Avrupa önemli mi, değil mi?

25 Nisan 2018

Seçim sürecine hızla girildi ve cumhurbaşkanı adayları gündemin en önemli konusu oldu. CHP’de Muharrem İnce’nin adı öne çıkarken, SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu “Abdullah Gül’ü çatı aday düşünüyoruz” dedi.

Gül’ün adaylığının iki partinin birlikte aldığı bir kararla olmadığı ise ertesi gün CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in “CHP’nin gündeminde Abdullah Gül diye bir isim olmadı, şimdi de yok” açıklamasıyla ortaya çıktı. Bu durumda CHP’nin parti içinden bir ismi, büyük ihtimalle Muharrem İnce’yi aday göstermesi beklenebilir. Bu işlerde son dakika gelişmeleri görülebildiği için bir başka sürpriz isimle de karşılaşmak da mümkündür.

Gül’ün aday olma meselesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da soruldu.

Erdoğan, böyle bir ihtimalin olmayacağına emin göründü ve “Benim öyle bir derdim yok, 5 Mayıs’ta kimlerin meydanda olacağı nasılsa anlaşılacak” dedi.

Çatı aday…

Karamollaoğlu ise “mutlaka Gül” ve mutlaka “çatı aday” konusunda ısrarlı.

CHP’nin yanında İYİ Parti’yi de deniyor. İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayının her şart altında Genel Başkan Meral Akşener olacağı kesin. Ancak…

Salı günü yapılan Akşener-Karamollaoğlu görüşmesi sonrasında SP Liderinin hala Akşener’i “Gül’ün ortak aday olması” konusunda iknaya çalıştığı ve olumsuz cevap aldığı biliniyor.

Devamını Oku

Erken seçim, sürpriz miydi?

18 Nisan 2018

Daha birkaç ay önce “erken seçime karşı olduğunu” söyleyen Bahçeli Salı günü “Bu şartlarda Türkiye’nin 3 Kasım 2019’u beklemesi mümkün değil” diyerek erken seçim istedi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 2001 yılından başlayarak kaç kez erken seçim istediği, 7 Haziran seçiminde sonuçlar açıklanır açıklanmaz “tekrar seçim” dediği, Başkanlık referandumu sürecini nasıl başlattığı biliniyor. Bir kez daha aynı durumla karşı karşıyayız.

İyi Parti’nin durumu

Aslında Ak Parti ile MHP’nin “2019’a uzun bir zaman varken” ittifak açıklamaları, hatta ittifakın adını koymaları, miting konuşmaları, partilerin seçime hazırlık çalışmalarını hızlandırması zaten seçim sürecini başlatmış gibiydi.

“Bahçeli’nin gündemi belirlediği” veya “stratejik bir hamle yaptığı” gibi yorumlar yapıldı, oysa “cumhur ittifakı”nda küçük ortak durumundaki Bahçeli’nin “Erdoğan’dan habersiz” böyle bir karar alması ve açıklaması pek de mümkün görünmüyordu.

Baraj altında kalma ihtimali olduğu kamuoyu araştırmalarında görülen MHP’yi ittifak yaparak Meclis’e sokacak olan Erdoğan’ı kızdırması düşünülebilir mi? Devlet Bahçeli’nin “İYİ Parti seçime giremesin diye böyle bir teklifte bulunmuş olabileceği” de birçok kişinin aklına geldi ancak… İYİ Parti yönetimi Bahçeli’nin ani çıkışının hemen ardından “Partinin seçime girmesi için hiçbir engel olmadığını” açıkladı.

İyi Parti, kilit soru!

Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vereceği karar toplum tarafından sabırsızlıkla beklendi ve Erdoğan, Bahçeli ile görüşmesinden sonra “Seçimin 24 Haziran’da yapılacağını, teklifin bu akşam TBMM’ye sunulacağını” söyledi.

Bugüne kadar seçimin 2019’da yapılacağını tekrarlamış olmasına rağmen bu karar değişikliği fazla şaşırtıcı değildi ancak tarihin bu kadar öne alınması şaşırtıcıydı. Zira Cumhurbaşkanı bu değişikliğe neden olarak “Türkiye’nin ‘başkanlık sisteminin kabul edildiği’ 16 Nisan referandumundan sonra hala eski sistemle yönetilmesini… Suriye ve Irak’taki tarihi olaylarda geleceğe yönelik kararların daha hızlı alınmasını” gösterdi ama bu kararlar zaten Ak Parti ve MHP ittifakı tarafından hızlı şekilde alınabiliyor.

Devamını Oku

‘Tek irade’ yönetimde şart mı?

17 Nisan 2018

Bundan önce birçok kez Batı ülkelerinin Suriye, Irak ve başka ülkelerde “kimyasal silah kullanıldığı” iddiasını öne sürerek yaptığı saldırılarda bu iddianın doğru olmadığı sonradan ortaya çıkmıştır. ABD ve birlikte hareket ettiği koalisyon ülkeleri “IŞİD’i temizliyoruz” bahanesiyle ortaya çıkarak Türkiye-Suriye sınırı ötesinde, sınır boyumuzda illeri ele geçirip, PKK-PYD’nin kontrolü ele almasına yardımcı oldular.

Kimyasal silah kullanımını araştırmak üzere Suriye’de “görüntülerin çekildiği hastaneye” giden Independent gazetesi Ortadoğu uzmanı muhabiri Robert Fisk “kimyasal saldırı olmadığı” sonucuna varmış.

“Rusya ile ayırdık”

Üç ülkenin Suriye’ye yaptığı saldırıda “ABD-Rusya arasındaki çekişme, ABD’nin Rusya’ya gözdağı vermek istemesi ve Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasının” rol oynamış olması ihtimali giderek güçleniyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Suriye’deki saldırıyla Rusya ve Türkiye’yi ayırdık” sözleri bunun kanıtı gibi görülebilir.

Türkiye ve Rusya bu iddiayı “Bazı konularda farklı görüşlerimiz olsa da ilişkilerimiz bu olayla bozulmaz” açıklamalarıyla yalanladılar.

Artık maalesef siyasette “algı operasyonları” yapmak, ülke veya dünya kamuoylarını “yalan bilgilerle aldatmak”, ilkesiz siyaset geçerli bir yöntem sayılmaya başlandı ve insanlar bundan bıktı. Masum kitlelerin zarar görmesi gözünü hırs bürümüş liderleri durduramıyor. Dış politikamızda, bir açıklama yapmak için bile olayların netleşmesini beklemekte yarar vardır.

Devamını Oku