan sonra da sipariş vermeye çalışırsınız ya, işte öyle. Kuşbaşından biraz daha ufak doğranmış etiyle hazırlanmış pidesini, ara sıcak kıvamında söyleyin. Zira, ana yemekte kuzu incik favorimiz. Şakalara konu olan yeme şekillerinde bulacaksınız kendinizi. Bir fastfood markasına girip hızlıca karın doyuracağımı söylediğimde, küfürle karışık beni durdurup buraya götüren arkadaşım haklıymış. Yemek molası için yegane dükkan Sirkeci’de...

Boşa kaçmıyoruz

Kısa bir yokuş yolculuğundan sonra Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı, Sultanahmet burnunuzun dibinde. Laf bölgeyi unutmaktan açıldı ama biz de haksız sayılmayız gidememekle. Küçük bir Kapalıçarşı turu atarken, insan sinir harbi geçirebiliyor. Neredeyse kolunuzdan tutup çekmeye çalışan esnaf, bir soru sormaya kalkmayın, zorla dükkana sokmaya çalışan çantacılar, ayakkabıcılar... Bir noktadan sonra delirmemek mümkün değil! Sonra haber bültenlerinde ‘Esnaf kan ağlıyor!’ diye izliyoruz. Ağlar tabii. Yabancı turiste şirin gelen laubali tavırlarını kendi halkına da yaparsan, kaçarlar elbette. Hoş artık onlara da tatlı gelmiyor belli ki... Eskiden yürümekte zorlanacağınız sokaklar şimdi bomboş. Oysa ki; o kadar derin güzellikler taşıyan yerlerin bu halde olmaması gerek. Üzülüyor insan! Kafaların değişmesi umuduyla

Köftesiz olmaz

Biz yine de moral bozmayalım. Turlamadık sanmayın yani! Sultanahmet Camii, Aya Sofya, Yerebatan Sarnıcı derken, ayaklarımıza kara suları indirdik. Tarihi objeleri ve mekanları seviyorsanız, bölge sizin için biçilmiş kaftan. Haliyle mide kazıntıları da tekrar başlar saat akşam üstünü vurunca. Sultanahmet köftesinden başka seçenek gelmiyor orada akla. Herhangisi değil tabii ki... Birkaç tane özellikli yer var. Bizim tavsiyemiz; tramvay durağının dibindeki. İsim veremiyorum çünkü hepsinin adı aynı. El yordamı yol tarifleriyle sonuca ulaşıyorsunuz. Başka tavsiyeleri de değerlendirin elbet ama şansa bırakmayın. Zira kötüsü de çok kötü oluyor. Fabrika gibi patır patır önünüze dökülen köfteleri leblebi gibi indiriyorsunuz mideye. Bayramda da şenlikli olur bölge. Haydi durmayın çıkın sokaklara.

Devamını Oku

Karaköy’den geriye kalanlar

8 Haziran 2018

Senelerdir aynı soru dönüp duruyor; “Karaköy biter mi, kalır mı?” İki cevap versiyonu da yanılmıyor bu arada... Topu atan onlarca mekan olduğu gibi, ayakta kalmayı başaranlar da oldukça fazla. Genelde kendi tarzlarını oluşturup, kendi potansiyelleriyle ilerleyenler devam ediyor. Batanların birçoğu ise Galata Port projesinin bitmesiyle ihya olacaklarını hayal edenler!

Zaten dikkat ederseniz; bu sebeple denize yakın olan caddeye yığılanlar, bir bir kepenk indiriyor. Öte yandan ana cadde tarafındaki dükkanlar yıllardır aynı çizgide işlerini sürdürüyorlar. Yahut münferit adreslerde olanlar hala servise açıklar.

- İlk şubesini de Karaköy’ün ara sokaklarında açmış olan Ali Ocakbaşı, bunların önde geleni. Tarihi bir binanın 4. katında yıllardır hizmet vermeye devam ediyor. Üstelik bir yanda klasik kebap müşterisi, bir yanda da Ramazan mönüsü seçenler bir arada... Lezzeti keyif için de iftar için de tercih ediliyor. Özlemişiz aslında, sürekli Gümüşsuyu şubesine gidip duruyorduk.

- Aynı tarihi binanın terasına, ufaktan bir de bar açılmış. Hemen Ali’nin yanından bir kat daha çıkıp terasa ulaşıyorsunuz. Tabela bile görmediğim, adına vakıf olmadığımız bu şirin yer Tarihi Yarımada manzarasını ayaklarınıza seriyor. Püfür püfür, yaz aylarında gitmesi keyifli bir nokta olacağa benziyor. Bu küçük metrekareli yerin, elektronik müziğin temel adamlarından Murat Uncuoğlu’yla da bağlantısı varmış galiba. Müzikleri tahmin etmeniz zor olmasa gerek.

