Gazete Vatan Logo

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay'dan ABD'ye: Tehditler bizi motive ediyor

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 'S-400, F-35 ile başlayan süreçte bizi yaptırımlarla tehdit edenler, tehditlerin bizi yerli tasarım ve üretime daha motive edeceğini bilmelidir' açıklamasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay'dan ABD'ye: Tehditler bizi motive ediyor

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "S-400 ve F-35 ile başlayan süreçte bizi yaptırımlarla tehdit edenler, savunma sanayisinde gerçekleştirdiğimiz milli teknoloji hamlesine bakarak tehditlerin bizi yerli tasarım ve üretime daha da motive edeceğini bilmelidir." dedi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin son gün görüşmelerinde konuştu.

‘2020 BÜTÇESİ VATANDAŞLARIMIZA VERDİĞİMİZ SÖZLERİ HAYATA GEÇİRMEMİZİ SAĞLAYACAK’

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, "2020 bütçesi, enflasyon ve faizlerin daha da düşmesini sağlayarak vatandaşlarımıza verdiğimiz sözleri hayata geçirmemizi sağlayacak, kaynaklarını faize değil yatırıma, üretime ve topyekun refah artışına dönüştürecektir." dedi.
Oktay, TBMM Genel Kurulunda, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin son gün görüşmelerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin, eskiden tüm saldırıları, tuzakları, senaryoları, oyunları sınırları içinde kabul etmek ve mücadele yürütmek zorunda kalan bir ülke olduğunu, bu denklemin yol açtığı kısır döngü yüzünden, Türkiye'nin uzun yıllarının, mücadelelerle, hatta kimi dönemlerde kardeş kavgalarıyla heba olduğunu belirtti.

Son 17 yıldır Türkiye'nin, sahip olduğu dirayetli, kararlı, bilinçli, gayretli ve başarılı yönetim sayesinde, her alanda çağ atladığını ifade eden Oktay, gelinen noktada artık mücadeleyi ülkenin kendi içinde değil, bölgede ve küresel düzeyde verdiklerini, son yıllarda Türkiye'ye yönelik saldırıların ve husumet dalgalarının artmasının gerisinde de bu gerçeğin kabullenilmek istenmemesinin bulunduğunu kaydetti. Oktay, "İsteseler de, istemeseler de, büyük ve güçlü Türkiye gerçeğini herkes kabul etmek zorunda kalacaktır." diye konuştu.
Suriye’den Akdeniz ve Libya'ya, terör örgütleriyle mücadeleden ekonomik tuzakların kırılışına kadar her gelişmenin, Türkiye'nin gelecek hedeflerine ulaşma azim ve kararlılığının tezahürü olduğunu dile getiren Oktay, şöyle devam etti:
"Bir ülkede her şey değişirken, toplum değişirken, yönetim sistemi değişirken, güvenlik paradigmaları değişirken, diplomatik dil değişirken, ekonominin ölçekleri değişirken, yürütmenin de dahil olduğu siyaset kurumunun yerinde sayması düşünülemez. Milletin sesi, nefesi, temsilcisi olarak gördüğümüz siyaset kurumunda, yasama ve yürütme arasındaki ilişkilerin de toplumsal dinamikler çerçevesinde değişime uğramaması düşünülemez. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçişimiz de toplumun bu değişim arzusunun bir tezahürüdür. Bu değişim ve dönüşümün lokomotifliğini yapan da yine milli iradenin tecelligahı olan TBMM'ye ise güvenimiz sonsuzdur.

