Gazete Vatan Logo

‘Pandemi döneminde ileri evre meme kanseri sayıları arttı’

Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında ‘Fark Et, Dokun, Çöz’ başlıklı seminer düzenledi. Meme ve Endokrin Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ali Uğur Emre, pandemi sürecinde hastaların takiplerini ve görüntülemelerini aksattıklarını söyleyerek, “Salgın döneminde hastaların muayenelere gelmemesi nedeniyle ileri evre meme kanseri sayıları arttı. Bu durum hastalığın ilerlemesine ve tedavi protokollerimizin değişmesine neden oldu.” dedi.

‘Pandemi döneminde ileri evre meme kanseri sayıları arttı’

Meme Kanseri Farkındalık Ayı’ kapsamında düzenlenen ‘Fark Et, Dokun, Çöz’ başlıklı seminerde iş dünyasının başarılı kadınları bir araya geldi. Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ali Uğur Emre ve Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Serap Gültekin’in konuşmacı olarak yer aldığı seminerde; meme kanserinin erken tanısı, tedavideki son gelişmeler, risk faktörleri ve korunma yöntemleriyle ilgili konu başlıkları, katılımcıların da fikirlerini paylaştığı interaktif bir toplantıyla ele alındı. Meme kanseriyle ilgili farkındalığı artırmak için hazırlanan anketi anlık olarak yanıtlayan katılımcıların cevapları, uzman hekimlerce yorumlandı.

Meme ve Endokrin Cerrahı Prof. Dr. Ali Uğur Emre, konuyla ilgili farkındalığı artırarak, kadınların meme muayenelerini ve görüntülemelerini zamanında ve düzenli olarak yaptırmalarını sağlamaya çalıştıklarını söyledi. Meme kanserinde en önemli noktanın erken tanı olduğunu belirten Emre, “Biz kanseri ne kadar erken tanıyabilirsek o kadar iyi tedavi edebiliyoruz ve tedavi sonuçlarımız o kadar başarılı oluyor. Bu nedenle erken tanı her zaman en önemli noktamız olmaktadır. Erkeklerde de meme kanseri görülebilir ve farkındalığın artırılması çok önemlidir. Kişinin kendi kendini meme muayenesi yapması, kendi vücudunu tanımasıyla mümkündür. Kadınlar belirli aralıklarla, ayın belli günlerinde kendi memesini muayene ederse memesinde ortaya çıkacak değişiklikleri çok daha erken fark edebilir” dedi.

Haberin Devamı

‘GENETİK ORAN YÜZDE 10’

20 yaşından itibaren her kadının kendi kendine meme muayenesi yapmasının önemli olduğunu dile getiren Emre, şunları söyledi: “30 yaşından itibaren de kadınların yıllık olarak meme muayenelerini yaptırmalarını öneriyoruz. 40 yaşından itibaren ise tarama programları başlıyor. Öneriler 40 yaşından itibaren her kadının yılda bir mamografi çektirmesi, meme muayenesini yaptırması ve gerekli diğer tetkikleri ultrasonografi ile değerlendirmesini içerir. Bu şekilde düşündüğünüz zaman aslında hastane periyodu 30 yaşından itibaren başlıyor. Meme kanserinde genetik oran yaklaşık yüzde 10 civarındadır. Tüm meme kanserlerinin yüzde 10’u ailesel geçişli diyebiliriz. Genetik faktörlerin varlığı aslında biraz şüpheye ve bazı kişisel hasta özelliklerine dayanır. Eğer aile bireyleri içerisinde birinci derece yakınlarda ve özellikle menopoz öncesinde meme kanseri varlığı veya iki taraflı meme kanseri varlığı varsa veya bir erkek hastada meme kanseri varlığı varsa ya da birden çok aile bireyinde ardışık meme kanseri varsa bu hastalar risk altındaki hastalardır. Bu hastalarda genetik geçiş mümkündür. Bunları tespit etmek için de çeşitli genetik testler vardır. Buna yönelik tedavi alternatifleri konusunda hastayla istişare ederek ilerleyebiliriz.”

