Küresel krizle pahalı markalardan kaçanlar ihracatımızı % 25 artırdı

Haberin Devamı

İnci Deri'nin patronu Ali Murat Kızıltaş yaz sezonu siparişlerinde artış olduğunu söyledi.

İnci markasıyla ayakkabı, çanta ve aksesuar üreten İnci Deri, küresel kriz ve Avrupa’daki resesyona rağmen yaz sezonu siparişlerinde yüzde 25 artış sağladı. Şirketin patronu Ali Murat Kızıltaş, “Avrupa markaları çok pahalı. Bizi tercih edenler, bizi Avrupa markalarına benzer, daha ucuz markalar olarak algılıyor. Fuarlarda İtalyanlar’ın yüksek fiyatlı ürünlerini değil bizi tercih etmeye başladılar. İhracatta şu anda bir daralma yok. Siparişlerde artış var. Bundan sonra iptal gelir mi bilmiyorum. Çünkü krizin henüz başındayız” dedi. Kızıltaş, iç piyasada ise tüketicilerin önümüzdeki yıl daha hesaplı ürünlere kayacağını vurguladı.

İnci Deri’nin sahibi Ali Murat Kızıltaş’la konuştuk. Dedesi ve babasının kurduğu işi büyüten, dünyanın 20 farklı ülkesinde ayakkabı satan Kızıltaş, global krizin Avrupa’daki tüketim alışkanlıklarını çok değiştireceğini düşünüyor.

Ekonomik kriz sizi nasıl etkiledi? Çanta, ayakkabı satışlarında düşüş var mı? Avrupa’da daralma var, ihracat rakamlarınız düşüyor mu?

Biz şu günlerde yaz sezonunu üretmeye başladık. Geçen yılın yüzde 25 üzerinde sipariş aldık yurtdışından. Malum Avrupa markaları çok pahalı. Bizi tercih edenler genelde bizi Avrupa markalarının yanında o markalara benzer daha ucuz gruptaki markalar olarak algılıyor. O yüzden bize kaydılar. Uygun fiyatlı ürünlere kayan çok alıcı var. Fuarlarda İtalyanlar’ın yüksek fiyatlı ürünlerini değil bizi tercih etmeye başladılar. İhracatta şu anda bir daralma söz konusu değil. Biz genelde yaz aylarından korkarız. Çünkü bot ve çizmede daha rekabetçi bir durumdayız ama dediğim gibi şimdilik siparişlerde artış görünüyor, bu da ciroya yansıyacak. Bundan sonra iptal gelir mi bilmiyorum. Çünkü krizin henüz başındayız. Avrupa’daki müşterilerimizin pahalı ürünleri tercih etmediğini gözlemliyorum.

Türkiye’de durum nasıl?

2008 yılında iç pazarda hedeflediğimiz ciroyu yakalayacak gibiyiz. Ancak kârlılıkta sıkıntı var. Ekonomik kriz nedeniyle erken başlayan indirimler bizi etkiledi. Kasım ayı başında yüzde 25 indirim yapmayı planlamamıştık. Kârlılığımız erken indirimler nedeniyle çok düştü.

İnsanlar alışverişlerini çok acil değilse bu gibi dönemlerde erteliyor. 2009’dan beklentileriniz neler?

2009’da tüketiciler hesaplı, yani ucuz ürünlere kayış yapacak. İhtiyacı olan ucuzunu alacak.

Türkiye’de bunun yansımalarını da görüyoruz, outletlerin sayısı hızla artıyor ve outletlerdeki mağazaların satış rakamları artıyor...

Outletler toplam cirodan önemli bir pay almaya başladı. İstanbul’da 10 outlet merkezi oldu. Bu bir yandan sıkıntı, kendi markamızı ucuzlatıyoruz ama bir yandan da ürünlerimizi buralarda satıyoruz.

Belediyeler suçlu

Geçenlerde outletlerle ilgili bir haber izliyordum. Outletlerde daha çok sezon ürünlerinin satıldığı tespit edilmiş. Bu outlet mantığına ters değil mi?

Bazı firmalar daha outlet kavramını oturtamadı. Hiçbirimizin elinde bu kadar outleti dolduracak kadar mal kalmıyor. Çoğumuz için ikinci ucuz markamızı sattığımız yerler oluyor outletler. Sezon malı gören tüketici de dolayısıyla rahatsız oluyor. Outletlere özel tedarik yapmak lazım. Outlet alışveriş merkezlerindeki kiralama maliyetleri biraz daha düşük olduğunu için bizim için önemli satış noktaları oldular.

