Hizbullah strateji değiştirerek güç topladı
.
Hizbullah, lideri Hüseyin Velioğlu’nun ölümünün ardından önemli dönüşümler yaşadı. Ancak vahşet ve acımasızlık geçmişlerine öyle damga basmış durumda ki, şiddetten tam olarak arınabilmeleri mümkün ve pek akla yatkın görünmüyor.
Hüseyin Velioğlu’nun öldüğü 19 Ocak 2000’deki İstanbul Beykoz Operasyonu’nun ardından derin bir şok yaşayan Türkiye her konuda olduğu gibi Hizbullah’ı da bir süre sonra unuttu. Ne var ki, yaklaşık bir yıl sonra, 24 Ocak 2001 günü Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve beş korumasını katleden Hizbullah, hem Velioğlu’nun misillemesini yaptı, hem de, Okkan’ın kendisi başta olmak üzere, örgütün bittiğini düşünenleri tekzip etti.
Devlet de ülkenin dört bir yanında operasyonlar düzenleyerek Okkan olayının faillerinin neredeyse tümünü (çoğunu ölü olarak) ve örgütün üst düzey kadrolarının büyük bölümünü yakaladı. Örgütle ilişki içindeki yüzlerce kişi cezaevlerini doldurdu, çok sayıda örgüt üyesi yurtdışına kaçtı.
Bu yoğun dalganın ardından Hizbullah geri çekildi. Silahlı eylemlerine (en azından geçici olarak) son verdi ve yoğun bir iç tartışma sürecine girdi. Bunda, 11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin ilan ettiği “global teröre karşı savaş” stratejisi de etkili oldu. Çünkü Hizbullah, toparlanma sürecinde durduk yere uluslararası güçlerin hedef tahtasına yerleştirilmek istemiyordu. PKK’nın hep gündemin ilk sırasında olmasından da istifade edip kendilerini iyice unutturdular.
Dev gösteriler
Aradan 10 yıl geçti, yine Hizbullah konuşmaya başladık, üstelik çok uzun bir süre daha konuşacağa benzeriz. Ama bu sefer farklı bir örgüt söz konusu. Çünkü “cumhuriyet tarihinin en illegal örgütü” olarak bildiğimiz Hizbullah ne zamandır yasal alanda varlık gösteriyor ve epey etkili oluyor. Kısaca bazı önemli anları hatırlayacak olursak: 12 Şubat 2006 Pazar günü Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda onbinlerce kişinin “Peygambere Saygı Mitingi”nde bir araya gelip Hz. Muhammed karikatürlerini protesto etmesi ve 16 Nisan 2006 Pazar günü, yine Diyarbakır’da, Atatürk Stadı’nda yapılması planlanıp kapasitesi yetersiz olduğu için İstasyon Meydanı’na alınan “Peygamber’e Sevgi” toplantısına yine onbinlerce kişinin katılması bunun en çarpıcı örnekleri oldu.
Gösteriler nedeniyle medya Hizbullah’ın sanıldığının aksine hiç de yok olmadığını kabullenmek zorunda kaldı. Ardından dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner’in, bir grup milletvekiline verdiği brifingde, mealen “Hizbullah uzun süredir sessizliğe bürünmüştü. Yeniden harekete geçirme faaliyetleri var. Takip ediyoruz. Yakında yeniden seslerini yükseltmek isteyebilirler” dediği ileri sürüldü. Peşinden, Milli Güvenlik Kurulu’nun Kasım 2006 toplantısında ele alınan konulardan birinin Hizbullah olduğu belirtildi.