Haberin Devamı

'PANDEMİNİN BİR SONUCU’

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de meme kanseri sayısında artış yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Emre, şunları kaydetti: “Bu batılılaşma tarzı yaşamın artması, fast food tüketimi, doğum ve emzirme oranlarının azalmasıyla alakalı bir artış. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de var. Şu anda Sağlık Bakanlığının verilerine göre de Türkiye’de 100 binde 46 civarında meme kanseri yoğunluğu var. Pandemi sürecinde hastalarımız bir süre takiplerini ve görüntülemelerini aksattılar. Tabii doğal olarak biz de çok zorunlu olmadıkça o dönemde hastanelere gidilmemesini önerdik. Ama bu süreç uzadıkça hastaların daha ileri dönemde muayeneye geldiklerini gördük. Özellikle pandeminin ilk başlarındaki dönemlerden sonra biz hastaları daha erken evrelerden ziyade koltuk altlarındaki lenf bezlerine sıçramış vaziyette ya da kitlelerin daha büyümüş halde yani hastalığı biraz daha ilerlemiş evrelerde görmeye başladık. Bu pandeminin bir sonucu. Tabii ki burada koronavirüs hastalığının kanseri artırması söz konusu değil ama kanserin teşhisindeki gecikme söz konusu oldu. Pandemi döneminde hastaların muayenelere gelmemesi nedeniyle ileri evre meme kanseri sayıları arttı. Bu durum hastalığın ilerlemesine ve tedavi protokollerimizin değişmesine neden oldu.”

Haberin Devamı

‘ERKEN TEŞHİS İLE HASTALIĞIN GİDİŞATI DEĞİŞTİRİLEBİLİR’

Haberin Devamı

Kanserin ilk ortaya çıkmasıyla klinik olarak bulgu vermesi arasında geçen dönemde radyolojik incelemelerle kanserin tespit edilebileceğini kaydeden Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Serap Gültekin de, “Ne kadar erken gösterilirse, hastanın yaşam süresi uzatılır, tedavi seçenekleri artar, hastaya daha sınırlı cerrahiler yapılır ve bu da hastanın konforunu artırır. Meme kanserinin erken teşhisiyle hastalığın gidişatının değiştirilebileceği gerçeği de meme kanseri taramasının temel çıkış kaynağını oluşturur. Bu yüzden belli yaşa gelmiş olan kadınların muhakkak düzenli meme muayenelerini yaptırıp, radyolojik incelemelerini, mamografik taramasını yaptırmasını öneriyoruz” dedi.

YENİ TEKNOLOJİK GELİŞMELER

Temel tarama yönteminin mamografi olduğunu belirten Gültekin, şunları söyledi: “Mamografinin bazı sınırlamaları var. Bu sınırlamalarının olduğu yerde de yeni teknolojik gelişmelerin olduğunu görüyoruz. Örneğin, halk arasında 3 boyutlu mamografi olarak da bilinen ‘tomosentez mamografi’. Bu sayede yoğun meme dokusu içerisinde saklanmış olabilecek meme kanserleri daha net gösterilebilir. Son 10 yılda tomosentez mamografi ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalar sayesinde artık biliyoruz ki tomosentezli mamografi ile meme kanserini saptama oranları yüzde 30’a kadar artırılmaktadır. Bunun dışında tarama ve tanı da kullandığımız başka inceleme yöntemleri de bulunuyor. Yoğun meme yapısına sahip olan kadınlarda mamografinin düşen duyarlılığını artırmak için, orta riskli kadınlarda, meme ultrasonu da kullanılabilmektedir. Yüksek riskli hastaların bazı alt gruplarına, örneğin genetik mutasyon saptanan kadınlara yıllık mamografik taramanın yanında meme MRG eklendiği zaman meme kanserlerinin daha erken evrede saptanabildiği gösterilmiştir. Meme MRG'yi ayrıca mamografi ve ultrasondan sonra problem çözme amacı ile gizli meme kanserinin gösterilmesinde ya da bazı meme kanserlerinin ameliyat öncesinde değerlendirilmesinde tercih etmekteyiz.”

Gültekin, pandemi döneminde meme ile ilgili şikâyeti olan kadınların ertelemeden sağlık kuruluşlarına başvurmalarının öneminin altına çizerek, "Zaman içerisinde öğrendik ki pandemi artık hayatımızın bir parçası. Meme kanseri taramaları da bu süreçte aksamadan devam etmelidir. Son aylarda yapılan çalışmalarda Covid-19 pandemisinde meme merkezlerine muayeneye başvurma gecikmelerinin ileri evre meme kanserlerinde artışa neden olarak daha sonraki yıllarda meme kanserinden ölüm oranlarında artışa neden olacağı tahminlerini gösteren çalışmalar mevcut” ifadelerinde bulundu.