- Bahsi geçen binanın yanından geçip sahile varınca, bölgenin en eskisi Akın Balık çıkıyor karşınıza. Zaman içinde alanı genişlese de ilk zamanlardaki salaş halleri hiç değişmiyor. Samimiyeti buradan yakalıyorlar herhalde. Kağıt masa örtüleri, çay bardağında anason servisleri, enva-i çeşit balık seçenekleri tam gaz devam. Belli bir kitlenin oralara inmesini sağlaya öncülerden olduğunu her fırsatta ispatlıyor.

- Eğlence saatlerine gelince, Mitte gerçeği çıkıyor karşınıza. Birçok kulüp benzeri mekan açıldı ama hep burası ayakta kaldı. Normal restoran edasından, saat 00.00 oldu mu ne hızla parti konseptine dönüyorlar inanamazsınız. Sakin birkaç masa otururken içeride, birden bire 300 kişi giriş yapıyor. Eğlenmeye uygun pek de başka yer kalmadı zaten oralarda...

Devamını Oku

Az kısar mısınız?

1 Haziran 2018

Gün geçmiyor ki Nişantaşı’nda yeni bir mekan açılmasın! Bölgede nasıl bir talep varsa her yatırımcıyı sanki zorla arza sürüklüyor. Bunların en yenilerinden biri, birkaç defa isim ve konsept değiştiren Blush... Bir ara orası Elio’ydu diye hatırlıyorum. Yeni isimleriyle giriş katları kafe&restoran olarak devam ediyor. Fakat üst katı ‘Atiye Meyhane’ adıyla başka şekilde hizmet veriyor.

Yemekleri fena değil. Oralarda, özellikle Atiye Sokak’ta böyle bir dükkan yoktu. Bir bakıma, bir açık kapamaya çalıştıkları bile söylenebilir. Kusurlarını örtecek kadar kibar personeli için bile ziyaret edilebilir normalde. Ama bahsi geçen kusurları fark edene kadar.

O kadar merkezi bir konumda, bir meyhane yoktu. Ama mekanda şöyle bir sorun var, arkadaşınızla muhabbet etmeye çalışmak zor. Yeni nesil meyhane meselesini biraz yanlış anlamış olacaklar ki müziğin gürültüsünden oturamıyorsunuz. Restoran mı, gece kulübü mü belli değil! Uyarıyorsunuz, ‘Konsept bu!’ diyorlar, ders verircesine. Üstelik saat de oldukça erkenken. İki muhabbet edemedikten sonra neyleyim ben çilingir sofrasını.

Müşterinin arzusunun bu olduğunu iddia etmeleri de işin en ilginç tarafı. Az buz bir sesten bahsetmiyorum. Diskotekteymişsiniz edasıyla kafa ütüleniyor. Eğer gerçekten bölge halkı bunu arzular hale geldiyse, vay eğlence sektörünün haline! Keşke biraz sesi kısmalarını isteyen misafirlerini de ciddiye alsalar. Neyse artık muhabbete başka yere gideriz.

Modern pazar

Hayırlı işlerden bahsetmeyi severiz. Son ziyaretim Esma Sultan Yalısı’ndaki TOG Bazaar’a oldu. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın düzenlediği 2 günlük etkinlik, güncellenmiş pazarları andırıyordu. Mesele gençleri toplumsal duyarlılık için harekete geçirmek olunca herkes elinden gelen katkıda bulunmaya çalışmış.
Yetişkinleri de bilinçlendirmek ilk hedefti elbette. Bu vesileyle ünlü isimler de ellerinden geleni yapmış. Ayşe Arman’ın elinden Hindistan anılarıyla bezeli kolyelerinin alınması, en ses getiren işlerden biri oldu. 12. defa yapılıyormuş organizasyon. ‘Nicelerine inşallah!’ diyoruz.
Havadisler
- Bodrum People hizmete giriyor. İstanbul’daki şubesinden tanıyacağınız mekan, Deniz Seki, Berkay, Mehmet Erdem gibi isimleri yine sahnesinde ağırlayacak. - Emre Altuğ, ‘Çeşme’nin Fahrettin Aslan’ı olacağım!’ demiş. Haksız da sayılmaz. Tek otel ile çıktığı yolda, bir meyhane ve gazino ile devam ediyor. Yeni markası Gazino Sako’da kendisinin dışında, Yaşar ve Deha da program yapacak. - Gece gezmelerinden tanıyacağınız Murat Aşık, kendi mekanını açmaya karar vermiş. Kuruçeşme Sortie’nin içinde olacağını duyduğum yerini merakla bekliyorum.

Devamını Oku

Şehrin iftariyelikleri

26 Mayıs 2018

Madem 11 ayın sultanı geldi, hoş geldi... Şenlikli sofralarınız kurulmaya başlamıştır elbet. Pişmeyen kadar çeşit yemek pişirmenin ve konmayan kadar tabak dizmenin vaktidir. Tabii ki; bu dışarılarda padişah mönülerine gidilmeyeceği anlamına gelmiyor! Buyurun efendim, ‘Gezenti’nizden iftar lezzetleri...