Hayatı demokratik mücadele ile geçmiş, demokrasinin işlemesi ve onun en büyük teminatı olan yüce Meclisimizin varlığını sürdürmesi için askeri ya da sivil vesayet teşebbüslerine karşı defalarca mücadele etmiş, kendisini cesurca ortaya koymuş bir lider olan Sayın Cumhurbaşkanımız, bu anlamda 'tek adam' benzetmesinin yapılabileceği en son insandır. Ezanına ve bayrağına sahip çıkarak darbe girişimlerini bile akamete uğratan Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin sağladığı hız ve esneklikle başarılarını taçlandırmaya devam edecektir."
Oktay, 2020’nin, tüm alanlarda ülke ve millet için hayırlı gelişmelerin yaşandığı bir sene olacağını belirtti.
"Önceliğimiz bütçemizin ekonomik ve sosyal kalkınma hedeflerimize hizmet eden bir yapıda olması"
İyi bütçe uygulamaları ve mali disiplinin, hükümetin güven veren politikaları ile özdeşleştiğine dikkati çeken Oktay, "2020 bütçe hazırlık sürecinde, bütçemizin ekonomik ve sosyal kalkınma hedeflerimize hizmet eden bir yapıda olması temel önceliğimiz olmuştur. Bu çerçevede 2020 bütçesi, Türkiye ekonomisinin yoluna daha da güçlenerek devam etmesine katkı sağlayacak bir bütçedir." diye konuştu.
Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2020 bütçesi, enflasyon ve faizlerin daha da düşmesini sağlayarak vatandaşlarımıza verdiğimiz sözleri hayata geçirmemizi sağlayacak, kaynaklarını faize değil yatırıma, üretime ve topyekun refah artışına dönüştürecektir. Bütçemiz, fakiri, fukarayı, yetimi, çocukları, gençleri, kadınları, engellileri, toplumun tüm kesimlerini gözeten ve kollayan özellikte yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız da dahil hepimizin bütçesidir. Aynı zamanda iç ve dış kaynaklı tüm tehditlere, yerli ve milli savunma sistemleri ile en güçlü şekilde karşılık veren ve bertaraf eden Türkiye'nin bütçesi olarak hazırlanmıştır. 2020 bütçesi, her alanda yerli ve milli ekonomi hamlesinin, değişim döneminin ve muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefimizin bir göstergesidir."
"Nice meselenin üstesinden başarıyla geldik"
AK Parti hükümetlerince hazırlanan bütçelerin, vergi gelirlerinin vatandaşlara en iyi hizmetlerle dönmesini sağlamak üzere oluşturulduğunu, mali disiplinle, bütçe gelirlerinin faiz ödemelerine değil, milletin refahı için harcandığını belirten Oktay, "Ülkemizin kutlu yürüyüşünü durdurmak isteyenlere karşı kendi icraat gündemimize sıkı sıkıya sahip çıkmayı 2020 bütçesi ile de sürdüreceğiz. Bu yürüyüş, ülkemizin egemenliğini, hak ve menfaatlerini, milletimizin, tüm dostlarımızın ve mazlumların hukukunu korumak içindir. Bu yolculukta önümüze çıkan ve çıkartılan engelleri birer birer geride bırakırken; artık tehdit, endişe ve kriz gibi kavramların bizdeki karşılığı değişmiştir." şeklinde konuştu.
Elde ettikleri tecrübeler sayesinde engelleri bertaraf edecek yeni yaklaşımlar ve stratejiler geliştirdiklerini vurgulayan Oktay, önceki dönemlerde sorun kaynağı olabilecek ve büyük tahribatlar oluşturabilecek nice meselenin üstesinden başarıyla geldiklerinin altını çizdi.
Oktay, "Kazandığımız başarılarla 'Zor ve imkansız diye bir şey yoktur.' anlayışını her alanda yerleştirdik. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kazandığımız öz güven sayesinde; hedefine odaklanan sanayicilerimiz, ihracatçılarımız, bilim insanlarımız, öğretmenlerimiz ve toplumumuzun tüm kesimleri, daima daha ileriye gitme kararlılığını taşımaktadır." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, bugün hem siyasi, ekonomik ve sosyal hem de askeri bakımdan eskisiyle mukayese edilemeyecek kadar güçlü bir konumda olduğuna işaret eden Oktay, artık kendisine güvenen, gücüne inanan ve tuzakları bozan bir Türkiye'nin bulunduğunu belirtti.
Oktay, son dönemde Suriye'de yürütülen harekatlar, terörle mücadele operasyonları ve Doğu Akdeniz'de atılan stratejik adımların bu duruşun en somut göstergeleri olduğunu söyleyerek, "Bugün, ekonomisini toparlamış, güney sınırlarındaki oyunu bozmuş, birlik ve beraberliğini koruyan bir Türkiye olarak ilerlemeye devam ediyoruz. Yola çıktığımızda hedefimiz, sadece Türkiye'yi büyük ve müreffeh bir ülke yapmak değil, aynı zamanda ekonomik büyümenin toplumumuzun tüm kesimlerine daha adil ve dengeli yansıması idi. Bütçe politikalarımız bu dengeyi kurmaya yöneliktir." değerlendirmesinde bulundu.
2003-2018 yıllarında ülke ekonomisini, görülmemiş boyuttaki küresel krize rağmen yıllık ortalama yüzde 5,6 oranında büyüttüklerini vurgulayan Oktay, 2020 yılında da yüzde 5 büyüme hedefiyle, küresel büyüme beklentisi olan yüzde 3,4 oranından daha fazla büyüme sağlamayı hedeflediklerini kaydetti.
