Konyalıların diline düştü: 10 dekar alanı var üstüne ot bitmiyor! Bilim insanları nedenini buldu
Konyalıların diline düşen yer Beyşehir ilçesinde yer alıyor. Gölde bulunan 33 adadan birisi olan ve üzerinde ot dahi bitmeyen ada hakkında bilim insanları da açıklama yaptı. Farklı coğrafik yapısıyla turizm için de biçilmiş kaftan olarak görülüyor.

Konya'da sadece balıkçı tekneleriyle ulaşılabilen adanın ismi Kül Adası olarak geçiyor. Beyşehir Gölü'nde 33 adadan birisi olan ve efsaneleri Konyalıların diline düşen Kül Adası hakkında Selçuk Üniversitesi (SÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Muşmal açıklamalarda bulundu.

Prof.Dr.Hüseyin Muşmal, Beyşehir Gölü’nün tarihi süreçten itibaren insanların etrafında yoğun olarak yerleşimler kurduğu bir alan olduğunu hatırlatarak, “Dolayısıyla göl, insan hayatının doğrudan içinde. Yani insanlar bu gölün her şeyinden faydalanıyor.
Hayatlarının bir parçası oluyor. O yüzden hayatlarının pek çok döneminde de onların hikâyelerine, öykülerine, tarihlerine, sanatlarına konu oluyor. Bu gölle ilgili de insanlar tarihi süreç içerisinde pek çok efsaneyi ve hikâyeyi günümüze kadar anlata gelmişler. Bunlardan birisi de göldeki adalarla ilgili, gölde yürüyen kervan efsanesi, Amazonlar efsanesi, Anamaslar efsanesi gibi çok sayıda anlatılan efsane var. Bunlardan birisi de Kül adası efsanesidir.”ifadelerine yer verdi.

"Yani adalara bir baksak pek çoğu kayalıktır, dağlıktır, yeşilliktir, toprağı bereketlidir, humusludur ama Kül Adası'nın toprağı kilden oluşuyor. Adaya gittiğiniz zaman bunu görürsünüz. Sanki özel olarak bir kil dökülmüş biriktirilmiş de ada oluşturulmuş gibi bir yapısı vardır. Dolayısıyla bu adanın coğrafi ve arazi şartlarından, belki de Beyşehir Gölü'nün özelliğinden olsa gerek bir efsane anlatılıyor. Çünkü bu efsanelere konu olan gölün coğrafi şartları, bu efsanelerin anlatılmasına imkan tanıyor. Efsanelerde, coğrafi şartlar inandırıcıdır, olayın yaşandığı mekan inandırıcıdır. Ama olay biraz abartılıdır. Zaten o yüzden efsanedir. Yani olağanüstü bir olay olacak ki, efsanelere konu olacak” ifadelerini kullandı.

“Bunların çoğu ‘su batan' denilen cinsten. Suğla Gölü'nde de çok sayıda düden vardır. Su batan ve su çıkan olmak üzere. Su batan ne demek? Gölün belli noktalarında suyun kaçış yaptığı, karstik alanlara, çukurlara kaçış yaptığı yerlere ahali ‘düden' der. Bu su, Anamas Dağları'ndan batar, su batan bir yerde çıkan, ona su çıkan derler. Beyşehir Gölü'nün tabanında da coğrafi araştırmalarda ciddi düdenler olduğu görülüyor. İşte zamanın birinde, halk arasında Sultan 1. Alaaddin Keykubat devri olduğu söyleniyor. Çünkü Alaaddin Keykubat'ın burada epey vakit geçirdiğini biliyoruz, Kubadabad Sarayı'nı kurduğunu biliyoruz."

Beyşehir'de de çok çeşitli av imkanı var. İşte ava düşkün bir bey Beyşehir Gölü'nün Hüyük ilçesi sınırlarında; o gün tabii Eşrefoğlu Beyliği toprakları bugün Hüyük ilçesi sınırlarında kalıyor. Ava gitmiş, gözüne bir ceylan ilişmiş, kaybetmiş ceylanı, dönmüş gelmiş.
Ertesi gün yine, üçüncü seferde demiş ki ‘ben bu ceylanı yakalayacağım'. Yine ceylanın peşinden koşturmuş, ceylan onu, Beyşehir Gölü'ne doğru çekiyormuş. Ceylan sulara doğru, göle doğru bir hamle yapmış ve o arada atının üzerinde ceylana karşı hızla yaklaşan bey atını tekrar kamçılayınca at suya doğru yönelmiş. İşte o civarda bir düden atıyla birlikte beyi almış düdenin içerisine çekmiş. Bey bir süre görünürde su üstünde çabalamış ve sonra da gözden kaybolmuş, hemen yakınlarda bulunan bir çoban köylü durumu izlemiş, hemen haber salmış ve Eşrefoğlu Mübarizeddin Bey'e kadar kara haber ulaşmış. Bey canhıraş bir şekilde göl kenarına oğlunu çeken düdenin kenarına kadar gelmiş düdeni görmüş ama oğlu yok. Olayı dinledikten sonra o hiddetle demiş ki ‘tez elden bu düden kapatıla, emrediyorum ferman salıyorum'.
Kül Adası efsanesi budur. Hatta yaşlılar ona şunu da ekler biraz daha inandırıcı olsun diye. Derler ki, halkın elinde, o salmaların makbuzu dahi vardı, biz o makbuzları evlerde görmüştük. Yani ‘küllerinizi alın gelin ve adaya dökün' diye, ellerinde makbuz verildiğini dahi söylerler.