‘Yes be annem’den ‘yürrü anca gidersin’e

Haberin Devamı

Hemen bir soru sorayım: Kıbrıs’ta seçimleri Mehmet Ali Talat mı yoksa AKP mi kaybetti?

Mehmet Ali Talat’a kazandıran AKP olduğuna göre, şimdi kaybeden de AKP olmuştur.

Peki AKP Ada’da bu kadar güçlüyken nasıl oldu da Derviş Eroğlu hem de ilk turda yüzde 50’yi geçerek başkan seçildi?

Devlet yöneticileri Kıbrıs’ı hep bir “laboratuvar” olarak görmüştür. Kıbrıs, Türkiye’deki gelişmelerin birebir uygulandığı bir deneme tahtası gibidir. 2002’den sonra Türkiye’de AKP çok güçlenince Kıbrıs’ta da durum değişmiş ve AKP politikaları burada egemen olmuştu. Bu politikalar Annan Planı’nın oylanmasında kendisini göstermişti. AKP “Evet” denmesi için bütün olanakları kullanmıştı. Sonunda Kıbrıs halkı Avrupa Birliği’ne girme hayali ile “Evet” oyu vermiş, Kıbrıs’ın milli kahramanı Denktaş’ı alaya almış, “Yes be annem” sloganı ile 1974’ü yaşayan insanların duygularını rencide etmişti.

Ama çok değil birkaç yıl geçti. Hayallerin suya düştüğü görüldü. “Yes be annem” diyerek güya Türkiye’deki “büyük değişime” ayak uyduran Kıbrıs halkı şimdi aynı zihniyete “Yürrü anca gidersin” demiştir.

Kıbrıs’ın bir “laboratuvar” olduğunu söylemiştim. Türkiye’deki seçimlerden önce Kıbrıs’ta bir deney yapılmış ve AKP zihniyeti açık ara kazanmıştı.

Şimdi yine seçimlere gidiyoruz ve Kıbrıs’ta yine bir deney yapıldı. Kıbrıs, AKP zihniyetini mahkûm etti. Demek ki ilk seçimlerde Türkiye de aynı şeyi yapacaktır.

***


Yandaşlardan Osman Can’a kötülük

Hürriyet Gazetesi geçen hafta Anayasa Mahkemesi Raportörü Osman Can’ın eşiyle ilgili bir haber yayınladı. Gazete, Can’ın eşiyle ilgili kişisel bir haberin internet sitelerine sızdırılmasını “bel altı vuruş” olarak niteliyordu.

Bu haberden sonra AKP’li medya ve yandaş kalemler ayağa kalktı. Osman Can’ın eşinin özel hayatına kastedildiğini, bunun hukuka aykırı olduğunu yazdılar, söylediler.

Ancak bence kaş yaparken göz çıkardılar. Çünkü sadece Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan ve açıkçası örneğin benim hiç ilgimi çekmeyen bir haber yandaş kalemlerin “güya” eleştiri yazıları sayesinde neredeyse tüm gazete okurlarına ve TV izleyicilerine duyurulmuş oldu. Haber üzerine bu yorumlar yapılmasa Türkiye’de pek çok kişinin Osman Can’ın eşiyle ilgili haberlerden haberi olmayacaktı.

Ama bu kasıtlı yapılmış da olabilir. Artık açıkça siyasete hazırlandığı ve hatta gözünü AKP’nin başkanlığına diktiği anlaşılan Osman Can’a “Biraz haddini bil, frene bas” denmiştir belki de.

***


Başbakan, bedelli askerlikle ilgili olarak, “Konuyu tekrar müzakere ederiz” demiş. Tamam da, bedelli zaten yürürlükte; Mehmetçik, vatan savunmasının bedelini canıyla ödüyor!

(Gani Yıldız)

***


Yumruk

Önce Ahmet Türk’e şimdi de Enerji Bakanı Taner Yıldız’a yumruklu saldırı yapıldı. Siyasetin kaderi maganda yumruklarına kalacaksa işimiz var demektir. Şimdi yine güvenlik zafiyetinden söz edilecek belki yine emniyet müdürü açığa alınacak. Ama şunu bilmeliyiz ki, bu tür saldırıları önlemeye hiçbir güvenlik önlemi yetmez. Önemli olan maganda ya da başka bir şey olsun, vatandaşın öfkesini bu kadar açık biçimde dile getirmesidir. Asıl önlem burada gerekiyor. Enerji Bakanı Taner Yıldız’a geçmiş olsun ve acil şifalar dileklerimi iletmek isterim.

***


Bodrum sıcağında heyecanlı panel

Meslek hayatımın ikinci gazetesi Günaydın’dı. 1978’de Haldun Simavi’nin Günaydın’ına geçtiğimde gazete Türkiye’nin en çok satan gazetesiydi. Ankara bürosunun başında ise o dönemin efsane isimlerinden Can Pulak vardı.

İşte o günden neredeyse 30 yıl sonra Can Pulak arayıp “Bodrum’da yayınlanan Yarımada Gazetesi’nin 16. kuruluş yıldönümü nedeniyle bir panel düzenledik, sen de gelir misin?” deyince açıkçası bunu “emir” kabul ettim ve gittim.

Bodrum bu mevsimde harika. Deniz çarşaf gibi, sıcaklık 25 derecenin üzerinde ama nem olmadığı için asla bunalmıyorsunuz. Denize girmek için belki erken ama Bodrum’da olmak çok hoş bir duygu.

Bu çok hoş duyguları düzenlenen panelde de yaşadım. Bodrum Ticaret Odası konferans salonu balkonları dahil tamamen dolmuştu. Toplantıya katılanların ülke sorunlarına olan duyarlılıkları ve heyecanları açıkçası Türkiye’nin geleceği için olan umut ve güvenimi daha da artırdı.

Katıldığımız paneli yine gazetemiz yazarlarından Aydın Ayaydın yönetti. Hürriyet’ten Vahap Munyar, Milliyet’ten Murat Sabuncu, Muğla Devrim Gazetesi sahibi Ünal Türkeş ve Can Pulak konuşmacıydı.

Gerçi konumuz yerel basın-ulusal basın ilişkileriydi ama konuşmalar genellikle yaşadığımız siyasi olaylarla ilgili oldu.

Ayaydın bana söz verirken “Salondakiler Can Ataklı’dan anayasa değişiklikleri ile ilgili görüşler istiyorlar” deyince benim konuşmam da bu yönde oldu. Bu konudaki görüşlerimi her yerde olduğu gibi burada da en açık biçimde dile getirdim. Salondakiler dikkatle dinleyip sonra da pek çok soru sordular.

Bu arada galiba fazla sert konuşmama sinirlenen iki kişi biraz da homurdanarak salonu terk etti. Ancak sonradan öğrendim ki salonda AKP Bodrum İlçe Başkanı da varmış. O bütün nezaketiyle konuşmamı sonuna kadar dinledi.

Panelden sonra Flora Otel’de bir kokteyl düzenlendi. Burada Bodrum’daki bazı belediye başkanları, gazeteciler, Bodrum’un önde gelen isimleriyle sohbet etme imkânı bulduk. Bizleri bu anlamlı yıldönümlerine davet eden Yarımada Gazetesi’nin sahibi Ünal Anıl da yaptığı ev sahipliği ile gönüllerimizi kazandı.

DİĞER YENİ YAZILAR