Satınalma gücü paritesine göre kişi başına geliri 10 bin 685 dolardan 28 bin 44 dolara çıkardıklarını dile getiren Oktay, Avrupa İstatistik Kurumu verilerinin satın alma gücü paritesine göre Türkiye'de vatandaşların ortalama alım gücünün, Avrupa Birliği'nde yaşayan ortalama bir vatandaşın alım gücünün üçte ikisine ulaştığını bildirdi.
Oktay, bu durumun, 17 yıl önce ortalama bir Avrupalı'nın üçte biri düzeyindeki alım gücünün artık Avrupa standartlarına hızla yaklaştığını gösterdiğini bildirdi.
"Enflasyona ezdirmedik cümlesini laf olsun diye kurmuyoruz"
2020 yılı bütçesinin de vatandaşların alım gücünü koruyacak kaynak yeterliliğine ve dağılımına sahip olduğunu belirten Oktay, bu sebeple, "Enflasyona ezdirmedik." cümlesini laf olsun diye kurmadıklarını söyledi.
CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici'nin konuşmasında, "uçağın dört motorunun da gittiği, sonrasında da şehadet getirmekten başka bir şansı kalmayan pilota dair" bir fıkra anlattığını anımsatan Oktay, bu fıkranın, 1990'ları çok iyi anlattığını vurguladı.
Oktay, "Kendisinin fıkrada anlattığı gibi, 1990'ların sonunda millet olarak nihayetinde topyekun şehadet getirdik ve sonrasında AK Parti iktidarları ile tekrardan şaha kalktık. Sayın Kesici halen 90'lı yılların sonunda kalmış gibi ancak 10 gün sonra 2020 yılına gireceğiz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, son 16 yılda yapılan atılımlar ile AK Parti hükümetleri döneminde memur maaşları başta olmak üzere engelli, yaşlılık ve emekli aylıklarındaki reel artışa ilişkin bilgi vererek, "Biz çok iyi arkadaşlarla çalışıyoruz Sayın Kesici. Anladığım kadarıyla sizin arkadaşlarınız IMF ile çalışmayı tercih ediyorlar." şeklinde konuştu.
"Vatandaşlarımızın alın teriyle elde ettiği kazancından ödediği vergilerin faiz ödemelerine gitmesine rıza göstermeyeceğimizi açıkça ortaya koyarak iktidara geldik." diyen Oktay, rayından çıkmış ekonomik dengeleri, göreve geldikleri ilk yıldan itibaren hızla rayına oturtarak paradan para kazanılmasını değil, alın terini önceleyen bütçeler ortaya koyduklarını ifade etti.
Vergilerin, faize değil okula, öğretmene, fırsat eşitliğine, hastaneye, ilaca, doktora, yola, köprüye, mühendise, sulamaya, tohuma, çiftçiye gitmesi yaklaşımıyla mali alanın oluşturulduğunu söyleyen Oktay, "İnsani gelişmişliği, bütçe kaynaklarımızdan yönlendirdiğimiz ekonomik ve sosyal altyapı yatırımlarının ve transfer harcamalarının yanı sıra dezavantajlı kesimleri de destekleyerek artırıyoruz. Türkiye, bugün 'en yüksek insani gelişmiş ülkeler ligindeyse, bunu mutlak yoksulluğu yok ederek, göreli yoksulluğu en aza indirerek sağladık ve gelir dağılımını iyileştirerek yaptık. Oluşturduğumuz sosyal yardım şemsiyesi sayesinde açlıktan ölümleri, soğuktan donmaları ülkemizin gündeminden çıkardık. Artık kimse bunları tartışmıyor daha fazla gelir, daha fazla refah elde etmeyi tartışıyor. Hükümet olarak sadece daha fazlası için eleştiri alıyoruz." diye konuştu.
"Birinci ve ikinci yargı reformu paketlerindeki çalışmalarımız artarak devam edecek"
İş adamlarının ve yatırımcıların daha verimli bir ortamda üretip karşılığını aldığı, karını daha fazla yatırıma ayırdığı, tüketicinin üretilen mal ve hizmetleri daha makul fiyatlarla temin ettiği bir ekonomik yapıyı hedeflediklerinin altını çizen Oktay, şunları kaydetti:
"Gösterdiğimiz çabalar neticesinde Türkiye, Dünya Bankası İş Yapma Kolaylığı endeksinde 2005 yılında 155 ülke arasında 93. sırada yer alırken, son iki yılda 190 ülke arasında 60. sıradan toplam 27 sıra ilerleyerek 33. sıraya yerleşmiştir. Benzer şekilde, 2 yılda bir yayımlan BM e-Devlet gelişmişlik endeksinde ülkemiz 2016 yılında 68. sırada iken, 2018 yılında 15 sıra birden yükselerek 53. sıraya yükselmiştir. 'Bürokrasinin Azaltılması ve Dijital Türkiye' kapsamında sürdürdüğümüz başarılı çalışmalar neticesinde, alt endekslerden biri olan 'Çevrimiçi Hizmet Sunumu' endeksinde, ülkemiz 2016 yılında 67. sıradayken, 2018 yılında 40 basamak yükselerek 27. sıraya yerleşmiştir.
Vatandaşlarımız, kamu hizmetlerini her geçen yıl bir önceki yıla göre daha fazla ve kaliteli olarak evinden veya kendi iş yerinden almaya devam edecektir. Müteşebbis ve mülkiyet haklarının daha ileri bir şekilde korunduğu, fiziki altyapı ihtiyacının önemli ölçüde karşılandığı, daha kurumsal ve daha öngörülebilir bir ekonomi yapısına yönelik çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Daha fazla değer üreterek, bu değeri milletimizin yararına kullanabilen, refahı paylaşan bir Türkiye için de demokratik ortamımızı koruyup geliştirmekte kararlıyız. Bunun önemli bir parçası olan Yargı Reformu Stratejisi kapsamında yürüttüğümüz çalışmalar hak ve özgürlüklerin daha iyi korunup geliştirilmesi alanındaki irademizi ortaya koymaktadır. Birinci ve ikinci yargı reformu paketlerindeki çalışmalarımız artarak devam edecektir. Soruşturma ve davaların makul sürede sonlanmasına vesile olacak değişiklikler, vatandaşlarımızın adalete erişimini kolaylaştıracak ve güçlendirecek politikalar hayata geçirilmiştir, geçirilmeye de devam edecektir."
