Eğlenceli tasarımlarıyla pek çoğumuzun kalbinde ayrı bir yere sahip olan, bazılarımızın çocukluğundan beri bileklerinden ayrılmayan, bazılarımızınsa yeni modelleriyle stilini güncellemesini sağlayan Swatch, yazı enerji dolu bir buluşmayla karşıladı.
SOHO House’un terasında Akdeniz esintileri eşliğinde tanıştığımız birbirinden renkli koleksiyonlar, bizi ne kadar eğlenceli bir sezonun beklediğini hatırlamamı sağladı. Etkinliğin temasına ilham veren Mediterraneran Views koleksiyonu, Akdeniz mavisini gökyüzü mavisiyle buluşturan o güzel yaz kaçamaklarını anımsatırken İsveçli bir markanın da sıcacık olabileceğini kanıtladı.
Biz tatil hayalleri kurmaya devam ederken sanki görünmez bir el “Şehirdeki eğlenceyi de unutmayın” der gibi ‘The Swatch Vibe’ koleksiyonunu karşımıza çıkardı. Floresan kayışlar, üç boyutlu yapılar ve karanlıkta parlayan detaylarla diğer koleksiyonlardan ayrışan koleksiyon, sportif ve renkli Swatch ruhunu yeniden diriltmek üzere aramıza karışmıştı.
Haliç manzaralı akşam üstünün rahat ve sıcak atmosferini, gecenin eğlence ve hareket dolu maceralarına devretmemiz gibi ardı ardına tanıştığımız koleksiyonlar, anı yaşamanın ve monotonluktan sıyrılmanın önemini vurgularken geride rengarenk fotoğraflar ve keyifli anlar bıraktı.
Söz konusu moda markaları veya koleksiyonlar olduğunda, içinde bulunduğum kalabalık hep benzeri yüzleri barındırır. Editörler, yazarlar, sosyal medya yıldızları, yaratıcı yönetmenler, tasarımcılar, modeller ve dahası. Ancak H&M Vakfı ve Accenture’un davetiyle katıldığım ‘Global Change Award’ paneli, inovasyon öncüleri ve vizyonerleri bir araya getirerek içerisinde bulunduğumuz sektöre başka bir açıdan bakmamı sağladı.
Dünyanın en çok tanınan markalarından H&M’in kurucusu Persson ailesi tarafından desteklenen ve 2013 yılında kurulan H&M Vakfı, moda endüstrisini olumlu yönde değiştirmeyi amaçlıyor. Kar amacı gütmeden çalışmalarını sürdüren vakıf, 2015 yılından beri dünya çapında gerçekleştirdiği ‘Global Change Award’ programıyla moda endüstrisinin geleceğine yön vermeyi hedefliyor.
KTH İsveç Kraliyet Enstitüsü ve Accenture tarafından da desteklenen bu programda yuvamız olan gezegenimizi kurtarmaya yönelik fikirler birbiriyle yarışıyor ve seçilen 5 yenilikçi buluş, 1 milyon Euro ödülü aralarında paylaşıyor. Bu ödülün karşılığında programın tek bir beklentisi var, inovasyonu moda endüstrisinin standartları arasına almak ve olumlu bir değişim yaratmak.
Katıldığım panelde H&M Vakfı’nı temsilen katılan Erik Bang, gerçekleştirdikleri bu programa her sene dünya çapında 151 ülkeden iki binin üzerinde fikrin katıldığını aktarıyor.
Programın daha önceki yıllarında ödüle layık görülen isimlerden Enrica Arena, İtalya’da başlayan ‘turunç kumaş’ fikrinin dünya çapında kullanılacak bir materyale dönüşünü heyecanla anlatıyor. Enrica’nın kumaşları, farklı turunçgillerden meyve suyu üretilmesi sırasında ortaya çıkan atıkların işlenmesiyle elde ediliyor. Bu kumaşlar belki hayal ettiğiniz gibi portakal ya da limon kokmuyor; ancak, Salvatore Ferragamo gibi dünyaca ünlü lüks markalar tarafından farklı koleksiyonlarda kullanılıyor.
Bir diğer ödül sahibi Tjeerd Veenhoven’in yosunlardan elde ettiği kumaşlarsa henüz yolun başında. Veenhoven, aldığı ödül sayesinde birkaç sene içerisinde yosun kumaşları geliştirip moda endüstrisinin kullanımına sunmayı planlıyor.
Panelde öğrendiğim kadarıyla moda endüstrisi, dünya üzerinde en çok atık bırakan ikinci endüstriymiş. Bu da arkamızda bıraktıklarımızı yeniden değerlendirmenin, daha sürdürülebilir bir dünya için ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor.