21 Aralık’ta Amerikan AP Ajansı abonelerine “Türk Hizbullahı’ndan terör tehditi” başlığıyla İstanbul mahreçli bir haber geçti. ANKA Ajansı, Genelkurmay 2. Başkanı Org. Ergin Saygun’a sunulan bir raporda örgütün Güneydoğu’da kurban derileri toplamak için üç aydır hazırlık yaptığı uyarısında bulunulduğunu yazdı. En nihayet PKK’ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı, 26 Aralık 2006 tarihinde “Hizbullah Kürt illerinde seçimlere hazırlanıyor” başlığıyla, Sidar Boran imzalı uzun bir haberi servise koydu. Bu oldukça ayrıntılı haberde, Hizbullah’ın özellikle son iki yıl içinde “sivilleştiği”, başta Mustazaflar Derneği olmak üzere kendine yakın yasal kuruluşlar aracılığıyla gelir toplama ve sosyal faaliyetlerde bulunduğu ileri sürüldü. Haberde Hizbullah’ın yakın vadedeki hedefleri arasında ilk genel seçimlerde bağımsız aday çıkarmak veya bir partinin listesine kendi adaylarını yerleştirmek, bazı belediye başkanlığı seçimlerine katılmak ve Diyarbakır merkezli günlük bir gazete çıkarmak sayıldı.
Bilinçli bir strateji değişikliği
2001 Mart ayında çıkan “Derin Hizbullah” adlı kitabımda Velioğlu’nun “Hizbullah’ın başı ve sonu” olduğunu söylemiş, onun ölümüyle örgütün artık asla eskisi gibi yoluna devam edemeyeceğini ileri sürmüştüm ve “İkinci Hizbullah”ın önündeki alternatifleri tartışmaya açmıştım. Kitabın yayınlanmasından üç yılı biraz aşkın bir süre sonra elektronik postamda “İ. Bagasi” imzalı “Kendi Dilinden Hizbullah ve Mücadele Tarihinden Önemli Kesitler” adlı bir kitapla karşılaştım. Kitap gerçekten Hizbullah’ın 20 yılı aşkın tarihiyle ilgili, içerden önemli bilgi ve tahliller içeriyordu. Araştırmalarım sonucunda “İ. Bagasi”nin, Velioğlu’nun yerini aldığı ve Almanya’da yaşadığı söylenen İsa Altsoy olduğunu saptadım. Yıllar boyunca yasal alanda hiçbir propaganda faaliyetine girmemeye özellikle dikkat etmiş bir örgütün utangaç da olsa bir tür özeleştiri yapması, bunu genel kamuoyunun da dikkatine sunması çok anlamlı ve köklü bir değişimin işaretiydi. Nitekim aynı tarihlerde Hizbullah çizgisinde bazı dergiler yayın hayatına atıldı, yayınevleri Hizbullahçıların anlılarından hareketle kaleme alınmış bazı şiir kitapları ve romanları yayınladı, web sayfaları aracılığıyla yurt içi ve dışındaki örgüt militanları ve sempatizanları birbirleriyle haberleşti. Hizbullahçıların sadece Güneydoğu’da değil büyük şehirler ve Avrupa’da nişan, düğün, piknik gibi vesilelerle bir araya geldikleri; değişik adlarda dernek ve vakıflar kurdukları, bunların yardımıyla birtakım sosyal dayanışma ağları oluşturdukları duyulur oldu.
Bütün bunlardan Hizbullahçıların, bazı radikal sol örgütler gibi devletle körü körüne bir kan davasına gitmedikleri, yani kendi kendini yok eden bir şiddet sarmalına kapılmadıkları anlaşılıyor. Ama vahşet ve acımasızlık geçmişlerine öyle damga basmış durumda ki, şiddetten tam olarak arınabilmeleri, sadece yasal zeminde varlık göstermeleri mümkün ve pek akla yatkın görünmüyor. Kaldı ki Hizbullahçılar da gerek “Kendi Dilinden Hizbullah” kitabında, gerekse diğer yazılı metinlerde, geçmişleriyle samimi bir hesaplaşmaya girmiyorlar, haklarındaki iddiaları hiçbir inandırıcılığı olmayan şekillerde yalanlamaya çalışıyorlar ve Hüseyin Velioğlu’nu “şehit rehber” olarak ululaştırmayı sürdürüyorlar.
Diyarbakır’daki “Peygamber’e saygı” mitingine katılan on binlerce kişi Hazreti Muhammed karikatürlerini protesto etmişti. Katılımcıların büyük çoğunluğunun kadın olduğu mitingde Türkçe, Kürtçe ve İngilizce yazılı dövizler taşımıştı.
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve beş koruması 24 Ocak 2001’de silahlı bir saldırıyla şehit edilmişti.
Yarın: Yeni dönemde Hizbullah’ı anlamak