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ
Oktay, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Türkiye'nin demokratik kurum ve kuruluşlarının daha etkin, karar alma ve uygulama mekanizmalarının ise daha hızlı ve esnek çalışmasını sağlayarak, millete daha kaliteli hizmet verdiklerini belirterek, "Hukukun üstünlüğü ilkesiyle hareket eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde ekonomiye yönelik saldırılar, çok daha hızlı bir şekilde karşılık verilerek bertaraf edilmiştir." ifadesini kullandı.
Gelir artışının, insani gelişme için bir araç olduğunu, nihai hedef olmadığına işaret eden Oktay, nihai hedefin, vatandaşların toplum içinde ve birey olarak daha huzurlu olması ve gelişmiş yaşam standartlarına kavuşması olduğunu vurguladı.
Oktay, "Ancak, rakamlarla anlattığımız icraatlarımızın, çok partili siyasi tarihimiz boyunca, milletimizin bir kez bile tek başına hükümet etme güvenini verdiği taraflarca tam anlaşılamadığını müşahede ediyoruz. Oysa, yaptığımız icraatlar, güneşin balçıkla sıvanması çabalarının önünde koca bir kale gibi durmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
"Ülkemizi kalitede de daha üst basamaklara sıçrarken göreceğiz"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz okul inşa ettikçe, eğitim kampanyaları düzenleyip ailelere 'eğitim desteği ve danışmanlık' verdikçe bu sefer de eğitimimizin kalitesine kara çalınmaya çalışıldı. Oysa biz bu kesimlerden çok daha önce, eğitime erişimi sorun olmaktan çıkardık ve kaliteyi öncelediğimizi ilan ettik. En son açıklanan PISA sonuçları ile puanını en çok artıran ülke olarak eğitimde bir yol kat ettiğimiz görülmüştür. 'İyi ama yetmez' dedik. Daha üst sıralara çıkmak zorundayız ve bütçede eğitime ayırdığımız yüksek pay ile de bu iddiamızın gereğini yerine getiriyoruz. Önümüzdeki dönemde ülkemizi kalitede de daha üst basamaklara sıçrarken göreceğiz."
"Bizim için insanımız ve onun refahı kalkınmamızın temel amacıdır." diyen Oktay, güçlü bir beşeri sermayesi olmayan milletlerin, müreffeh bir hayat sürmesinin de mümkün olmadığını söyledi.
Aileyi güçlendirmek ve aileyi zayıflatan etmenleri ortadan kaldırmak için kamu-sivil toplum iş birliğini desteklediklerini kaydeden Oktay, "'Kadın güçlü olursa aile de toplum da güçlü olur' anlayışıyla kadınlarımızın toplumsal statüsünün yükseltilmesine büyük önem veriyor ve gereğini de yapıyoruz. Kadına yönelik şiddete karşı yürüttüğümüz mücadele kapsamında 'Mercan Seferberliği' başlatılmış olup, 2020-2021 Koordinasyon Planı hazırlamıştır." ifadelerini kullandı.
"Mesleki eğitim genç işsizliğin azalmasına katkı sağlayacak"
Türkiye'nin, Avrupa Birliği ülkeleri arasında genç nüfusun ülke nüfusuna oranı en yüksek ülke olduğuna dikkati çeken Oktay, "İstikbalimizin teminatı gençlerimizin sosyal anlamda güçlendirilmesi, karar alma süreçlerine aktif katılımlarının sağlanması ve kişisel gelişiminin desteklenmesine yönelik çalışmalar bizim dönemimizde ivme kazanmıştır." dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, 18 yaşındaki gençlere seçme ve seçilme hakkını savunduklarını, 2019 yılının 'gönüllülük yılı' ilan edildiğini, tüm illerden gençlerin gönüllü sosyal faaliyetlere teşvik edildiğini dile getirdi.
Oktay, "2020 bütçesi, gençlerin, iş dünyasının ihtiyaçlarına uygun mesleki eğitim programlarına dahil edilmesi suretiyle genç işsizliğinin azaltılmasına da katkı sağlayacaktır." diye konuştu.
"Sağlıkta sağlanan ilerleme de birer rakamdan ibaret değildir"
Türkiye'nin insani gelişmişlik düzeyindeki başarısında, sağlık alanında atılan önemli adımların da rolünün büyük olduğunu dile getiren Oktay, "Hemen herkesi sağlık güvencesi şemsiyesi altına aldığımız, sosyal güvenlik kapsamını genişlettiğimiz görmezden gelinemez. Sağlıkta sağlanan ilerleme de birer rakamdan ibaret değildir. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. 2020 yılı Merkezi Yönetim Bütçemiz, hastaneye, doktora, tedaviye ve ilaca rahat erişimin temel garantisi olarak bu yıl da vatandaşlarımızın hizmetinde olacaktır." diye konuştu.
Oktay, tütün, alkol, uyuşturucu ve davranışsal bağımlılıklar ile mücadelenin, üzerinde hassasiyetle durulan en önemli çalışma alanlarından biri olduğunu söyledi.
Madde bağımlılığı ile mücadele kapsamında tedaviye erişim imkanlarını artırmayı sürdüreceklerini aktaran Oktay, Türkiye'nin bu mücadelede gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çok ötesinde olduğunun altını çizdi.
