O koltukta oturmayın artık

Haberin Devamı

Sanayi Bakanı Nihat Ergün hükümetin yeni bakanlarından. Daha önce AKP Genel Başkan Yardımcısı olarak televizyonlarda görüyorduk.

Biliyorsunuz AKP’den herkes ekranlara çıkamıyor. Parti görüşünü savunsa bile Genel Başkan Tayyip Erdoğan’ın izin vermediği hiçbir milletvekili bırakın ekranlara çıkmayı, bir sivil toplum örgütünde konuşma bile yapamıyor.

Parti demokrasisinden ve yönetimin demokrasiye çok bağlı olmasından kaynaklanıyor bu herhalde.

Bu notları yazmamın nedeni şu; demek ki Tayyip Erdoğan Nihat Ergün’ü beğeniyor, daha önemlisi bir “kazaya uğramayacağını” biliyor, izin verilenin dışında bir tek cümle bile sarfetmeyeceğine inanıyordu.

Sonunda kendisini bakan da yaptı. Üstelik iş dünyası ile çok yakından ilgili bir bakanlık olan Sanayi Bakanlığı koltuğuna oturdu Nihat Ergün.

Sanayi Bakanı Çin’in Uygur Türkleri’ne yönelik vahşi saldırıları üzerine heyecanlanıp hangi bakanlıkta olduğunu unutarak “Çin mallarına boykot uygulayalım” deyiverdi.

Çok da alkış aldı. Büyük ihtimalle kendisini alkışlayanların büyük çoğunluğu da hammaddelerini Çin’den alıyorlardı. Açılışta uçurulan balonlar da Çin malıydı. Ama olsun, maksat bakanı alkışlamak.

Derken Ankara’dan sanayi Bakanlığı’nın bir danışman açıklama yaptı. “Sayın bakanın söyledikleri kendisini bağlar, bakanlığımızın veya hükümetimizin böyle bir görüşü yok.”

Türkçesi şudur; “Bu kişi Sanayi Bakanı değildir, orada süs diye oturmaktadır. Kendisine bu tür sözler söylemesi için herhangi bir yetki verilmemiştir.”

Nihat Ergün’ün sözleri elbette iyi düşünülmemiş bir görüşün yansımasıdır. Ama demek ki AKP’de öyle bir parti içi disiplin var ki, en tepe yönetimin hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda kimsenin gözünün yaşına bile bakılmıyor.

Bakan olmasının, gururunun rencide edilmesinin bir önemi yok.

Şimdi kamuoyunun şunu merakla beklemesi gerek; “Başında olduğu bakanlık tarafından anında yalanlanan, kırdığı pot nedeniyle hakarete uğrayan Nihat Ergün istifa edecek mi?”

Bana göre bakan o koltukta bir gün bile oturamaz artık. Onun bakan olmadığı cümle âlem tarafından öğrenildi.


*****


DENİZTEMİZ GECESİNE İKİ GAZETECİ DAMGA VURDU

Denizlerimizin temizliği için kamuoyu duyarlılığı yaratmak amacıyla15 yıl önce kurulan Turmepa- Deniztemiz Derneği’nin kutlama gecesi yapıldı çarşamba günü.

Rahmi Koç kuruculuğunu yapıp 7 yıl başında kaldıktan sonra Onursal Başkan olmuş ve görevi Eşref Cerrahoğlu’na devretmişti. Cerrahoğlu da 7 yıl başkanlık yaptıktan sonra bayrağı Tezcan Yaramancı almıştı.

15. yıl kutlama gecesinin en ilginç olayı Onursal Başkan Rahmi Koç’la birlikte Eşref Cerrahoğlu ve Tezcan Yaramancı’nın sahneye konan koltuklara oturup televizyonların başarılı sunucusu Saba Tümer’in sorularına cevap vermeleriydi.

Saba Tümer tıpkı her gece televizyonda yaptığı gibi konuklarına sorular sordu, ünlü kahkalarını attı. Rahmi Koç ise müthiş formundaydı ve yaptığı esprilerle büyük alkış topladı.

