Gazete Vatan Logo

Sigarayı Bırakma Kararlılık Eylemi 2004! (1)

Rahmetli tiyatrocu Muammer Karaca'nın "Adnan Bey Duymasın" oyunundan hatırlarda kalan ünlü repliğidir.. Sahnede rol arkadaşı "İçki, sigara var mı?" diye sorduğunda Muammer Karaca cevap verir.. "Tekel bize iki elini uzattı.. Biz Tekel'e dört elle sarıldık.."

Sigarayı bırakma gazını ilk önce kim verdi hatırlamıyorum ama yılbaşına bir hafta vardı.. Cemaatten biri "Var mısınız yılbaşında sigarayı bırakmaya?" deyiverdi.. Böyle tipler her topluluktan çıkar..

Ortaya bir münasebetsizlik atar, kenara çekilirler.. Ondan sonra fikir dünyasının koçyiğitleri birbirini yesin dursun..

Dünya durdukça başımızda dikilip söylenesi amirim Zafer Mutlu, teklifin üzerine atladı.. "Sigara içmek
medeniyetsizliktir.." cümlesiyle başlayan duygulu bir konuşma yaptı..

Kendisi bir ay önce bırakmış olduğundan atıp tutuyor..

Konuşması "medeniyetsizlik.." tarifiyle başladı, laf uzayınca da üzerime yıkılma eğilimleri gösterdi.. Adetidir, cümlenin sonunu bağlayamadı mı lafı bana getirir..

Gerçi cümlesini yine bağlayamaz ama benim "Normal insan olup olmadığım tartışmasını.." başlattığından ana fikir kaynar gider..

Ben de elimi göbeğimde kavuşturup, söylenenleri dinleyecek değilim tabii.. En nihayetinde lafı dinlenir, yazdığı okunur bir fikir adamıyım.. Direnirim.. Kendimi savunurum..

Bakar ki beni bastıramıyor, bu kez de tartışmayı "İnsan olup olmadığım.." noktasına getirir.. Çıkarıp nüfus kâğıdımı göstermeden de bitirmez..

O gün de öyle oldu.. Huzurda kim varsa "sigarayı bırakma.." fikrinin üzerine atıldı..

Atılmayıp ne yapacaklar? Zafer Bey "Kokaine başlamak lazım.." dese itiraz eden çıkmaz.. İki ay içinde gazetenin eşrafından kim varsa, narkotikte bir dosyası oluşur..

Söz kesiliyor..
Oracıkta karar verildi.. 1 Ocak'tan itibaren kimse sigara içmeyecek.. Böylece nikotin derdinden topluca kurtulmuş olacaklar..

Ben söz vermedim..

Sözümü yerine getiremeyecek olmaktan korktuğum için değil.. Beni iradesi zayıf biri bellemeyin.. Tam tersine.. Çelik gibi iradem vardır.. İstediğim zaman da sigarayı bırakacağımı bilirim..

Daha evvel denedim.. Tam on bir kere sigarayı bıraktım.. Direnmemin sebebi "sürü psikolojisine kapılmış görünmemek.." için.. O gün benim dışımda kim varsa sigara bırakma sözü verdi..

Okay Gönensin, Bülent Korman, Tayfun Devecioğlu,
Serdar Mutlu, Murat Birsel.. Aslında Murat Birsel sigara içmiyor ama Zafer Mutlu'ya ne kadar inandığını gösterecek ya! Kendine tiryaki süsü veriyor..

"Sigarayı Bırakma Kararlılık Eylemi 2004.." bir anda koca binaya sari hastalık yayıldı.. İki üç kişi yan yana gelip sigara içerken "Tamam değil mi? Yılbaşında bırakıyoruz değil mi?" diyerek birbirlerini yokluyorlar..

Gazetenin her servisinden kampanyaya topluca katılma haberleri geliyor.. Ne zaman odasına çıksam Zafer Mutlu konuşmasına "Bak! Filanca da yılbaşında sigarayı bırakıyor.." diye başlıyor..

Maksadı ağzımdan "Ben de bırakıyorum.." lafını almak..

Tepki vermiyorum, bu sefer kızıp yazının giriş bölümünde arzettiğim tartışma konularına giriyor.. Beni nüfus kâğıdı göstermeye zorluyor..

Kararsız kaldım..
O kadar çok geldi ki üzerime kendi kendime kaldığımda "Acaba boşuna mı inat ediyorum.."
diye düşünmeye başladım.. Hatta bir seferinde odamda Kemal'le fikir mücadelesi yapıyorduk..

Nefes nefese kaldık..

Haydi benim biraz kilo fazlam var. Nefes nefese kalmam normal.. Kemal Yıldırım tığ gibidir. Hani "et tutmaz.." cinsi adamlar vardır, onlardan.. Bir dirhem yağı yoktur..

Ayrıca sporcudur.. Ben onun sporcu kişiliğini Ankara'dan İstanbul'a ilk geldiğim günlerden öğrenmiştim.. O zamanlar Günaydın'dayız ve haftada bir gün Sultanahmet'teki Yücel Dershanesi'nin spor salonuna gidiyoruz..

Basketbol oynanan salonda minyatür kale futbol maçı yapıyoruz.. Kemal oynamıyor, bizi seyrediyor.. Maçtan sonra da Talat'ın Kahvesi'ne gidip çayımızı içtikten sonra işbaşı yapıyoruz..

Öyle bir düzen tutturmuşuz..

Bir gün takımlardan biri eksikti.. Kemal'e "Sen futbol oynar mısın?" diye sordum, eğer oynamışsa soyunmasını teklif edeceğim.. Dudaklannı ıslık çalar gibi büzüp, yüzüme öyle bir baktı ki sorduğuma utandım..

Bakışları beni kınarken, mimikleri "Çocuk musun yüzbaşım.." diyordu..

Bir çırpıda soyunup don gömlek kaldı.. Ayakları da çıplak.. Biz fazla ayakkabısı olan var mı diye bakınırken Kemal "Böyle oynarım.." dedi..

Yalınayak olmanın sakıncası yok.. Çünkü dershane salonunun zemini ahşap kaplama..

Takımlar eşleşti, maç başladı..

Top ilk kez kimin ayağına geldiyse Kemal'e doğru pas attı.. Top mini kalenin bulunduğu duvara yönlendi.. Kemal ok gibi yerinden fırladı, arkasından koştu.. Top duvara çarpıp geri döndü..

Kemal duvara çarptı, orada kaldı..

Hafif bir kendinden geçme hali yaşadı.. O gün futbolculuğu hakkında bir fikir sahibi olamadım ama "hızlı koşma ve çeviklik.." gibi atletik yetenekleri konusunda beni tatmin etti..

Devamı

Haberin Devamı