Outletler bir yana Türkiye genelinde bir AVM patlaması yaşandı. Alışveriş merkezleri sayısındaki artış bir yandan da çok eleştiriliyor. Birkaç alışveriş merkezinde sıkıntılar da ortaya çıktı. Kira indirimi talepleri yükseliyor, cirolarda büyük düşüşler var...

Alışveriş merkezleri içinde keyifli ciro yaptığımız yerler var ama getirisi düşük bu yerlerin. Çünkü kiralar çok yüksek. Bir dönem para çoktu, ikincil enstrümanlarla para yaratıldı, alıveriş merkezi sayısı çok arttı. Bizler de perakendeciler olarak girdik bu alışveriş merkezlerine. Şimdi kim suçlu, bizler mi, alışveriş merkezi yatırımcıları mı, kiralama şirketleri mi? Bence suçlu belediyeler. Bu kadar yakın adreslere alışveriş merkezi kurulmasına izin vermekle hata yaptılar. Belediyeler gelir elde etmek için çok sayıda alışveriş merkezine izin verdi. Büyükdere Caddesi’nde 10 kilometrede 12 alışveriş merkezi oldu. Bu olacak iş değil. Birtakım formüllere ihtiyaç vardı. Eskiyen, örneğin 5 yılı geride bırakmış bir alışveriş merkezinin yakınına belki izin verilir ama daha bir iki yıllık yerlerin yanına yeni yerler açıldı. Bu yanlış oldu.

Perakendeciler olarak sizler de neredeyse tüm alışveriş merkezlerine girdiniz. Rekabet bunu gerektirdi gibi görünüyor ama sonuçta kimse hedeflediği paraları kazanamıyor...

Biz İnci Deri olarak 60 senede büyüdüğümüzden 2007’de yani yalnızca bir yılda yüzde 50 daha büyüdük. Yani metrekarede bu büyümeyi gerçekleştirdik. 2008’de bunun üzerine yüzde 30 büyüdük. Mağaza sayımız hızla arttı. Diğer taraftan da 10 mağaza varken bir mağazanız kötü gitse sorun olmaz, ama 5 mağaza kötü giderse nakit akışını düzenleyemez hale geliyorsunuz. Perakendecilerin sesinin son zamanlarda yükselmesinin nedeni bu. Sıkıntılar var.

Peki bundan sonra da açılacak yerler var. Nasıl hareket edeceksiniz?

2009’un ilk iki çeyreğinde kimsenin yatırım yapacağını tahmin etmiyorum. Herkes parasını elinde tutacaktır. Yatırımcılar, hem mala, hem dekorasyona koyacağı parayı düşünüp elinde tutar. Sanırım ilk çeyrek yatırımları şimdiden son çeyreğe ertelendi. Ankara’da 1 yıl önce bitmiş olmasına rağmen halen açılamayan alışveriş merkezleri var. Durum pek parlak değil.

Tüketici kandırılıyor

Biraz önce siz de söylediniz, indirimler çok erken başladı. Alışverişi hareketlendirmek için yapıldı ama bir yandan da daha sezon yeni açılmıştı. Biraz hızlı hareket edilmedi mi? Ayrıca çok uzun zamandır indirim yasası tartışılıyor. Çıkmalı mı sizce?

İndirim yasasını heyecanla destekliyorum. Böyle bir yasa olmalı. Bu yasanın olmaması birçok firmaya zarar veriyor. AB ülkelerinde indirim dönemlerini ve koşullarını düzenleyen yasalar var, bazı ülkelerde çok sert yasalar var. Bu yasalar her zaman için oynak yasalar. Örneğin Fransa’da 15 Ocak’tan önce indirime girmezken ekonomik kriz olunca indirim dönemlerini öne aldılar. Bu yasa Türkiye’de de olmalı, maalesef kural olmayınca tatsız rekabet oluyor.

‘Tüketici zarar görmez mi?’ deniliyor

Tüketici de zaten biraz kandırılıyor. Firmalar sezon başı yüksek fiyatla giriyor. Çirkin bir ticaret oldu. Tüketiciler de bunun farkında. Buna da son vermek lazım.

‘Yıllarca babamın İnci adında bir metresi olduğu söylendi’

İnci Deri sizin aile şirketiniz. Fatih’in İnci’si olarak kurulmuş, hikayeyi sizden de dinleyebilir miyiz?

