ABD’de istihdam verisi beklenenden iyi çıktı. Fed’in bu ay tahvil alımında kısıntıya gideceği kesinleşiyor (eyvah!). İçeride para piyasasına etkisi sınırlı kaldı. Dolar 2.22 TL’yi (sepet 2.65 TL) aşmadı. Normaldir.
Hazine şubat nakit gerçekleşmesini açıkladı. Bütçenin öncü göstergesidir. İki ayda 1.2 milyar TL fazla var. Geçen yıl 5.6 milyar TL açık vermişti. Güçlü gelir artışından kaynaklanıyor. TL’nin değer kaybı bütçeye yarar demiştim.
Çarklar hızlanıyor
Piyasa ocak sanayi üretiminde geçen yıla göre yüzde 4,4 artış öngördü. Daha yüksek geleceğini yazdım. Toplam sanayi yüzde 7,2, imalat sanayiinde yüzde 7,7 çıktı. Takvim etkisi hariç biraz yükseliyor (yüzde 7,3 ve 7,8). Son üç yılın en yüksek ocak değerleridir.
Kırım gerginliğine rağmen euro dolar karşısında değer kazanıyor. Parite 1.39’a ulaştı. Tersi, doların yükselmesi beklenirdi. İçeriyi de etkiledi. Döviz sepeti 2.63 TL’ye geldi. Gösterge tahvil faizi de biraz kıpırdadı.
Yarın Şubat sanayi üretimi açıklanıyor. CNBC-e anketi geçen yıla göre yüzde 4.4 artış öngörüyor. Daha yüksek gelebilir. Çarşamba ise Ocak ödemeler dengesi çıkıyor. Merak ettiğim kalemler var. Ayrıntısına girmek istiyorum.
Önemli bir araştırma
Geçen hafta TÜİK önemli bir demografik araştırma yayınladı: Kadınlar 2013. Haber bülteni normalden uzun tutulmuş (4 sayfa). Anlamlı grafikler okumayı kolaylaştırıyor. İndirip göz atmanızı tavsiye ederim.
Piyasalar Ukrayna krizini çabuk atlattı. Zaten olumsuz etkisi sınırlı kalmıştı. İçeride dolar 2.20 TL’nin (sepet 2.60 TL) altını, gösterge faiz yüzde 11’i gördü. TL’ye saldırı korkuları giderek azalıyor. Mali istikrar açısından iyi haberdir.
Şubat araç satışları açıklandı. Binek ve hafif ticari araçlarda yüzde 30’a varan düşüş var. Bekleniyordu. Tüketici güven endeksleri ve kapasite kullanımı ile tutarlıdır. İç talep hızla daralıyor. Reel ekonomi için kötü haberdir.
Kurallar kimin için?
Birbiri ardına yayınlanan ses kayıtları kamu yönetiminde ciddi sorunların biriktiğine işaret ediyor. Önemli bölümüne aslında alışığız. İktidarın kendini kurallarla kısıtlı hissetmemesi eski bir olgudur. Ama ilk kez bu kadar somut kanıt ortaya dökülüyor.
Geçen ay enflasyon verilerine giremedim. Daha doğrusu girmek istemedim. Kurdaki ani ve sert yükselişin fiyatlara yansıyacağı çok açıktı. En azından elimde iki aylık veri oluşsun diye beklemeyi tercih ettim.
Üretici fiyatları endeksinin yerini alan üç yeni endeks (yurtiçi, yurtdışı ve tarım ÜFE) tamamlandı. Fakat ayrıntılarını hazmetmeye zaman bulamadım. Dolayısı ile onları şimdilik ihmal ediyorum. Sadece tüketici fiyatlarına (TÜFE) odaklanıyorum.
Enflasyonda artış sürüyor
TÜFE şubatta yüzde 0.4 arttı. CNBC-e anketine çok yakındır. Ben daha yüksek öngörüyordum. Bu kez karamsar kaldım. Böylece yıllık enflasyon yüzde 7.9’a tırmandı. Geçen aya göre 0.1 puan, geçen yıla göre 0.9 puan yükseldi.
