Gazete Vatan Logo

Utanıyorum!

Çıplak sahnelerden önce çok gergin oluyorum,

Geçtiğimiz hafta başlayan “Almancı!” festivali kapsamında Birol Ünel’in oynadığı filmler de gösterildi. Fatih Akın’ın Duvara Karşı filminde Sibel Kekilli ile oynadığı sevişme sahneleriyle adından bir hayli söz ettiren Ünel, geçtiğimiz hafta İstanbul’daydı. Ünel, Fatih Akın’ın merakla beklenen son filminde de Yunanlı bir aşçıyı canlandıracak.

“Almancı!” festivalinde çok farklı filmlerinizi izleme fırsatı buldu sinemaseverler. Fatih Akın’dan ibaret olmadığınızı gösterdiniz mi?
28 yıldır bu mesleği yapıyorum. Kariyerimi Türkiye üzerinden düşünemiyorum. Ülkeler üzerinden düşünürsem, kendimi kesmiş olurum. Bugüne kadar 60’dan fazla film çektim. Fatih’in “Duvara Karşı” filmi kartopu etkisi yarattı. Bununla birlikte bu tür filmlere sadece Türkiye’de değil, Almanya’daki maddi teşvikler de arttı. Ama ben Fatih Akın ile evli değilim. Ekip çalışmasını çok severim. O filmde de ekip çalışması vardı.

Festival içeriği bakımından sizi nasıl etkiledi?
En çok hoşuma giden evrim değişimdir. İster 70’ler olsun, ister 80’ler... O zamanlarda izlediğim filmleri düşündüğümde, “yabancı olmak” üzerine yapılanlar ile bugünkü filmleri gördüğümde festivalin önemini anlıyorsun. Ben insanları çok eleştiririm. Eğer festivale değer vermeseydim öylesine gelmezdim İstanbul’a. Getirdiğimiz filmler ve oyunlarla, kıyıda köşede kalmadığımızı göstermiş oluyoruz. Bu projeyi desteklemek ve daha çok ilgi toplaması için İstanbul’a geldim.



Hırsız Var kazaydı, arkadaş kurbanı oldum

“Almancı” kavramının hangi köşesindesiniz? Yoksa hiç içinde değil misiniz?
Acı bir tadı var Almancı’nın. Benim hâlâ Türk pasaportum var. Büyük bir şansım da var, sanat imkanım. Eskimo mu, Türk mü, Alman mı pasaportum var hiç önemli olmuyor bu noktada. Hâlâ hikayeler anlatıyorum. Ama Almancıyız da yani.

Çok önemli senaryoların ve oyuncuların yer aldığı projelerde hep izledik sizi. “Hırsız Var” gibi bu kadar sinema kariyerinize aykırı bir filmde yer almak neden istediniz?
Arkadaşlık yüzünden. Senaryoyu bana anlattıklarında hikayeyi hoş bir komedi gibi görmüştüm. Özellikle hikayeyi bana anlatan ve buraya çağıran, uzun yıllardır tanıdığım arkadaşım Ali Akdeniz için işindeydi. O da bir arkadaş kurbanıydı. Eski okul arkadaşı Oğuz Tercan filmi çekiyordu. Hep birlikte arkadaş kurbanı olduk ve kazaya uğradı film. Düşünüldüğü gibi olmadı. Oluyor böyle şeyler. Benimle de alakası var. Komedi kral sanatıdır. Oyunculukta en çok kabiliyet gerektiren noktadır. Benim sorunum tamamen Türkçe düşünüp algılayamayışımdan ortaya çıktı.




Duvara Karşı’dan sonra annemden tokat yedim

Oynadığınız filmlerdeki çıplak sahneler çok konuşulmuştu. İlginin orada olacağını tahmin ediyor muydunuz?
Ne olursa olsun Müslüman bir ülkedeyiz. Annem “Duvarı Karşı”yı izledikten sonra hem ağladı, hem güldü. İlk yaptığı bana gülerek bir tokat atmak oldu. “Seni bir daha böyle görmek istemiyorum” dedi. O kadar güzel vücudum yok, kendimi her sahnede çıplak gösterme gibi bir mevzum da yok. Kamera önünde soyunmak zor. Utanıyorum. Çıplak oynamak o kadar da kolay değil.

Oysa ki çok rahatsınız.
Çekimden önceki iki saati görmen lazım. Bağırıyorum, çağırıyorum. Sinirli olabiliyorum. Kolay bir olay değil çıplaklık. Oynarken ise o zorluğu göstermiyor.

Fatih Akın’ın son filminde ana karakterlerden birisiniz.
Orada öfkeli bir aşçıyım. Bunun için aşçılık ve tabak süsleme dersi aldım. Filmde bir Yunan restoranı konu alınıyor. Film, kentsel dönüşüm olan mahallede, bir kültürün yok edilip üzerine başka bir kültürün inşa edilmesiyle alakalı. O mekanı koruyarak, memleketini koruduğunu düşünüyorlar. Hamburg’da Yunan tavernası seti kurduk. Uzun masalar var, Yakup Restoran gibi. Filmin politik yanı da çok önemli.

Çok ünlü olduğunuzu söyleyebiliyoruz ama alt kültürün içinde yer almayı da seviyorsunuz. Neden?
“Duvara Karşı”dan sonra İstiklal Caddesi’nde yürüyemiyordum. Sevilmeyi seviyorum. Bir bira ile İstanbul sokaklarında yürümem, başka insanların aşmak istediklerini aştığım anlamına gelebiliyor. Sokakta gezerken insanlar gelip bana sarılabiliyor. Halkın içindenim ben.


En çok Cihangir’de kahve içmeyi özlüyorum

İstanbul’a geldiğinizde sizi neler heyecanlandırıyor?
Cihangir’de kahve içmeyi çok özlüyorum. Sokak çocukları ve kapkaççıları da çok seviyorum. Onlar çok dürüst ve masum. Cihangir’de merdivenlerde buluşuyorlardı bir zamanlar. Aralarındaki paraları paylaşırken önümü kestiler. Beni korkutmak için kurusıkı tabancayı çıkardılar. Gerçek olmadığını söyleyip evime davet ettim onları. 4-5 kişi gerçekten geldi. Bende kaldılar ve kahvaltı yaptık. Şimdilerde İstanbul’da kapkaçı anlatan bir senaryo yazmaya başladım. Bana ilham verdiler.

O filmde Türk oyuncular oynatacak mısınız?
Güven Kıraç’ı görmek isterim. Diğer oyuncular da buradan olacak.




Haberin Devamı