1947 yılında Fatih’te 24 metrekare bir mağazada işe başlamış babamla dedem. 1917’de Rusya’daki ihtilalden sonra Kırım’dan göç etmişler. Ayakkabı tamirciliğiyle işe başlamışlar, dedem 1947 yılında kadın terliği ve çocuk ayakkabısı satarak mağazacılığa başlamış. 1961 yılında şu anda Fatih’te bulunan binaya taşınmışlar ve işin içine erkek ayakkabısı da girmiş. Birkaç yıl sonra o binanın tümünü almışlar. 3 katlı mağaza olmuş. 1989 yılına kadar tek mağaza olarak devam etti. Haliç’te çok güçlü bir mağaza oldu İnci. Şehir dışından gelen müşterileri vardı.

İnci adı nereden geliyor?

Fatih’in İnci’si olarak başlamış babam işe. Niye İnci koyduklarını bilemedik. Yıllarca babamın İnci adında bir metresi olduğu söylendi ama öyle bir şey de yoktu.

Büyüme süreci nasıl başladı?

1989’da Kadıköy’de ikinci mağazamızı açtık. 1992’de Bakırköy mağazasını açtık. 1980’den sonra organize perakendecilik devreye girdi. Alışveriş merkezleri açıldı, biz de girdik alışveriş merkezlerine. Ve hızla büyüdük.

Şimdi kaç mağaza oldu?

60 mağazamız var. 10’u Ankara’da, İstanbul’da 20, İzmir’de 3 mağazamız var. Diğerleri de farklı illere dağılıyor.

Üretimin tümünü siz mi yapıyorsunuz?

1994 yılına kadar üretime girmemiştik. Şu anda da hepsini biz üretmiyoruz. 1994 yılında tam kriz döneminde ben İtalya’da makine alıyordum. Şu anda da erkek ayakkabılarını farklı yerlerde ürettiriyoruz. 1994’te fabrikayı kurduk, ilk yurtdışı fuarlarına da o yıl katıldık. 1996’da ilk ihracatımızı yaptık. O yıldan beri de ihracat yapıyoruz. Bu yıl da 8 milyon dolar civarında ihracat yapacağımızı tahmin ediyorum. İlk ihracatımızı Belçika’ya yapmıştık. Şimdi 20 civarında ülkeye ihracat yapıyoruz. Birinci pazar İtalya, ikinci pazar Japonya.

Bot ve çizme üretimi düştü

Ruslara da satıyorsunuz. Koleksiyonlarınızda rahatlık ön planda ama gözlemlediğim kadarıyla Rusya’da metroda bile kadınlar burnu sivri, çelik topuklu bilekte biten botlarla geziyor...

Ruslar bile değişti, diyeceğim. Kadınların büyük çoğunluğu sivri burunlu, ince ökçe giyiyor ama trendleri takip edenler de var. Biz Rusya’da direkt satış yapıyoruz. Avrupa’ya yönelik babet yani günlük tarz ayakkabı üretiyoruz. Son dönemde Ruslar da talep etmeye başladı. Ruslar da Avrupa’yı tanıdıkça modayı takip etmeye başladı. Biz müşterimizin ne aldığını öğrendik. Çizgi dışına çıkmıyoruz. Günlük rahat ayakkabı istiyorlar. Uzakdoğu’ya da Avrupa’ya da bu tarz satıyoruz.

Küresel ısınma, modelleri çok etkiledi mi?

Kışın artık burnu açık bot üretiyoruz. Ürünler çok hafifledi. Eskisi gibi ne yağmur ne de kar var. Eskisi gibi üretim mümkün değil. Bot ve çizmenin üretim payı düşüyor.

Hiçbir zaman kadınların yeteri kadar ayakkabısı yoktur derler... Baktığımızda büyük markalar da son yıllarda ayakkabı da hayli iddialılar.

Tüm dünya markaları yoğun olarak ayakkabıya giriyor. YTL değerli kalmaya devam ederse bizim gibi markalar zarar görür. Dünyaca ünlü markalar neredeyse bizle aynı fiyata ayakkabı satıyor. Markaların bu derecede yoğun ayakkabıya girmesi bizim için tehdit.

Babam ‘Gidersen şirketi satarım’ dedi işin başına geçtim

Nasıl bir ailede büyüdünüz?

Bir ablam, bir kızkardeşim var. Aile şirketiyiz. Babam vefat ettikten sonra hepimizin hissesi oldu. Avusturya Lisesi ardından da Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme okudum. Ayakkabıyla ilgili eğitimi babamdan aldım. Ayakkabı imalatından teknik olarak anlamam ama bir ayakkabının neresinde sorun var anlarım. Orta birden beri her yazımı babamın yanında geçirdim. Üniversitede de hep şirkete giderdim. 10 yaşından sonra zaten işin içindeydim. Üniversiteden mezun olduktan sonra master kazanmıştım ama babam ’Gidersen şirketi satarım’ dedi ve vazgeçtim.

DİĞER YENİ YAZILAR