Eğer siz de dünyanın geleceğine olumlu katkıda bulunacak yenilikçi bir fikre sahipseniz H&M Vakfı’nın ‘Global Change Award’ programını incelemenizi öneririm.
Aslında hikaye, yağmurlu bir Cenevre seyahatiyle başlamıştı. Dünyanın önde gelen saat üreticilerinin bir araya gelip en yenilikçi ve göz alıcı koleksiyonlarını sunduğu yüksek saatçilik fuarı SIHH kapsamında ilk kez karşılaşmıştım onunla. Yenilenmenin heyecanından ya da dünya çapında ünlü sektör temsilcilerinin yoğun ilgisinden fırsat bulup da gözü beni gördü mü bilemem. Ancak ben, o ilk karşılaşmamızdan itibaren gözümü ayıramadım kendisinden. Yenilenen Santos de Cartier işte böyle girdi hayatıma.
Azmin, cesaretin ve yüksek stilin kodları genetiğine işlenmiş olsa da ilk üretiminin üzerinden bir asırdan fazla zaman geçmiş, tazelenme ihtiyacı hissetmişti belli ki. Bir de hikayesini yeniden anlatmak istemişti, bizim gibi hayranları aracılığıyla. Geçtiğimiz hafta yeniden buluştuk; bu defa Milano’da gerçekleştirilen Tasarım Haftası sırasında. Bu defa o da beni görmüş olacak ki, daha derinden anlattı hikayesini. Bana da dinlediklerimi, hissettiklerimi sizinle paylaşmak düştü.
Büyük buluşma
Santos de Cartier efsanesi 1904 yılına dayanıyor. Avrupa’nın öncü gökyüzü tutkunlarından olan Alberto Santos-Dumont ile vizyoner Louis Cartier’nin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ilk modern kol saati, bu ikilinin isimlerini taşıyor.
Alberto Santos-Dumont, hayatı boyunca 22 farklı uçan makina yaratan, geleceği inşa etme tutkusuna sahip bir karakter. Her uçuş denemesinde kendisini yer yüzünden seyredenlerin nefeslerini tutmasına neden oluyor. Bazen başarısızlığı hissetse de hiç vazgeçmiyor; kararlılıkla denemeye, daha iyisine ulaşmaya çalışıyor. Bütün bunları deneyimlerken bir yandan da nevi şahsına münhasır stiliyle konuşuluyor. Louis Cartier, tam da bu noktada resme dahil oluyor ve bu gözü kara, devrim niteliğinde işlere imza atan havacılık aşığından ilham alarak ilk modern kol saatini tasarlıyor.
Yeniliğe doğru
Yüz yıldan uzun süre boyunca yüksek saatçilik meraklılarının heyecanını dinç tutmayı başaran bu kol saati, artık bir efsane gibi dilden dile anlatılan hikayesine yeni bir bölüm eklemek için baştan yaratılıyor. Bu defa hikayeye sonsuz merakla kendisini sürekli geliştiren, yaptığı işe kendini adayan bir başka isim, Jake Gyllenhaal katılıyor. Amerikalı aktör ve yapımcı, Maison Cartier ile bir araya geliyor ve Santos de Cartier efsanesinde yeni bir döneme giriliyor.
Modanın sürdürülebilirliği üzerine yapılan çalışmalara bir yenisi daha eklendi. Londra’da yer alan ünlü Victoria and Albert Museum’un doğa ve moda ilişkisini ele alan ‘Fashioned From Nature’ sergisini sunacağı açıklandı.
Uzun bir süredir ‘özgüven’ üzerine iletişim çalışmalarını sürdüren ve tüm dünyada kadınların var olan kalıpları kırması için farklı projelere imza atan Dove, bu defa kadınları rakamlara başkaldırmaya davet ediyor.
Kusursuz güzelliğin olmadığı fikri, elbette ilk defa Dove tarafından dile getirilmedi. Pek çok marka, özellikle son dönemde, olabildiğince katılımcı ve kapsayıcı kampanyalarla bu fikrin altını dolduracak bir bilinç yaratmaya çalışıyor. Bir güzellik ve bakım markası olan Dove ise var olduğu sektörün dayatmalarına cesurca karşı duran ve sürekli hale gelen ‘özgüven’ iletişimiyle bu fikrin öncülerinden olma yolunda ilerliyor.