- Osmanlı-Türk mutfağı denilince akla ilk Hünkar gelir herhalde. 1950’den beri hizmet veriyorlar malum. Nişantaşı ya da Etiler’deki şubelerini tercih edebilirsiniz. Bugüne kadar 30’dan aşağı yemek çeşidi görmedim. Gözü doysun isteyenlere...

- Otel içi güvencesinde olmak isterseniz, St. Regis Brasserie zengin masa açanlardan... Türk mutfağından onlarca derleme yaptılar. Nişantaşı’ndaki lokasyonda, her hafta başka mönü çıkıyor. Değişiklik sevenlere duyurulur.

- Ortalama 100 lira ödeyerek, orucunuzu Galliard’da açabilirsiniz. Karışık soğuk mezelerin ardından, pazı sarma, çıtır mantı, taze fasulye geliyor. Yine de doymazsak; patlıcan koltukta köfte veya közde yarım tavuk peşinden destek olarak geliyor.

- Burası Emirgan’da Baskqet Steakhouse&Sport Bar... Klasik yemeklerden biraz uzakta lezzetler sunuyorlar. Kuzu küşlemenin yanına ızgara ananas yerleştirmişler mesela. Envai çeşit et seçenekleriyle birlikte 95 ile 135 lira arasında ödeniyor.

- Ramazan döneminin en vazgeçilmez yerleridir Divan Otelleri... İstanbul’un hemen hemen her yerinde bir şubesine rastlayabilirsiniz. 80-90 TL mönüsü olanlar da var, 150-160 TL’ye çıkanları da... Üstelik çoğunda açık büfe seçeneği bulabiliyorsunuz.

- Florya’daki Beyti de uzun zamanda kendini ispatlamış olanlardan. Mönülerinde kebap, döner gibi kalemleri de var ama benim eskilerden beri aklımdan çıkmayan ürünleri tandır. Onca saat açlığın üstüne, daha iyi bir ana yemek hayal edemiyorum.

- Anadolu yakasının da hakkı var mutlaka. Karşının en popüler bölgelerinden olan, Ataşehir’deki Seaspice değişik bir seçim olabilir. ‘Deniz mahsulü neden olmasın ki?’ diyorsanız, bir ziyaret edin derim. Mekan, Watergarden’in içinde...

Devamını Oku

Çeşme sezonu açmış

18 Mayıs 2018

Her sezon olduğu gibi, yine Çeşme’nin sezon açılışını BeStyle dergisinin partisiyle yaptık. Bu kez sörf okulunun üst tarafında kalan, S Otel’de gerçekleşti organizasyon. Aklınıza ünlü namına kim geliyorsa davetliydi elbette. Geçtiğimiz sene gerçekleşen davetin çok üstünde bir iş ortaya çıkarmışlardı.

Sahnede Jabbar vardı. Zaten kendisinin hayranı olduğumuzu söylemeye hacet bile yok. Kendini tekrarlamayan, değişime açık repertuarıyla, kendini dinletmeyi çok iyi biliyor. Sonrasında ise sıra Tai’ye geldi. Perküsyon denilince zira aklıma başka isim gelmiyor. Davetlilerin arasından sıyrılıp, kimseyi kırmayan, uzunca süre şarkı söyleyen Deniz Seki ise davetin unutulmaz anıydı. Yine anlayacağınız organizasyon anlamında yapacaklarını yapmışlardı.

Taptaze Hoshaff

Yolumuz Çeşme’ye düşünce, köyün içlerini gezmedik de sanmayın. Tüm kalabalığına rağmen, hala en sevdiğim tatil yöresi olma özelliğini kaybetmiyor Alaçatı... Köşe Kahvesi, meyhaneleri, dondurmacısı, gün boyu vakit geçirmelik bir alan resmen. Gözüme çarpan ilk değişiklik, 15 Eylül Kahvesi’nin değişmiş olması. Hoshaff adında taptaze bir dükkan yaratılmış. Eski markayı da samimiyetinden severdik ama, artık fazla salaş kaçmaya başlamıştı. Bu hali daha şık ve oturaklı olmuş.

Sokaktaki birçok yer gibi taş binada tarihi doku sabit. Yine kolay sipariş edilebilen bol çeşitli atıştırmalıkları var. Arnavut kaldırımdaki ön alanı ise değişmemiş. Değişim ise arka bahçeyi açmış olmaları... Burada canlı müzik yapmak gibi bir düşünceleri varmış. 50-60 kişinin gelebileceği yemekli bir akşam sahnesi. Bence çok tatlı olacaktır. Akıllarında isimler var ama o da sürpriz olsun artık, afişleri bekleyelim.

Devamını Oku