"KOBİ'lere destek sağlıyoruz, 2020 bütçesiyle daha fazlasını sağlayacağız"
Türkiye'de sanayinin daha da rekabetçi hale gelmesi için yüksek katma değerli üretime odaklanıldığını ifade eden Oktay, şunları kaydetti:
"Verimlilik artışı, etkin dijitalleşme ve yerelden kalkınma sanayi alanında öncelik verdiğimiz temel alanlar olmayı sürdürüyor. Ayrıca KOBİ'lerin teknolojik yeniliklere süratle uyumlarını sağlamak, rekabet güçlerini yükseltmek ve ekonomiye katkılarını artırmak da önemli bir gündem maddemiz. Yüksek teknolojili alanlar ve imalat başta olmak üzere Ar-Ge ve inovasyon projelerinde çıktıların somutlaşarak ticari prototip ve ürüne dönüşmesini önemsiyoruz. Bugün sayıları 85'e ulaşmış olan ve 1 milyar lira kaynak aktardığımız Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde faaliyet gösteren 5 bin 500 firmanın satış geliri 83 milyar liraya, ihracat geliri ise 4,3 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Ayrıca bunların piyasayla buluşmasını kolaylaştırmak için girişimcilere ve KOBİ'lere destek sağlıyoruz ve 2020 bütçesiyle daha da fazlasını sağlayacağız. Yatırımcıların yoğun şekilde talep ettiği İlçe Bazlı Bölgesel Teşvik Modeli'ne geçiş çalışmalarında sona yaklaştık, yakın zamanda paylaşacağız."
"Otomotiv endüstrisinde geleceğin teknolojilerini yakalamak açısından bir fırsat"
"Yerli Otomobil Projesi'nde kritik bir eşiği aşmak üzereyiz." bilgisini veren Oktay, Yerli Otomobil Projesi'ni elektrikli, otonom ve bağlantılı araç teknolojilerinin temelden dönüştürdüğü otomotiv endüstrisinde geleceğin teknolojilerini yakalamak açısından bir fırsat olarak gördüklerini belirtti.
Yerli otomobili prototipinin 27 Aralık'ta kamuoyuna tanıtılacağını ifade eden Oktay, "Elektrikli otomobil üretimine dönük büyük bir ekosistem, bu girişim ile birlikte hayata geçmiş olacak. Ayrıca oluşan ekosistem, uçan araç, insansız otonom sistemler gibi daha ileri teknolojilere de altyapı oluşturacaktır." diye konuştu.
"Hava ve uzay araçları projelerine de teknoloji transferi sağlamayı planlıyoruz"
Türkiye'nin uzay sanayisi aynı anda birkaç önemli ve büyük projeyi yürütebilecek kabiliyete ulaştığına dikkati çeken Oktay, Türksat 5A uydusunun 2020 yılının üçüncü çeyreğinde fırlatılacağını ve gelecek yıl sonunda da hizmete alınacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, 2021'de uzaya fırlatılacak İMECE uydusunun ise ilk yüksek çözünürlüklü milli görüntüleme uydusu olacağını belirterek, "Diğer bir büyük projemiz TÜRKSAT-6A projesidir. Türkiye’nin en büyük Ar-Ge projesi olan Milli Haberleşme Uydusu Türksat 6A’yı 2022 yılında hizmete almak için TÜBİTAK, ASELSAN, TAİ ve KOBİ’lerimiz iş birliği içinde yoğun şekilde çalışmaya devam etmektedir. Bunların yanı sıra Milli Uzay Programını 2020 yılında ilan edeceğiz. Uydu sistemlerinin yanı sıra uzaya erişim için fırlatma sistemleri geliştirmeyi böylece yerli imkanlarla üretilecek hava ve uzay araçları projelerine de teknoloji transferi sağlamayı planlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Ülke sınırlarımızın ötesinde oluşturulmaya çalışılan tüm tehditleri bertaraf ediyoruz"
Savunma sanayiinde yerlilik oranını yüzde 20'lerden yüzde 70'ler seviyelerine çıkarıldığını dile getiren Oktay, 66 olan savunma sanayi projesi sayısının bugün 700 olduğunu belirtti.
Oktay, şöyle devam etti:
"Milli teknoloji hamlemizi başarıya taşıyan adımlar, bilinçli bir gayretin, milli şuurun, stratejik görüşlülüğün, sabrın ve yılgınlığa hiçbir surette prim vermeyen bir iradenin sonucudur. S-400 ve F-35 ile başlayan süreçte bizi yaptırımlarla tehdit edenler, savunma sanayisinde gerçekleştirdiğimiz milli teknoloji hamlesine bakarak tehditlerin bizi yerli tasarım ve üretime daha da motive edeceğini bilmelidir. Türkiye, çok uzak değil yakın bir gelecekte kendi hava savunma sistemlerine, F-35 benzeri insanlı-insansız savaş uçağına, insansız kara savunma araçlarına sahip, ve tasarımdan üretime lider konumdaki ülkelerden birisi olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız önderliğinde milli güvenliğe dair özgüvenimiz artmış, dosta güven, düşmana korku salınmıştır."
Milletin desteği, Hükümetin kararlılığı ve güvenlik güçlerinin fedakar çalışmaları ile terörü zayıflattıklarını ve yok ettiklerini dile getiren Oktay, "Ülke sınırlarımızın ötesinde oluşturulmaya çalışılan tüm tehditleri bertaraf ediyoruz. Milli güvenliğimize yönelik her türlü plan ve operasyonlara karşı hazırlıklı ve güçlü duruşumuzu sürdürüyoruz. Güvenlik güçlerimiz nitelikli insan kaynağı ve yüksek teknoloji oranı ve her geçen gün gelişen altyapısıyla terörün ve terör destekçisi güçlerin üstesinden gelecek güçtedir." ifadelerini kullandı.

