Fırsat bu fırsattır yine 'futbol' yazıyorum

"Süper Lig" nihayet başladı. Büyük boy kareli defterim hazır, maç sırasında not tutmamı kolaylaştıran özel çizelgem de!

Haberin Devamı

"Süper Lig" nihayet başladı. Büyük boy kareli defterim hazır, maç sırasında not tutmamı kolaylaştıran özel çizelgem de! Artık her şeyi bilgisayarla yapmama karşın, iş futbola gelince kareli kağıttan, renk renk kalemlerden, masamın başında saatler harcayarak dışarıdan "anlamsız" görünen istatistikler tutmaktan vazgeçemiyorum. Avrupa'da İngiliz Ligi'nden sonra ikinci favorim Alman Ligi'dir. Bu yıl "Bundesliga"yı ağız tadıyla izleyebileceğim. İngiliz, Alman, İtalyan, İspanyol ligleri için de defterlerim hazır, beni bekliyor.

Gerçi bu yaz fena geçmedi. Avrupa Kupası, Copa America, Asya Kupası, hazırlık maçları derken kutsal ligimizin eşiğine varıverdik. Gördüğünüz gibi Haşmet Babaoğlu dostumun birkaç gün önce sözünü ettiği "törensel lig bağımlıları" kategorisine pek uymuyorum. "Her filmde izlenecek en az bir kare vardır" yanılsamasını futbola da uygulayanlardanım ben.

Futbolun "kavranışı" konusunda da aynı katılığa sahibim. Arkadaşlarım, çocukları için "Görsen nasıl iyi Beşiktaşlı oldu, geceleri formasıyla yatıyor, maçı kaybedersek hüngür hüngür ağlıyor" gibi şişinmelere giriştiğinde, hemen bilgiç bir tavırla konuşmaya başlıyorum: "Çocuğa önce futbolu sevdirin. Baktınız futbolla pek arası yok, fanatizmini beslemekten vazgeçin!" Özetle, "yalın futbol sevgisi"ne sadık kalmak önemlidir.

***

Ligde bu yıl da eşimi ve beni en çok ne üzecek biliyor musunuz? "Pascal Nouma'yı Gönderme Kampanyası" benzeri "ahlakçı", "ayrımcı"suyu çıkmış kampanyalar! Gerçekleşmesini kaçınılmaz gördüğümüz bu kampanyaları ülkemizde biçimciliğin, basmakalıplığın, tahammülsüzlüğün zaferi olarak kutlayacak, güdük düş güçleri ve gülünç ahlakçılıklarıyla bizim dünyamızı da güdükleştirmeye azmedenlerin usandırıcı çığlıkları arasında futbola düşkünlüğümüzü sürdürmeye çalışacağız.

Yazının gidişinden ailecek Beşiktaşlı olduğumuz ortaya çıktığına göre, son sözüm Beşiktaş taraftarına. Beşiktaşlılığım çocukluğu Akaretler'de geçen ve hep koyu bir taraftar olan rahmetli annemden gelir. Gelgelelim, sıkı bir Fener taraftarı olan babama da çok şey borçluyum. Bendeniz daha yedi yaşındayken "Madem bu oğlan Beşiktaşlı oldu, gitsin İnönü'de maç izlesin" dediği günden beri! Kendini bildi bileli Beşiktaşlı olanların "Karakartal sevgisi"ni gerçek anlamda içselleştirmeleri için özel bir deneyim yaşamaları gerekir: İnönü Stadı! Haşmet yine "böyle şeyler yazıp üzme milleti" diyecek ama ne yapayım, her fırsatta dile getirdiğim "acımasız" savı buraya da iliştirmek zorundayım: Bugüne kadar İnönü'de maç izlememiş Beşiktaş taraftarı ancak "Yarı Beşiktaşlı" sayılır. "Tam Beşiktaşlı" olmanın yolu İnönü'den geçer. Daha beş haftamız var, hazırlık zamanı!

DİĞER YENİ YAZILAR