Gazete Vatan Logo

Deprem korkusu uykularınızı kaçırıyorsa dikkat!

Kahramanmaraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen depremler 10 ilde büyük yıkıma sebep oldu. On binlerce kişi vefat etti ya da yakınlarının ölümüne tanık oldu. Depremi o bölgede yaşamayan ama sosyal medya ve televizyondan takip edenler de psikolojik olarak çok kötü etkilendi. Her an deprem olacakmış hissi ve birçok felaket senaryoları insanların kendini kötü hissetmesine sebep oldu. Bu histen kurtulmanın bir yolu var mı? Uzman isimden öneriler geldi.

Deprem korkusu uykularınızı kaçırıyorsa dikkat!

Cansu AKALP/Gazetevatan.com

Uzman Psikolog Mehmet Akif Aydın bu konuyla ilgili Gazetevatan.com'a önemli önerilerde bulundu. Bir çoğumuz deprem haberini duyduktan sonra üşümeye başladık uykularımız kaçtı, kendimizi suçlu hissetmeye başladık. Bu durumların normal olup olmadığıyla ilgili kafada çok soru işareti oluştu. Bu durumun normal olduğuna değinen Uzman Psikolog Aydın, 'Zorluk içerisinde bulunan insanları fazlaca düşünmek bizi duygusal sisteme sokuyor . Buna bilimde sempatik sistem deniyor. Sakinleştiğimiz, akıl ve muhakeme bölümünün çalıştığı sisteme ise parasempatik sistem denir. Çok yoğun empati yapmamız durumunda aynı şeyleri hissetmek mümkün. Eğer bu hissedişler bizim onlara etkin yardımda bulunmamızı engelliyorsa sorun orada başlıyor. Çünkü uzun vadede bize iyi gelecek şey afetzedelere gerçek ve içten yapılacak yardımlardır' diye konuştu.

Deprem korkusu aslında bir çeşit ölüm ve kaybetme fobisi. Depremin kendisinden değil potansiyel sonuçlarından, ölmekten ve sevdiklerimizi kaybetme ihtimalinden korkuyoruz. Kişi depremden kaçamayacağını düşünüyor strese ve kaygıya kapılıyor ve yaşadığı her kötü olayda bu korkusu tetikleniyor. Kişilerin deprem gibi ağır sonuçlara yol açan olaylarda birkaç hafta içinde duruma alışıp hayata devam ediyor ancak bazı kişilerde bu sürecin uzun sürmesi Akut Stres Bozukluğu’na ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu’na yol açabiliyor. Deprem sonrası gördüğümüz görüntülerden de etkilenebiliyoruz. Bir evimizin olması, sıcak bir yemek ve yatak bize kötü hissettiriyor.

Haberin Devamı

Depremzedelerin orda olup bizim sıcakta durmamızın suçluluk duygusunu tetiklediğini söyleyen Psikolog Mehmet Akif Aydın, "Bir eve sahip olmamız ve içinde güvenle yaşıyor olmamız bizde suçluluk hissini tetikleyebilir. Fakat aslında bunun gerçekte suçlulukla bir ilgisi yoktur. Suçluluk bile isteye yapılan yasadışı veya toplumsal kurallara uygun olmayan hareketlerin akabinde hissedilen duygudur. Veya birilerini göz göre göre ihmal etmişsek yine suçlu hissedebiliriz. Biraz suçluluk hissetmek normaldir. Bizim bu konuya dair yeni ve olgun bir eylem oluşturup kendimizi geliştirmemize yardım eder. Mesela deprem çantamı hazırlamadığım için kendimi suçlu hissedebilirim. Veya daha önce evimin sağlamlık konusunu araştırmadığım için… Bu suçlu hissetmek bizim deprem çantamızı hazırlamamıza ve binamızı kontrol etmemize yarıyorsa iyi bir şeydir aslında. Ancak pasif bir şekilde sadece suçlu hissetmek ve bununla ilgili bedensel ağrılar çekmek faydasızdır" dedi.

Haberin Devamı

Hayatımızı ciddi anlamda etkileyecek olan bu korkunun bazı belirtileri oluyor ve bu belirtiler kişiden kişiye göre farklılık gösterebiliyor. Genel olarak; uyku bozuklukları, küçük bir hareketten bile korkma durumu, ağlama isteği, yoğun bir huzursuzluk hissi, depresyon, deprem anının akıldan çıkmaması ve her harekette aynı anın yeniden hatırlanması oluyor.

Çoğu kişi de soğuktan donan insanları düşünerek orda olduğunu hissedip içine bir titreme geliyor ve üşüyor. Bu ürperme ve sanki soğukta kalmışız gibi titreme olayının uzun sürmesi halinde Psikolog Aydın, ne yapmamız gerektiğinden bahsetti.

Haberin Devamı

"Yoğun enkazları düşündüğümüz zaman omuzlarımız kasılabilir, belimiz ağrıyabilir. Soğuk havayı düşündükçe de üşüyebiliriz. Bu uzun sürerse psikolojide ‘ayrıştırma tekniğini’ kullanmakta fayda vardır. Bunu şu şekilde uygulayabiliriz.

“Şu an depremde enkaz altında olan kişi ben değilim, şu an üşüyen kişi ben değilim, ben depremi yaşamadım fakat yaşayanlara yardımcı olabilirim” bu telkini günde 5-10 sefer söyleyebiliriz; ta ki belirtiler yok olana kadar. Bu belirtiler yine yok olmuyorsa bunun geçmiş hikayelerimizde bir bağı da olabilir. Mesela annesiz babasız kalan çocukları hayal edip sadece üzülüyorsak ve bu üzüntü bir türlü içimizden yok olmuyorsa geçmişimizde annesiz babasız kalmış birileri olabilir mi şeklinde soru sorabiliriz. Geçmişte yaşanan böylesi bir durumun yası tam olarak tutulamamışsa bugün de benzer şekillerde kendimizi üzgün hissederiz. Böylesi durumlarda vakit geçirmeksizin bir uzmana başvurmakta fayda vardır."