Vogue Türkiye ve Toplum Gönüllüleri Vakfı iş birliğiyle gerçekleştirilen #RakamlarınÖtesinde projesi kapsamında pek çok özel kadın, güzellik dayatmalarında sıklıkla karşımıza çıkan rakamlara başkaldırmak için sahnedeydi. Başarı hikayeleriyle adından söz ettiren on kadın ile birlikte Dove’un bu kampanya için hazırladığı reklam filminde yer alan sekiz kadın, üzerlerinde kendilerine özel mesajların yer aldığı DB Berdan tasarımı tişörtlerle podyumda yürüdü. Örneğin, UNILEVER Türkiye Ev ve Kişisel Bakım Kategorileri Başkan Yardımcısı Kamuran Uçar’ın tişörtünde “33! Yaşım değil, sorumlu olduğum ülkeler” yazarken oyuncu ve şarkıcı Ayta Sözeri’nin tişörtünde “27! Verdiğim kilolar değil, sahnemde söylediğim şarkılar” mesajı dikkat çekiyordu.
YouTuber ve Instagrammer Cansu Akın, tiyatro sanatçısı Doğa Rutkay, Galatasaray Kadın Basketbol Takımı ve A Milli Kadın Basketbol Takımı Kaptanı Işıl Alben, müzisyen Özge Fışkın gibi farklı profillere sahip kadınların yer aldığı proje, sadece farkındalık yaratmakla kalmayacak. Hazırlanan tişörtlerin satışından elde edilen gelir Toplum Gönüllüleri Vakfı’na bağışlanacak.
Ben rakamlara başkaldıran bu kadınları çok sevdim ve daha çok kadının -ve tabii ki erkeğin- bu tür kısıtlamalardan uzak, özgürce kendisini ifade edebileceği bir sektör için çalışmaya devam edeceğinden eminim.
Nişantaşı’nda pek çok popüler etkinliğe ev sahipliği yapan Room + Rumours bu defa mumlar ve çiçekler içerisinde karşılıyordu beni. Dışarıda mekana ardı ardına giren ünlü isimleri fotoğraflamak için birbiriyle yarışan fotoğrafçılar, içerideyse cıvıl cıvıl bir kutlama vardı.
Kutlamanın sebebiyse ünlü moda tasarımcısı Zeynep Tosun’un artık küresel hale gelen moda markası KOTON ile birlikte yarattığı yeni koleksiyondu.
Üç farklı bölümden oluşan yaz koleksiyonunda Zeynep Tosun’un yüksek işçilikli ve göz alıcı tasarım duruşu KOTON’un erişilebilir moda anlayışıyla buluşmuştu. Partiler, davetler, mezuniyet baloları ve hatta düğünler için birbirinden çekici parçalar sunan koleksiyonda tek bir favori seçmek mümkün değil. Bu tasarımlar 69.99 TL 299.99 TL aralığında satışa sunulduğu için zaten bir favori belirlemekle yetinmeyip birkaç parçayı tükenmeden yakalamak sizin için en doğrusu olacak gibi.
Eğer şimdiden mezuniyet gecesinin yıldızı olmayı hayal ediyorsanız ya da kumsaldaki düğün partinizde içinde rahat hissedeceğiniz ama şık bir elbise arıyorsanız Zeynep Tosun for KOTON koleksiyonuna göz atmayı unutmayın.
Aykırı buluşma
Markaların yeni sezonlarını sunmaya başlamasıyla birlikte Nisan ayına baş döndürücü bir etkinlik trafiğiyle başladık. Takvimler o kadar dolu, etkinlik ve davetler o kadar üst üsteydi ki hangi tarafa yetişeceğimizi şaşırdık.
Marks & Spencer, yeni koleksiyonunu İstinye Park’taki yeni konsept mağazasında, marka dostu Ahu Yağtuev sahipliğinde gerçekleştirilen bir davette sundu. Daha önce Paris’te yakından incelediğim ve el yazısından oluşan desenleriyle dikkat çeken Christian Louboutinİlkbahar / Yaz koleksiyonunun Türk moda severlere tanıtıldığı saatlerde L’Officel Hommesdergisi genel yayın yönetmeni Okan Can Yantır, Vadistanbul AVM’deki Camicissimamağazasında stil sahibi erkekleri ağırlıyor ve markanın üçüncü kuşak temsilcisi Fabio Candido eşliğinde stil önerileri sunuyordu.