Oktay, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin son gün görüşmelerinde yaptığı konuşmada, başta ulaştırma, enerji, çevre, turizm ve tarım olmak üzere, fiziki altyapıya yönelik yatırımlara devam edildiğini söyledi.

2020 yılında 27 bin 165 kilometrelik bölünmüş yola ilave 404 kilometre bölünmüş yol ile 1400 kilometre yeni bitümlü sıcak kaplama yapılacağını, 653 kilometre köprü ve viyadüğe ilave olarak 35 kilometre uzunluğundaki köprü ile 500 kilometrelik tünel uzunluğuna ilave olarak 34 kilometre tünel yapımını hizmete sunacaklarını anlatan Oktay, Kuzey Marmara Otoyolu'nun kalan 137 kilometrelik kesimi, diğer otoyol projeleri ile hava, deniz ve demir yolu ulaşım ağındaki faaliyetleri sürdürmeye devam edeceklerini aktardı.

Oktay, küresel bazda elektrik üretiminin yüzde 25’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde edildiğine, Türkiye'nin 2019 yılında yüzde 46'lık yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretim oranı ile dünya ortalamasının çok üstünde yer aldığına işaret etti.

TANAP projesinin, Türkiye'nin yanı sıra Avrupa'ya doğal gaz arzına hazır hale getirildiğini belirten Oktay, "Ayrıca ülkemize ve Avrupa'ya doğal gaz arz edecek yeraltı TürkAkım projesinin inşaat ve imalatı tamamlanarak testlere başlandı. Yeraltı doğal gaz depolama kapasitesi şu an 3,4 milyar metreküptür. 2023 yılında bu kapasite 10 milyar metreküpe ulaşacak." diye konuştu.

Oktay, enerji, içme suyu ve sulama maksatlı baraj yapımında 166 milyar metreküp depolama hacmine ulaşıldığını, teknik ve ekonomik olarak sulanabilir 8,5 milyon hektar arazinin, 6,6 milyon hektarının sulamaya açıldığını ifade etti.

Yurt genelinde 1954 ile 2002 yılları arasında toplam 276 baraj yapıldığını, son 17 yılda ise 565 barajın inşasının tamamlandığını belirten Oktay, gelecek nesillere temiz ve gelişmiş bir ülke bırakmak amacıyla başlatılan Sıfır Atık Projesi'ni 2023 yılında tamamlayacaklarını, bununla yıllık 20 milyar liralık ekonomik kazanç, 100 bin vatandaşa da doğrudan istihdam sağlayacaklarını aktardı.

"İnsan onuruna uygun mahalle ortamlarını hayata geçirmekte kararlıyız"

Fuat Oktay, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının (TOKİ) faaliyetlerine de değindi.

Oktay, TOKİ projelerinin meydanı, okulu, camisi, parkı, yeşil alanı, diğer tüm özellikleriyle geleneksel mahalle kültürüne uygun şekilde tasarlandığını dile getirerek, "Gelir seviyesinden bağımsız olarak tüm vatandaşlarımız için her açıdan güvenli evleri ve insan onuruna uygun mahalle ortamlarını hayata geçirmekte kararlıyız." dedi.