Tüketici güveni Şubat’ta da geriledi. TÜİK’in hesapladığı tüketici güven endeksi Aralık’tan bu yana düşüyor. CNBC-e tüketim eğilimi de benzer yöndedir. İlk çeyrek büyümesi için kötü haberdir. Eksiye geçmesi ihtimali vardır.
Ocak dış ticareti açıklandı. Piyasa ticaret açığını geçen yıl gibi bekliyordu. 0.5 milyar dolar altında çıktı. İhracatın ithalattan hızlı büyümesinden kaynaklanıyor. Dikkat: ithalatın artması diğer göstergelerle çelişiyor. Ayrıntısına bakacağım.
Kurumlar ve verimlilik
Kurumsal yapı ile ekonominin verimlilik düzeyi arasındaki yakın ilişkiye her fırsatta atıf yapıyorum. Örneğin son dönemde tartışılan “orta gelir tuzağı” kurumsal zafiyetlerin verimlilik artışını yavaşlatması, hatta durdurması anlamına geliyor.
Burası Türkiye, evdeki hesap çarşıya hiç uymayabiliyor. Bugüne iki ilginç konu ayırmıştım. Bir: İngiliz hükümeti bağımsızlık ilanı hâlinde İskoçya’nın sterlini kullanamayacağını açıkladı. İki: 2013’te uluslararası yatırım pozisyonu açıklandı.
Fakat pazartesi gecesi yayına giren ses kayıtları ile hesap şaşırdı. Yazsam bir dert; polisiye benim işim değil. Sussam başka dert; penguen belgeseli gibi kalırım. İkincisini daha yakışıksız buldum.
En büyük siyasi kriz
Bence Türkiye en büyük siyasi krizini yaşıyor. İnönü-Menderes ya da Ecevit-Demirel kavgaları bunun yanında çok masum kalıyor. Kayıtlar hakiki mi yoksa montaj mı? Bilmiyorum. Bir gün öğrenebilecek miyiz? Sanmam. Zaten sonucu değiştirmez.
Mali piyasalarda göreli istikrar sürüyor. Ukrayna’da yaşananların içeriyi olumsuz etkilemesi beklenirdi. Ona rağmen dolar 2.18 TL (sepet 2.56 TL), gösterge tahvil faizi yüzde 11 civarında tutundu. “Asayiş berkemal” sayılır.
Sektörel güven endeksleri şubat sonuçları TÜİK tarafından açıklandı. Perakendede hafif, inşaatta sert güven azalışı görülüyor. Hizmetlerde ise küçük bir artış var. İlk çeyrekte iç talepte daralma ihtimali güçlüdür. Boyutunu şimdilik kestiremiyoruz.
Küresel politika koordinasyonu
6 Şubatta gelişen ülkeleri sarsan mali çalkantının sorumlusu kim diye sormuştum. (“Kimin kabahati?”) Tartışmaya Başbakan Yardımcısı Babacan da katıldı. G-20 toplantısı öncesinde gelişmiş ülkeleri eleştirdi.
Hazine Ocak verisini yayınlayınca farkına vardım. 2013 sonu kamu borcuna bakmayı unutmuşum. Esas gövdesini “Merkezi Yönetim Brüt Borç Stoğu” oluşturur. Hazine’nin yükümlülükleridir. AB tanımlı borç stoğuna adeta eşittir.
Gelişen piyasalarda kriz riskinin artması kamu borç düzeyinin önemini tekrar hatırlattı. Çünkü düşük borç oranı devasa dış açığın yarattığı kırılganlığı kısmen telafi edebiliyor. Yazılarımda yeterince değindim.
Borç oranı değişmedi
Hazine’nin brüt borcu 2012 sonunda 532 milyar TL idi. 2013’de 54 milyar TL (yüzde 10) artarak 586 milyar TL’ye yükseldi. Yüzde 7.4 tüketici enflasyonunu düşüyoruz. Reel artışı yüzde 2.5 buluyoruz.