Köpeklere saygı gösterilmiyor..

Bizim köpek milletinin en büyük hatası insanlara fazla güvenmesidir.. Hele ev köpeği ise bu işi daha da abartır.. Kendini aile fertlerinden birinin yerine koyar.. O da yetmez bir süre sonra kendini insan sanmaya başlar..

Haberin Devamı

Bizim köpek milletinin en büyük hatası insanlara fazla güvenmesidir.. Hele ev köpeği ise bu işi daha da abartır.. Kendini aile fertlerinden birinin yerine koyar.. O da yetmez bir süre sonra kendini insan sanmaya başlar.. "Evi kendi evi zanneder.. Sahibini kendi babası diye bilir.. Evin çocuklarına kendi eniğiymiş muamelesi yapar.." Bu haddini bilmez haller yüzünden de başı devamlı belaya girer.. Çizgiyi sık sık aştığından itilir, kakılır.. Köpekliğin itibarı yerle bir olur..

Karşı dairede oturan beyaz tüylü yaratığa bu yüzden hayranım.. Onu her gün saatlerce, hiç bıkmadan hayranlıkla izliyorum.. Bir kere evin insanları ile ilişkisi mükemmel.. Gördüğüm kadarı ile insanlarla ilişkiler açısından bizden daha itibarlı bir noktada.. Bunun da tek sebebi kendini insan yerine koymaması.. Kendine evin bireyi muamelesi yapmaması.. Bir ev kedisine duygusal olarak yakınlık hissettiğim için böyle konuştuğumu sanmayın.. Ne yazık ki gerçek biz köpek milletinin aleyhine..

Patron onlar..
Kedilerin insanla ilişkisi hep mesafelidir.. Bizim gibi "sevgi arsızlığı" yapmazlar.. Bir kedi sahibine yakınlık gösterdiği zaman bu bir flört havasında olur.. Onun bacağına sürtünür, karşılık olarak kendini okşatır.. Ama aynen insanlardan, daha doğrusu kadınlardan öğrendiğini yapar.. Sevgisi de sevgi gösterisi de "bir şey elde edene kadar" sürer.. Eline bir şey geçmiyorsa gösteriyi hemen bitirir.. En hoşuma giden özellikleri de kendilerine "ev sahibi süsü.." vermeleri.. Sanki oturulan evi onlar satın almış, dayamış döşemiş de insanları da bakmak için yanlarına almışlar.. "Çalı dibinde yuvası.. Böyle götürür havası.." tavırları ise buna gerçekten inandıklarından.. Haliyle bu halleri insanlar fark ediyor.. Zihniyet açısından kedileri kendilerine daha yakın bulup, saygı duyuyorlar..

Halbuki "insana yararlı olma.." açısından baktığında köpek daha değerli.. İlk çağlardan beri insanları ve baktıkları koyun, keçi, sığır gibi hayvanlarını biz koruruz.. Onlarla ava gideriz, savaşa gideriz.. Onların hayatını korumak için kendi hayatımızı tehlikeye atarız.. Kedilerin böyle bir faydası yoktur.. Bir tek "fare tutar.." derler.. Öve öve yere göğe koyamazlar.. Aman ne marifet! Ne marifet! Ben böyle marifetin içine tükürürüm.. Bu da hurafe, bu da boş inanç.. Her kedi doğuştan fare avcısı olmaz.. Bu içgüdüsel bir yetenektir.. Ancak üç dört kuşaktan bir tane "avcı kedi" doğar.. Farenin hakkından da o gelir.. Gerisi fareyi gördüğü zaman ya tınmaz veya yol değiştirir.. Hele hele gördüğü lağım faresi dedikleri azmansa..

Sorunumuz imaj
Köpek milletinin derdi bu işte.. Kendimizi o kadar iyi tanıtamıyoruz.. Halbuki köpekler daha iyi fare avcısıdır.. Köpekgiller ailesine mensup bütün türlerde (kurttan başlayın, çakala kadar gidin..) bu marifet vardır.. Bunu sahibimin Kuşadası'ndaki yazlığından biliyorum.. Komşusunun bahçesini tarla fareleri sardı.. Eve de dadandılar.. İlaçlama, zehir kâr etmedi.. Ev sahibi de gitti bir kurt köpeği satın aldı.. Arkadaşları tavsiye etmiş.. Bir ay içinde ne onların bahçesinde ne de komşu bahçelerde fare bıraktı.. Tek tek avlayıp, yuttu..

Çok hoş, akıllı bir köpekti.. Yeni tanışmıştık ama birbirimizle çok kaynaşmıştık.. Gençti, üç yaşındaydı.. Sık sık buluşur, aramızda sohbet ederdik.. Bir keresinde "Sen bu fare avlama işini nereden öğrendin?" diye sordum.. "Bilmiyorum.." dedi.. "Kimse bana öğretmedi.. Sadece fareleri sevmiyorum ve onların bulunduğu bir ortama girdiğimde içimden geldiği gibi davranıyorum.." O zaman anladım ki avcılığı içgüdüsel bir şey.. Genlerinde var.. Gerçi yazlığa gittiğimizde fare gördüğüm zaman aynı şeyleri ben de hissediyorum ama onun gibi çabuk ve hızlı değilim.. Onun gibi avlanmayı beceremiyorum..

Emekler boşa
Televizyonda Animal Planet diye bir kanal var, orada seyretmiştim.. Avustralya'da dingo denilen bir tür köpek varmış.. Aynen kurtlar gibi vahşi hayat yaşarmış.. O kıtaya ne zaman ve nasıl gittiği bilinmiyormuş.. İnsanlar kıtaya ayak basınca onlardan uzak durup, kendi özgür hayatını yaşamış.. Avlanacak çok büyük hayvan olmadığından toprağın altındaki fare yuvalarını bulup genelde onlarla besleniyormuş.. Buyrun işte.. Bizim genlerimizdeki avcılığın bir kanıtı.. Yazlıkta tanıdığım o kurt köpeği de aynen dingolar gibiydi.. Toprağı koklayıp yuvanın yerini keşfeder, sonra eşeleyip içindekilerin hakkından gelirdi.. Adı Rocky olan (nasıl olduysa bir filozof veya yazar adı takmamışlar..) o kurt köpeğinin verdiği müthiş hizmete karşılık evde yaşamasına bile izin vermediler.. Halbuki evin suratı sivilceli kızının salak bir kedisi vardı.. O, evde yaşıyordu.. Yemeğe oturdukları zaman bile evin kızının kucağındaydı..

Bu durum benim çok ağırıma gidiyor.. Ne yaparsak yapalım kedilerle eşit olamıyoruz.. Bir evin tek hayvanıysak mesele yok.. Ama evin içinde bir de kedi varsa kesinlikle statü olarak köpeklerin önüne geçiyor.. Yemek seçme hakkı var.. Yattığı yeri seçme hakkı var.. Kendini sevdirip sevdirmeme hakkı var.. Var da var.. Üstelik bunları elde etmesi için de yalakalık yapmaya ihtiyacı yok.. Ben yine de kabahati bizim türümüzde bulurum.. "Bu kadar teslimiyetçi, bu kadar yalaka olmasaydık bize de saygı gösterirlerdi.." diye düşünüyorum.. Bunun mücadelesini başlatmanın zamanı geldi.. "Pire itte, bit yiğitte.." diye aşağılanmaktan kurtulmalıyız.. Galiba bu işin bayraktarlığı da bana düşecek.. Bakalım peşime takılacak birkaç yiğit köpek çıkacak mı?

DİĞER YENİ YAZILAR