Turizm alanında sadece deniz, kum, güneş değil, inanç, sağlık, gastronomi, kış ve yayla turizmi alanlarındaki faaliyetleri tüm bölgelere 12 aya yayarak sürdürmeye devam edeceklerini vurgulayan Oktay, hem turizm gelirlerinde hem de turist sayısında kendi rekorlarını kırmaya devam edeceklerini ifade etti.

"Milli çıkarlarımızı başarıyla korumaktayız"

Fuat Oktay, Türkiye'nin dış ticarette küresel çapta atılımlar yaparak yeni ihraç pazarları kazandığını, teknolojik dönüşümü ihraç ürün kompozisyonuna yansıttıklarını söyledi. Küresel ihracattan alınan payın yüzde 0,6’dan yüzde 0,9’a taşındığına dikkati çeken Oktay, şunları kaydetti:

"Bu kapsamda 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ürün sayısını 9'dan 33'e taşıdık. Yine 1 milyar doların üzerinde ihracat yaptığımız ülke sayısını da 8’den 17’ye yükselttik. Dış politika açısından içinde bulunduğumuz zorlu konjonktür ve ciddi sınamalara rağmen, bölgemizde barışı ve milli çıkarlarımızı başarıyla korumaktayız. Benimsediğimiz girişimci ve insani diplomasi yaklaşımımızın vizyonu, geniş ve manevra yeteneği yüksektir. Türk dış politikası, yerli-milli unsurlarımızı, girişimci ruhumuzu, insani ve vicdani kültürümüzü yansıtmaktadır. Bugün dünyanın birçok bölgesinde dinamikleri olumlu yönde etkileyebilecek şekilde sahada ve masada söz sahibi konumdayız. Cumhurbaşkanımız liderliğinde güçlünün değil, haklının hakkını teslim eden bir uluslararası sistemi önemsiyoruz. Bunun için 'Dünya 5’ten büyüktür.' diyoruz. Bunun yanı sıra arabuluculuk ve kalkınma yardımları gibi öncelikli alanlarda lider rol üstleniyoruz. Cumhurbaşkanımızın izlediği yoğun mekik diplomasisi ile küresel ve bölgesel konuları en üst düzeyde ele almayı sürdürüyoruz."

Türkiye'nin dış politikadaki girişimci yaklaşımının, Barış Pınarı Harekatı’nda olduğu gibi barışın yolunu açmak için diplomasi ve yumuşak gücünün yanı sıra gerektiği takdirde sert gücünü kullanabilmeyi de içerdiğini belirten Oktay, şöyle devam etti:

"Milli meselelerde hasmane ve yıkıcı bir tavır içinde olan herkes karşısında bizi bulacaktır. Bu konuda da en büyük güç kaynağımız, milletimizdir. Barış Pınarı Harekatı nedeniyle ABD Kongresi'nin Türkiye'yi baskı altında tutmak için ülkemiz aleyhinde aldığı kararlara, Yüce Meclisimiz dört parti grubunun yaptığı ortak açıklamayla en güzel cevabı vermiştir. Gazi Meclisimizin Genel Kurulu'nda dört parti grubu ABD Senatosu'nun '1915 olaylarına dair tarihi ve hukuki dayanağı bulunmayan kararı'nı kınayıp reddederken, ne yazık ki HDP, Türkiye’nin partisi olduğunu gösterememiştir. Sadece geride bıraktığımız haftaya baktığımızda bile, Meclis’te görüşülen önemli konularda Türkiye’nin hayati çıkarlarının karşısında nasıl konumlandıklarını görebiliyoruz. Bunun yanı sıra son dönemlerde ülkemizin attığı en stratejik adımlardan biri olan Libya mutabakatını 'hukuksuz' diye nitelemiş ve Milli Savunma Bakanlığı'nın bütçesine 'savaş bütçesi' diyerek karşı çıkmışlardır. Oysa kendini bu ülkenin bir ferdi olarak gören herkese düşen, ülkemizin başarılarından rahatsız olmak değil, gurur duymaktır."

Türk tarihinin farklı kimlikleri yok ederek değil etnik, coğrafi, dini farklılıkları zenginlik görerek ortak bir potada yoğuran, bütünleştiren zenginliklerle dolu olduğunu vurgulayan Oktay, "Kürt düşmanı olanlar da Kürtlere yönelik tüm gelişmelerin ve çözümlerin önünde engel olanlar da PKK'nın tüm eylemlerine ses çıkarmayan HDP'nin kendisidir. Kendi insanını ve milletimizin çıkarlarını hor görenler bizim yedi düvele nasıl meydan okuduğumuzu; sadece oyuncu değil, oyun kurucu olduğumuzu anlayamaz. Milletimizin tarihine ve birliğine dil uzatanların muhasebesini tarihe ve milletimizin vicdanına bırakıyorum." diye konuştu.

"Türkiye'nin meşru çıkarlarından en küçük bir taviz verilmeyecek"

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının bölgede barışın ve istikrarın perçinlenmesi için bir fırsat olarak kullanılması gerektiğini söyledi.