Gecenin sonunda yılların başarılı magazin gazetecisi Rıza Eriş’in, geceden fotoğrafları da içeren “Jet Sosyete” gazetesinin dağıtılmasıydı.

Birkaç saat içinde gazete hazırlayan Eriş büyük sükse yaptı. Bu arada ben de yeni öğrendim. Magazin dünyasının en efendi isimlerinden Rıza Eriş meğer 5 aydır, içinde sansasyon, dedikodu ve “geçirme” haberleri olmayan bu gazeteyi yayınlıyormuş. Gazetede sadece güzel haber ve fotoğraflar var. Rıza Eriş’i özlemişim, çok kutladım.

Gecenin sürprizi ise davetiyelerdeki numaralara göre çekiliş yapılmasıydı. Büyük ödül olan en yeni model Fiat otomobil TÜSİAD üyesi Aldo Kaslowski’ye çıktı. Ünlü sanayici “galiba” arabayı derneğe hediye etti.

*****


EEEE’Sİ, KİRLETİYORSUNUZ ETRAFI İŞTE

Televizyonlarda çok keyifle izlediğimiz bir reklam var. Hani adam kapıya geliyor elindeki çekirdek torbasından çitlerken kadına “Ben senin kocanım” diyor. Kadın “eee” deyince adam “eeeesi, döndüm işte” diye başlıyor anlatmaya. Sonra karşılıklı çitlemeye başlıyorlar, anlatıyorlar da anlatıyorlar. Önlerinde bir çekirdek kabuğu dağı oluşuyor.

Çekirdek yemek gerçekten hastalık gibidir. Bir başladınız mı bitiremezsiniz, yersiniz de yersiniz.

Ama kabuklarını yerlere atarsanız olmaz.

Ve ne yazık ki bizim halkımız da sokakta çekirdek çitlemesini çok seviyor, lakin kabuklarını da ille yere atıyor.

İstanbul’un her tarafında belediyelerin koyduğu banklar var. Geçin onların birinin önünden, etrafında mutlaka çekirdek kabuklarına rastlayacaksınız.

Millet oturuyor banka, elinde bir torba çekirdek, çitliyor yere atıyor.

Çünkü orası sokak, orası onun değil, istediği gibi kirletebilir.

Şimdi, bu güzel reklamı yapan firmadan bir ricam var. Hepimizi güldüren reklamın görünür bir yerine lütfen “kabuklarını sokaklara atmayın” uyarısı koyun. Ya da bir reklamı da aynı konsept içinde böyle çekin.

Hem böyle yapmanız aynı zamanda sosyal sorumluluk gereğidir. Kamuoyundan da büyük sempati kazanacağınızı söyleyebilirim.

Bu halk yıllarca “çiçekleri koparmayınız” uyarılarına kulak asmadı, ama şimdi kimse parklardan çiçek kopartmıyor. Belki bu sayede birkaç yıl sonra çekirdek kabuklarını da oturduğumuz bankların etrafına atmamayı öğreniriz.

*****


ÖĞLE YEMEĞİ

Yıldırım Tuna’dan; Şantiyede görev yapan mimar öğle paydosunda evinden getirdiği yemek sepetini açıp içine bakınca yerinden zıplayarak birden “Of..Off!” diye bağırmış..

“Ne oldu?” diye dönüp sormuş arkadaşı, “Yahu” demiş mimar, “Karım yıllardan beri bana öğlen yemeklerim için ekmek arasına bir dilim beyaz peynir sıkıştırıp sepetime tıkar.. Dün gece (Yeter artık, biraz yaratıcı ol. Farklı bir şey hazırla) dedim. Bu gün ne koymuş biliyor musun? Hindistan cevizi ve bir de çekiç!”

*****


YİNE HARÇLAR

Öğrencilerin üniversite harçları ile ilgili tepkileri hiç bitmiyor. Dün arayan bir öğrenci “Bizi özel üniversitelere yönlendiriyorlar” dedi. “Niye?” diye sordum. “Bu harçlarla, özel üniversitelerde burslu okuyan öğrenciler daha avantajlı hale geliyor... Bu durumda burs bulursam devlet üniversitesi yerine özel üniversitede okumak bana daha cazip gelir.”

DİĞER YENİ YAZILAR