Mavive Kıvanç Tatlıtuğiş birliğindeki en son reklam filmi Four Seasons Hotel the Bosphorus’taki özel buluşmada seyrediliyor, Morhipove Davet Çok Elbisem Yok’un birlikte hazırladıkları koleksiyonda yer alan ve yaz davetlerine damga vuracak tasarımlar Fenix’te cemiyet hayatının ünlü isimleriyle buluşuyor, dijital sihirbaz Zach King, BoynerveDocker’sa özel bir etkinlikte hünerlerini sergiliyordu. Nisan’ın ilk haftası adeta Nisan yağmuru gibi etkinliklerle dolup taşıyordu.
Durun, henüz bitmedi. Önümüzdeki hafta da Kiğılıile erkek dünyasına dalacak, Divarese’nin İtalyan dokunuşunu yeniden keşfedecek bir şehir turuna çıkacak, Zeynep Tosun’un KOTONiçin hazırladığı yeni koleksiyonu şık bir partide kutlayacak, Hatemoğlu’nun GQ ile gerçekleştirdiği davette boy göstereceğiz.
Etkinlikler, davetler ve sunumlarla giderek hareketlenen moda sektörü yaza hızlı bir başlangıç yapmışa benziyor. Her ne kadar bizim başımızı döndürse de umarım bu hareketlilik hız kesmeden devam eder.
Çocuktan al stili
Hatırlıyorum da 6 yaşımda yapabildiğim en büyük moda hamlesi, mavi şortlarımı mavi çoraplarımla eşleştirmekti. Kaldı ki o yaştaki bir çocuktan daha farklı ne beklenebilir ki? Ancak her çocuk aynı değil tabii ki. Hele bir de babanız Amerikan müzik endüstrisinin en önemli isimlerinden Jay Z, anneniz dünyaca ünlü ve bol ödüllü bir şarkıcı olan Beyoncé ise, sizden beklenenler ortalama bir çocuktan beklenenlerin çok üzerinde. Belki de bu yüzden, henüz 6 yaşında olmasına rağmen bir stil ikonuna dönüşen Blue Ivy farklı görünümleri ve kendisine hizmet eden stil danışmanıyla gündemimizde.
Geçtiğimiz hafta gerçekleşen Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’da benim için en öne çıkan isimlerden birisi Emre Erdemoğlu oldu. Moda haftasına katılım gösteren az sayıdaki erkek moda tasarımcısı arasındaki kendine has yerini koruyan Erdemoğlu, çıtayı bir kere daha yükselterek sezonun en çok akılda kalan defilelerinden birisine imza attı.
‘Kurşun Asker’ temalı Emre Erdemoğlu Sonbahar/Kış 2018 defilesi rahat formları sıra dışı renklerle harmanlıyordu. Pişmiş portakallarla yarışan asil bordolar, hafif trençkotlardan rol çalan bol kesimli pantolonlar derken lüks ve rahat bir stil seçkisi önerenErdemoğlu, defileyi en ön sıradan izleyen erkek modaseverlerden yüksek tezahüratlar almayı başardı. Ben de podyuma adım atan her modelin kombininde farklı bir parçayı hafızaya attım, sonbaharı şimdiden iple çekmeye başladım.
Naomi Campbell’ın çıkışı
Son birkaç yıldır gündemde olan ve benim de sıklıkla hakkında yazılar yazdığım ‘çeşitlilik’ tartışmasında sıra, ünlü model Naomi Campbell’da. İngiliz Vogue dergisine de çalışmalarıyla destek veren Campbell, Nijerya’da gerçekleştirilen bir moda etkinliğinde yaptığı açıklamayla bu tartışmayı yeni bir boyuta taşıdı. “Vogue dergisinin artık bir Afrika edisyonu çıkartma zamanı geldi” diyen ünlü modelin bu açıklaması, moda takipçileri tarafından farklı şekillerde karşılandı.
Bazı modaseverler bu açıklamayı geç kalmış bir adım olarak görüyor ve moda dünyasına büyük katkıları bulunan Afrika kültürünün kendisine özel bir yayını hak ettiğini düşünüyor. Bazı modaseverlerse küresel bir yayınla görünür olmak yerine hali hazırda Afrika ülkelerinde yayın yapan yerel dergilerin desteklenerek uluslararası bilinirliğe ulaştırılması gerektiğini savunuyor.
Tepkiler ne yönde olursa olsun Campbell’ın çıkışı dikkat çekmişe benziyor. Onlarca ülkede farklı yayınlara imza atan Condé Nast yayın grubundan bir yetkili ‘bir süredir kendilerinin de Vogue Afrika’ya hayat vermeyi düşündüklerini ancak doğru zamanı beklediklerini’ söyleyerek Campbell’ın söylemini desteklemişe benziyor.