Arka pencereden AB'ye bakmak

Son birkaç aydır batı basınında yer alan kimi ekonomi değerlendirmelerinde dikkat çekici bazı öğeler vardı. AB kamuoyunda ekonomi konusunda bir karamsarlık havası egemen

Haberin Devamı

Son birkaç aydır batı basınında yer alan kimi ekonomi değerlendirmelerinde dikkat çekici bazı öğeler vardı. AB kamuoyunda ekonomi konusunda bir karamsarlık havası egemen. Artık AB'de reform zamanı. İyi de AB buna hazır mı? Avrupa'nın girişmek zorunda olduğu reformlar, pek çok siyasetçi için "kabul edilemez ve göze alınamaz" nitelikte olarak tanımlanıyor. İş dünyasının dile getirdiği reform önerileri arasında "emekli aylıklarını düşürüp emeklilik öncesi çalışma dönemini uzatmak, çalışma yaşamını daha esnek kılarak işten çıkarmaları kolaylaştırmak" gibi AB için radikal sayılacak adımlar var.

* Yorumculara göre, siyasetçiler bunu göze alamayacak ama bunun yerine ikame edilmeye çalışılan her "derme çatma reform paketi" kamuoyunda hoşnutsuzluğa yol açıyor. Avrupa'da hükümetlerin popülaritesi düşük. Büyümede ABD'yle rekabet yetersiz ve ufukta "demografik bir zaman bombası" çalışıyor: Çalışan sayısı her gün azalırken yaşlanan kuşak emekli olmaya başlıyor ve hiçbir hükümetin bu yapıyla emeklilerini finanse edecek gücü yok. Gözünü karartıp "çalışma saatlerinin artırılması" gibi önerileri dile getiren siyasetçilerin nasıl bir tepkiyle karşılaşacağı belirsiz. Avrupa'da çalışmaya başlayan arkadaşlarımdan hep aynı lafı duymuşumdur: "Yaşadığımı burada anladım!" içlerinden biri şöyle demişti: "Türkiye'de patron bizi daha fazla çalıştırmak için başımızda dikilirdi, oysa burada patron, dava edilmekten çekindiğinden mesai biter bitmez herkesi eve yollamak için tetikte duruyor."

***

Öte yandan, yeni AB üyelerinin piyasayı ucuz mallarla doldurmalarından, yeni AB vatandaşlarının daha düşük ücretlere razı olarak Batı Avrupalı çalışanları işlerinden etmelerinden korkuluyor. Hiç iyi işaret yok mu? Büyüme hızı, ABD'nin ve Asya'nın büyük bölümünün gerisinde kalmakla beraber, fena değil. "Üretim artışı" da ABD'nin gerisinde ama çalışma saatleri baz alınarak bakıldığında aradaki fark kapanıyor. Euro'nun performansı umulanın üzerinde. AB'nin genişlemesi ve yeni yapılar kurma arayışına girilmesi kaynak kullanımını zorlaştırıyor. Kimi yorumculara kalırsa AB'nin temel sorunu "tutumlu Avrupalılar." Ekonomik belirsizliğe karşın, tüketicileri daha fazla harcamaya ikna etmek gerekiyor ama ihtiyatlı Avrupalılar buna yanaşmıyorlar. İç talep düşüklüğü ciddi bir baş ağrısı çünkü "Euro bölgesi"nde ekonomik hareketliliğin üçte ikisini iç tüketici harcamaları oluşturuyor. Derdimiz AB üyesi olmak ama AB'de neler olup bittiğiyle ilgileniyor muyuz? AB'nin kapısını hararetle çalarken arka pencereden içeriye göz atmakta yarar var.

DİĞER YENİ YAZILAR