Hidrokarbon kaynakları meselesinde Türkiye'nin meşru çıkarlarından en küçük bir taviz verilmeyeceğinin altını çizen Oktay, "Şu anda Barbaros Hayrettin Paşa ve Oruç Reis adlı sismik araştırma gemilerimiz ile Yavuz ve Fatih sondaj gemilerimiz, deniz kuvvetlerimize ait fırkateyn, korvet, İHA ve SİHA’ların korumasında faaliyetlerine devam etmektedir. Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerimiz bahane edilerek AB tarafından onaylanan yaptırım taslağının bizim nezdimizde hiçbir hükmü yoktur." ifadelerini kullandı.

Oktay, Doğu Akdeniz’de Libya ile imzalanan münhasır ekonomik bölge anlaşmasının önemli bir başka konu olduğunu belirtti.

Anlaşma ile iki kıyıyı dostluk köprüsü ile birbirine bağladıklarını, Libya ile yakın iş birliğinin her iki ülkenin çıkarlarına ve bölgede barışına katkı vereceğini anlatan Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sahada, masada ve düşüncede güçlü olmaya dayanan dış politikamızı, milli menfaatlerimize, bölgemizin ve dünyanın barış ve istikrarına, insanımızın refah ve huzuruna odaklanan bir yaklaşımla uygulamayı sürdüreceğiz. Ayrıca yurt dışındaki vatandaş ve soydaşlarımızın hak ve çıkarlarının korunması ile onlara sunulan hizmetlerin kalitesinin artırılması konusundaki somut çalışmalarımız da devam edecektir. Elde ettiğimiz başarıların tamamının, aziz milletimize ve ülkemize ait olduğunun bilincindeyiz. 82 milyon vatandaşımızın başarı hikayeleri, Cumhuriyetimizi ve demokrasimizi daha güçlü hale getirmiştir. Ülkemizi, Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, Atatürk’ün işaret ettiği, muasır medeniyetler seviyesinin de ötesine ulaştıracak vizyonu taşıyor, hizmetlerimize ve politikalarımıza yansıtıyoruz. Dönüşüme seyirci kalmayarak, hızla değişen dünyayı yakalayabilecek, ülkemizi daha gelişmiş ve müreffeh hale getirecek politikaları 2020 yılı bütçemiz çerçevesinde hayata geçirmeye devam edeceğiz."

"HDP, Türkiye'nin partisi olduğunu gösterememiştir' dedim"

HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, "HDP Türkiye'nin partisi değildir." demenin ayrımcılık, ötekileştirmek ve nefret söylemi olduğunu, bunun asla kabul edilecek bir şey olmadığını söyledi.

TBMM'nin, ABD Senatosu'nun "Ermeni kararı"nı kınayan kararına ilişkin de değerlendirmede bulunan Oluç, Ermeni meselesinin, 1915'in ve sonra yaşananların parlamentoda, Türkiye'nin kurumlarında tartışılması, konuşulması gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay ise "HDP, Türkiye'nin partisi değildir." diye bir ifade kullanmadığını belirterek, "HDP, Türkiye'nin partisi olduğunu gösterememiştir." dediğini kaydetti.

AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı da 1915 olaylarının görüşüleceği yerin parlamentolar olmadığını, bu konunun, tarihçilerin çalışma alanı olduğunu belirtti.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, yürütme üyelerinin, hangi partiden olursa olsun yasama üyeleriyle polemik yapmak gibi bir hakkının olmadığını öne sürdü. Altay, "Yürütme organının, yasama üyelerini hele hele siyasi partileri hedef alarak, 'Türkiye'nin partisi olduydu, olmadıydı...' bunlara gerek yok. Her parti kendinden mesuldur." dedi.

"Parlamento kararı olarak bunun nitelendirilmesi gerekir"

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 30 Ekim'de ABD Temsilciler Meclisi kararının, 13 Aralık'ta ise ABD Senatosu'nun "Ermeni kararı"nın kınandığını ve reddedildiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Bunu bazı arkadaşlarımız kürsüden de ifade ettiler. 'Dört partinin bildirisi' diye nitelendirdiler. Hukuken bu, 4 partinin bildirisi değil. Daha önce parti gruplarının aralarında anlaşarak açıklama yayınladıkları olmuştu. Fakat 30 Ekim'deki Temsilciler Meclisi kararının ve 13 Aralık'ta ABD Senatosunun kararının reddedilmesi ve yok hükmünde sayılmasına dair kararlar, hukuki niteliği itibarıyla parlamento kararıdır. TBMM kararıdır. Daha önceki metinlerden farklı bir hukuki niteliği var. TBMM'nin kurumsal olarak vermiş olduğu, Başkanlık Tezkeresi üzerine yapılan oylamayla vermiş olduğu karardır. Grupların bildirisi olarak değil, parlamento kararı olarak bunun nitelendirilmesi gerekir. Hukuki niteliği budur. Doğru olan budur."

Haberin Devamı