Gazete Vatan Logo

Tiyatro saatlerini maçlara göre ayarlıyoruz!

Emre Kınay’ın 2 sene önce Moda’da kurduğu “Duru Tiyatrosu”, ünlü oyun yazarı Simon Williams’ın “Nobody is Perfect” adlı eserinin Türkçe uyarlaması “Aşk Her Yerde” oyununu Nisan’dan itibaren sahneye koyacak

Emre Kınay ve Pelin Körmükçü, başrollerini paylaştıkları romantik-komediyi
ve Türkiye’de bir “özel tiyatro” yaşatmanın zorluklarını anlattı.

PELİN KÖRMÜKÇÜ
“Yıllarca kaset çıkarmak için çırpındım”

n Oyunculuğa ilgi duymaya nasıl başladınız?
Pelin Körmükçü: Ben tiyatrocu bir aileden geliyorum ama ilk senelerde şansıma daha çok televizyon yapımları çıktı. Oyunculuğa TV reklamları ile başladım. Sonra, peş peşe diziler gelmeye başladı. İlk başlarda dizi yoğunluğumdan bir türlü tiyatro yapmaya vaktim olmadı. Emre’yle oynayacağım “Aşk Her Yerde” oyunu, 18 yıllık televizyon yaşantısından sonraki üçüncü tiyatro oyunum olacak.

n Dizide oynamak yıpratıcı mı?
P.K: Açıkçası yıpratıcı gelmiyor ama dizi tabii ki daha zor. Çekimde hata yapılınca tekrar imkanınız var. Fakat herkesin evinde oturup yarım saatte izlediği diziyi biz günlerce geceleyerek çekiyoruz. Tiyatronun da ayrı zorluğu var. Bence tiyatro tüm oyuncuların kariyeri ve prestijidir. Bende tiyatro daha önde geliyor. Uzun süreler Türker İnanoğlu ile çalıştım. Komediyle başladığım için, genelde sonraki diziler komedi doğrultusunda gitti. Oynayacağım “Aşk Her Yerde” dahil, üç tiyatro oyunum var, hepsi de komedi. Yalnızca bir tane 90 dakikalık drama televizyon filmi çektim. Ağlatamadım, hep güldürdüm. Şansım öyle gitti...

n Komedi oyuncusu olarak anılmaktan rahatsız mısınız?
P.K: Bence bir oyuncu her rolün insanı olmalı. “Hep Pelin Körmükçü ağlatır, Pelin Körmükçü ciddi kadın, Pelin Körmükçü kötü kadın” gibi genellemeler oluyor. Bu da benim gibi oyuncuların şanssızlığıdır. Belki drama ile başlasam, öyle gidecekti. Bir başka rahatsızlığım da “Mankenler ve şarkıcılar, oyuncu oldu” eleştirileri. Avrupa’da, Amerika’da bütün televizyonlara bakın, oradaki gerçek aktör ve aktrisler, bizdekinin tam tersine her şeyi yapabiliyor. Adam hem oyuncu, hem dansçı, hem de şarkıcı... Bence oyunculuk tek bir şeyle sınırlı kalmamalı. Ben çok güzel şarkı söyleyebilmeliyim, dans edebilmeliyim, güldürüp ağlatabilmeliyim, komik veya ciddi olmalıyım. İçimde bunların hepsini barındırabilmeliyim. Eğer bir manken, oyuncu olmuşsa ve yetenekliyse, ona şapka çıkarırım. Ben de yıllarca hep kaset çıkarmak için çırpındım. Neden? Çünkü bir dönem furyaydı. Her eline mikrofon alan kaset çıkarıyordu ama ben korktum. Çünkü Pelin Körmükçü olarak soyadımı da düşünmek zorundaydım.

n Yeteneğiniz var mıydı peki?
P.K: Elbette... Aileden gelen bir yeteneğim doğrultusunda, ben şarkı da söylerim, dans da ederim. Fransa’daki çok iyi bir dans okulundan teklif aldım. Ama gidemedim. Çünkü burada dizide çalışıyordum.
n Emre Kınay’ın oyunculuğunu nasıl buluyorsunuz?
P.K: Emre’nin babasıyla benim babam, film sektöründen arkadaşlarmış. Hatta Babam Emre’yle oynayacağımızı duyunca çok sevinmişti. Emre’yle ben çok iyi arkadaşız. Emre, gerçekten bu camianın seçkinlerindendir. Hem tiyatro adamıdır, hem de insanlığı ve efendiliği ile “yegane” dostlarımdan biri. Bir kere kendisiyle yaşdaşız (ikisi de 1970’li) ve aynı kafadanız. Biz yıllar önce Emre’yle “Yılan Hikayesi” dizisinde, ben oraya 8-9 bölümlüğüne konuk oyuncu olarak çağrıldığımda birlikte oynamıştık. Emre’yle kokteyllerde karşılaştığımızda bana hep derdi ki, “Pelin, seninle bir oyun oynasak”. En sonunda Emre’yi kıramadım ve “Tamam” dedim.

