Gazete Vatan Logo

En fazla ihracatı otomotiv sektörü yaptı

Şubat’ta otomotiv ve hazırgiyim ihracatı çift haneli artışa taşıdı

Otomotiv sektörünü hazırgiyim ve konfeksiyon izledi. Krizde ihracattaki payı bir dönem yüzde 50’nin altına inen Avrupa da toparlanmaya başladı ve payını yüzde 53.1’e yükseltti.

Şubat ayında ihracat 2009 yılının aynı dönemine göre yüzde 20.34 artışla 8 milyar 227 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Ordu’da ihracat rakamlarını açıklayan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin verdiği bilgiye göre, bu yılın ilk iki ayında ihracat yüzde 16.26 artışla 16 milyar 123 milyon dolar oldu.

Büyükekşi, “Böylece uzun zamandan beri beklediğimiz yüzde 20’nin üzerindeki artış seviyelerini Şubat ayında yakalamış olduk. İhracatta yakaladığımız bu güzel trendin devam etmesi için istikrarlı bir kura ihtiyacımız var. Üzerine basarak söylüyorum. Bizim kur artsın diye bir talebimiz yok. Kur düşmesin, kurun istikrarı sağlansın yeter” dedi.

Şubat ayında sanayi sektörlerindeki artışın yüzde 20.5 olduğunu vurgulayan Büyükekşi, aynı dönemde en fazla ihracat yapan sektörün 1 milyar 512 milyon dolarla otomotiv olduğunu kaydetti. Büyükekşi, şunları kaydetti: “Bu yükselişte lider ihracatçı sektörlerimizin gerçekleştirdiği büyük bir atılım var. Lider sektörlerimiz krizden çok hızlı bir şekilde çıkıyorlar. En fazla ihracat gerçekleştiren otomotiv endüstrisi sektörümüzün ihracatı Aralık ayında yüzde 62, Ocak ayında yüzde 43, Şubat ayında ise yüzde 38 arttı.”

Avrupa toparlanıyor

İkinci lider ihracatçı sektörün hazır giyim ve konfeksiyon olduğunu belirten Büyükekşi, sektörün Aralık ayında yüzde 23, Ocak ayında yüzde 2, Şubat ayında ise yüzde 20 artış gösterdiğini söyledi. Diğer sektörlerde de benzer yükselişler yaşandığı bilgisini veren Büyükekşi, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“Ülke bazında bakıldığında başta Avrupa pazarı olmak üzere ciddi anlamda ihracat artışı yaşadığımız ülkeler göze batıyor. 2010’nun ilk 2 ayında Almanya’ya yaptığımız ihracat yüzde 14, İtalya’ya yüzde 37, Fransa’ya yüzde 35, İngiltere’ye yüzde 45, İspanya’ya yüzde 41, İsveç’e yaptığımız ihracat yüzde 41 arttı. Şunu rahatlıkla görebiliyoruz. Avrupa pazarımızda çok güzel gelişmeler oluyor. Biz en çok ihracat yaptığımız 30 ülkeyi ayrı bir şekilde izliyoruz. İlk 30 pazarımız içinde yer alan tüm Avrupa ülkelerinde artış kaydettik. Nitekim ilk iki ayda Avrupa ihracatımız içindeki payı yüzde 50.6’dan yüzde 53.1’e yükseldi.”

Avrupa dışında da ciddi artış sağlanan ülkeler bulunduğunu belirten Büyükekşi, “Singapur’a yaptığımız ihracat yüzde 688, Çin’e yaptığımız ihracat yüzde 141, Türkmenistan’a yaptığımız ihracat yüzde 46 artış gösterdi” dedi.

Sanayi doping etkisi yarattı

DEVLET Bakanı Zafer Çağlayan, sanayi ürünleri ihracatında ve krizden en çok etkilenen Avrupa ülkelerine olan ihracatta önemli bir artış yaşandığını kaydetti. TİM’in açıkladığı ihracat rakamlarını değerlendiren Çağlayan, “Sanayi ürünleri ihracatımız toparlanıyor. Ayrıca, küresel krizden en çok etkilenen Avrupa ülkelerinin hemen tümünde önemli ihracat artışları yaşandı. İhracattaki artış, sanayi üretimindeki artışın işaretidir. Bu çerçevede sanayi üretiminde ortaya çıkan artışın ihracata dönüştüğü gözleniyor” ifadelerini kullandı.

Çağlayan, Şubat ayındaki verilerin en önemli sonuçlarından birinin de Avrupa pazarının geri dönüşüne işaret etmesi olduğunu anlattı. Çağlayan, “Orta vadeli program hedefi olan 107.5 milyar dolara ulaşabilmek için 2010 yılı ihracat artışının yüzde 7 dolayında olması gerekiyor. Eğer yüzde 10’luk bir artış yakalarsak, 110.7 milyar dolarlık bir rakama ulaşabiliriz. Yüzde 15’lik bir yükselme trendiyle 115, yüzde 20’lik bir yükselişle de 120 milyar dolarlara ulaşabiliriz” değerlendirmesini yaptı.

İhracatçı ‘3 kırmızı çizgi’ uyarısında bulundu

MEHMET Büyükekşi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin her vatandaşını yakından ilgilendiren bir değişim geçirdiğini belirterek, bu koşullarda 3 kırmızı çizginin varlığına dikkat çekti. Bunlardan ilkinin milletin kayıtsız şartsız laik bir demokrasiye sahip olması olduğunu kaydeden Büyükekşi, şöyle devam etti: “Yaşadığımız ve tanığı olduğumuz şeyler, kimsenin ’Bu benim işim değil’ diyerek üzerine fikir yürütmekten imtina edebileceği meseleler değil. Birinci kırmızı çizgi milletin kayıtsız şartsız egemen olduğu çağdaş, laik bir demokrasiye sahip olmaktır. Bunun kriterleri evrensel düzeyde Kopenhag kriterleri olarak belirlenmiştir. Kimsenin kendi keyfiyeti ile kriter belirlemesine gerek yoktur. Herkes pozisyonunu, hizasını buradan almak durumundadır. ’Amalarla, fakatlarla, biz farklıyızlar’varılacak bir yer yoktur. İkinci kırmızı çizgi hukukun üstünlüğüdür ve hukuku değiştirmek Meclis’in işi. 12 Eylül düzeninin Türkiye’ye biçtiği elbise dar geliyor. Yeni bir anayasa yapma zorunluluğumuz var. Hukukun oluşturduğu adaleti tartışabilirsiniz. Ancak üstünlüğünü tartışamazsınız. Kimseyi hukuktan ari ve üstün ilan edemezsiniz. Hepimiz hukuka ve onun üstünlüğüne inanmak ve bunu güç ve iktidar mücadelesinin bir parçası yapmaktan kaçınmalıyız. Üçüncü kırmızı çizgi sağduyunun hakimiyetidir. Herkes her konuda fikir yürütebilir. Ancak fikirleri konuşmak tartışmayı infiale, gerilim politikasına dönüştürmemeli. Muhalefet, iktidar ve kurumlarımız gereken duyarlılığı göstermeli. Korkuyu egemen kılmaya, kamplaşmayı beslemeye yarayan üsluplardan kaçınmalıyız.”

Haberin Devamı