EMRE KINAY
“Deneyimli bir aktörüm ama tiyatro patronu olamadım”

n Pelin Körmükçü’yü “Aşk Her Yerde” oyunu için neden seçtiniz?
E.K: Okulların verdiği diplomalar ya da belirli yerlerde edinilmiş deneyimler benim için çok geçerli değil. Pelin az tiyatro yapmış olabilir. Ama benim insan olmakla ilgili bir meselem var. Elini sıktığım insanın, öncelikle insani yönlerine bakıyorum. Ben deneyimli bir aktörüm ama tiyatro patronu olamadım. Bu yüzden, ben Pelin’i seçmedim. Pelin bizi seçti.

n Tiyatro oyunculuğu mu yoksa tiyatro patronluğu mu daha zor?
E.K: Benim yaptığım iş, dünyanın en zor işi. Tiyatronun girişindeki “tak”, İngiliz tiyatrosunda görüp de bize uydurduğum bir süs. Tiyatronun açıldığı gün geldi o. Ve merdiveni omzuma koyup takı oraya ben yerleştirdim. Sonra da çıkıp oyun oynadım.

n Seyirci ortalamanız nasıl?
E.K: Ortalamamız iyi de değil, kötü de... Ben yalan söylemem. Ali Poyrazoğlu diyor ya, “Ben tiyatromu 30 yıldır dolduruyorum” diye... Hiç öyle bir tartışma içine girmem. Biz yüzde 50 ortalama ile giden bir tiyatroyuz. 2 senelik bir tiyatro olmamıza rağmen, yeni başladığımız oyunlarda boş yerimiz yok. Daha önce oynadığımız “Kara Sohbet”, bir kara mizahtı. Seyirci bazen gelip “Gülmeyecek miyiz” diyor. Ama ben ülkenin aydınlarını bile kara sohbete getiremedim. Bu çok önemli bir “ best -seller”. Üzerinden lacivert takım elbiselerini çıkarmadan helaya bile giden adamların mutlaka izlemesi gereken bir oyun. Ama maalesef bizim daha “soft hikayeler” anlatmaya ihtiyacımız var. İlk önce bu kapıdan içeri insanlar gelecek. Daha sonra onlara “Kara Sohbet”i ve “Picasso”yu veririz. İlk başladığımız gün sadece 4 biletlimiz vardı.

n Pelin Körmükçü nasıl bir oyuncu?
E.K: Yumuşak, insan gibi biri... Öyle başkaları gibi yaratık değil. Sahnede yaratıklar çok fazla. Sahnede dolaşan kişilerin “gerçek” ve “insan” olmaları önemli. Birisi sahnede gülüyorsa, gerçekten gülmeli. Gülüyormuş gibi yapmamalı.

n “Aşk Her Yerde” oyunu ne zaman başlayacak?
E.K: Önümüzdeki hafta, 4 Nisan’dan itibaren her Cumartesi-Pazar düşünüyoruz. Cumartesileri saat 20.45’te. Pazarları ise 16.00’da. Çünkü ben de bir futbol delisi olduğum için, “19’daki maça yetişirim” diye düşünüyorum. Yani maçtan önce gönderiyoruz herkesi (gülüyor).

n Saatleri gerçekten maçlara göre mi ayarlıyorsunuz?
E.K: Aslında, tiyatro saatlerini maça göre ayarlıyoruz. 1 Nisan’da Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi maçı var. İsterseniz o saate oyun koyun, manasız bir şey olur. Kimsenin gelmeyeceği belli ve stadyum buraya yakın olduğundan trafik de sorun.

OYUNUN HİKAYESİ
Leonard (Emre Kınay), kızı Dee Dee (Bahar Yanılmaz) ve babası Gus’la (Sait Genay) birlikte yaşayan ama deli kızıyla da baş etmeye çalışan bir istatistikçi. Karısı başka bir adam için evi terk edince Leonard, bir kız çocuğu ile ortada kalmış. Ve evinde kabuğuna çekilmiş. Deli babasının ve eğlenceli kızının çabalarına rağmen bir türlü sokağa çıkmaya yanaşmayan Leonard, onlardan aldığı donelerle çok istediği yazarlık tarafını geliştirmeye başlıyor. Birgün kadınlar için düzenlenen bir roman yazım yarışmasına katılıyor. Kadın kadına olduğu için de bunu varolmayan bir “teyze” üzerinden yapıyor. Romanın beğenileceği hiç akla gelmiyor ama Harriet Copland (Pelin Körmükçü), romanı basmak istediğinde, artık yüzleşme zamanı geliyor...

Haberin Devamı